Geçtiğimiz yıllarda birçok kere İstanbul’a gelmiş olan, Hollanda’nın dünyaca ünlü dans topluluğu Nederlands Dans Theater’in bir numaralı grubunun Raw are the roots başlıklı gösterisi 11 Mayıs 2023 tarihinde dünya prömiyerini gerçekleştirdi. Gösteriyi oluşturan yapıtlardan ilki genç Alman koreograf Felix Landerer’e, ikincisi İsrailli Sharon Eyal’e aitti. Lahey’deki Amare Tiyatrosu’nda sahnelenen Raw are the roots 11-13 Mayıs akşamlarında canlı olarak çevrimiçi yayınlandı, 6 Haziran’a kadar Hollanda’nın çeşitli şehirlerinde turneye çıktı
I CONTAIN MULTITUDES, Fotoğraf: ©Rahi Rezvani
İlk defa 2019’da NDT’nin iki numaralı grubuna The whys and wherefores are elusive (Nedenler ve niçinler anlaşılmaz) başlıklı bir yapıt üretmiş olan Felix Landerer’in, Walt Whitman'ın Song of Myself (1855) (Kendimin Şarkısı) adlı şiirinden esinlenen yapıtının başlığı I contain multitudes (çokluk barındırıyorum). Landerer, ilk koreografilerini Hannover Operası'ndaki dans kariyeri sırasında yapmış, 2006 yılında kendi topluluğu LANDERER & COMPANY'yi kurduktan sonra ise serbest koreograf olarak çalışmaya başlamış. 2011'den beridir Scapino Ballet Rotterdam'a yerleşik koreograf olan Landerer 2017’de sanat ve kültürde olağanüstü sivil katılım dalında Hannover Şehir Kültür Ödülü’nü (Stadtkulturpreis Hannover) almış. Dance Europe’un 2012'de "Hareketi insan bedeninden büyüleyici ve özgün bir şekilde yontarak çıkarma yöntemiyle dikkat edilmesi gereken bir isim” olarak tanımladığı Landerer, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki birçok topluluk için ürettiği yapıtlardaki şiirsel ve organik koreografileriyle övgü alıyor.
JAKIE, Fotoğraf: ©Rahi Rezvani
Felix Landerer’in sahne ve ışık tasarımını da üstlendiği I contain multitudes solo, duo, trio, quartet ve topluluk danslarının organik bir şekilde iç içe girdiği şiirsel bir yapıt. I contain multitudes’da; hepsi kobalt mavisi renginde ama farklı parçalardan (biri pantolon-ceket, diğeri sadece şort, bir diğeri bluz-külot-uzun çoraplar...) oluşan kostümler giyen 12 dansçı sahnenin gerisinde yerden yaklaşık 3 metre yükseklikte ve L şeklindeki devasa duvarın altından sahneye farklı yönlerden girerek ve farklı yönlere yürüyerek hareket ederler. Sahnede bazen biri kalır, sonra bir diğeri ona eşlik eder, biraz sonra o ikisi çıkar, başka üçü girer, üçünden biri kalır o sırada giren birisi diğer bir üçlüyle dörtlü oluşturur. Bir yandan da duvarın önce bir ucu, sonra diğer ucu yavaş yavaş zemine inmektedir; altından geçmek gittikçe zorlaşır, sürünmek gerekir. Yapıtın yarım saatlik ilk sekansı sonucunda duvar bütünüyle zemine oturduğunda 12 dansçı içerde kalmışlardır. İkinci sekansta, ışığın kırmızıya ve bu ışıkta kostümlerin mora dönmesi dışında, hareketlerin niteliğinde, hızında ve biçiminde bariz bir değişiklik olmaz. Gerek ikinci sekans, gerekse duvarın tekrar yükselip eski konumuna geldiği ve ışığın tekrar beyaza dönüp kostümlerin tekrar gerçek renklerinde gözüktüğü üçüncü sekans yaklaşık beşer dakika sürdü. Son sekansta da hareketlerin niteliği ilk iki sekansla aynıydı. Christoff Littmann’ın bu yapıt için özel olarak bestelediği müzik de üç sekans boyunca bariz bir değişiklik içermedi.
Landerer’in, bariz bir hikaye anlatmadığı I contain multitudes’da yarattığı atmosfer güçlü ve şiirseldi, ancak kullandığı koreografik dil sıradan, hareket dağarcığı bildikti. Bedenlerini kullanma ve farklı koreografik dillere uyum sağlama açısından belki de dünyanın en yetkin modern, neoklasik ve çağdaş dans sanatçılarına sahip NDT 1’in kadrosunun çok rahatlıkla altından kalktığı ve aslında tam da onlar bu kadar yetkin ve estetik oldukları için “güzel gözüken” ve seyredilebilen bir yapıttı I contain multitudes; geleceğe kalır mı, şüpheli.
I CONTAIN MULTITUDES, Fotoğraf: ©Rahi Rezvani
Avrupa’da Landerer’le kıyaslanmayacak ölçüde tanınan, eski Batsheva baş dansçısı ve yerleşik koreografı Sharon Eyal ise, NDT'nin repertuarına son on yılda, birçoğu dünya prömiyeri olan yapıtlarla yaptığı katkıyla önemli bir yere sahip. NDT için tasarladığı en son yapıt olan, yedi yıl önceki Salt Womb ile En İyi Dans Prodüksiyonu dalında Hollanda’nın dans ödülleri Zwaan’da ödüllendirilen Eyal, güçlü bir bedenselliğin hakim olduğu çalışmalarıyla bildik hareket dağarcığına ve beden ifade biçimlerine meydan okuyor. Eyal gerek Gai Behar ile ortaklaşa yürüttüğü topluluğu L-E-V, gerekse de konuk koreograf olarak yapıtlar ürettiği sayısız topluluklar yoluyla seyircileri büyülemeye devam ediyor. Örneğin NDT 1’in bu yazıya konu olan Jakie’nin dünya prömiyeri gösterimlerini gerçekleştirdiği hafta sonunda sadece Avrupa’da Berlin Devlet Balesi, Göteburg Operası Dans Topluluğu ve Mainz Devlet Tiyatrosu Dans Topluluğu (Tanzmainz) onun yapıtlarını dans etmekteydiler.
JAKIE, Fotoğraf: ©Rahi Rezvani
Eyal (1971), kendinden önceki nesilden Anne Teresa de Keersmaeker (1960) ve kendi neslinden Marco Goecke (1972) gibi günümüzün dans sahnesinde gerek hareket dili gerekse de estetik dili, damga gibi ilk bakışta tanınabilen az sayıdaki koreograftan biridir. Aynı Keersmaeker ve Goecke gibi Eyal’in yapıtlarını nerede görseniz hemen tanırsınız, başka birininkiyle karıştırmazsınız. Onun yapıtlarında odak tamamıyla dansçıların bedenlerindedir; bedendeki her bir tekil kas parçasının hareket olanakları sonuna kadar araştırılmıştır ve tüketiliyordur. Özellikle neredeyse bütün yapıt boyunca ayak parmakları üzerinde hareket etmek hem dans eden bedene hem de seyreden bedene müthiş bir enerji ve gerilim yükler. Biçimsel olarak ise onun yapıtlarında genellikle homojen bir genel izlenim yaratan ve minimal hareketlerden oluşan grup koreografisi, solo, duo veya trio danslarıyla ondan sıyrılan bireyler veya küçük gruplar için bir arka plan işlevi görür.
I CONTAIN MULTITUDES, Fotoğraf: ©Rahi Rezvani
Tıpkı yukarıda saydığım koreografların çoğu yapıtlarında olduğu gibi, Eyal’in yapıtları da bariz anlatılar içermezler; daha çok, insan varoluşunun temel koşullarını ele alan ruh hallerini ve duyguları ortaya sererler. Jakie de bu minvalde bir yapıt; dünya prömiyerini Lahey’deki Amare Tiyatrosu’ndaki bir koltuktan değil de evimde bilgisayar ekranından seyreden bana bile, içerdiği yoğun tenselliğin duygusunu ve deneyimini geçirebilen güçte, etkili bir yapıt.
Eyal’in yapıtlarının atmosferini ve duygusunu kuran en karakteristik özellik DJ Ori Lichtik’in müziğidir. Jakie’de de bu durum değişmiyor, ancak bu sefer yapıtta Lichtik’e ait olmayan iki müzik parçası kullanılmış: Yakın zamanda aramızdan ayrılan Ryuichi Sakamoto ile alva noto’nun The Revenant film müziğinden Ana Tema ve Einstürzende Neubauten’nın GS 1’i. Her ne kadar Jakie’nin bir anlatısı olmasa da, yapıtın adının ve bu iki müzik parçasının verdiği ipuçları, yapıtın bende bıraktığı yoğun duyguyu anlamlandırmama yardımcı oldu. Jakie ilk birkaç dakika zifiri karanlıkta The Revenant’ın ana teması ile çalarken başlıyor: Dramatik bir müzik ve dramatik bir başlangıç. Sonra yavaş yavaş karanlık yerini loşluğa bırakıyor ve sahnenin ortasında toplaşmış bedenleri seçiyoruz: Yüzleri seyirciye dönük olarak hareket eden 15 kişilik bir grup, sırtı seyirciye dönük bir kadın dansçının hareketlerini aynalıyorlar. Sonra gruba odaklanıyoruz; ortadaki kadın ile erkek dışındakiler aynı jesti yaparak dans ediyorlar: iki ellerinin baş ve işaret parmaklarıyla kulak memelerini tutup diğer parmaklarını kanat gibi açarak. İlk, erkek grup koreografisinde eriyor, bir süre sonra da kadın. Artık gruptan ara sıra sıyrılıp görünür olanlar başkaları. Sololarla sıyrılsalar da hepsinin ruh hali aynı. Üzerlerine yapışan şeffaf ve ten rengi geceliğimsi kıyafetleri, üreme organları dışında her yerlerini gösteriyor; adeta cinsiyetsiz ruhlar ya da Bosch’un Dünyevi Zevkler Bahçesi triptiğindeki cennet ile cehennem arasında kalmış faniler gibiler. Aynı kaderi paylaşıyorlar. Bir zaman sonra baştaki kadın ile erkek tekrar ayrılıyor, farklı hareketleriyle sıyrılıyorlar gruptan. Grup önce sahnede çapraz bir çizgi oluşturuyor, kendilerini sunuyorlar; ardından kadını ortalarına aldıkları geniş bir daire kuruyor, kurban ayini düzenliyorlar; ve sonra dört adet dörtlü sıra halinde unison hareket ediyorlar, müziğinde tempolu bir hal almasıyla adeta askeri bir tabura dönüşüyorlar. Bütün bu süreçte de, son düzlüğe girildiğinde tekrar ortada toplaştıklarında da, mutlaka aralarından birisi diğerlerinden farklı hareketler yapıyor.
Program kitapçığında yazmasa da merakımdan araştırdım: Yapıtın başlığı olan “Jakie” İbranice’de kullanılan oğlan adlarından biriymiş ve “birinin (ayağını kaydırıp/gölgede bırakıp) yerini alan erkek” anlamına geliyormuş. Acaba bu her sahnede diğerlerinden farklı hareket edenler birer Jakie mi?
JAKIE, Fotoğraf: ©Rahi Rezvani
Peki grup? Revenant İngilizce’de “uzun bir aradan sonra dönen kimse” ya da “ölümden dönen hayalet/zombi” demek. GS 1’in sözlerinde ise; “Bizler, Çok/Kalabalık olanlar” diye hitap edilerek, yarının bugün, ertesi günün dün olacak şekilde zamanın alt üst olduğu apokaliptik bir dünya tasavvurundaki figürler; asılmamış azizler, yararlı peygamberler, sürgünler, hakikat hırsızları, evsizler, vs. sayılarak, nakaratta “Bizler çokuz” deniyor ve “Ne zaman geliyorlar” diye soruluyor. Jakie’deki grup işte tam da onlar; çok olanlar, ölümden dönenler mi?
JAKIE, Fotoğraf: ©Rahi Rezvani
Jakie güçlü ve etkili bir yapıt. NDT’nin yakın zamanda açıklanan 2023-24 sezonunda tekrar programa alınmış; bu sefer Simon McBurney ile Crystal Pite’ın dünya prömiyeri yapacak ortak projesi ve Peeping Tom’dan Gabriela Carrizo’nun NDT’de ilk defa 2021-22 sezonunda sahnelenmiş La Ruta adlı yapıtlarıyla birleştirilmiş heyecan verici bir formatta. From Here Now Far başlıklı program 8 Şubat - 9 Mart 2024 tarihleri arasında Hollanda sahnelerinde turnede olacak.
Comments