top of page
İlkay Canan Okkalı

Baksı’ya iz bırakmak: Osman Dinç’in Gözlemevi

Sanatçı Osman Dinç’in Gözlemevi başlıklı heykel sergisi Aralık ayına kadar Baksı Müzesi’nde devam ediyor. Sergiyle birlikte Baksı’nın “başka” enerjisine, Dinç’in sanat pratiğine ve unutulmuş belleklerin arkeolojisine uzanıyoruz


Yazı: İlkay Canan Okkalı


Osman Dinç'in Gözlemevi sergisinden yerleştirme fotoğrafı


Bayburt’un Bayraktar köyünün daracık yollarından Baksı Müzesi’ne vardığımızda bozkırın sükûnetinde birbiri üzerine yığılmış tepelerin ilham verdiği bir anıt yapı ile karşı karşıyayız. Çevresinde başka hiçbir yapının olmadığı bu mekân doğa ile uyumu gözetilerek tasarlanmış ve yerel kökenli goggolocları¹ ile (tepelere yerleştirilen pencereleriyle) bu dünyanın dışında olduğunuzu hissettiren bir enerjiye sahip. Prof. Dr. Hüsamettin Koçan’ın babasına ve köyüne vefa borcunu ödemesi hayali ile başlattığı projesi insanüstü bir çabayla ve sevgili eşi Oya Koçan’ın büyük desteğiyle bugün birçok konuda öncü bir vizyona sahip bir müzeye dönüşmüş. Baksı Müzesi 2010 yılında açılan çağdaş sanat ve geleneksel el sanatlarını aynı çatı altında toplayan, yeni müzecilik anlayışı ile sergileme, koruma ve saklamanın ötesine geçerek insanlara ve içinde bulunduğu topluma yönelik çalışmalar yapan bir misyona sahip. Sergileri, sempozyumları, kadınlara iş sağladığı ehram ve kilim atölyeleri, resme yetenekli öğrencileri keşfedip burs vermek amacıyla düzenlenen Öğrenci Sanat Şenliği, genç sanatçılara destek verdiği Çağdaş Sanat Atölyesi, Müzik Arkeolojisi projesi, alanında başarılı kişi ve kurumların ödüllendirildiği Anadolu Ödülleri gibi etkinliklerle yerelden merkeze gelişen bir müze örneği. Zengin bir çağdaş sanat koleksiyonunun yanı sıra halk resimleri, cam altı, dokuma ve etnografik malzeme koleksiyonunu da bünyesinde barındırıyor. 2014 Avrupa Konseyi Müze Ödülü’ne layık görülen Baksı Müzesi’nde 2017 yılından itibaren kişisel sergiler düzenlenmeye başlamış. 2017 yılında Hüsamettin Koçan’ın Ayağımdaki Diken, 2018 yılında Alev Ebüzziya’nın Toprak, 2019 yılında Nuri Bilge Ceylan’ın Nuri Bilge Ceylan Baksı’da ve 2019 yılında Şakir Gökçebağ’ın Aşina sergisinden sonra 2022 yılında Osman Dinç’in Gözlemevi sergisine ev sahipliği yapıyor.

Solda: Baksı Müzesi,

Sağda: Osman Dinç & Hüsamettin Koçan


Osman Dinç, 4 yıl önce Hüsamettin Koçan’ın Baksı’da sergi açma teklifini mutlulukla kabul etmiş ve hemen hazırlıklara başlamış. Baksı Müzesi ile uyumlu olacağını düşündüğü Demir Çağı Davul, Sarkaç, Topaçlar eserlerini seçmiş, müzenin hemen girişine yerleştirilmiş eserler de müzenin dokusuna uyum sağlamış. Bunun yanı sıra Baksı’ya özel olarak Gökten Düşen Her Taş Suyunu Kendinde Getirir, Çekül Adamlar, Yedi Maske, Ufuk Çizgisi, Kış eserlerini tasarlamış. Sanatçı eserlerini üretirken en önemli şeyin malzeme olduğunu, malzemenin bellekteki yeri ve bu malzeme ile ne yapabileceği üzerine yoğunlaştığını ifade ediyor. 1977 yılından itibaren sanat yaşamına Paris'te devam eden, günümüzde Paris ve Ankara’daki atölyelerinde üretimini sürdüren Dinç, çocukluğunda Denizli iline bağlı Bozkurt ilçesinde demirci dükkânlarında kıvılcım saçan çekiçleri, tokmakları izleyerek, körük çekerek demirle tanışmış ve sanatının temellerini oluşturmuş.² Eserlerinde demir, pirinç, bronz, cam, balmumu, ağaç, koyun postu vb. kullanıyor ve sıklıkla doğayla özdeş malzeme tercih ediyor.


Marcel Duchamp’tan, Arte Povera’nın estetik tavrından, Mario Merz’in “Biz Yarının Yörükleriyiz” ve Joseph Beuys’un “en önemli şeyin bilginin ölümsüzlüğü olduğu” sözünden etkilenmiş, tüm bu akım ve sanatçılar Dinç’in ufkunu açmış.³ Sanatçı son yaptığı eserlerini Minimalist ama poetik boyutları olan işler olarak tanımlıyor.


Osman Dinç'in Gözlemevi sergisinden yerleştirme fotoğrafı


Osman Dinç unutulmuş belleklerin arkeolojisini günümüz insanlarına eserleriyle hatırlatan bir sanatçı. Gazi Eğitim Enstitüsü’nde öğrenciyken Anadolu Arkeoloji Müzesi’ni sık sık ziyaret ettiğini Çatalhöyük’ten getirilen üç boğa heykelinin rekonstrüksiyonunu incelemeyi sevdiğini anlatıyor. Sanatçının Toros eserinde bu etkinin izlerini görüyoruz. Türkiye’nin toroslar yani boğalar ülkesi olduğunu, boğa üzerine anlatılan mitolojik hikâyelerden etkilendiğini ifade ediyor. Sergide dikkat çeken işlerden Tor adlı eserini bir zamanlar okuduğu bir metinden esinlenerek üretmiş. Evrenin tor şeklinde olduğundan ve çoklu evrenlerin varlığından bahseden bu metne bir gönderme olarak Tor’u tasarlamış. Uygulaması zor olan tor deseninin ortasına küreyi ekleyerek merkezden dışarı itiyormuş etkisi vermiş ve eseri güçlendirmiş.


Osman Dinç'in Gözlemevi sergisinden yerleştirme fotoğrafları


İnsan evrenin merkezindedir, aynı zamanda evrenin bir parçasıdır anlayışından yola çıkmış, evrene, gökyüzüne, uzaya, doğaya bakarak tasarımlarını oluşturmuş. Eserlerini tekil olarak üretse de birbirleriyle ilişkili olarak da okumak mümkün. Yıllar önce yaptığı Denizini Kendinde Taşıyan Kayık (1985) eserinin devamını Bir Damla Su ve Kayık (2012), Sekiz Bin Yıllık Tarih ve Kayık (2013) ve Okyanus Ötesi Mavi ve Kayık (2022) örneklerinde görmekteyiz. “Kendi denizini içinde taşıyan bir gemi olarak dünya metaforunu” yakaladığımız bu çalışmalar hem biçimsel olarak hem de kavramsal olarak birbirlerini tamamlıyor.


Osman Dinç'in Gözlemevi sergisinden yerleştirme fotoğrafları


Kendi hikâyelerini anlatan işlere imza atan sanatçı eserlerine isim vermeyi ve izleyiciyi bu hikâyeye ortak etmeyi seviyor. Boşa Koyuyorum Olmuyor, Doluya Koyuyorum Almıyor, Orada Bir Ev Var Uzakta, Çekül Adamlar, Gökten Düşen Her Taş Suyunu Kendinde Getirir vb… Yapıtlara verilen isimler hikâye anlatıcılığını desteklerken, hem sanatçının kişisel tarihine referans veriyor hem de insanlık tarihine. Kara Selviler, Ardıç gibi düzlüklerdeki ağaç heykelleri Bozkurt’a her gittiğinde çektiği ağaç fotoğraflarının ve bir nevi yalnızlığının şahidi işler olarak yer alıyor. Sergide Sabır Taşı Ankara, Askıda Fikir gibi eleştirel işler de bulunuyor.


Osman Dinç'in Gözlemevi sergisinden yerleştirme fotoğrafları


Sabit Fikir, Yeşil Ada eserlerinde taşın, kubbenin üzerinde tek figür görüyoruz; bir yandan adeta bir gök cisminde yolculuk yapan insana bir yandan da insanın kendi düşünceleri içerisindeki yolculuğuna atıf yapıyor. Sekiz Matris sekiz farklı insanın hepsinin ayrı bir dünya olduğunu ve evrende tek başınalıklarına rağmen birlikte bir güç oluşturabilmelerini çağrıştırıyor. Sırat Kapısı arafta olma ve bir eşiği geçme cesaretiyle yüzleştiriyor. Eserler insanın kendini anlamlandırma çabasına ve ruhsal gelişimine dair ipuçları veriyor. Osman Dinç eserlerinde hissedilen tinsel boyutun biraz karakterinden kaynaklandığını ama asıl görenin, bakanın tavrıyla bütünleştiğini ve anlamlandığını ifade ediyor.


Osman Dinç'in Gözlemevi sergisinden yerleştirme fotoğrafları


Renk resim yaptığı dönemlerden itibaren hayatında hep var olmuş Dinç’in, boyalarını her daim yanında taşıdığını hatta Türkiye’de çok bilinmeyen camaltı eserlerinde de rengi kullanmayı çok sevdiğini ifade ediyor. Sanatçıya göre beyaz renk temizliği, saflığı, mavi gökyüzünü ve okyanusu anlatıyor. Beyaz ve mavinin birlikte kullanıldığı Dalga (2022) hacıyatmaz gibi deniz dalgasının köpüklerini andırırken, Afrika Afrika (2022) Afrika sanatına referans veriyor. Yedi Maske (2022) ise hem malzemesiyle hem de kavramsal olarak dikkat çeken bir eser. Malzeme olarak balmumunu tercih ederek mumyalanmış yüzleri, kendiliğini, kişiliğini yitirmiş insanları anlatıyor. Heykeldeki iki ana unsur plastik ve elastik biçim vermedir. Dinç’in eserlerinde plastik biçim vermeden ziyade elastik biçimin daha ağırlıklı olduğunu görmekteyiz. Bu da malzemenin bozulmadan kendini koruyarak işin içine girmesiyle oluşuyor.



Osman Dinç'in Gözlemevi sergisinden yerleştirme fotoğrafları


Bu sergide astronomiden etkilerle dünyanın başlangıcına, gezegenlere, uzaya, kara deliklere, uçan dairelere, yıldızlara, ufuk çizgisine bakarak sonsuzluğu çizen eserler yer alıyor. Teoremler, Tepegözler, Alıcılar, Paratoner, Milyarlarca Atom Ve Parçaları, Göz ve diğer tüm eserler âlemi anlamlandırma ve gözleyebilme yeteneğinin bir ürünü. İnsanın ara sıra birkaç saniyeliğine başka boyuta gittiği anlar olur, bu eserleri izlemek de öyle.


1993 yılında UNESCO tarafından Yılın Heykel Sanatçısı seçilen ve birçok önemli heykel sanatçısı yetiştiren Dinç mütevazı kişiliğiyle Anadolu köklerini unutmamış bir sanatçı. Doğa, astronomi, sanat tarihi, felsefe, arkeoloji ve antropolojiden etkilerle kişisel ve insanlık tarihinden izler taşıyan eserleri Baksı Müzesi’nde geleceğe anlamlı bir işaret bırakıyor. “Benim hikâyem bu dünya gemisini nasıl güzelleştirebileceğimizin hikâyesi” diyen sanatçının Gözlemevi sergisi Aralık ayına kadar görülebilir.


 

¹: Kırsal bölgelerde bacalı evlerde tavandan ışık almak için yapılan delik alanların olduğu yere denir.

²: https://osmandinc.net/tr/index.php 1948 yılında Denizli’nin Bozkurt ilçesinde doğar, Gazi Eğitim Enstitüsü Resim İş Bölümü'nden, sonra Fransa'da Paris Güzel Sanatlar Akademisi'nden mezun olur.

³: Evrim Altuğ, “Gözlemevi’nden “Dinç” Bildirimler”, Osman DinçGözlemevi, 2022, s.34-36.

留言


bottom of page