top of page
Ayşe Draz & Mehmet Kerem Özel

On soruluk sohbetler: Prodromos Tsinikoris


Bu söyleşi dizisinde; evimize gelen çoktandır görmediğimiz bir misafir ile sohbet eder gibi, 23. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında şehrimize bir sahne yapıtıyla konuk olacak uluslararası yönetmen ve koreograflarla konuşarak, onları ve yapıtlarını yakından tanımak istedik. Beşinci konuğumuz Yunan asıllı yönetmen Prodromos Tsinikoris

☕️ 7 dakikalık okuma

Prodromos Tsinikoris

Anestis Azas ve Prodromos Tsinikoris belgesel tiyatronun çağdaş bir örneği olan yapımları Temiz Şehir ile, Yunanistan krizinin zirvesinde ortaya çıkan ve toplumdaki bütün ‘kir’ için göçmenleri suçlayan ‘temizlik’ söylemini mizah dolu ama keskin bir performansla masaya yatırıyorlar. Kenti somut gerçeklikte kimin temizlediğini cevaplamaya çalışarak, Yunanistan'a Arnavutluk, Güney Afrika, Filipinler, Bulgaristan ve Moldova'dan gelen beş temizlik işçisi kadının hikayelerini gerçekçi bir bakış açısıyla aktarıyorlar. Biz de bu hikayeleri gerçek sahiplerinden dinlemeyi beklerken...

Sizce tiyatronun özü/ruhu nedir? Çağdaş tiyatroyu bugün nasıl tanımlarsınız?

Tiyatroyu, katılmak için herkesin kendini davetli ve özgür hissetmesi gereken, halka açık politik bir eylem olarak görüyorum. Bugün için önemli ve doğru olan soruları sormalı; hayal ettiğimiz geleceğe bir öneri sunabilmek için cüretkar ve kışkırtıcı yaklaşımlara yeni bir söylem alanı açmalı.

Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?

Farklı hikayeler sunarak ve ana akım bir mekanizmaya karşı alternatif anlatılar yaratarak, güzellik, dayanışma ve geleceğin toplumsal model olasılıklarını keşfederek ve önererek, sanatın dönüştürücü bir işlevi olduğunu düşünüyorum. Günümüzde tek bir sanat eseri tüm dünyayı değiştirmeyebilir, ancak bazı insanlar tarafından benimsenmiş belli yerleşik tutumları yerinden etmeyi ve değiştirmeyi hedefleyebilir ve hatta hedeflemelidir.

Dünyanın mevcut durumunu her anlamda göz önünde bulundurduğunuzda, bir sanatçı olarak sizin için en önemli ve acil sorun nedir?

Toplumların son on yılda giderek daha muhafazakar ve hoşgörüsüz oldukları yeni bir gözlem değil. Bugün karşılaşıldığında üzücü olan, bu eğilimin gazeteciler, sanat eleştirmenleri ve hatta sanatçılar tarafından da utanmadan takip edilmesi ve benimsenmesi. Bu yüzden benim için, yabancı düşmanlığı, kadın nefreti ve bağnazlığa karşı direniş ve bunlarla mücadele, bugünlerde, hiç olmadığı kadar bir aciliyete sahip görünüyor.

Bir yapıt üzerinde çalışırken, hangi kaynaklar size ilham veriyor? Rüyalarınız işlerinizde rol oynuyor mu?

Belgesel tiyatro alanında çalışmanın size sunduğu harika fırsat, yeterince bildiğinizi düşündüğünüz bir konuyu araştırmanız ve aslında bilmediğinizin farkına varmanız. Bu nedenle yeni şeyler keşfettiğinizde, birçok nedenden dolayı zihninizi engelleyen klişelerden ve basmakalıp düşüncelerden kurtulduğunuzda, bunu her zaman hoş bir sürpriz olarak karşılarsınız. Bu şüphe tohumları ekme süreci çok yaratıcı bir işlev görebilir. Filmler, kitaplar ve müzik de ilham kaynaklarıdır, ancak hikayedeki başkahramanlarımızın süreç boyunca ana itici güçler olduğunu düşünüyorum. Gösteriye başlamamış olsaydık hiç tanımayacağımız insanlar. Rüyalar daha az rol oynar çünkü muhtemelen, o süreçte çoğunlukla kabuslardır.

Eğer zaten halihazırda bir adı yoksa, üzerinde çalışmış olduğunuz bir yapıta adını vermeye ne zaman karar veriyorsunuz?

Araştırmamıza, her zaman, geçici de olsa üzerinde çalışmakta olduğumuz bir başlıkla başlıyoruz; örneğin bu yapıtın adı başından beri Temiz Şehir idi. Başlığı sonlandırma zamanı geldiğinde, genellikle sahip olduğumuz isimle devam ediyoruz, çünkü aklımızdaki performansı sihirli bir şekilde tam olarak açıklıyor oluyor.

Bu gösterideki favori repliğiniz veya anınız hangisi ve neden?

Gösterinin ortasında Freda, Mable ve Drita çocukları hakkında konuşuyorlar. Arnavutluk'tan gelen Drita, oğlu Enke'nin kendisine oyuncu olmak için Selanik'teki drama okuluna gideceğini söylediği zamanı anlatıyor. Kızı zaten Peiraeus'ta okumakta olan Drita, başlangıçta farklı şehirlerde iki çocuğu desteklemeyi nasıl becereceği konusunda paniğe kapılmış olsa da, “Dayanabildiğim sürece çalışacağım” kararını alıyor. Hemen ardından bu cümlenin, tüm başkahramanların eşlik edip dans ettikleri bir Amerikan pop şarkısı ile bir araya getirilmesi (hangi şarkı olduğunu söyleyip sürprizi bozmak istemiyorum; gelip kendiniz için görmek zorundasınız) gösterideki en sevdiğim an, muhtemelen annem ve anneannemin Almanya'da aşmak zorunda kaldıkları zorlukları anımsattığı için.

Belgesel tiyatro alanında işler üretirken, kurgunun gerçekliğe sızmasına, eğer ki veriyorsanız, ne kadar izin veriyorsunuz?

“Gerçeklik,” çoğu zaman sıkıcı ve düpedüz aptalca olan televizyondaki reality-show'lardan ötürü kötü bir üne sahip, ancak, daha yakından bakmakla ilgileniyorsanız, Gerçek Hayat birçok şey için ilham kaynağı olabilir; şiirsel, macera dolu, şaşırtıcı, kalp kırıcı, eğlenceli olabilir ve bu nedenle, belgesel tiyatro da tüm bunların bir karışımı olabilir. Bu yüzden performanslarımızı gerçekleştirdiğimizde, kurgusal unsurlardan kaçınmaya çalışıyoruz ve başkahramanlarımızın yalnızca gerçek deneyimlerini sahneye taşıyoruz.

Temiz Şehir

Bu gösteriyi hazırlarken performansçılarınızı nasıl seçtiniz? Kriterleriniz neydi?

Genellikle, araştırmayı durdurup seçim yapma sürecine başlamadan önce, 75 – 80’den fazla görüşme yaparız. Bazı erkeklerle de görüştüğümüz halde gösteriyi, hızlı bir şekilde yalnızca kadınlarla yapmaya karar verdik, çünkü genellikle kamusal alanlarda temizlik yapan erkeklerin aksine özel alanlarda da neler olduğuyla ilgileniyorduk. Röportajlar dışında, gösterilerimiz için asla oyuncu seçimi yapmıyoruz, bu nedenle çoğunlukla hangi kişinin uygun olup hangilerinin olmadığı konusunda içgüdülerimize güveniyoruz. Önemli bir kriter, her kahramanın sahneye taşıyabileceği farklı gestuslar oluyor, ancak Temiz Şehir'de en önemli kriterler, kadınların hikayeleri, deneyimleri ve farklı geçmişleri oldu, aynı zamanda da bu anlatıların birleşimi. Örneğin, üç kadın da komünist bir rejim altında yaşamışlardı ve biz de Sovyetler Birliği'nin çöküşünün ardından neler olduğunu incelemek istedik.

Bu gösteri ile şimdiye kadar aldığınız en ilginç seyirci tepkisi ne oldu?

Şimdiye kadar 18'den fazla ülkede neredeyse 40 farklı şehre gittik ve de tepkiler farklı nedenlerden dolayı değişiklik gösterse de, en ilginç seyirci tepkisini 2016'daki Mladi Levi Festivali sırasında aldığımızı düşünüyorum. Atina’da seyirci, hem birçok kez hem de çok gülüyordu ancak Slovenya’da seyirci, 75 dakika boyunca tamamen sessiz kaldı. Performans sona erdiğinde, hepsi koltuklarından kalktı ve oyuncularımızı ayakta alkışladı.

İnsanlara bu gösteriyi görmeden önce söylemek istediğiniz herhangi bir şey var mı? İstanbul izleyicisine söylemek istediğiniz özel bir şey var mı?

Wuppertal'da, Yunanlı göçmen -Gastarbeiter- bir ailenin oğlu olarak büyüdüm ve annemin kökenleri Anadolu’ya dayandığı için anneanne ve dedem de Türkçe konuşuyorlardı. Wuppertal'da birçok Türk arkadaşları vardı ve Türk müziği ve filmleriyle büyüdüğümü hatırlıyorum. Ayrıca, anneannem “Johnson & Johnson”da temizlikçi olarak çalışıyordu ve çok sayıda Türk meslektaşı vardı. İki ülke arasındaki kültürel alışveriş maalesef çok nadir gerçekleşiyor, bu nedenle festivale bu davet bizim için sadece büyük bir onur değil, aynı zamanda Türk ve Yunan halkının paylaştığı ortak (tarihin) hikayelerin hatırlatılması işlevini de görüyor.

Kommentarer


bottom of page