top of page
Yazarın fotoğrafıUnlimited

2024 yılı Art Unlimited kapakları


2024 yılı boyunca matbu sayfaları Hale Tenger, Handan Börüteçene, Azade Köker, Rabih Mroué, Leylâ Gediz, Elif Uras, Tayfun Erdoğmuş ve Doug Aitken'in portre fotoğraflarıyla sizi karşılayan Art Unlimited’ın bu yılki kapaklarını bir araya getirdik


 

Ocak-Şubat 2024, Sayı: 79

Hale Tenger



Al birini vur ötekine Πάρε τόν ένα, χτύπα τον άλλο

Röportaj: İbrahim Cansızoğlu


İbrahim Cansızoğlu’nun uzun yıllardır çalışmalarını takip ettiği sanatçıların eski işlerine yeniden bakma ve gelecek projeleri hakkında fikir sahibi olma isteğinden doğan Etüt röportaj serisinin ilk konuğu Selim Birsel’in ardından Art Unlimited’in 79. sayısında Hale Tenger’i ağırlıyoruz


 

Mart-Nisan 2024, Sayı: 80


Handan Börüteçene



Mümkündür kapısı

Röportaj: İbrahim Cansızoğlu


Üç İç Denizin Ülkesi, kırk yılı aşkın süredir kararlı biçimde arkeoloji, tarih ve doğa odağında üreten Handan Börüteçene’nin bugüne kadar düzenlenen en kapsamlı sergisi. İsmi, sanatçının taşı toprağı ve mavilikleri kadar kültür mirası ile mitlerinden ilham aldığı bir coğrafyaya işaret ediyor: Anadolu ve Trakya. Salt Beyoğlu’nda yer alan seçki, sanatçının mezuniyet projesi için yaptığı erken dönem işlerinden ödüllü yerleştirmesi Kır/Gör’e (1985), 1987’de Urart Sanat Galerisi’nde gösterdiği terracotta serilerinden İstanbul’un kamuya açık mekânlarına yerleştirilen büyük ölçekli heykellerine birçok eseri gündeme getiriyor. Bellek yitimine meydan okuyan bir sanat pratiğinin izini süren ve 14 Nisan’a dek açık kalacak sergi, Börüteçene’nin tutkularını, işlediği temaları, peşini ısrarla bırakmadığı meseleleri ve üretimindeki yeni açılımları bütünlüklü şekilde keşfetmeye olanak veriyor


 

Mayıs-Haziran 2024, Sayı: 81


Azade Köker



İçeriden dışarıya dökülenlerle dışarıdan içeriye sızanlar: Azade Köker atölyesi

Yazı: Nazlı Pektaş


“Yalnızca cisimlerin olduğu değil, olayların geçtiği yer,” diyor atölyesi için Azade Köker. Olay dediğine göre sanatçının öznesi olduğu bu yerin tanıklık ettiği onca şeyden söz ediyor olmalı. Gelenler, gidenler, o sırada dışarda olanlar ve sanatçının belleğinden bu yere akanlar… Ben de bu cümlenin ipinden tutup dinlemeyi deniyorum atölyeyi; yılların içine yayılmış, düşüncelerin sırtına yaslanmış, imgelerin rüyasına girmiş olayları. Sanatçının iklimi içinde yaratma cesaretine sızan, zamanı büken, ilişkileri biçimlendiren türlü söz, yazı. Hayal ve gerçeğin birbirine dokunduğu duvarlardan yayılan onca ses. Sahi sanatçının işliği, atölyesi, masası, defteri, yolları onca olay eşliğinde nasıl biriktirir şeyleri ve nasıl sızar desenine, resmine, heykeline?


 

Temmuz-Ağustos 2024, Sayı: 82


Rabih Mroué



Rabih Arapça “ilkbahar” demek, peki sence ben “ilkbahar”a benziyor muyum?

Yazı: Ayşe Draz


Rabih Mroué’nin Bir Bulutla Yol Almak ve Bana Sigarayı Bıraktır adlı performansları, Türkiye’de ilk kez Nisan ayında Kundura DocLab’in konuğu olarak Kundura Sahne’de seyirciyle buluştu. Güncel sanat, tiyatro ve performans alanında ürettiği çalışmalarıyla uluslararası sanat dünyasının çok tartışılan ismi Rabih Mroué Lübnanlı bir tiyatro yönetmeni, oyuncu, görsel sanatçı ve oyun yazarı. Yazarımız Ayşe Draz, siyasi durumlara dair oluşturduğu öznel imgelerle dolu yapıtlarıyla tanınan Mroué üzerine bir yazı kaleme aldı


Leylâ Gediz



Bir resmi resim yapan

Röportaj: İbrahim Cansızoğlu


İbrahim Cansızoğlu’nun Art Unlimited için hazırladığı Odak: Resim röportaj serisi 2019 yılının sonbaharında başladı. Üretimlerini yalnızca resim yaparak sürdüren veya sanat pratiğinde resme öncelik veren pek çok isim bu serinin konuğu oldu. Aralarında Sarkis, İnci Furni, Evren Sungur, Tunca, Gökçen Cabadan, İhsan Oturmak ve Nuri Kuzucan gibi sanatçıların da bulunduğu isimlerle hem kendi pratiklerini hem de yerel ve uluslararası bağlamlarda resim mevzusunu ele aldık. Zamanla Odak: Resim kapağa taşınmaya başladı. Fulya Çetin ile başlayan yolculuğumuza bu yaz Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık’ta Bugünü Resmetmek adlı sergide de işlerini inceleyebileceğiniz sanatçı Leylâ Gediz ile devam ediyoruz


 

Eylül-Ekim 2024, Sayı: 83


Elif Uras



Kilin hafızasından kadın bedenine Elif Uras atölyesi

Yazı: Nazlı Pektaş


Atölyesinin ritmi ve kilin hafızası üzerine düşünmeye başladığımda, Elif Uras’ın üretiminde hem form hem desen aracılığıyla gelenek ile modernite arasında kurulan sımsıkı bağa tanık oluyorum. Uras’ın kile giydirdiği “yeni” zamanlar; coğrafyalar, kültürler ve kimlikler arası bir anlam oluşturma çabası olarak ortaya çıkıyor. Burada, sanatsal üretim hem geleneksel hem de modern olanın imkânlarını ve sınırlarını yeniden düşünmeye alan açıyor.


Tayfun Erdoğmuş



Tayfun Erdoğmuş Atölyesi’nde yaparak düşünmek

Yazı: Nazlı Pektaş


Paul Cézanne, “Doğa her zaman aynıdır ama onda gördüğümüz hiçbir şey kalıcı değildir.”* derken dönüşümden, değişmez sanılanın zamanla akan akıbetinden söz eder. Beden de bu değişimin bir parçasıdır, tıpkı tenin aynı kumaştan olması gibi. Sanatçının bakışında bıraktığı izler ve algıladıkları aynı dokuyu taşır. Bu iç içe geçmişlik, yaratıcı süreçte özne ve nesnenin birlikteliğini sağlar; doğada, doğadan ve doğayla devam eden bir köklenmedir bu. Doğayla düşünmek, doğa hakkında düşünmek ve onunla ilgili yazmak, resmetmek, beste yapmak gibi yaratıcı aklın sonsuz olasılıkları, insan bedenini bu büyük doğa bedeninin bir parçası olarak bir kesişme alanına dahil eder.


 

Kasım-Aralık 2024, Sayı: 84


Doug Aitken



Olağan zaman kodunu kırmak

Röportaj: İbrahim Cansızoğlu


Doug Aitken’ın Türkiye’deki ilk kişisel sergisi İçimdeki Şehir Borusan Contemporary’de devam ediyor. Sanatçının 2006 ile 2024 yılları arasında ürettiği eserleri bir araya getiren sergi, modern yaşam ve hiper bağlantısallığın karmaşıklık ve muğlaklığını, neoliberal küreselleşme çağında özgürlüğün anlamı ve bunun yalnızlaşma üzerindeki olası sonuçları bağlamında inceliyor. Sanatçı bu sergide insanlar ve teknoloji arasında gitgide geçirgen hâle gelen ilişkiyi araştırıyor. 1990’lardan bu yana, sanatın büründüğü tüm formların sınırlarını zorlayan Aitken, insanı, çevresiyle ve diğer insanlarla yüzleştiren deneyimleri hikâyelerinin merkezine yerleştirerek işlerine hümanist bir boyut katıyor. Özellikle şehirlere odaklanan eser seçkisi, modernlik durumunu ve günümüzün aşırı etkileşimli dünyasındaki paradoksal yalnızlığı irdeliyor. Hareket ve hareketsizlik, aşırı hız ve yavaşlık, bağlantı ve ıssızlık arasında duran bu eserler, çağımızın kentsel, fiziksel, dijital ve duygusal ortamlarında insanın yolunu nasıl çizdiğine dair sorular soruyor

Comments


bottom of page