Ara Güler'in edebiyatçılarla kurduğu dostluklara ışık tutan Bir Avuç Güzel İnsan başlıklı sergi, Yapı Kredi Bomontiada'daki Ara Güler Müzesi'nde izleyiciyle buluştu. Serginin hikâyesini Tuana Pulak ile konuştuk
Röportaj: Cihan Ataş
Salih Tozan, Orhan Kemal, Muzaffer Buyrukçu, Mücap Ofluoğlu, Samim Kocagöz ve Hüsamettin Bozok Güler Apartmanı’nda
Ara Güler'in arşivine Doğuş Grup olarak sahipsiniz. Daha yayınlanmayan birçok eseri var. Özellikle bu portre sergisinin açma motivasyonunuz çok fazla portre fotoğraf olması. İlk olarak Bir Avuç Güzel İnsan sergisine edebiyatçılarla başladınız. İlk edebiyatçılarla başlamanız sebebi nedir?
Portreler, Ara Güler’in isimlendirmesiyle Şahıslar konusu, kendisinin arşivinde oldukça geniş bir yer kaplıyor. Yaşamı boyunca Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen ressamları, müzisyenleri, edebiyatçıları, bilim insanları, siyasetçileriyle bir araya gelmiş, onları fotoğraflamış. Müzemizde bir portre sergisi açmayı uzun zamandır istiyorduk. Bir Avuç Güzel İnsan tamamen portrelere odaklanan ilk sergimiz oldu. Tüm portreleri tek bir sergide göstermemiz konunun genişliği ve elimizdeki materyalin yoğunluğu dolayısıyla mümkün olmayacaktı, bu nedenle farklı kategorilerden başlayarak bunu “edebiyatçı portreleri, ressam portreleri…” gibi derinlemesine işleyebileceğimiz seriler haline getirmek istedik. Edebiyatçılarla başlamamızın sebebi, edebiyatın Ara Güler’in hayatında teşkil ettiği önem oldu. Ara Bey henüz fotoğraf çekmeye başlamadan, bir lise talebesiyken kısa öyküler yazmaya, öyküleri ise gazetelerde yayınlanmaya başlamış. Hatta öykülerinde yarattığı karakterleri anımsatan figürlere daha sonraki yıllarda İstanbul fotoğraflarında rastlayabiliyoruz. Yazmaya ve okumaya olan kişisel merakı dışında 20’li yaşlarından itibaren edebiyat gecelerine ve buluşmalara katılmaya, dönemin önde gelen yazarlarını fotoğraflamaya başlamış. Zaman içinde onlarla hayatı boyunca devam edecek dostluklar kurmuş. Yalnızca Türk yazarlarla değil, yolu pek çok uluslararası edebiyatçıyla da kesişmiş, hatta sergide onları Türk dostlarıyla bir araya getirdiği buluşmaları görüyoruz. Ara Güler’in bize bıraktığı bu görsel edebiyat tarihini en zengin şekilde izleyiciyle buluşturmak istedik. Serginin adı Bir Avuç Güzel İnsan. Bu isim nasıl ortaya çıktı?
Sergi ismini Ara Güler’in 1995 senesinde Evrensel Gazetesi’nde Şennur Sezer ile yaptığı bir söyleşinin içeriğinden alıyor. Ara Bey röportajda “Edebiyat bir avuç güzel insanın işidir…” diyor. Bu güzel insanlara ve onların Ara Güler ile dostluklarına baktığımız sergimizde vermek istediğimiz duyguyu yansıttığını düşündüğümüz için bu başlığı kullandık.
Ara Güler kendisini fotoğraf sanatçısı olarak değil foto-muhabir olarak adlandırılıyordu. Siz bu serginin tanıtımını yaparken kendisini nasıl anlattınız? Ara Güler'in kendi hayat görüşüne ve tutumuna ne kadar dikkat ettiniz?
Ara Güler’in kendi seçimlerine, editöryal tercihlerine sadık kalmak dikkat ettiğimiz bir önceliğimiz. Ara Güler’in Türk ve uluslararası edebiyatın önde gelen isimlerinin görsel kaydedicisi durumuna geldiğini bu sergi kapsamında görebiliyoruz. Bir de portre türü içerisinde çoğunlukla gördüğümüzün aksine bu kişileri bir stüdyo ortamında değil, samimi ortamlarda, birlikte vakit geçirdikleri zamanlarda ve doğal anlarında fotoğraflamış. Bu gibi yoğun bir sergide 153 çift gözün sizi izlemesi belki başka bir durumda izleyici için rahatsız edici bir his yaratabilir veya fazla gelebilirdi fakat Ara Bey’in samimi bakışı sayesinde izleyici de o dünyanın bir parçası haline geliyor. Foto-muhabir kişiliği kuşkusuz bu noktada kendini açıkça gösteriyor.
“Onlar benim için yalnızca fotoğrafı çekilen kişiler değil, dünyamı kuran insanlardır”
Ziyaretçiler portre fotoğrafların yanı sıra Bir Avuç Güzel İnsan sergisinde arşivden çıkarılan başka neler görüyor?
Sergide Ara Güler’in günlükleri, hikâyelerini yazdığı defterleri, edebiyatçı dostlarıyla olan mektuplaşmaları, anı fotoğrafları, kontakt baskılar, sergi ile ilintili sanat eserleri, ithaflı kitaplar gibi pek çok efemera görülebilir. Örneğin Behçet Necatigil ve Ümit Yaşar Oğuzcan’ın resimli şiirlerini ilk defa izleyiciyle buluşturuyoruz. Bunun yanı sıra bizim için heyecan verici noktalardan biri ise Ara Güler’in 1950’li yılların başında çektiği ve bastığı ve daha önce sergilenmemiş Nâzım Hikmet fotoğraflarıdır.
Bu sergi aslında Ara Güler’in edebiyat çevresinden çektiği arkadaşlarının olduğu bir sergi. Bu sergi Güler'in “foto-muhabir” olarak çektiği mi yoksa arkadaş olarak çektiği fotoğraflardan oluşan bir seçki?
Her ikisi de. Ara Güler bir yandan arkadaşlarını fotoğraflarken bir yandan kendi arşivi için bir görsel edebiyat tarihi oluşturmuş. Adeta, edebiyatçıların suretlerini fotoğraflamayı ve kaydetmeyi, “foto-muhabiri” sorumluluklarının dışında tutarak hayatı boyunca devam ettireceği kişisel bir proje haline getirmiş. Günümüzde de pek çok edebiyatçının, yazarın simasını Ara Güler’in portreleriyle tanıyor ve hatırlıyoruz. Portrelerin yanı sıra Nezihe Araz’la 40 Pencereli Konak, Çetin Altan’la Al İşte İstanbul gibi üzerinde beraber çalıştıkları pek çok foto-röportaj ve yazı serileri de sergide görülebilir. Dolayısıyla “Onlar benim için yalnızca fotoğrafı çekilen kişiler değil, dünyamı kuran insanlardır” dediği edebiyatçılarla hem birlikte çalışarak ürettiğini hem de dostluklar kurduğunu sergi boyunca izleyebiliyoruz. Bunların uzun ömürlü dostluklar olduğunu ise Yaşar Kemal, Cemal Süreya, Edip Cansever örneklerinde olduğu gibi, gençlik yıllarından ileri yaşlarına dek farklı zamanlara ait fotoğraflarından anlıyoruz.
Sergide aynı zamanda Ara Güler’in edebiyatla ilişkisini de görüyoruz. Toplum tarafından çok bilinmeyen bir ilişki bu. Bunu sergide nasıl yansıttınız?
Serginin girişinde bizi karşılayan galerinin içeriği Ara Güler’in edebiyatla ilişkisine odaklanıyor. Lise yıllarından itibaren başlayan yazma ve okumaya olan ilgisini, aile albümlerinden çıkardığımız ilgili fotoğrafları, ciltlenmiş hikâye defterlerini, şiir defterini, edebiyat geceleri davetiyelerini ve anı fotoğraflarını serginin ilk bölümünde görmek mümkün. Ara Güler’in pek de bilinmeyen edebiyat merakı ve sevgisini anlatan bu giriş sonrası edebiyatçı portrelerine geçiyoruz.
Bir Avuç Güzel İnsan sergisinin diğer Ara Güler sergilerinden farkı nedir?
Bir Avuç Güzel İnsan sergisi, Ara Güler’in fotoğraf pratiği dışında kurduğu dünyasının ve ilişkilerinin zenginliğini gösteren bir sergi oldu. Sergi aynı zamanda arşivciliğinin de ön plana çıktığı bir sergi. Ara Güler’in hayatı boyunca her şeyi ne denli düzenli arşivlediğini, genç yaşlarından itibaren büyük bir özenle çalıştığını görüyoruz. Sergide 153 farklı yazara ait portreler, toplamda 300 civarı arşiv materyali bulunuyor. Sergide gösterilen işlerin neredeyse hepsi karanlık oda baskıları ve Ara Bey’in kendi karanlık odasından çıkan baskılar. Sergide görülen çoğu anı fotoğrafı ve kontakt baskılar ise ilk defa arşivden çıkıp Ara Güler Müzesinde izleyiciyle buluşuyor.
Arşivde bulunan fotoğraflardan ortaya çıkan serginin ileriki dönem planı nedir? Bu sergiyi baz alan bir kitap yayınlamayı düşünüyoruz. Aynı zamanda sergiyle aynı ismi taşıyan kısa bir belgesel filmi NTV tarafından çekilmekte.
Comments