Uzun bir süredir Antalya’da akademik hayatına devam edip, bir yandan da şehrin kültür-sanat hayatını harekete geçiren projeler yürüten Ebru Nalan Sülün’le Antalya kültür-sanat sahnesinde neler olduğunu, yerel oluşumları, genç sanatçıları, merkez-dışını, sokak sanatını, kent tarihini ve daha birçok şeyi konuştuk
Röportaj: Ahmet Ergenç
Ebru Nalan Sülün
Ebru, hoş geldin bu konuşmaya. Yıllardır Antalya’da akademide ders vermenin yanı sıra, sanat faaliyetleri yürüttüğünü, şehri bu anlamda hareket geçiren isimlerden biri olduğunu biliyorum. Senin çalışmalarına gelmeden önce, oraları bilmeyenler için, genel anlamda Antalya sanat-kültür ortamından biraz bahseder misin? Neler yapılıyor, kimler nasıl çalışmalar yürütüyor bu güzel Akdeniz şehrimizde?
Çok teşekkürler Ahmet. Evet, 2001 yılından bugüne bu kentte yaşıyorum. Şehrin organik yapısı içerisinde sanata dair kolektif bir bilinç yaratmaya çalıştığım söylenebilir. Aslında bunu tek başıma başarmıyorum. Ben bir nevi oyun kurucuyum. Her hareket alanı iyi bir ekibi gerekli kılar. Antalya’da yaşayan ve bu sinerjiye sahip olan isimlerle bu şehri harekete geçirmeye çalışıyoruz.
Antalya’da güncel sanat ortamı incelendiğinde harekete geçmek için çabalayan farklı oluşumlar mevcut. Geçmişten bugüne bir sentez yapmamı istersen, 2015 yılında Antalya Ticaret ve Sanayi Odası desteği ile kurulan Antalya Kültür Sanat’ın açılışının bir milat olduğunu düşünüyorum. Biliyorsun sanat kurumları, müzeler kentte bir dinamo etkisi yaratıyorlar, özellikle de merkez dışı kentlerde. ATSO-Antalya Kültür Sanat, açıldığı günden bu yana dünya standartlarında sergileri şehirle buluşturuyor. Ayrıca, istikrarla düzenlenen eğitimler, konferanslar ile şehrin entelektüel ruhunu besliyor. Bunu çok değerli buluyorum. Şehirde ayrıca “Ansan”, “Güsad”, “Anfad” gibi farklı sanat disiplinlerine mensup sanatçıların üye olduğu sanat dernekleri ve faaliyetleri mevcut. Ayrıca yeni kurulan “Antalya Modern” sanat derneği şehrin ilçe belediyesi olan Muratpaşa Belediyesi’nin desteği ile “AntSanat” başlıklı bir sanat dergisi de yayınlamaya başladı. Kısaca; şehirde yerel yönetimlerin organizasyonunda gerçekleşen festivaller, yine belediyelere ait sanat merkezlerinde gerçekleşen atölye ve sergiler, sayısı çok az olan özel sanat galerilerinin faaliyetleri, elbette Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin yarattığı enerji ve sanat alanı, şehirde yaşayan ve çoğunluğu fakültemizden mezun olan bağımsız sanatçılar Antalya’daki kültür-sanat ortamında öne çıkıyorlar. Ayrıca henüz bir sergi açan ama gelecekte de bağımsız bir sanatçı-yazar inisiyatifi olarak önemli dinamiklere, sergilere imza atacağını düşündüğüm Kıyı Project'in faaliyetlerini de eklemem gerekli. Bu kapsamlı soruya böyle bir cevap vermiş olayım.
Handan Dayı, Anakronizm, Fotoğraf yerleştirme, Dijital Baskı, 2021
Bir süredir Açık Hava Sanat Alanı: Birlikte & ... İzinde adı altında, Antalya’nın en eski bölgesi Kaleiçi’nde sokaklara müdahalede bulunan ve insanların katılımını hedefleyen bazı sergiler düzenliyorsun. Daha çok Kaleiçi’nin tarihinin izlerini sürmeye ve insanları bu bölgeyi, şehri yeni bir bakışla görmeye sevk eden bu tür sanatsal hamleleri çok önemli buluyorum. İnsanların şehirle kurdukları ilişkide bir hafıza koridoru da açıyor böyle sergiler ve sanat olayları. Senden biraz dinleyebilir miyiz, nasıl başladı bu açık hava projeleri?
Antalya’da ilçe belediyesi olarak sanata oldukça fazla katkı sağlayan Muratpaşa Belediyesi’nin Kaleiçi’nde ilkini 2015 yılında gerçekleştirdiği Kaleiçi Old Town Festivali kapsamında gelen bir teklif üzerine oluşturduğum bir proje Açık Hava Sanat Alanı: Birlikte & … İzinde. 2016 yılından itibaren her yıl festival kapsamında küratörlüğünü üstlendiğim Açık Hava Sanat Alanı: Birlikte & … İzinde başlığında boşluğu farklı sorunsallar ile dolduruyorum. Kaleiçi sokaklarında, belirlediğim bu bağlamların izinde sanat yolu ile şehirle temas kurmaya devam ediyoruz. Hatta proje 2020 yılında ATSO tarafından verilen KÖK (Kente Önem Katanlar)/Kültür-Sanat kategorisi ödülüne de layık bulundu.
Açık Hava Sanat Alanı, Asistan öğrenci ekip ve sanatçılarla
Bu yıl Birlikte & Zamanın İzinde/Together & In Trace of Time etkinliğinde de sanatçılar başka bir okuma ve deneyimleme kılavuzu inşa etmiş gibiler. Gibiler, diyorum çünkü gelip göremedim, uzaktan takip etme şansım oldu. Nasıl bir strateji söz konusu burada? Sergiye katılan çağdaş sanatçılar, geçmişin ve şimdinin deneyimlenmesi için nasıl hamleler geliştirdiler?
Evet, bu yıl sanatçılar “zaman” kavramının kent tarihi içerisindeki sürekliliğini, zamanlar arasındaki bağlantı ve kopuş noktalarını “kent” kavramı ile birleştirerek bir nevi geçmişin tarih katmanları içerisinde arkeolojik bir keşif süreci içerisine girdiler. Bu keşif sürecinde özellikle kent belleğinin barındırdığı tarihselliği, geçmiş ve güncel arasında yaşanan değişimi, dönüşümü ya da çakışma süreçlerini bir anlamda Antalya’nın hafıza odalarını takip ederek yorumladılar. Bu okumalar aslında hem kullanılan mecralar hem de barındırdıkları ortak dil adına Antalya kamusal alanı için sanatsal anlamda yeni bir okuma da sağlıyor. Çünkü, sergilenen eserlere, eser metinleri eşlik ediyor. Bu da Kaleiçi’nde eserlerle çarpışan izleyenlerin farklı mecralarda üretilmiş ve ortak bir dili olan çalışmalarla tanışmasını sağlıyor. Bu yıl, Ali İbrahim Öcal, Bilal Yılmaz, Erdal İnci, Gül Yasa Aslıhan, Handan Dayı, Ilgaz Özgen Topçuoğlu, Işık Aslıhan, Mehmet Sinan Kuran, Nezaket Ekici ve Özgül Kahraman’ın çalışmaları Kaleiçi sokaklarında izleyenler ile buluştu. Ayrıca, bu yıl Üç kapılar- Hadrianus Kapısı üzerinde Bilal Yılmaz’ın kinetik ışık yerleştirmesinin sunulması, Antalya’da simge bir tarihi mekânda bir kinetik yerleştirmenin kullanımı bağlamında da ilk olma niteliği taşıyordu. Mehmet Sinan Kuran, Nezaket Ekici, Erdal İnci ve Ali İbrahim Öcal da ilk kez Antalya’da çalışmalarını sergilemiş oldular. Hem de Kaleiçi’nin tam ortasında. Bu yıl Açık Hava Sanat Alanı, video-ses-mekân-sokak yerleştirmeleri ve Mehmet Sinan’ın interaktif resim üretim atölyesini barındırdı.
Özgül Kahraman, Oyun Zamanı, Karışık Teknik, 210x110x15 cm
Bir önceki soruyu, sergiyi takip edenler açısından tekrar etmek isterim: Gözlemlediğin kadarıyla, Kaleiçi sokaklarında bu sanatsal müdahaleleri görenler nasıl bir deneyim yaşadılar? Sence şehre ve geçmişe dair bir algı kırılması ya da açılması sağlayabiliyor mu bu tür sokak sergileri?
Kesinlikle bir algı kırılması yaşattığımızı düşünüyorum. Özellikle bu yıl çalışmalar sokakta adeta düşünce odaları araladı. Sanatçılar Kaleiçi’nin tarih katmanlarında gezinirken sokaklar kadar tarihi Kaleiçi evlerinden, bu evlerin hikâyelerinden ve tarihi yapılardan da faydalandılar.
Bu konuda ülke olarak çok fazla yol kat etmemiz gerektiğini bilerek, estetik yönü güçlü sanat üretimlerinin kamusal alanda var olmasını gerekli ve önemli buluyorum. Sanat kesinlikle sokakta kendini var etmeli, edebilmeli. Sokak etkinliklerinin kurumsal yapılar, galeriler ve müzelerin varlık mücadelelerine katkı sunan önemli patikalar olduklarını düşünüyorum. İzleyenin sanatla çarpışma hali yeni farkındalıklara açılan ışıklı bir kapı aralığı gibi. Yaşadığım tanıklıklar bu cümlelerimi haklı çıkarır nitelikte.
"Antalya’da az sayıda da olsa var olan koleksiyonerlerin, sanat yatırımcılarının Antalya’da varlık mücadelesi veren sanatçılara, sanat galericilerine destek verdiğini düşünmüyorum. Koleksiyonerler İstanbul’da üreten sanatçıları takip ederek alım yapıyorlar. Yani bu kentin en büyük sorunu kendi sanat yatırımcısını ve bu bağlamda da bir kent kültürünü oluşturamamış olması."
Antalya, geçmişi ve hafızası pek gündeme gelmeyen şehirlerden biridir. Antalya, tarih öncesine uzanan geçmişine rağmen, sanki “plaj-güneş-tatil” havasına hapsedilmiş gibi geliyor bana. Düzenlediğin, geçmişi merkeze alan sergiler sence bu yüzeyde olma, geçmişi düşünmeme eğilimde bir değişim yaratabiliyor mu? Ya da şöyle sorayım: Sanat olayları aracılığıyla ufak çaplı kavramsal arkeolojik kazılar mümkün mü?
Antalya aslında arkeolojik zenginlikleri ile kendini var edebilen bir kent. Kentin neredeyse her parçasında farklı tarihi dönemlere ait izler bulmak, keşfetmek mümkün. Keza şehirde çok önemli arkeolojik kazı alanları mevcut ve bu alanlar turizme de hizmet etmekte. Fakat kentli bu zenginliğin ne kadar farkında, tartışılır. Sanat olayları elbette, düzenlenecek teorik paralel etkinliklerle de şehrin kavramsal derinliklerine inebilme gücüne sahip. Keza Antalya Kültür Sanat geçtiğimiz aylarda şehir bölge planlama adına Murat Germen sergisine paralel çok önemli etkinlikler gerçekleştirdi. Kentin geçmişine ve güncele dair önemli tespitlere varıldı. Fakat tüm bu gelişmelere rağmen şehrin kültürel-düşünsel etkinliklerinin tam anlamıyla şehre aidiyet sağlayamadığını, şehirde böylesi bir dinamo etkisi yaratmadığını düşünüyorum. Kentin sahip olduğu iklim, doğa güzelliği tüm bu değerlerin önünde seyrediyor. Sanki diğer konuşulan ve gerçekleşen her şey bu güzellik karşısında anlamını yitiriyor. Kent kültürünün gelişmesi için aslında sahip olunan tüm değerlerin analizi, korunması ve etkileşimi sağlanmalı.
Erdal İnci, Clones Project, Tek Kanallı Video Yerleştirme, Kaleiçi, 2011- 2015
Bir yandan üniversitede ders verdiğini bildiğim için, şunu da sormak isterim: Üniversite öğrencileri, şehirde bir sanatsal varlık gösterip, etkili olabiliyorlar mı? Şöyle de sorabilirim: Sence yakın zamanda Antalya’da öğrencilerin başlatacağı bir sanatsal-kültürel hareket oluşması mümkün mü? Bunu soruyorum çünkü her şeyin İstanbul-merkezli olduğu zamanların artık geride kaldığını ya da kalması gerektiğini düşünüyorum.
Az önce yönelttiğin soruyu destekleyen bir cevap vermiş olayım. İstanbul’da var olan sanat piyasasının tarihini, koleksiyonculuğu akademik alanda araştırıp yazan bir akademisyen olarak da şehre dair bir analiz yapmak istiyorum. Ben de seninle aynı düşüncedeyim. Sanat olaylarının İstanbul dışına, merkez dışına taşmasının gerekliliği tartışılmaz bir gerçek. Keza bu noktada, farklı kentlerde önemli sanat olaylarının gerçekleştiğini gözlemliyoruz. Antalya’da da genç girişimcilerin açtığı sanat galerileri, genç sanatçı atölyeleri mevcut. Fakat Antalya’da bu girişim ve oluşumların varlık mücadeleleri ne yazık ki yine merkezle olan ilişkilere göre şekil alıyor. Antalya’da az sayıda da olsa var olan koleksiyonerlerin, sanat yatırımcılarının Antalya’da varlık mücadelesi veren sanatçılara, sanat galericilerine destek verdiğini düşünmüyorum. Koleksiyonerler İstanbul’da üreten sanatçıları takip ederek alım yapıyorlar. Yani bu kentin en büyük sorunu kendi sanat yatırımcısını ve bu bağlamda da bir kent kültürünü oluşturamamış olması. Antalya’daki galeriler, kolektif oluşumlar, bağımsız sanatçılar da aynı şekilde merkezde var olan fonları ve koleksiyonerleri takip ediyorlar. Yani kentte var olan -turizmciler başta olmak üzere- sermaye sahiplerinin kültür-sanata daha fazla destek vermesi, şehirde gerçekleşen sergilere katılım sağlamaları, eser alımı gerçekleştirmeleri ve Antalya’da yaşayan sanat ortamıyla, sanatçılarla buluşmaları gerekiyor. Şunu da belirtmek istiyorum, Antalya’da az sayıda otel sanat etkinliği düzenliyor. Düzenledikleri faaliyetlerde de yine İstanbul’dan genç sanatçıları davet ediyorlar. Otellerin tasarım konseptlerine orijinal sanat eserlerini eklemeleri dahi bu kentte yaşayan sanatçılara katkı sunacaktır. Antalya’da ayakta kalmaya çalışan pek çok yetenekli genç sanatçı bu yaklaşımlardan da kaynaklı İstanbul’a yönelerek kentten uzaklaşıyor. Soruna tekrar dönmek gerekirse; şu an var olan kültür-sanat hareketlerinin varlığı kentin kendi sanat fonunu yaratmasına, sermaye sahiplerinin bu bağlamda farkındalık oluşturmasına bağlı. Keza; Antalya’ya ATSO’nun kazandırdığı “Antalya Kültür Sanat” şehrin kültür-sanat ortamında büyük değişime neden oldu. Bu noktada ATSO’nun şehrin diğer sermaye sahiplerine ilham olmasını umuyorum. Yakın zamanda Antalya’da öğrencilerin başlatacağı bir sanatsal-kültürel hareket oluşması da bu gençlere, sanat oluşumlarına şehrin desteği ve motivasyonu ile mümkün. Genç oluşumların sayısı hızla artıyor ve tüm oluşumlar hızla bir araya gelerek kendi dinamiklerini yaratma gayretinde. Şehrin sahiplenmesi ile önemli kültürel hareketlerin gelişebileceğini düşünüyorum.
Solda: Mehmet Sinan Kuran, Antalya halkıyla interaktif sanat üretimi, 2021
Ortada: Nezaket Ekici, Protez, Video Performans, HD, MP4, 739 dk
Sağda: Bilal Yılmaz, Pendulum Lights Hadrian’s Gate, Kinetik Işık Yerleştirmesi, 2021 Fotoğraf: Hatice Bahçepınar
Son sorum daha “pratik” bir soru olacak izninle: Antalya’ya ilk defa gelen biri, şehirdeki kültür-sanat havasını hissedebilmek için nasıl bir rota izlemeli sence? Antalya’nın çağdaş sanat nabzı nerelerde atar? Galeriler, sanat merkezleri, araştırma merkezleri, kafeler vesaire?
Antalya’da belediyelerin tiyatro, konser, sergi, konferans ve panel etkinlik takvimleri, sanat derneklerinin faaliyetleri, festivaller, konserler takip edilebilir. Bu programların oldukça zengin ve yoğun olduğunu söylemeliyim. Ayrıca özel bir girişim olan “BAKÜS-Bahçeli Kültür & Sanat” ta gerçekleşen söyleşiler, etkinlikler de oldukça keyifli. Çağdaş sanatın nabız rotasında ise; ilk sırada öncelikle kentin merkezinde yer alan “ATSO-Antalya Kültür Sanat” yer almalı. Şu an Necmi Sönmez küratörlüğünde Şairler Neden Resim Yapar? sergisi takip edilebilir. Ayrıca; şehrin en eski sanat galerilerinden olan Orkun Ozan Sanat Galerisi de kentin yakın dönem sanat tarihine uzun süredir tanıklık eden önemli bir galeridir. Şebnem Bahar Galeri’nin yanı sıra Plus Gallery, Alpek Mimarlık-Sanat, T Galeri ve genç girişimciler tarafından açılan, yine kentin merkezi noktasında yer alan iki galeri olan Nobu Project ve Den Art Gallery Antalya’da faaliyet gösteren sanat galerileri olarak önerilebilir. Ayrıca; Suna-İnan Kıraç Vakfı’na ait AKMED’in konferansları, eğitimleri ve faaliyetleri de takip edilebilir. Kafe önerim de “Başka Ol” olsun. Benim çok sevdiğim bir kitap-kafe olan Başka Ol, sergi gezintilerinin ardından bir kahve kitap molası için keyifli bir durak olacaktır.
Comments