İzmir Bornova’da bir Levanten köşkünde yer alan Sevim Sancaktar küratörlüğündeki Yeryüzüne Övgü sergisi, "yeryüzü sağlığını ilgilendiren hiçbir mücadelenin birbirinden bağımsız olmadığını, birlikte ve bir arada neler söyleyebileceğimizi düşünmeye davet ediyor."
Metehan Özcan, İzmir, Dijital kolaj, 2018
İzmir Bornova’da 19. yüzyıldan bugüne ermiş bir Levanten köşkü… Köşkün bahçesinde çınar ve defne ağacının gölgesinde soluklanabilecek, çeşit çeşit ağaç, aromatik bitki, yerel ve tropikal türlerin bir aradalığı ile bugüne kadar ulaşmış bir çeşitlilik, nefes ve huzur… BAYETAV, Bir Arada Yaşarız Eğitim ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı’nın sanat mekânı Bayetav Sanat’ta şehrin içinde bir vahadayız.
Bayetav Sanat, Fotoğraf: Sevim Sancaktar
BAYETAV yaklaşık üç yıl önce İzmir’de insan ve toplum, ekoloji ve hayat, sanat ve tasarım alanlarında çalışmak üzere kurulmuş bir vakıf olarak faaliyet gösteriyor. Bayetav Sanat’ın yanısıra İzmir için önemli bir kazanım olarak Kemalpaşa’da ekoloji ve eğitim çalışmaları için kullanılan bir alanı, Evka 3 adresinde kütüphane, araştırma merkezi ve yine herkese açık bir çalışma-toplantı alanı ile üretenlere, araştıranlara, izleyenler ve dinleyenlere alan açıyor.
Karşılaşmalar’ın kurucularından, Ara Güler Müzesi, Füreya sergisi ve daha birçok sergide tasarımcı ve sergi mimarı olarak bildiğimiz; küratör ve sanatçı Sevim Sancaktar’ın küratörlüğünde gerçekleşen Yeryüzüne Övgü sergisi İzmir’in yeni sanat mekânı BAYETAV Sanat’ta Haziran ayında açıldı. Eylül ortasına kadar devam edecek olan serginin temelleri Bayetav’ın bir sanat mekânı kurmak üzere Karşılaşmalar ile danışmanlık çerçevesinde biraraya gelmesi ile atıldı.
Meliha Sözeri, Yük (detay), Paslanmaz çelik delikli tel, tel, 2015, Fotoğraf: Mert Çakır
Geçmişte Whittall Ailesi ardından Pagy ailesinin yaşadığı, bugün BAYETAV Sanat’ın yer aldığı eski bir Levanten köşkündeki Yeryüzüne Övgü, Sevim Sancaktar’ın sergi metninden alıntı ile; “Yeryüzü sağlığını ilgilendiren hiçbir mücadelenin birbirinden bağımsız olmadığını, birlikte ve bir arada neler söyleyebileceğimizi düşünmeye davet ediyor. Sergideki eserler ve araştırma projeleri “Yeryüzü ile ilişkilenme hâllerimizi farklı varoluş biçimleri üzerinden nasıl yeniden düşünebiliriz?”, “Dünya insan eliyle şekillendirilirken onu nasıl daha kapsamlı algılayabiliriz” ve “Bunun için bizlere düşen sorumluluk ne?” sorularını bir kez daha hepimizin gündemine taşıyor.”
Ön bahçedeki girişten içeri girerken izleyiciyi Haziran 2022’de BAYETAV Sanat bahçesinde gerçekleşen Bir Arada Yaşarız harf atölyesi vesilesiyle Memed Erdener’in bir arada yaşama kavramı üzerinden ürettiği tipografi karşılıyor. Volkan Aslan’ın daha önce SALT Galata’da karşılaştığımız video serisi Ölüye Ağlayamayan İnsanların Huzursuzluğu İçindeyim video işleri mekânın daha önce köşkte yaşayanlardan kalan eşyalarla bezeli giriş katında beklenmedik köşelerde karşınıza çıkıyor. Huzursuzluğun geçmesi bitmesi için rüyaların suya anlatılması ritüeline atıfta bulunan video, mekân içinde eşyalardan ve eşyaların tarihsel ağırlığından bağımsız olarak ama duygusu ile bir uyum içinde yer alıyor. Yasemin Özcan’ın kutsî yeşil renkte dokunmuş aslan ve ceylan formundaki yün halılardan oluşan Aslanlarla Ceylanların Kucağında yerleştirmesi, izleyiciyi Alevi geleneğindeki muhabbet erkanına referansla üzerine oturmaya, ne zaman aslan, ne zaman ceylan olduğumuzu düşünmeye davet ediyor. Ana salondan ilerleyerek koridora doğru giderken sağdaki odada Ümit Güç’ün Karıncanın Ayak İzleri insanın biraz da yüreğini dağlıyor. Video, Suriye savaşından kaçmış sığınmacı işçi çocuğu ile yerli tarım işçilerinden birinin çocuğunun beraber kaldıkları çadır kentte kaybolmaları üzerine. Çadır kentteki öfkenin hissi ardından çocuklarının kaybı ile ortak duyguda buluşan insanlar video boyunca insani değerleri sorgulatıyor.
Yasemin Özcan, Aslanlarla Ceylanların Kucağında, Elde boyanıp dokunmuş yün halı, 2016 Fotoğraf: Sevim Sancaktar
Koridordan köşkün müştemilat tarafına doğru devam ederken duyduğunuz sesler, tavandan gelen gün ışığı ve bitkiler ile başka bir aleme, bir orman içine girmişsiniz duygusu hasıl oluyor. Yine yeryüzüne ve bir aradalığa bir övgü ile araştırmacı Çiğdem Fidan ile Elena Patrone’nin Açık Radyo’daki Ebedi Yokoluş programından yola çıkarak Antroposen çağında nesli tükenmiş ya da tükenme tehlikesi ile karşı karşıya olan hayvanlara dair ilüstrasyon, yazı ve programın ses kayıtlarından oluşan Antroposende Yitirdiklerimiz yerleştirmesi ile başka bir aleme dalıyoruz. Köşkün son misafirlerinden Pagy ailesinin kızı Marie Hanım’la ilgili iz sürerken terziliği ve evde bulunan dikiş makinalarından ilhamla sergiye dahil edilen, köşkte bulunan dikiş makinalarından birine koridorda rastlıyoruz. Bayetav Sanat koordinatörü Cansu Pelin İşbilen’in kendi ailesi ve kendisinin dikişle olan ilişkisi üzerinden yazdığı metin ile eklediği nesneler dikiş makinasına eşlik ediyor. Bu çalışma aynı zamanda köşkün üst katındaki kalıcı nesne odasının mekana yayılmış parçalarından biri. Solda, köşkün büyük mutfak alanı ve çatıdan gelen gün ışığı altına yerleşmiş Meliha Sözeri’nin onlarca çelik yastıktan oluşan Yük heykeli ve Seri No.2 adlı bir dikiş makinası formundaki paslanmaz çelik tel ile gerçekleştirdiği heykellerinin havada uçuşmasını izliyoruz. Müştemilatın koridorunun sonuna doğru giderken Bayetav Sanat’ta kuruluş sürecinde 2022 yılında Melisa Önel, Sevim Sancaktar, Selim Süme’nin gerçekleştirdiği Şehrin Hafızası ve Ses Atölyesi kapsamında üzerinde durulan mekânsal ve tarihsel anlamda Palimpsest kavramından esinle, şehri fiziksel olarak deneyimleyerek üretilen Gözde Yenipazarlı’nın Agora’ya nasıl giderim?, Özgür Aydek’in İsimsiz, Ebru Başaran’ın Şehrin Hafızası ve Ses, Dilek Kaya’nın UnutMA başlıklı video ve ses yerleştirmelerini deneyimliyoruz. Ve son olarak koridorun sonunda 2018’de DEPO’da gerçekleşen Hafiflemeye Dair sergisinde ilk kez karşılaştığımız Sena Başöz’ün Saint Joseph Lisesi’nin Doğa Tarihi Müzesi’nde rastladığı 19. yy sonu ve 20.yy başlarından, doldurulmuş kuşları fotoğraflayarak oluşturduğu Füruğ yerleştirmesi yer alıyor. Sena Başöz’ün eser metnini sanatçı Yasemin Özcan’ın yazdığını fark ediyorum.
Sena Başöz, Füruğ, Aydınger üzerine dijital baskı, her biri 297 x 210 mm, 2 vantilatör, 2018 Fotoğraf: Sevim Sancaktar
Merdivenlerden üst kata çıktığımızda orta alanda evin kendi nesnesi dolapları, askıları duvarda yer alan üç çocuğun portresini görüyoruz. Büyük oturma odası alanında İzmirli, Levantenler ya da kendini Levanten diye tanımlamasa da bu kimliğin verildiğini anlatan kişilerle yapılan sözlü tarih çalışmasına dair bir enstalasyon yer alıyor. Ferhat Kentel, Serkan Turgut ve Sevim Sancaktar’ın yaptığı sözlü tarih çalışmalarını sergi mekânındaki videolar eşliğinde izleyebiliyor, Çok Kimliliğe Övgü başlıklı yayından okuyabiliyorsunuz. Araştırma bireysel hikâyelerden yola çıkarak yaşam alanlarına, mahalle, etkileşim, aidiyet, dil, kimlik, kültürel değişim, ayrımcılık gibi bağlamlara değiniyor. Görüşmeler aynalar, eve ait koltuklar ve nesneler ile; Karşılaşmalar’ın Metehan Özcan ve Eylem Eylül Acarsoy’la işbirliğinde gerçekleştirdiği yirmi dört farklı görsel arşivden araştırarak toplanan görseller ve Mark Giraud’un Bornovadaki tarihsel yapılar üzerine yaptığı araştırmanın interaktif haritası eşliğinde video anlatımından öte izleyicinin farklı duyularını harekete geçiren bir deneyimle, aynalardan kurulu bir enstalasyon içinde sunuluyor. Köşkte kalıcı olarak yer alacak enstalasyona, yan odada dinleyerek erişebileceğiniz sözlü tarih çalışmalarının kapsamlı versiyonları eşlik ediyor. Serginin küratörü Sevim Sancaktar; bir kültür kurumu olarak BAYETAV Sanat'ın öncelikle doğduğu yeri keşfe çıkmasının önemli bir sorumluluk olduğunu hatırlatıyor. Bu bağlamda Yeryüzüne Övgü sergisinin önemli odalarından biri olan sözlü tarih video yerleştirmesi köşkün bir yaşam alanı olarak kullanıldığını hatırlatırken, kurulan tarihsel anlatıları bugünde buluşturuyor.
Volkan Aslan, Ölüye Ağlayamayan İnsanların Huzursuzluğu İçindeyim Renkli ve sessiz HD video yerleştirme, Sonsuz tekrar 2018, Fotoğraf: Sevim Sancaktar
Levanten bir müzisyen Maria Rita Epik’in şarkılarından oluşan bir müzik listesinin eşlik ettiği, Karşılaşmalar’ın Selim Süme ile iş birliğinde köşkün bahçesine bakan diğer odada kurulan camera obscura denemesi köşkün karşısındaki başka bir Levanten köşkünü, bahçedeki ağaçları ve bugünün yüksek binalarını odanın içine yansıtıyor. Bu birliktelik, bir aradalık bize ne zaman nerede olduğumuza dair bir hatırlatmada bulunuyor. Köşk Whittall Ailesi’nden sonra Pagy Ailesi’nin kızları Marie France Manusso ve eşi Claude Caporal ile evin emekçilerini ağırlıyor. Üst kattaki balkona açılan bu büyük odada evin eski yaşayanlarından kalan nesnelerden kurgulanan, Sevim Sancaktar’ın deyişi ile nesnelerin nasıl birer anlam taşıyıcılarına dönüştükleri üzerine ziyaretçileri düşünmeye davet eden muazzam bir yerleştirme izleyiciyi karşılıyor. Katkıya açık bir alan olarak kurgulanan odada köşkte yaşananlar, belki verilen yemek davetleri, kullanılan bastonlar ile neler yaşanmış olabileceğine dair merak perçinleniyor. Odanın tam ortasında, duvarlarda, dolaplarda ve odanın tamamındaki yerleştirmede tanıdık gelen nesnelerin estetik bir sunum ve sergileme biçimi, sergileme üniteleri ve aydınlatması ile köşkün alt katındaki evde olma hissinin tersine bir sergileme görülüyor. Alt kat ne kadar hareketli değişken, ev hissini veriyorsa, üst kattaki üretimin ve yerleştirmelerin kalıcılığını da hatırlatarak; tam bir sergi mekânı dili yaratılmış. Burada biraz duruyoruz. Balkondaki bir nesne ve Eylül Eylem Acarsoy’un ne işe yaradığına dair olasılıklara dair yazdığı metni okuyor, bahçeye doğru bakmanın keyfi ile geçmiş iki yüz yıl bu köşkte, bu balkonda neler yaşanmış olabileceğini düşünüyoruz.
Şey'ler Odası, Konsept ve Tasarım: Karşılaşmalar, İşbirliği: Gökhan Mura, Yazarlar: Eylem Eylül Acarsoy, Ezgi Bakçay, Ümit Güç, Cansu Pelin İşbilen, Sevim Sancaktar, Oktay Uludağ, 2023, Fotoğraf: Sevim Sancaktar
Sevim Sancaktar’ın küratörlüğündeki sergiye katkı verenler arasında sanatçılar, tasarımcılar, araştırmacılar, yazarlar, Bayetav Sanat emekçileri bir arada yer alıyor. Eylem Eylül Acarsoy, Volkan Aslan, Özgür Aydek, Ezgi Bakçay, Ebru Başaran, Sena Başöz, Memed Erdener, Çiğdem Fidan, Mark Giraaud, Ümit Güç, Cansu Pelin İşbilen, Karşılaşmalar, Dilek Kaya, Ferhat Kentel, Gökhan Mura, NomadMind, Yasemin Özcan, Metehan Özcan, Virginia Elena Patrone, Sevim Sancaktar, Meliha Sözeri, Selim Süme, Serkan Turgut, Deniz Irsıdar Uludağ, Oktay Uludağ ve Gözde Yenipazarlı yer alıyor. Serginin yer aldığı köşkün restorasyonunu Bora Alaca ve Bart Mimarlık üstlenirken, Ege Acar’ın çevirilerini yaptığı metinlerin son okumasını Merve Elveren yapmış.
Yeryüzüne Övgü, sergileme görüntüsü, Fotoğraf: Sevim Sancaktar
Serginin küratörlüğünü yapan ve BAYETAV Sanat’ın yöntem ve geleceğine dair kuruluş aşamasında danışmanlardan biri olarak yer alan Sevim Sancaktar’ın genel çalışma ve üretme pratiğindeki kolektiviteyi bu sergide de gördüğümüzü ifade etmek gerekiyor. Bir sanatçının başka bir sanatçının eserine metin yazdığı, başka bir sanatçının araştırma projesine görseller konusunda sanat yaklaşımı ile bakarak katkı vermesi, mekânın çalışanlarının mekândan çıkan nesnelerle ilişki kurarak enstalasyonlar yaratması, metinler yazması bu kolektivitenin bir yansıması olarak mekânın sanatı araçsallaştırmadan araştırma, buluşma ve sanatsal üretimi biraraya getiren bir yapı olarak bir arada yaşamaya dair bir öneri sunduğunu da gösteriyor.
Karşılaşmalar’ın tasarımı ve danışmanlığında şekillenen Bayetav Sanat’ın programı ve Sevim Sancaktar’ın küratörlüğü yaptığı Yeryüzüne Övgü sergisi ve paralel kamusal programı Bayetav Sanat Bornova’da 17 Eylül’e kadar görülebilir.
コメント