top of page
Yasemin Güney Erten

Aklı merkeze alarak

Güzelliğin ve dayatılan tüketim kültürünün “standart” olduğu ekosistemde, aklın mercek altına alındığı Love Over Entropy sergisi 29 Nisan 2021’e dek Anna Laudel’de devam ediyor. Küratörlüğünü Ayça Okay, koordinatörlüğünü Lal Batman’ın üstlendiği sergide farklı teknik ve materyallerle üretim yapan Ahmet Sel, Aybala Yalçın, Bahadır Çolak, Büşra Çeğil, Dinçer İşgel, Zeren Göktan, Halil Vurucuoğlu, Fırat İtmeç, Elçin Acun, Fırat Engin, Hande Şekerciler, Kadriye İnal, Lal Batman, Mert Özgen, Furkan Temir, Nejat Satı, Sinan Logie, Serra Duran Paralı ve Volkan Kızıltunç dahil olmak üzere 19 sanatçının yakın dönem eserlerinin yanı sıra sergiye özel ürettikleri yeni eserleri de yer alıyor. Sergiye dair küratör Okay ile konuştuk

Röportaj: Yasemin Güney Erten




Love Over Entropy içinde bulunduğumuz tüketim toplumunda, akla odaklanmayı ve onun üzerine düşünmeyi tercih ediyor. Galeri mekânına yerleştirilmiş eserler bizi, aklı kendi kişisel deneyimimizde nereye yerleştirdiğimizi düşünmeye davet ediyor. “Akıl” ve “sapyoseksüellik” sergi için nasıl ortak bir zemin haline geldi?


Antik çağlardan beri bilginin kaynağı, merak unsuru olmuştur. Doğru bilgiye ulaşmanın yolunun düşünceyle olduğu felsefi yaklaşımın etkileri günümüzde hala devam etmektedir. Akılcılara göre kesin ve doğru bilgiye ancak akıl aracılığıyla ulaşılabilir.

Değişen hayat düzenimiz ve bu düzenin belirleyici faktörleri ile olan flörtümüz ister istemez bizleri daha akla ihtiyaç duyan ve akıllılık üzerine kurulu hayat sahibi bireyler haline getirdi. Akıllı iletişim araçlarımız, akıllı evlerimiz, akıllı şehirlerimiz var. Yalnızca bunlarla da bitmiyor; akıl unsurunu ikili ilişkilerinde gözeten bir nüfus da söz konusu. Fizikselliğin çok ötesinde, serginin aklı merkezine alarak ilişki kuran sapyoseksüellere kadar uzanan kavramsal bir çerçevesi var.


Disiplinlerarası etkileşim ile insan ilişkilerini, insan psikolojisi, kent ve doğa, toplumsal meseleler ve olayları, teknoloji ve insana odaklanan Love Over Entropy’nin merkezine yerleşen akıl unsuru ve akıllılığın hikâyesi budur.


Solda: Ahmet Sel, Tellak II, Oryantal Yanılsamalar Serisi, Pigment Baskı, 2011

Sağda: Lal Batman, Aşkın Anatomisi - Bekleyiş, Polyester, Polyurethane, Silikon, Plastik, Su Bazlı Boya, 190 x 75 x 66 cm, 2021 ve Aşkın Anatomisi - Kalbimde Kelebekler Uçuşuyor, Polyester, Polyurethane, Silikon, Plastik, Su Bazlı Boya, 190 x 60 x 64 cm, 2021



Love Over Entropy 19 sanatçının çeşitli disiplinlerden işleriyle katıldığı bir sergi. Farklı eserler, farklı sesler arasında nasıl bir diyalog gelişiyor?

Serginin isminde de yer alan entropi kavramı, termodinamiğin en eski yasalarından biri. Benim özellikle serginin kavramsal çerçevesini oluştururken üzerinde durduğum entropinin iki tip önermesi bulunuyor. Bunlardan birincisi: Evrende var olan düzen içerisindeki düzensizliği konu alan önermedir. Bu bağlamda Love Over Entropy sergisi farklı disiplinlerde üretim yapan, farklı geçmişlerden gelen ancak serginin kavramsal çerçevesi dahilinde entropisi son derece yüksek kesişim kümesi oluşturan 19 sanatçıdan oluşuyor.


Bunu iki sanatçımızın işleri üzerinden örnek vererek anlatmaya çalışacağım. Sergide flanör olarak tanımlayabileceğimiz geçmişte savaş muhabirliği yapmış iki sanatçımızın işleri aynı mekân içerisinde kurgulandı ve birbiri ile konuşan bir yapı oluşturuldu. Ahmet Sel Oryantal Yansımalar (Oriental Illusions) serisinden iki fotoğrafıyla oryantal mekânların başrollerinde yer alan hareketsiz bıraktığı aktörlerlerle, kadrajın içine pervasızca giren modern objelerle yaratılan zıtlığı izleyiciye sunarken hemen yakınında yine savaş muhabirliği yapmış sanatçı Furkan Temir artırılmış gerçeklikle (AR) yarattığı dijital heykeli insan-makine ilişkisini, aklın ve teknolojinin sonucunda sunulan tekniklerle izleyicinin deneyimleyebilmesini ve eserin parçası olabilmesini sağlıyor. Her iki sanatçı da kendi üslubu ile günümüz toplum tasarımları içerisinde aklın yerini sorgulatıyor ve insanı merkeze alıyor. Bunu yaparken birisi fotoğraf medyumunu kullanıyor diğeri ise yeni gerçekliğimizin bize sunduğu dijital heykeli. Bu şekilde birbiriyle bağ kuran farklı disiplinlerden pek çok iş sergi de yer alıyor: Volkan Kızıltunç-Sinan Logie; Lal Batman-Hande Şekerciler; Serra Duran Paralı-Elçin Acun ve Nejat Satı-Halil Vurucuoğlu’nun işlerine bir de bu gözle bakmasını izleyiciye tavsiye ederim.


Love Over Entropy sergi görüntüsü, Anna Laudel Istanbul, 2021



Eserler arasında sergiye ve mekâna özel üretilmiş olanlar var mı?


Sergiye ev sahipliği yapan Anna Laudel ile birlikte altı aylık bir çalışma sonucunda hayat bulan Love Over Entropy pandemi nedeniyle belirsizliklere rağmen sanatçılarla adım adım ve kuvvetli iletişim kurularak ilerledi. Bu sebeple hem kavramsal çerçevenin belirlenmesi hem de üretim sürecinde, sergi koordinatörü Lal Batman’la birlikte sanatçılarımızla yakından fikir alışverişinde bulunduk. Pandeminin yarattığı içe dönüklüğün ve odaklanmanın, sanatçı üretimlerine fazlasıyla yansımış olduğu su götürmez bir gerçek. Bu sebeple zaman bizim avantajımıza oldu, yeni üretimlere alan sağlayabildik. Fırat Engin’in neon ışığı tipografiyle birleştirdiği yerleştirmesi, Halil Vurucuoğlu’nun soyut kavramlardan yola çıkarak ürettiği kağıttan üç boyutlu eserleri, Dinçer İşgel’in kent insan ilişkisini konu alan videosu, Lal Batman’ın yerleştirmesi ve Serra Duran Paralı’nın 60 yıllarda meşhur olan Sevmek Zamanı isimli filme referans vererek toplumsal ve politik meseleleri mercek altına alan videosu sergiye özel üretildi.


Bir araya gelen isimleri nasıl bir kriter gözeterek tercih ettiniz?


Bahsettiğim gibi pandemi, sadece sanatçılar için değil , hepimize daha derin düşünebilme ve odaklanabilmeye yönelik geniş bir zaman ve bu zamanı yönetmede verimlilik sağladı. Akıl kavramı çok derin ve sınırları geniş olduğu için, ilk andan itibaren sergi kapsamında multidisipliner yapıda sanatçıların işlerine yer verme fikri aklımdaydı. Aklın temas ettiği her alana vurgu yapmak istemiştik. Aynı zamanda yeni medya işlerin ağırlıklı olduğu bir seçki olmalıydı. Son dönemdeki projelerimde AR kullanılan eserlerden ve videonun izleyiciyle diyalog kurma hızından çok etkilendiğim bir gerçek. Dolayısıyla bu da belirleyici bir faktör oldu benim için. Plastik eserlerde iki boyuta ve üç boyuta dengeli bir yaklaşım sergilemeyi hedefledim ve bunun üzerine bu alanda işleri olan sanatçılarla iletişime geçtim. Hepsinden önce genç sanatçılar ile kariyerinde doygunluk seviyesinde olan sanatçı arkadaşlarımı aynı sergide bir araya getirme motivasyonum vardı.


Solda: Serra Duran Paralı, Ben Senin Resmine Değil, Video, 7'31", 1/3 ed., 2021

Sağda: Kadriye İnal, Mahremiyet, Termoplastik, Kağıt, Akrilik, 88 x 32 x 32 cm, 2020



Serginin küratöryal sürecinden bahsedebilir misiniz? Entropi teması ve müzik referansı sergiye görsel olarak nasıl yansıdı?


Serginin kavramsal çerçevesine eklemlenen entropi yasasının ikinci önermesi ise “evrende var olan her şey bir gün yok olmaya mahkumdur” şeklindedir. Böylelikle var olan değerlerimiz, yok olarak ya da biçim değiştirerek, hayatımıza yeni değerler olarak girecek ve yeni bir düzen oluşacaktır. Aklın hayatımızdaki yerini geçmişten günümüze sorgulatan ve sapyoseksüelliğe kadar uzanan farklı perspektiflerden mercek altına alan sergi ismini, bir elektronik müzik parçasından alıyor. Sergi, ismi ve içeriğiyle, eskiden belki de hayatlarımızın olmazsa olmazı olan akıl ve akıllılık konusunu, bugün hayatlarımızın ne denli merkezinde olduğunu sorgulamamızı sağlıyor. Küratöryal süreçte ise geçmişten günümüze geniş kapsamlı olan akıl kavramını araştırırken estetik ve sanat felsefesine dair kaynakları, insan sonrası döneme dair yazılan makale ve kritikleri okudum. Teknoloji ile ilişkiye referans verebilmek adına son dönemde gelinen noktayı yakından inceledim. Bu alandaki merakım sergiyle sınırlı kalmayacak düşüncesindeyim. Bazı video eserlerde farklı çekim teknikleri kullanılmıştı. İzleyiciye doğru aktarım yapabilmek adına terminoloji üzerinde uzun süre çalıştım diyebilirim. Ayrıca sapyoseksüel bireylerin psikolojisini inceleme fikrini ilk kez aklıma sokan psikolog bir arkadaşımın desteği de oldu.



Ayça Okay, Fotoğraf: Sami Türk

Comments


bottom of page