top of page
Yazarın fotoğrafıMerve Akar Akgün

Beklenenden hızlı gelen gelecek

Londra menşeili sanat galerisi JD Malat tarafından temsil edilen Hande Şekerciler’in ecstasy adlı yeni kişisel sergisi galerinin çevrimiçi mekânı PARALLEL’de bugün açılıyor. Sanatçıyla Virtüel ve Yükseltilmiş Gerçeklik teknoloji aracılığıyla deneyimleyeceğimiz sergi ve göreceğimiz dijital heykeller ve değişen dünya üzerine konuştuk


Söyleşi: Merve Akar Akgün


Hande Şekerciler, Fotoğraf: Elif Fırat



Heykeltraş Hande Şekerciler uzun zamandır yeni üretim yollarının imkânlarını araştırıyor. Her görüşmemizde bana bilmediğim bir teknolojiden bahsediyor. Hatta yaptığı işleri gösterirken kullandığı programları bile hayretle keşfediyorum. Yarattığı yeni dünyalar ve kullandığı teknikler aslında sanat dünyasında dönüşmekte olan bir üretme modelinin türevi, tabii Hande’ye has olanı… PARALLEL’de açılacak yeni sergisinden bahsederken genellikle müzelerde yer alan heykellerin görülebildiği Virtüel Gerçeklik (VR) -ve Yükseltilmiş Gerçeklik (AR)- tekniğiyle ilk defa bir sanat galerisinde işlerinin görülebileceğini müjdelemenin heyecanını taşıyordu. Sanatçının ecstasy ismini taşıyan yeni kişisel sergisini bu akşam itibariyle https://jdmalat.com/parallel/ adresi üzerinden izleyebilirsiniz. Ben aklıma takılan soruları Hande’ye sordum; o da hem sergisinden hem son dönemlerde yoğun şekilde ilerleyen projelerinden hem de yeni teknolojilere yaklaşımından bahsetti.



Hande Şekerciler, ecstasy VR sergi görüntüsü, 2020



JD Malat Gallery’nin çevrimiçi sergileme mekânı olan PARALLEL’de ecstasy adlı kişisel sergin bugün açılıyor ve 1 Ocak tarihine dek devam edecek. Sadece sanal olarak deneyimlenebilecek bu sergide izleyici heykellerini ne şekillerde deneyimleyebilecekler?


Sergi için Garage Atlas’ın kurucusu Burçin Gündüz’le beraber WebGL’in imkânları içerisinde olabilecek en iyi teknolojik alt yapıyı kurduk. İzleyiciler her platformda aynı kalitede görebilmesi için çalışıyoruz.


Öte yandan sanal sergi deneyinimini fiziksel olana en yakın hale getirmek için VR ve AR teknolojilerinden de yararlandık. VR gözlükle sergiyi dolaşabilecek ya da istediğiniz bir heykeli mobil cihazınızdaki AR özelliğini kullanarak bulunduğunuz mekâna yerleştirerek deneyimleyebileceksiniz.


Heykellerin bir kısmı Londra’daki galeri mekânında ve Contemporary Istanbul’da fiziksel olarak da görülebilecek.


Sanatın fizikî algılanışının yeniden tanımlandığı bu düzlemde sen yapıtını ortaya koyan bir sanatçı olarak bu yeni düzeni nasıl değerlendiriyorsun?


Açıkçası beni çok heyecanlandırıyor. Daha işin çok başındayız Merve. Şu anda bizim hayal edemeyeceğimiz teknolojiler gelecek. Mesela AR şimdilik sosyal medya için güzel bir oyuncak gibi fakat ileride sergileme yöntemlerine, hatta hayata bakışımıza etki edebilir. Ama şu anda bile Civilization AR gibi uygulamalarla tarihi eserleri, sanat eserlerini bulunduğunuz mekana 3B olarak getirip, inceleyebiliyorsunuz. Bu inanılmaz bir şey. Fizikî olana, “gerçek” olana bakışımızı değiştirecek bir şey.


Sanat dünyamızda oyunlar göz ardı edilen bir konumda ama büyük oyun üreticileri VR teknolojisine yöneldi. Bununla büyüyen bir nesil geliyor sanat izleyicisi olarak. Göze takılacak artırılmış gerçekliği hayatın içine entegre edebilecek implantlardan bahsediyoruz...


Nicedir sanatın, sanatçının silkinmek zorunda kalacağından bahsediyorduk. Ama biraz daha zaman var gibiydi öğrenmek, teknolojiyi yakalamak için. Fakat hiç birimiz bir virüsün zamanın akışını hızlandıracağını düşünemedik. Gelecek beklediğimizden hızlı geldi ve bizim sanatçılar olarak, nostaljik bir objeye dönüşmemek için elimizi çabuk tutmamız gerekiyor.



Hande Şekerciler, ecstasy, Selfportrait no 2.4



Dijital heykel üretim sürecinde sanatçının fikir ve formun haricinde yapıta sunduğu katkılarda şüphesiz kullandığı programı kullanma yetilerinin büyük rolü var. Kullanılan programlar sanatçıları fizikî malzeme kullanımına nazaran sınırlandırır mı ya da aksine sınırsızlaştırır mı dersin?


Öncelikle şunu söylemeliyim, sadece fiziksel düzlemde üretirken de benzeri durum var. Mesela kaynak yapmayı bilmeden metalleri birbirine kaynatırken karşılaşacağınız tesadüfi oluşumları, hataları kullana şansınız olmaz. Ne var ki tesadüfi karşılaşmaların içinden kalmasına karar verdiğiniz kusurlar sanat eserinin önemli bir parçası hatta onu size özgü yapan en önemli unsurlardandır. Programı kullanma becerisini de ilk olarak bu anlamda değerlendirebiliriz.


Öte yandan birçok programı çaprazlama kullanarak hem fizikî mekânda ürettiklerinizi sanal mekanda yeniden üretebilir hem de hayal ettiğiniz ama fiziki sınırlar içerisinde yapamayacaklarınızı da sanal mekanlarda gerçekleştirebilirsiniz.


Bu sergide ilk yolu tutmuş olsam da bir yandan da yeni medya alanında çalışıyorum ve ha:ar sanatçı ikilisinin bir parçası olarak bu alanda da işler üretiyorum. İmkânsız Heykeller serisinden animasyon, video ve hatta son zamanlarda en çok vaktimi alan işlerden biri olan dijital insan üretmeye kadar pek çok alanda çalışıyoruz. Bu birbirinden çok farklı gibi görünen alanlar aslında birbirini inanılmaz besliyor.


Uzun lafın kısası, sanatçının kullandığı medyum her ne olursa olsun ona hakim olması önündeki engelleri kaldırıp, onu sınırsızlaştırıyor.


Halihazırda devam etmekte olan ve daha evvel başka sergilerde gördüğümüz ecstasy serisinin bir devamı niteliğinde olan işler seriye ne şekilde eklemleniyorlar?


Aslında ecstasy serisini derli toplu bir arada hiç göremedik. 2017’de Gaia Gallery ile son fuarımızı yaptığımızda serinin ilk üç heykelini sergilemiştim. Sanat üretimi zaten düşünsel kısmıyla hayli vakit alan bir süreç. Bir de heykel olarak üretmeye gelince, yeni teknolojilerle bile oldukça zaman alıyor. 2017’den bu güne uzun zaman gibi görünen üç sene fikrin olgunlaşması ve yeni parçaları üretmekle geçti. Dolayısıyla yeni parçalar var olanlara eklemlendi diyemeyiz sanırım. Ama seriye eklemlenen bir kısım oldu gerçekten. Pandemi sırasında ilk karantinada, çaresiz kalınca içinizdeki ilkel doğaya yani hayvanlara ve bitkileri dönüşümüzü simgeleyen isolated diye isimlendirdiğim bir alt başlık açtım.



Hande Şekerciler, ecstasy, Solda: Selfportrait no 2.4, Sağda: Selfportrait no 1.2



Heykellerinin üstün estetik arayışında olan Helenistik dönem yapıtları ve gerçekçi anatomileriyle farklılaşan, oran ve orantının en üst seviyede işlendiği Rönesans dönemi heykelleriyle ortaklıklar taşıdığı belirtiliyor. Bu ortaklıkların neler olabileceğini tahmin etmek sanat izleyicisi için keyifli bir keşif olabilir. Peki o dönemlerden farklılaşan özelliklere yoğunlaşacak olursak, figürlerinin kimliksizliklerine işaret eden benzerlikleri, saçsızlıkları ya da “mükemmel deformasyonları” üzerine neler söylemek istersin?


Bahsettiğimiz dönemlerde iktidar figürleri ideal insanın vücut bulmuş hali olarak tasvir edilen, yaşlansa bile fiziksel kondisyonları en üst seviyede olan olan mükemmel insanlar. Bense insan formu üzerinden bir duygu durumunu anlatmaya çalışıyorum. Kişinin kimliklerinden, yönelimlerden ve zamandan arınmış, kendisini olduğu gibi kabullenmiş halini... Dolayısıyla aslında benim için önemli olan anatomik doğruluktan çok formların akışkan ve bana doğru gelen şekilde akması.



Pandemi süreci üretimine nasıl etki etti?


Galiba çoğunluğun aksine benim için çok verimli bir dönem oldu.

Yukarıda da bahsettiğim ecstasy: isolated serisine başladım. Bir yandan da sergide de göreceğiniz yeni heykellerin dijital kopyalarını üretmeye devam ettim.


Pandemiyle gelen eve kapanma sırasında, Arda’yla (Yalkın) beraber sosyal medya üzerinden çok fazla soru almaya başladık. Özellikle konvansiyonel yöntemlerle sanat üretimine devam eden, kariyerini sanatçı olarak devam ettirmek isteyen genç arkadaşlarımız yeni teknolojileri sanat üretimlerinde nasıl kullanmaları gerektiği, bizim ha:ar olarak üretimlerimizi nasıl yaptığımız vs üzerine sorular sormaya başladılar. Bir süre sonra, genellikle aynı soruları tek tek yanıtlamak zorlaşmaya başladı. “Bu insanları nasıl bir araya getirsek?” diye düşünürken, Çelenk Bafra sayesinde, Türk Bilişim Vakfı çatısı altında çalışan, gönüllü organizasyonu Başlangıç Noktası’nın proje lideri Cem Leon Menase’yle yollarımız kesişti. Beraber Piksel Yeni Medya Sanatçı Misafir Programı’nı oluşturduk. Tamamen gönüllü olarak yürüttüğümüz ve gönüllü çalışanlardan oluşan ekibimizle, alanında tanınmış Candaş Şişman, Memo Akten, Burçin Gürbüz, DecolTv gibi sanatçı ve sanatçı kolektiflerinin, başvuru usulüyle davet ettiğimiz genç sanatçı adayı arkadaşlarımıza mentorluk ettiği bir program oluşturduk. Senede üç dönem düzenlemeyi planladığımız programa, Füsun-Faruk Eczacıbaşı, Rabia-Ali Güreli, Feride İkiz, Kına Demirel, Agah Uğur, Selman Bilal gibi koleksiyonerlerimizin de katkısıyla ilk eser üretim dediğimiz bir bütçe yaratmayı da başardık. Ve bu sayede katılımcı arkadaşlarımıza program sonunda bir eser üretmek isterlerse destek verebiliyoruz. Bunun yanı sıra hem tüm katılımcılarımız hem de arzu eden mentorlarımızın katıldığı Discord kanalımızda sanatın yeni medyumlarının teknik olarak nasıl kullanılacağının yanı sıra kavramsal konuları da konuştuğumuz bir komünite oluşuyor. Bu da Piksel’in bana en çok heyecan veren yönlerinden birisi.


Tüm bunların yanı sıra ha:ar olarak, Contemporary Istanbul’un çok kapsamlı bir etkinliğinin içerisinde Augmented Istanbul adını verdiğimiz konvansiyonel yöntemlerle üretim yapan sanatçı arkadaşlarımızı yeni teknolojileri denemeye davet ettiğimiz ve şehrin her yerine yayılan, artırılmış gerçeklik teknolojisi kullanarak izleyebileceğiniz bir serginin yaratıcı yönetmenliğini yapıyoruz. Sanatseverlerin de merakla takip edeceğini düşündüğüm sergide Erinç Seymen, Melis buyruk, Tunca Subaşı, Büşra Çeğil, Murat Palta, DecolTV, Memo Akten gibi çağdaş sanat sahnesinden bildiğimiz isimlerin yanı sıra Ethem Onur, Selin Çınar, Burak Şentürk, Furkan Nuka Birgün, Meltem Şahin gibi kıymetli illüstratör arkadaşlarımızın eserlerini de izleyebileceğiz.


Bütün bu projeler nerdeyse bütün vaktimi alıyor. Kalan kırıntılarda da dijital insan kavramı ve tasarımı üzerine çalışıyoruz Arda’yla.


Dolayısıyla garip bir şekilde bu karantinalar ve yaşadığımız süreç benim için çok doğurgan oldu diyebilirim.



Hande Şekerciler, ecstasy, Solda: Selfportrait no 6, Sağda: Selfportrait no 8



Bütün kavramların tekrar ele alındığı ve yeni tanımların ortaya çıktığı bu zamanlarda sanatın evrildiği yerlere doğru giden yollarda sen de dahil olmak üzere tüm “yeni medyaları” kullanan sanatçıların rolü var. Bu bağlamda kendinde nasıl bir sorumluluk hissediyorsun? İlk olarak tanımlanması gerekenler sana göre neler ve bu alanda ne gibi olumsuzlukların üzerinde konuşulması gerekiyor?


Yeni medyanın bence en eksik tarafı, çoğunlukla teknolojinin, yeni bir medyum deniyor olmanın büyüsüne kapılarak kavramın unutuluyor oluşu. Özellikle son zamanlarda sanat eserlerini sosyal medyadan paylaşılmasının da artmasıyla göze güzel görünecek, havalı ve teknolojik olarak izleyiciyi etkileyen ama hiçbir sözü olmayan işleri her yerde görür olduk. Bunu tetikleyen en önemli sebeplerden biri de markaların sanatla yan yana durmak istemesi ama kontrol edemeyecekleri sanat eserleri/sanatçılardan çekinmeleri. Hiçbir şey söylemeyen ama çok güzel görünen, ışıklı, interaktif, büyük ve etkileyici, izleyiciyi çeken işler hepsinin desteklediği şeyler. Bu da ister istemez bu alandaki sanat üretiminin giderek tek tipleşmesine ve içinin boşalmasına sebep oluyor.


Tam olarak bu yüzden iyi konvansiyonel sanatçıların yeni medyumları öğrenmesi ve pratiklerine dahil etmeleri çok önemli.


Çünkü aslında sanat da diğer her şey gibi birbirinin üzerine eklemlenerek büyüyen, gelişen bir yapı. Bu birikime sahip konvansiyonel sanatçılar yeni araçlardan kaçtıkça bu alandaki boşluğu yazılımcılar, mühendisler doldurmaya başlıyor. Bu da teknik anlamda çok kuvvetli ama çoğu zaman kavramsal olarak yetersiz işlerin üretilmesine sebep oluyor. Bir yandan iyi sanatçılar zamanın ruhunu yakalayamayıp nostaljik öğelere dönüşürken bir yandan da sanat kavramının içi boşalıyor ve bir süs objesi, sosyal medya fonlarına dönüşüyor...

Kendi adıma bireysel paylaşımlarımın yanı sıra Piksel, Augmented Istanbul gibi oluşumlarla, edindiğim bilgi birikimini sanatçı arkadaşlarımla paylaşmaya çalışıyorum.

Comments


bottom of page