top of page

Bir eleştiri meselesi

Yazarın fotoğrafı: Murat AlatMurat Alat

Murat Alat'ın unlimitedrag.com üzerinden yayınlanan Egzersizler isimli serisi eleştirinin ne ve eleştirmenin kim olduğunu irdeleyen yazısıyla devam ediyor


Yazı: Murat Alat


Kısa ömrüme kıyasla uzun bir süredir sanat eleştirmeni olarak çağrılıyorum. İtiraf etmem gerekir ki her ne kadar zamanımın çoğunu eleştiri diye nitelendirilen yazılar yazarak, hatta eleştiri üzerine dersler, atölyeler düzenleyerek geçirip hayatımı bu işten kazansam da ne eleştirinin manasını ne de eleştirmenin kim olduğunu tam olarak biliyorum. Öte yandan sağda solda sıklıkla eleştirinin darda olduğuna, öldüğüne, halbuki eleştiriye ne de çok ihtiyacımız olduğuna dair yakınmalar duyuyorum ama kimseden de bu kayıp olan eleştirinin ne menem bir şey olduğuna dair beni tatmin eden iki satırlık bir açıklama okumadım. Açıkçası eleştiri ve eleştirmen benim için ziyadesi ile enigmatik mefhumlar. Bu yazı dizisinde de asıl gayretim zihnimdeki pusu bir nebze dağıtmak üzere olacak. Şayet bunu becerebilirsem belki o zaman kayıp olduğu düşünülen eleştiriyi bulabilir, sanat alemindeki yakıcı bir hale gelmiş bu yoksunluğu gidermek için neler yapabilirim diye de düşünmeye başlayabilirim.


Adettendir, herhangi bir kavramın mahiyetini açığa çıkarmak için işe etimoloji sözlüklerine dalarak başlamak gerekir. Bizim konumuz olan sanat eleştirisi, tıpkı sanatın kendisi gibi Batı menşeli bir meşgale olduğuna göre önce bu meşguliyetin tanımının kalbinde bulunan, İngilizcede “eleştirmen” anlamına gelen critic kelimesinin kökenine ve tarih içindeki seyrine bakmak kesinlikle iş görecektir. Her şeyin kaynağı nasıl Antik Yunan medeniyetinde ise critic kelimesinin kaynağı da bu mucizevi çağda bulunuyor. Critic’in ilk atası olan, Yunanca “ayrım yapma”,” karar verme” anlamına gelen krinein fiilinden türemiş kritikos kelimesinin çağlar boyunca dilden dile geçerken koruyacağı özü “yargıda bulunma yetisi”. Kelime Yunancadan Latinceye criticus olarak geçerken “yargıç” anlamını edinmiş edinmesine ama hoş bir sürprizle heybesine “sansürcü” anlamını da atmış, Latinceden de önce Fransızcaya sonra İngilizceye “belirli bir şeyin hak ettiği değere dair yargıda bulunan, karar veren kişi” anlamlarını karşılamak için girerken “sansürcü” anlamını korumaktan da geri durmamış. Biz şimdilik kulağa kötü gelen bu ikinci anlamını bir kenara bırakırsak, tüm bu amatör etimoloji çabamızın sonucunda diyebiliriz ki critic “sapla samanı birbirinden ayıran, neyin değerli neyin değersiz olduğu hakkında yargıda bulunan” kişidir. Kaldı ki Türkçedeki elemek fiilinin köklerinde olduğu eleştiri ve eleştirmen kelimelerinden de karşılamaları beklenen anlam aşağı yukarı bu değil mi? O zaman direkt söylersek sanat alanında neyin anlamlı, neyin anlamsız, neyin değerli, neyin değersiz ezcümle neyin sanat, neyin saçmalık olduğuna dair yargıda bulunma faaliyetine eleştiri, bu işle iştigal edenlere de eleştirmen deriz.


Charles Courtney Curran, Fair Critics, 1887, Daniel ve Mathew Wolf'un Diane R. Wolf anısına hediyesi, 2014


Eleştirinin ve eleştirmenin tanımını bu raddede net yapınca şerh düşmeliyim ki böyle bir meşguliyetle anılmayı katiyen istemem zira insanın neyin değerli neyin değersiz olduğu hakkında yargıda bulunabilmesi için öncelikle zihninde bazı mutlak değerler olması gerekir. Bense söz konusu olan insanlık veya yaşam bile olsa böylesi mutlak değerlerin varlığını reddediyorum. Postmodernizmin çemberinden geçmiş günümüz insanı sık sık mutlak değerlerin yokluğundan şikayet etse de sırtını mutlak olduğunu beyan ettiği değerlere yaslamış Homo Sapiens’in heybesinin basit zorbalıklardan tutun soğukkanlılıkla işlenen örgütlü soykırımlara kadar türlü vahşetle tıka basa dolu olduğunu unutmamak gerekir. Gazze’de yaşananlarla Beyoğlu’nda kendi halinde bir galerinin duvarına asılı bir resmin eleştirisi arasında zayıf da olsa bir bağ olduğunu iddia etmemin abes olduğunu düşünenlere Adolf Hitler’in de resimleri akademideki yargıçlar tarafından değersiz bulunan bir sanatçı olduğunu hatırlatmak isterim. Her şey her şeydedir.


Elbette denilebilir ki mutlak olana dair bu reddiyenin nihayetinde vardığımız nokta tam da tüm bu katliamların müsebbibi olan, Postmodernist serbestiyi anything goes şiarıyla kurnazca takas etmiş Neo-Liberalizim’in kanlı avuçlarının içi değil mi? Tam da bu düşüncenin kendisi bizi doğru ile yanlışı birbirinden ayırt edemez hale getirip olan bitene tepki veremez kılan ağu değil mi? Evet katılıyorum vardığımız nokta tam olarak bu cehennem çukuru ama bu çukurdan çıkışımızın, bizi efsunu altında tutan zıkkımın etkisini başımızdan savmanın yolunun kayıp olduğu düşünülen kadim mutlak değerleri yeniden bulmaktan ya da yeni mutlak değerler icat etmekten geçtiğine ikna olamıyorum. Bu yüzden elinin altında bir anayasa olan yargıç olarak eleştirmen konumuna itiraz ediyorum.


Konumuz sanat ise eleştirmenin görevi, elbette böyle bir görevlendirme varsa, neyin değerli neyin değersiz olduğuna karar vererek neyin ilgiye mazhar neyin ilgiden ırak olması gerektiğini belirleyip sanat mıntıkasının sınırlarını sıkı sıkıya savunmak olmamalı. Sanat müphem dünyamızın kuşkusuz ki en müphem şeylerinden biriyken ve üstelik tüm kudretini bu müphemliğine borçluyken eleştirmenlerden ardlarına mutlak değerleri alıp sanatın etrafını surlarla çevirmeleri, onu tanımlarla boğmaları beklenmemeli. Böylesi bir mutlakiyetçi tavrın, böylesi bir hat savunmasının ateşi daha da harlayacağını, daha da vahim sonuçlar doğuracağını ucundan da olsa bizzat biliyorum. Been there, done that. Eleştirmenler neyin sanat olup neyin sanat olmadığını hakkında yargıda bulunamaz. Bu tüm kötü anlamlarıyla sansürcülüktür. Eleştirmenliği bu pis anlamından kurtarmalı.


Peki ne yapmalı? Dedim ya çözüm bırakın yapsınlar bırakın geçsinler demek de değil. Dahil olsam da olmasam da ortada çetin bir savaş var. Yolu çatışmadan geçmeyen yapıcı bir eleştiri mi dediniz? Açıkçası böyle bir şeyin de tam olarak ne anlama geldiğini bilmiyorum. Bunu da başka bir yazıda masaya yatırırım. Sıradaki yazıda ise eleştirmen kelimesinin etimolojisine biraz daha dalıp, bu benim için muğlak kelimenin gündelik kullanımda üstlendiği farklı anlamların da peçesini açmaya çalışacağım.


Comments


Commenting has been turned off.

All rights reserved. Unlimited Publications.

Meşrutiyet Caddesi No: 67 Kat: 1 Beyoğlu İstanbul Turkey

Follow us

  • Black Instagram Icon
bottom of page