top of page

Basitçe var olan ikilikler

Itamar Gov’un Şeylerin Ailesinde başlıklı Zilberman’daki ikinci, İstanbul’daki ilk kişisel sergisi 4 Mart - 15 Mayıs 2025 tarihleri arasında, galerinin Mısır Apartmanı’ndaki ana mekânında gerçekleşiyor. Sanatçıyla pratiğini üzerine kurduğu ikilik kavramını konuştuk


Röportaj: Merve Akar Akgün


Itamar Gov. Fotoğraf: Berk Kır


Zilberman ile gerçekleştirdiğiniz ikinci, İstanbul’daki ilk kişisel serginizde bireysel ve kolektif kimliklerin oluşumunda kültürel geleneklerin, adetlerin ve jestlerin rolünü inceliyorsunuz. Bu kimliklerin sınırlarının tamamen bulanıklaştığı bir dünyada, “ait olma” kavramını nasıl tanımlarsınız? Sanatınız bu aidiyet duygusunu nasıl yeniden şekillendiriyor veya sorguluyor?


Aidiyetle ilgili sorular, tıpkı kolektif ve bireysel kimlikler gibi, çok uzun zamandır bana eşlik ediyor. Her şeyin kesin bir tanımını düşünmek benim için zor ancak son 15 yıldır farklı yerlerde, farklı diller konuşarak ve bambaşka bağlamlarda yaşadım ve sanırım bu yüzden aidiyet fikriyle ilgilenmem kaçınılmazdı. Ailemizin tarihinin veya büyüdüğümüz yerin politikalarının bizi ne ölçüde tanımladığı ve eğer istersek bunlardan ne kadar uzaklaşabileceğimiz gibi sorularla ilgileniyordum. Bir grubu bir bireye ona kendi parçasıymış gibi davranmaya iten şey nedir? Sizi otomatik veya doğal olarak bir parçası olarak görmeyen bir bağlama ait olmak için tam olarak ne yapmanız gerekir? Hangi parçalarınızdan vazgeçmeniz gerekir? Sonucunda dışlanacak olsanız bile nelerden vazgeçmezsiniz? Bu sorulara ek olarak, etnik köken, dini yetiştirilme, milliyet veya aktif olarak seçmediğimiz içimizdeki herhangi bir unsura dayalı olarak, belirli bir gruba ait olma yönündeki kişisel algılanan zorunluluk her zaman biraz korktuğum bir şeydi. Biraz da içine kapanık biri olarak bu tür grup etkileşimlerine her zaman biraz kenardan baktım. Uyum sağlamak, bir parçası olmak ve tam tersi, mesafeli olmak, izole olmak arasındaki ince çizgiyle meşguldüm hep.

Bu temalar, genellikle örtük olarak işlerimin bir parçası oldu ve bunları bu sergide bir araya getirmenin iyi bir fırsat olduğunu hissettim. “Aile”, onu tanımlayabilsek de tanımlayamasak da, samimi bir aidiyeti ima eden bir şey ve Mary Oliver’ın Yaban Kazları’nda bu ikisi hakkında çok güven verici bir fikir buldum. Sergideki tüm eserler farklı aile türleriyle ilgili. Doğduğumuz ve kendi seçtiğimiz aileler, ayrıca parçası olamayacağımız veya olmak istemediğimiz aileler… İnsanlar, hayvanlar, nesneler, hatta şekiller arasındaki ilişkileri, parçası oldukları grupları aile gibi ele alarak, düşünme ve yeniden değerlendirme fikrini seviyorum. Ayrıca ziyaretçilerin kendilerini neyin, nereye ve neden ait olduğu konusunda tereddüt ederken bulmaları, belirli bir durumu nasıl organize edecekleri konusunda anında fikir sahibi olmaları ve sonra kendi konumlarını yeniden düşünmeleri fikrini de seviyorum.


Solda: Itamar Gov, Grand Romanesque Castle, Ahşap, MDF, akrilik boya, 172 x 240 cm Sağda: Itamar Gov, Baroque Hospital, Ahşap, MDF, akrilik boya, 172 x 240 cm


Serginizde nostaljik anıların ürkütücü hale geldiği; çocukluk oyunlarının ve savaşın vahşetinin iç içe geçtiği bir dünya yaratıyorsunuz. Bu ikilik, geçmişe dair duygularımızın neden tehlikeli olabileceğini nasıl ortaya koyuyor? Sanatınız izleyicileri bu ürkütücü nostaljiyi kabul etmeye nasıl davet ediyor?


Sanat eseri yaratma niyetim olmadan, daha çok teoriye odaklanarak edebiyat, tarih ve sinema okuduktan sonra sanatçı olarak çalışmaya başlamamın başlıca nedenlerinden biri, sanat aracılığıyla doğrusal düşünce veya argüman çizgilerine çevrilemeyen güçlü duyguları uyandırma ve paylaşma isteğimdi. Aynı anda birden fazla şey ifade eden bir görüntü, bir nesne, bir durum yaratma fikri; birbirini tamamlayan, çelişen ve paralel olarak bir arada var olan katmanlar, benim için keşfetmesi giderek daha heyecan verici hale geldi. Ve bu yüzden işlerimde genellikle neden bir araya getirmiş veya yan yana yerleştirmiş olduğumu tam anlamıyla iletmek için birçok yazılı paragrafa ihtiyacım olacağını düşündüğüm öğelerle çalışıyorum ancak bu bahsettiğim öğeler ortaya çıkan yapıtta kelimelere ihtiyaç duymadan birlikte var olabiliyorlar.

Yani kimseyi böyle bir ikiliği kabul etmeye ikna etmeye çalışmadığımı, daha ziyade izleyicilere yapıtlarım aracılığıyla bu ikiliği pratik olarak deneyimletmeye, hissettirmeye çalıştığımı söyleyebilirim. Bir aile toplantısının hem tatlı bir nostalji hem de ürkütücü olabileceğini; bir grup kum alet edevatının sahildeki çocuk oyunlarını ve aynı zamanda savaşın izlerini de hatırlatabileceğini; bir araya getirilmiş yapı tuğlalarının yeni bir şeyin başlangıcını ama aynı zamanda yıkılmış bir harabeyi de ifade edebileceğini; değişen gölgelerin hipnotik durumunun hem rahatlatıcı hem de endişe verici olabileceğini düşünüyorum. Amaç, açık ve belirgin ifadeler kullanmak değil, izleyicilerin bu ikiliği hissetmesini sağlamak. En çok heyecan duyduğum şey şüphenin kendine yer bulacağı olasılıklar yaratmak; bir alana girdiğimizde fikrimizi ve o alanda daha fazla zaman geçirdikçe kurduğumuz anlatıları ve açıklamaları değiştirmemiz, bir kez daha bakmamız, başka bir ayrıntı keşfetmemiz. Gerçek vahşeti sunmaktan veya bir tür nostaljiyi açıkça kınamaktan çok, her ikisinin de aynı anda hem rahat hem de rahatsız hissettirdiği boyutla ilgileniyorum. Kullandığım medyuma bağlı olarak, çalışmalarım izleyicileri muhatap olarak görme, onlarla bir tür sözsüz diyaloğa girme, sahip oldukları izlenimlerle iletişim kurma ve eğer onlar çalışmanın ayrıntılarına dalmaya karar verirlerse onlara bazı sorular sorma eğiliminde.


Solda: Itamar Gov, When Small Men Start to Cast Big Shadows It Means That The Sun Is About to Set, DC motor, cam, ahşap, LED ve ses yerleştirmesi, 600 x 400 cm Sağda: Itamar Gov, Family Gatherings, Ahşap, fiberglas, duvar kağıdı, pamuk, 150 x 350 x 185 cm


Sergi başlığını Mary Oliver’ın Yaban Kazları isimli şiiri aracılığıyla şekillendirdiniz. Bu şiir çoğunlukla, dünyanın dönmeye devam ettiği ve her zaman yenilenme ve iyileşme için bir yer olduğunu nazik bir şekilde hatırlatarak, kendini kaybolmuş, kırılmış veya hayatın mücadeleleri tarafından yorulmuş hissedenlere hitap ediyor. Uçarken birbirlerini çağıran kazların imgesi, zor zamanlarda bile umudu ve ilerleme olasılığını sembolize ediyor. Bu bakış açısından, Şeylerin Ailesinde’de bir iyileşme sürecinin yer aldığını söyleyebilir miyim?


İyileşme kelimesini kullanacağımdan emin değilim, ancak kesinlikle güven verici, rahatlatıcı. Yaban Kazları’nda sadece ait olmanın ne anlama geldiğini düşünen değil aynı zamanda onu tanımlamaya çalışırken zamanın geçişini kabul eden ve dünya dönmeye devam ederken neye dikkat etmeyi seçtiğimizi düşünmemiz gerektiğini gösteren kalbime çok yakın farklı kavramlar buldum. Bir bakıma, Mary Oliver’ın bu kadar heyecan duyduğum ve az önce bahsettiğim şeyi, aslında her zaman basitçe var olan belirli bir ikiliği, kelimelerle bir araya getirmeyi başardığını hissediyorum.

Sergide ayrıca epeyce mizah var. İnsanlık tarihinin farklı anları, vahşet ve dehşetle başa çıkmanın birçok yolu olduğunu çok açık bir şekilde gösteriyor ve benim için mizah, hepsinden daha rahatlatıcı ve etkili. Korku ve rahatlık, nostalji ve ironi, üzüntü ve mutluluk… Hepsi aynı anda var oluyor ve amaç kimin kazandığını belirlemek değil herkese alan tanıyan bir tür dengeye ulaşmanın farklı yollarını bulmak.


Şeylerin Ailesinde, Sergiden görünüm. Fotoğraf: Kayhan Kaygusuz. Zilberman İstanbul’un izniyle.

Komentar


Mengomentari telah dimatikan.

All rights reserved. Unlimited Publications.

Meşrutiyet Caddesi No: 67 Kat: 1 Beyoğlu İstanbul Turkey

Follow us

  • Black Instagram Icon
bottom of page