Seniha Ünay’ın Âdemin Boy Aynası başlıklı sergisi 5 Ocak’ta Ferda Art Platform’da sona erdi. Sanatçıyla sergi üzerinden medyanın görsel ve söylemsel dilinde “şiddet”i, “Âdem”i ve “mağdur”u konuştuk
Röportaj: Nilgün Yüksel
Seniha Ünay, Âdemin Boy Aynası serisinden, 2020, Kağıt Üzeri Yağlıboya, 70x100 cm, Haber kaynağı: https://www.milliyet.com.tr/dunya/katliam-basladi-1357397, Sanatçının izniyle
Medya ve şiddet! Belki de son zamanların en çok konuşulan iki kavramı. Hatta biraz daha ileri gidersek neredeyse birbiriyle özdeş hale gelebilecek iki kelime. Öyle ki kendini bir haber kaynağı olarak gösteren medyanın kullandığı dil, bizzat şiddetin kendisine dönüşebiliyor. Üstelik akış o denli hızlı ki, her gün önümüzden geçen görüntüler, zihnimize hücum eden bilgi kırıntıları, haber fragmanları günümüz dünyasının kaotik yapısında bir kayboluşu da beraberinde getiriyor.
Seniha Ünay, Âdemin Boy Aynası serisi’nden portreler, 2021, Tual Üzeri Yağlıboya, Her biri 35x40 cm, Sanatçının izniyle
Seniha Ünay’ın medyanın şiddeti sunuş biçiminden yola çıkarak oluşturduğu Âdemin Boy Aynası serisi, bizi tam da o kayboluşun, bulanıklaşmanın, körleşmenin yaşandığı andan yakalıyor. Göstererek üstü örtülene, algılarımızı bir kez daha gözden geçirmeye, belleğimizi arındırıp gerçeğe açmaya, körleşmeye neden olan perdeyi kaldırmaya, bizi bir kez daha bakmaya zorluyor. Sergide onlar için üzüleceğimiz mağdurlar yok, sadece yüz yüze geleceğimiz failler var. Anlık bir görüntünün ardından izlediğimiz, belleğimizde gittikçe silikleşen figürler değil, şiddetin yıkıcı eylemselliği var.
Bir de Âdemin Boy Aynaları var ya da insanlığın diğer yüzü…
Seniha Ünay, Âdemin Boy Aynası serisinden, 2020, Kağıt Üzeri Yağlıboya, 70x100 cm, Haber kaynağı: ntv.com.tr/galeri/turkiye/esenyurtta-bicakli-satirli-sandalyeli-kavga,ZkJs6BQWh02J-nN07BD5Aw,, Sanatçının izniyle
Âdemin Boy Aynası, medyadaki şiddet haberlerinden yola çıkarak ortaya koyduğunuz bir seri. Bu serinin kaynağına dönmek istiyorum. Bu fikir nasıl ortaya çıktı ve gelişti?
2019 yılında bir habere denk geldim. Başlığı şöyleydi: “Yarı insan yarı koyun köylüleri korkuttu”. İçeriğinde kuzuyu şeytanın gönderdiğine inanıldığı, kuzunun “iblis kuzu” olarak tanımlandığı yazıyordu. Oysa Kuzey Afrika’da Rift Vadisi Ateşi sebebiyle enfeksiyon geçiren bir koyundan ölü olarak doğan bir kuzuydu. Tabi ki bu haber, sadece olayı anlatmıyor aynı zamanda sıra dışı olan bir canlıya dair tanımlamalar öneriyor ya da uyduruyordu. Çünkü “iblis kuzu”, olayı dikkat çekmek için cazip hale getiren iyi bir hamleydi. Bu konu üzerine Norm Dışı başlıklı seriye başladım.
Bu seriyle birlikte gündelik yaşamda medyanın özellikle şiddet haberlerini gösterme ve sunma biçimlerini ve bu dilin yarattığı manipülatif etkiyi düşünmeye başladım. Birçok şiddet haberini bir araya getirip bakınca ortak noktalar belirginleşiyor. Mağdurun gösterilme biçimleri, failin korunma şekilleri, yazılı ve görsel dildeki yönlendirme ve etkileme, yer, zaman, mekân ve özellikle sebebi fark etmeksizin şiddete başvuran belirgin bir cinsiyet… Âdemin Boy Aynası da böyle bir süreç sonunda ortaya çıktı. Şiddeti merkeze alıyor. Şiddetin, medyada gösterilme ve sunulma biçimlerini ters yüz etmek üzerine bir girişimde bulunuyor.
Seniha Ünay, Âdemin Boy Aynası Serisinden, 2020, Kağıt üzerine yağlı boya, 50 x 65 cm, Sanatçının izniyle
Âdemin Boy Aynası’nda önce bir büyük boşluk karşılıyor bizi. Kurbanın ya da mağdurun orada olduğunu hissettiren ama görüntüden silindiği bir boşluk bu. Bu kavramı iki açıdan ele almamız mümkün mü? İlki sanat eserinin kendine ait boşluğu, diğeri alımlayıcının mağduru arayan gözlerinin karşılaştığı yokluk karşısında içinde açılan derin boşluk. Belki de bu bizzat Âdemin Boy Aynası’na götüren süreç.
Çok alışıldık bir yerden söylersem, malum medya hep mağduru ifşa etmekten yana. Mağduru göstermekten rahatsız olmuyorlar. Âdemin Boy Aynası da mağdurun medyatik bir gösteri nesnesine dönüşmesine yönelik bir eleştirinin peşine düşüyor. Resimlerde yaygın anlayışa göre doğayla özdeşleştirilen kadınların ve dolayısıyla kadınlarla ortak bir zeminde buluşan hayvanların yoklukları önemli hale geliyor. Alışıldık şekilde mağdurun olmadığı boşluk, bizi kanlı canlı bir eylem anıyla yüzleştiriyor. Bu boşluk, bütün detaylardan arındırılmış, tam olarak neresi olduğunu tanımlamakta zorlanacağımız bir mekânı oluşturuyor. Sonsuz, devamlı, her an, her yerde olabilecek bir şiddeti çağrıştırıyor.
Solda: Seniha Ünay, Âdemin Boy Aynası serisi, 2020, Kağıt Üzeri Mürekkep, 36x47 cm.
Kaynak: https://www.hurriyet.com.tr/gun dem/patron-iscisini-doverek- oldurdu-korkunc-goruntuler- 41456658 ve 7 Mart 2020 tarihli Hürriyet gazetesi, Sanatçının izniyle
Sağda: Seniha Ünay, Âdemin Boy Aynası serisi, 2020, Kağıt Üzeri Mürekkep, 50x65 cm
Kaynak: https://www.hurriyet.com.tr/gundem/15-gun-icinde-18-kadin-oldu-41483163 ve 4 Haziran 2020 Miliyet gazetesi, Sanatçının izniyle
Başka bir açıdan gösterme-göstermeme ikiliği, örtülü bir sezdirme tavrı beni post-truth kavramını düşünmeye itti ki bu kavrama açık gerçeği örtme fikrinden de yaklaşabiliriz. Sürekli gösterileni göstermemeyi; bizzat şiddetin eylemselliğine odaklanmayı gerçeği açığa çıkarmak olarak yorumlayabilir miyiz?
Medyanın görsel ve söylemsel dilini düşünürken mevcut iktidarları, toplumsal yapıyı, politik yapıyı ve bunlarla kol kola gezen medyanın işlevselliğini de düşünmek gerekiyor. Medya, teknoloji ve siyasi yapının da yarattığı algıyla adeta şiddet araçlarından birine dönüşmüş durumda. Böyle olunca gerçeğin medya aracılığıyla manipüle edilmesi çok kolay oluyor. Olayı manipüle ederek göstermek, olayı zihinlerde normalleştirmek ve olayın böylece soyutlaşmaya başlamasıyla; şiddet, tanıdık ve olağan hale gelen uyuşturucu bir özelliğe dönüşüyor bence. Şiddetin altında yatan yoz etkenler ise gözden kaçıyor.
Bu seri, medyanın bin bir türlü halinin tek bir yüzünü göstermeye çalışıyor. Mesela, medyadaki şiddet haberlerinde daha çok erkek figürlere rastlanıyor. Burada cinsiyetçi bir bakış açısına kendimizi zorlamamıza gerek yok, bütün veriler bunu gösteriyor. Bu erkek figürler, neyi temsil eder? Yaygın eril düşünceyi, iktidarı, şiddetin eylemselliğini eder mi? Eğer ederse, cevabım evet. Toplumsal normları ve algıyı düşününce de bu seride “Âdem” olanın, kelime anlamıyla “insan-oğlu!”nun eylemlerinin, eylem araçlarının ve yüzlerinin resimlerin başrolünde yer alması kaçınılmaz oldu.
Seniha Ünay, Âdemin Boy Aynası serisinden, 2020, Kağıt Üzeri Mürekkep, 72x59 cm
Kaynak: 7 Mart 2020 tarihli Sözcü gazetesi, Sanatçının izniyle
Şiddet eylemlerinin haberleştirilmesinde bazen satır aralarında failin ruhsal dengesinin yerinde olmadığını düşündürten ifadelere rastlarız. Oysa çoğu zaman fail, ne yaptığının farkındadır. Failin portresine odaklandığınız çalışmalarda onun herhangi biri olabileceği fikrini çıkartabilir miyiz?
Medyanın dili bu noktada çok sağlıklı değil maalesef. Söylemleri ezberlere geçmiş ve sıradan cümleler olarak ağızlardan dökülüveriyor. Birçok haberde karşılaştığımız ve sizin de dediğiniz gibi “mahallede çok sevilen”, “kimseyi kırmaz” denilen ya da “zaten bir garipti o” denilen birçok faile denk geliyoruz. Dil, din, ırk, sınıf, yaş, statü farkı gözetmeksizin bu failler çeşitleniyor.
Bununla ilişkili olarak haberlerdeki görselleri çalıştığım resimlerin yanı sıra bu resimlerdeki figürlerin portrelerini tekrar tekrar çalıştığım oldu. Bu portreler, tek başlarına gösterildiklerinde; mutlu mu, kızgın mı, bağırıyor mu, güzel bir şey mi izliyor gibi birçok duygu ve eylem anını çağrıştırabiliyor. Tam da dediğiniz gibi failin herkes olabildiği, olabileceği ve yaygınlığını hatırlatmak için bir hamle olarak okunabilir. Bu yozluğun biçimsel tezahürü ise portrelerdeki aleladelikte, bozulmuş ağızlarda ve bulanıklaşan ifadelerde gizli. Bir taraftan da faili tekrar tekrar göstermek, bu gösterme şeklinde kararlı olmak hangi konuda ısrarcı olduğumu da belirliyor.
Lavi gazete replikaları portrelerin yer aldığı tuvallerin tersine silikleşen figürlerle izleyiciyi yoğun bir yazı bombardımanına tutuyor. Bu çalışmalardaki silikleşme ve doluluk diğer tuvallerdeki net gösterim ve boşluğun karşıtlığı mı?
Şiddet haberlerinin başlıkları olaya dair bilgi de üretiyor. Benim de lavilerde yer verdiğim “kürkü için siyanürle öldürdüler” ya da “parmaklarıyla gözlerini çıkarıp yedi” şeklinde haber başlıkları var. Medyada kullanılan bu söylemler, bir taraftan da eyleme dair doğrudan bilgi verme, yöntem gösterme gibi algılanabilir. “Peki, o zaman sen bu başlıkları kullanarak, aynı şeyi yapmış olmuyor musun?”diyebilirsiniz. Benim de resimlerde kullandığım bu haber başlıkları var olanı göstermek, alışkanlıklarımızı, ezberlerimizi bir arada göstermek üzerine. Medya haberlerinde karşılaştığımız ve yerinde ve zamanında okumaktan rahatsız olmadığımız bu söylemleri başka bir mecrada yeniden hatırlatmak. Yüzümüze çarpmak da diyebilirim. Sorunu, sorunun asıl kaynağı ile ifade etmeyi deniyor seri.
Tuvallerdeki gösterim de lavi gazete replikalardaki gösterim de boşluk/doluluk, bulanıklık/netlik, imge/yazı ekseninde aslında tek bir göstergede ısrarcı: “Âdem”. Âdemin eyleminin ne olduğu, mağdurun yokluğuyla birlikte bazen belirsiz kalabiliyor resimlerde. Kalmasın istedim. Gazeteler işte bunu sağladı: Bu âdem ne yapıyor, nasıl yapıyor? Eylem anını gösteren resimlerdeki boşluğu okumaya başlarsak, gazetelerdeki keskin ve net ifadeler dökülebilir ağızlarımızdan.
Medyanın yoğun dil ve imge bombardımanının yarattığı manipülatif etkinin beraberinde getirdiği, normalleşme, hafızasızlaşma, soyutlaşmayı da işaret ediyor silikleşme. Fail ya da mağdurun yerini eyleme dair keskin bir ifade alıyor.
Comments