top of page
Kübra Yeter

Bir arada olamamanın hikâyesi: "Terkedilmiş Kıyılar/Negatif Fotoğraflar"

İKSV tarafından geçtiğimiz aylarda düzenlenen 24. İstanbul Tiyatro Festivali, pandemi koşullarının hissedilebilir etkisiyle tiyatroseverlerle buluştu. Festivalde koronavirüs tedbirleri kapsamında mekân gösterimlerinin yanı sıra çevrimiçi gösterimler de yer aldı. Bu gösterimlerden biri GalataPerform imzasıyla karşımıza çıkan Terkedilmiş Kıyılar/ Negatif Fotoğraflar idi. Ferdi Çetin’in kaleme aldığı Yeşim Özsoy’un yönettiği oyun, farklı disiplinleri buluşturması hasebiyle festivalde hem dikkat çeken hem de yeni bir tartışma başlatacak olan işler arasındaydı


Yazı: Kübra Yeter



Terkedilmiş Kıyılar, Fotoğraf: Noyan Ayturan



Oyun karşımıza iki aşamalı olarak çıktı. İzleyici çevrimiçi gösterimden sonra Yapı Kredi Bomontiada’da yer alan sahne yerleştirmesiyle buluşabiliyordu. Böylelikle günümüz koşulları da göz önünde bulundurulduğunda ekip seyirci, oyuncu ve mekânı bölerek yeni bir deneyime kapı aralarken izleyenlere de farklı bir bakış açısı sundu. Beş kişilik oyuncu kadrosundan oluşan oyunun karakterlerini ise Kübra Balcan, Yaman Ceri, Banu Fotocan, Ahmet Ayaz Yılmaz ve Meral Çetinkaya üstlendi.


Gerçekle düşün şiirselliği

Terkedilmiş Kıyılar/Negatif Fotoğraflar, genç bir kadının ailesiyle birlikte daha önce gerçekleşemeyen akşam yemeğini hayal etmesini konu alıyor. Yalnızca fotoğraf karelerinde buluşabilen bu ailenin kavuşamayış öyküsünü evin kızı olan anlatıcımızdan öğreniyoruz. Akabinde bir fotoğrafın, bir fotoğraf içerisinde donmuş o anın hayatımıza nasıl dokunabileceğini de düşünürken kendimizi buluyoruz. Artık yanımızda olmayan, belki de son buluşmayı gerçekleştiremeden yitirdiğimiz sevdiklerimizin küçük kâğıtların içinde donmuş kalmış bize gülümseyen halleri gözümüzün önüne düşüyor. Bu düş dünyasıyla oyun arasında gidip gelişimizin sebebi Ferdi Çetin’in şiirsel anlatımının gücüyle gerçekleşiyor. Böylelikle metin, oyunda hayal dünyasıyla gerçekliği harmanlarken izleyiciyi de yarattığı atmosferde tarafsız bir bölgede tutmayı başarıyor. Hikâyeyi girizgâhında tam kavrayamasak bile dakikalar ilerledikçe yapbozun parçalarını yerine yerleştirme heyecanı da bize eşlik ediyor.

Oyunun gizli tutulan diğer önemli ayrıntısı anlatının arka planında karşımıza çıkıyor. Türkiye’nin siyasi tarihine, özellikle 90’lı yıllara bir bakış atarsak karşımıza ilk çıkan vakalar “faili meçhul” cinayetlerdir. ’80 darbesiyle hız kazanan gözaltı kayıplarının ardından ilerleyen zamanlarda gazeteci ölümleri, siyasetçi ölümleri gibi birçok örnekten bahsedebiliriz. 1993’te öldürülen Uğur Mumcu, 1996’da haber takibi sırasında dövülerek katledilen, senelerce faili bulunamayan Metin Göktepe, 1999 yılında yazdığı bir yazı neden gösterilerek bombalı saldırıya uğrayan Ahmet Taner Kışlalı ve daha da günümüze yaklaşırsak gazeteci Hrant Dink… Bu isimlerin katli belki de onların acı bir kesişim kümesini oluşturuyor ama oyundan da yola çıkarak söylemek gerekirse asıl ortak nokta geride kalan aileleri, fotoğrafta asılı duran tebessümleri ve akşam kurulan enfes yemeklerle bezeli sofraya yetişememeleri… Düşüncelerinden, inançlarından veya kaleme aldıklarından dolayı hayattan koparılan bu yaşamlar bir eş, bir anne belki de bir evlat geride bırakmak zorunda kaldılar. O dönemin küçükleri kendilerini gidenlerin hayalleriyle büyüttüler. Oyunda başkarakterimiz olan genç kadının bir sabah dönüşen hikâyesi izleyiciye aktarılırken bu zamana kadar bu topraklardan koparılmış birçok insanın hatırasına da böylelikle ışık tutuyor.



Terkedilmiş Kıyılar, Fotoğraf: Noyan Ayturan



Düşünmeye ve tartışmaya dair

Başta da belirttiğimiz gibi Terkedilmiş Kıyılar/Negatif Fotoğraflar farklı disiplinleri bir araya getiriyor. Çevrimiçi gösteriminde tiyatro formatında olması gereken dekor, mekân, ışık tasarım vb ögeleri kullanırken sinemanın olanaklarından da faydalanıyor. Hatta Yeşim Özsoy’un izleyiciye izlediği şeyin aslında bir kurmaca olduğu yönündeki hatırlatmaları da bu noktada kendini gösteriyor. Özellikle metnin ve görüntünün akışı sırasında arka planda gördüğümüz set ve ekipten insanların etraftaki müdahaleleri buna örnek gösterilebilir. Çekimlerin görüntü yönetmenliği Noyan Ayturan’a ait. Hareketli ve hareketsiz çekimlere aynı zamanda drone eşlik ediyor. Fakat bu noktada göze ve akla takılan bazı noktalardan söz etmek gerek. Sinemasal bir anlatıyı da içine işlemek isteyen Terkedilmiş Kıyılar/Negatif Fotoğraflar görüntü anlamında tam da istediğini yakalayamamış hissi uyandırıyor. Kübra Balcan’ın anlatısını gerçekleştirdiği sırada karşıdan çekim yapan drone’un oyuncunun üzerinde bıraktığı gölgesi “hatalı bir şeyler var” düşüncesinin oluşmasına sebep oluyor. Bu bilinçli bir tercih bile olsa ilk akla gelen “gördüğümüz bir hata mı, değilse bile hikâyede veya işin akışında neye hizmet ediyor” sorusu olarak ortaya çıkıyor. Her ne kadar kurguyla gerçeğin bölüşümü arka planı görmekten geçse de bahsini ettiğim bu göstergede işle aramıza ne yazık ki bir mesafe giriyor. Diğer taraftan akan metinle bazı yerlerde uyuşmayan görüntülerin yarattığı uyumsuzluk da izleyiciyi yer yer metnin duygusundan koparıp, dikkatini çok çabuk bölebiliyor.

Oyunun ikinci ayağı olan ses, video ve dekor yerleşimi, pandemi koşullarının sanata yansımasına dair güçlü göstergeleriyle karşımıza çıkıyor. Mart’tan bu yana bir araya gelemeyişimiz, oyun hikâyesindeki ailenin kavuşamayışı ve birçok buluşamama hali bu enstalasyonda özetleniyor. Yerleştirmenin animasyon tasarımını Nisan Yetkin üstleniyor. Bir tarafta önce sanalda sonra gerçek dünyada karşılaştığımız araba, diğer yanda aile gibi savrulmuş avize bize metni yeniden yeniden hatırlatıyor. Yerleştirmenin arka planındaki sesler bizi düş dünyasına taşısa da kasvetin de derinliklerine indirmiyor değil. Diğer yandan izleyiciyle oyunu ve sahneyi bölen bu ayrım, tiyatroseverler arasında da yeni bir tartışmanın kapısını açıyor: seyir yeri ve sahne arasındaki ilişkiyi olağanüstü koşullarda ve sonrasında nasıl kurgulamamız gerekir? Bu bir araya gelemeyişimiz bizi şimdilerde bu gibi tercihlerle kurtarsa da ileride her şey bittiğinde tiyatronun en temel ögelerinden ayrı kalma hali izlediğimiz şeyin gerçek bir “tiyatro” olduğuna dair ikna edilmemizde ne kadar başarılı olacak, yahut şimdilik bir zorunlu ihtiyaçtan meydana gelen bu deneyimler sonrasında tiyatro tutkumuzu yeterince besleyebilecek mi hep birlikte deneyimleyeceğiz. GalataPerform’un cesaretle denediği ve bizlere sunduğu bu deneyim, üzerine düşünmeyi hak ediyor ve “daha iyiye nasıl gidebiliriz” sorusunu da akıllara getiriyor.


Mekânın dönüştürülmesini hedefleyen Terkedilmiş Kıyılar/Negatif Fotoğraflar, 21 Kasım’da çevrimiçi gösterimiyle prömiyerini gerçekleştirirken, 1 Aralık’a kadar da sahne yerleştirmesiyle seyircisini karşılamış oldu. Aralık ayı birkaç ay önceki kapanma ve evden çıkamama halimize döndüğümüz bir ay olsa da şu an için hâlâ her şey belirsizliğini koruyor. Fısıltı gazetesi tiyatroların bu sezonu da böyle kapatacağı yönünde haberlerle dolu. Sahneler bi’ açık bi’ kapalı devam ederken GalataPerform’un bu deneysel işine yeni platformları https://yeniperform.com/sahne üzerinden ulaşmak mümkün. Bir süre daha hibrit tarzda hazırlanan yeni deneyimler tiyatroseverlerin ilgisine sunulacağa benziyor. Hep birlikte bekleyip göreceğiz.


Terkedilmiş Kıyılar, Fotoğraf: Noyan Ayturan


Comentarios


bottom of page