top of page
Ayça Telgeren

Biz karşının taksisiyiz


Bir sanatçının gözünden bakarak İstanbul-Kadıköy'ün son yıllarda içinden geçmekte olduğu değişimi okuyabileceğiniz bir değerlendirme yazısı.

Haydarpaşa ve Moda iskelelerinin yerlerini gösteren Kadıköy haritası. Jacques Pervititch, Sigorta Haritalarında İstanbul

Küçük ve sakin şeylerin semti Kadıköy, içinde yaşadığım 29 yıl içinde kendi akışında bir değişime uğradı. 2008 senesinde 216 Düşünce ve Üretim Alanı adıyla kurduğumuz sanatçı inisiyatifi ile yaptığımız defter sergilerinde mekan ve bellek üzerine çalışmalar sürdürürken bu mütevazi yerleşkenin tarih boyu kendine has karakterini bir şekilde koruduğunu gördük. Esatire göre Megara’lı Byzas dünyanın en güzel şehrini kurmak için yola çıkar ve bir kahinden o toprakların nasıl bir yer olacağının müjdesini alır. Kuracağı muhteşem şehir Körler Ülkesi'nin karşısında olacaktır. Kutsal amacı için denizleri dolaşmaya başlar ve tarihi yarım adayı gördüğünde büyülenir. Bakışını karşı kıyaya çevirdiğinde ise bir yerleşim olduğunu görür ve hayrete düşer. Bu denli güzel bir yeri değil de bulundukları yeri yaşamak için seçtiler ise bu insanlar kör olmalılar der ve burayı Khalkedon (Körler ve Ezikler Ülkesi) olarak adlandırır. Kendi muhteşem şehrini de tam karşısında kurar. Hikaye her ne kadar kurmaca olsa da iki yakanın birbirine bakışındaki çatışmayı kabaca özetlemektedir.

Avrupa yakası; hayatın, işin, paranın, kültürün, sanatın olduğu yerdir. Anadolu yakası ise devasa bir yatak odasına benzer. Rahvandır, sakindir, eşofman altı ile sokağa çıkanların, uzun pazar kahvaltısı yapıp saatlerce gazete okuyup sonra biraz uyuklamayı seven insanların, hasır örgü ayakkabı giyen yaşlıların, yüzlerce sokak hayvanına bakan yalnızlık sevdalısı insanların semtidir. Büyük şehir karmaşasından uzak durmak isteyenler Kadıköy’de yaşar, iş için veya sosyalleşmek için karşıya geçer, dönüş yolunda ise hafifçe “ohh,” diye mırıldanırlar. Byzas’ın kurmaca hor görüsünün dışındaki gerçekler ise Kadıköy'ün Khalkedon Minerali yataklarının üzerine kurulmasıdır. Kadıköy taşı olarak da bilinen bu mineralin en önemli özelliği ise insan bedeninde sakinleştirici, dinginlik verici etkisinin olmasıdır. Bu durumda devasa yatak odası benzetmesi de karşılığını bulur.

Kadıköy’de oturmak sadece bu günlerde değil geçmiş zamanlarda da moda olmuştur. Tanzimat dönemini takip eden yıllarda Batılılaşma hareketlerinin yoğunlaştığı 19.yüzyılın sonlarına doğru Avrupa’dan gelen azınlıkların bu semte akın ederler. İngilizlerin tamamının yanı sıra Rumlar, Ermeniler ve Osmanlılar'ın ileri gelenlerinin ikamet ettiği yerlerin başında gelmesi ve bu yerleşme sürecindeki hızlanma halk arasında semtin Moda ismini almasına vesile olur.

Bellek Moda

Körler ve ezikler ülkesinin önlenemez yükselişi...

216 düşünce ve üretim alanının oluşturma ihtiyacımız temelde bir serzenişten yola çıktı. Doksanlı yılların sonunda Yeldeğirmeni'nde dükkandan bozma atölyemizi tuttuğumuzda mahallede sadece kağıtçılar, matbaacılar, kargo şirketleri ve fırınlar vardı. Zamanla bir çok sanatçı kiraların ucuzluğu ve merkezde olması yüzünden Yeldeğirmeni-Moda civarında atölyeler açmaya başladılar. Sayılar giderek artmasına rağmen iletişimsizlik herkesin sıkıntısıydı. Kapalı kapılar ardında bireysel çalışmaların yürütüldüğü, düşüncenin içeriğin tartışılmadığı, kollektif olmayan kapalı bir üretim şekli pek çok sanatçının ortak mutsuzluğuydu. Üstelik bu sanatçılar karşının taksisiydi. Taksim, Cihangir, Sıraselviler sanatın, sosyal yaşamın ve ekonominin en ateşli olduğu yerlerken Kadıköy uzakta asla gidilmeyen bir kıta ucuydu. Kalp Taksim’di, damar ise Kadıköy. 216 ile ayrıksı duran sanatçılığımızı yan yana getirmek, yaşadığımız yerle ilişkimizi güçlendirmek ve "biz buradayız hey Avrupa yakası!" diye bağırıp sesimizi duyurmak için sergiler düzenledik. İki sene boyunca bir çok sanatçının dahil olduğu sergiler ve projeler ürettik. Hasanpaşa Gazhanesi'nin kültür merkezine dönüşme sürecinde aktif katkı verdik. Hasanpaşa Gazhanesi ve Moda üzerine Bellek Defterleri yaptık. Defterler mekan bellek ilişkisi üzerinden her sayfanın bir sanatçı tarafından boyandığı, sonunda da bir defter olarak dikilerek birbirine tutturulan tuval bezlerinden oluşuyordu. İzleyicinin mesafeli durmadığı, dokunabildiği, çevirerek baktığı bu çalışmalar sanatçının yaşadığı yerle kurduğu ilişkiye dair kişisel hafriyatını içeriyordu. Bu çok kişisel parçalar bir araya gelerek imgesel bir bellek kaydı oluşturdular. Her sayfa sahibinin mekanla ilişki kurma biçimini yansıtıyordu. Görünür olma isteğimiz ve bunu yaşadığımız yer üzerinden yapmayı seçişimizdeki tavrımız hareketi ayağımıza getirme arzumuzdan kaynaklanıyordu. Evet, o hareket ayağımıza kadar geldi, peki biz memnun muyuz?

Son yıllarda Sadece Kadıköy’de Yaşayanların Bildiği On Şey başlıklı postlar sosyal medya mecralarında paylaşır hale geldiğine göre geçmişte çoook uzak olarak tanımlanan semt, yine yaşamanın “moda” olduğu yer oldu. Bu tekerrür çok şaşılası bir durum değilken bir taraftan da bizler yeni gelenlere “buralar zamanında dutluktu,” demekten kendimizi alamıyoruz. Semtlerin soylulaştırılma süreçleri dünyanın hemen her yerinde benzer bir akışı izler. Sanatçılar merkeze yakın ancak kiraların ucuz olduğu mahallelere yerleşmeye başlar, arkasından bu yeni mahalleli kendi sosyal alanlarını oluşturur. Hemen akabininde kafeler, yemek mekanları ve eğlence yerleri peydahlanır. Bölge daha öncesinde kimsenin uğramadığı tekinsiz havasından çıkmış, bohem ve ilgi çekici bir şekle bürünmüştür. Sanat atölyede durduğu gibi durmaz ve sokaklara sıçrar, duvar resimleri, yazılamalar ve atölye sergileriyle cazibesini arttırır. Geçmişte uğranmayan bu sokaklar artık merak edilir olur, çünkü kulaktan kulağa bu yepyeni keşif yayılır. Galeriler, sanat kurumları, koleksiyonerler derken bir bakarsınız mahalle yeni rant mekanı haline gelir, kiralar artar, havai fişek gibi yeni mekanlar açılır kapanır... Mahalle artık başka bir şeye dönüşür, eski sakinlerini barındıramayacak kadar soylulaşır ve huysuz bir at gibi üzerinden atar.

Sanat başkenti denilebilecek bir çok şehirde bu soylulaşma süreci yaşanmıştır. Berlin bu süreçte rant alanına dönüşmeyi reddeden iyi bir örnek olarak kaldı. Peki Kadıköy’de işler nasıl yürüyor ve bu hareketlenme diğer örneklerde olduğu gibi bizi itekleyip uzaklaştıracak mı yoksa bu dönüşüm popülerite enfeksiyonundan kurtulup kendi karakterini sağlamlaştıracak mı. Geçen bir kaç seneyi üstüste dökümlemeyle başlayalım.

...

1997 İKSV’nin düzenlediği 5. İstanbul Bienali’nde Haydarpaşa Garı ve Kız Kulesi sergileme mekanları olarak kullanıldı, Bienal ilk defa karşıya geçti.

1999’da Zuhal Olcay ve Haluk Bilginer Oyun Atölyesini kurdu.

2001’de 7. İstanbul Bienali’nde yine Kız Kulesi mekan olarak kullanılırken bir iş yerleştirmesi de Boğaz Köprüsü'ndeydi.

30 sanatçının Kadife Sokak'ta 14 mekanda Kavramsal boyutta sokak nasıl tanımlanır başlıklı ART-ALAN sergileri 2003 ile 2004’ün tam ortasına oturdu.

2005’te ikincisi düzenlenen sergiler bu sefer Kadife Sokak mekanları dışına Roxy ve İstanbul Modern Sanatlar Galerisi'ne kadar uzandı.

Ekim 2004’te Nazım Hikmet Kültür Merkezi açıldı.

2007, 10. İstanbul Bienalinde Kadıköy Halk Eğitim Merkezi KAHEM sergi alanlarından biri olarak kullanıldı. Aynı yıl Duru Tiyatro Maarif Kültür Merkezi projesiyle birlikte Kadıköy Anadolu Lisesi’ne taşındı. Sanatçılar, eğitimciler, idareciler, yöneticiler, çalışanların emeğiyle bir kültür sanat merkezi inşa edildi. Ekim ayında iki senedir tadilatta olan Süreyya Operası açıldı ve çok şükür içinde hala güvercinler uçuyor. Ocak 2007’de Karga Mecmua ilk sayısını çıkararak yayın hayatına başladı ve bu günlerde 110. sayısına ulaştı.

2008 yılında 12 sanatçı 216 Düşünce ve Üretim Alanı’nı kurdu. Gazhane Kültür Haftaları çerçevesinde Gazhane Çevre Gönüllüleri ve Hasanpaşa halkı tarafından Trans Yapıt-1 adlı uluslararası sanat festivali düzenlendi, üç hafta süren festivalde tüm katılımcılar alanda üretti ve çoğu çadırlarda konakladı.

2009’da Festivalin ikincisi düzenlendi, ne yazık ki üçüncüsü gerçekleşemedi. 2010 yılında kurulan Lokomotif Kültür Sanat Derneği her yıl Kadıköy'ün çeşitli mekanlarında düzenli sergiler ve festivaller yapmaya başladı. Aynı yılda İstanbul Saint Joseph Lisesi'nin öğretim üyelerinin 1870’ten 1960’a kadar topladıkları parçalardan oluşan hayvan, mineral, taş, bitki çeşitlerinin sergilendiği doğal yaşam koleksiyonlarının sergilendiği Doğa Bilimleri Merkezi (DBM) öğrencilerin ziyaretine açıldı.

2011’de Halka Sanat Projesi, bağımsız bir sanat inisiyatif olarak kuruldu, halka merak odası olarak adlandırdığı Kabine Nadire’yi hayata geçirdi ve beraberinde sanatçı rezidans programlarını yürütmeye devam etti.

Mural-ist

2012’de ‘bağımsız ve birlikte’ söylemiyle İkametgah Kadıköy sergileri başladı. Sergiye Asfalt Gallery, KargART, Piha Kolektif, Hush Gallery, İstanbul Hatırası Fotoğraf Merkezi katıldı, beraberinde bir çok yan etkinlik düzenlendi. KargART böylece başladığı sergi serilerine Kadife Sokaktaki binasının en üst katında devam etti. Bu alan aynı zamanda düzenli konser, film söyleşi, gösteri vb. gibi etkinlikler için de kullanılmaya devam etti. 2012 yılında Mural-ist’in ilki düzenlendi. Kadıköy Belediyesi ve Çekül Vakfı'nın düzenlediği bu festival ile dünyanın bir çok farklı ülkesinden gelen ve Türkiyeli sanatçılarla Yeldeğirmeni bölgesindeki sağır duvarları resimledi. Her yıl düzenlenen festival ile Yeldeğirmeni bir açık hava sergi alanına dönüştü. Geçmişte sadece Avrupa yakasında düzenlenen Artwalk İstanbul’un Streetartwalk, Studiowalk ve Designwalk duraklarından biri haline geldi. Yeldeğirmeni ve Moda’da çok sayıda ufak tasarım dükkanı açıldı. Plastik sanatçılar, tasarımcılar, illüstratörler, yazılımcılar, seramik sanatçıları, robot tasarımcıları; t-shirtler, defterler, takılar, oyuncaklar, aksesuarlar, mobilyalar, mutfak eşyaları ve daha bir dolu (çoğunlukla el yapımı) nesne üretip bu dükkanlarda satmaya başladılar. Saint Joseph Lisesi, 2012 yılında sergi salonu ve tiyatro salonunu yeniledi, Açık Akşam adını verdiği halka açık, ücretsiz etkinlikler düzenlemeye başladı. 2013 Yeldeğirmeni’ndeki tarihi Özen Sineması restore edildi ve TAK (Tasarım Atölyesi Kadıköy) oldu. Bu esnada Erasmus öğrenci değişimi programı sayesinde Kadıköy’e, özellikle de Yeldeğirmeni mahallesine çok sayıda yabancı öğrenci taşındı. Bu öğrencilerin çoğunluğu Avrupa yakasındaki okullara devam etseler bile evlerini bu tarafta tutuyorlardı çünkü o vakitler kiralar makuldü. Bu çok bereketli yılda Bant Mag, Mekan Moda’da açıldı çeşitli sergilere, gösterimlere ev sahipliği yaptı.

Mural-ist

15 Ocak 2013’te 12 arkadaş eski Moda Sineması olarak bilinen mekanın inşaatına başladı, sahnenin yapımında sahne önü ve arkası olmak üzere tüm ekip muazzam kollektif çalışma örneği gösterdi. Ekim 2013’te mekan Moda Sahnesi olarak faaliyetlerini başlattı. Aynı ay içinde Türkiye’nin ilk squat’ı yani işgal evi, Yeldeğirmeni’nde Rasimpaşa Mahallesi'nde açıldı/ele geçirildi. Ev; Don Kişot Sosyal Merkezi olarak adlandırıldı. Sanat, dayanışma, siyaset konularında buluşma noktası haline geldi. 2013 Mayıs ayında başlayan Gezi Parkı direnişine katılanların %75'i Kadıköy ilçesinde ikamet ediyordu. Direniş sürecinde duvar yazılamaları ve resimlemeler hızla yayıldı. Hemen ardından Caferağa'da kullanılmayan bir ev mahallelinin desteğiyle işgal evine dönüştürüldü. Gezikondu olarak adlandırılan Caferağa Mahalle Evi açık olduğu süre zarfında atölyeler, forumlar, sergiler ve söyleşiler düzenlendi.

Aralık 2014’te polis baskınıyla boşaltıldı ve mühürlendi. 13. İstanbul Bienali mekanları arasında Anadolu yakası yer almadı. Mart 2014’te, Rasimpaşa Mahallesi İskele Sokak'taki otopark alanı çocuk parkına dönüştürdü ve bölge ilk yeşil oyun alanına kavuştu. Parka, Ali İsmail Korkmaz adı verildi. Parkın tam karşısında yer alan, 1895 yılında manastır, okul ve kilise olarak inşa edilen Notre Dame du Rosaire Kilisesi, Yeldeğirmeni Sanat adıyla hizmete açıldı. Nisan 2014’te bir gece, İskender Giray bir grup arkadaşıyla eskiden Havuz diye bilinen Mehmet Ayvalıtaş Meydanına 2.7 metrelik metal bir heykel dikti, heykelin ismi Ekmekçi Berkin’i Arıyor’du. Heykel, 31 Mayıs’ta saldırıya uğrayıp tahribat gördü, sanatçı onarımı yapıp çalışmayı eski yerine koydu. Mayıs 2014’te Pop-Up Kadıköy Tasarım Pazarı’nın ilki gerçekleşti. Vegan yemeklerden mobilyaya, takıdan serigrafiye, kartpostaldan çantaya pek çok farkı ürün bu pazarda satışa sunuldu. Kadıköy'ün farklı mekanlarında bu Pazar düzenli olarak kurulmaya devam etti. Aynı sene Suriye’den göç etmek zorunda kalan sanatçıların buluşması ve üretmesi ve çalışmalarını sergilemesi amacıyla desteklemek amacıyla Yeldeğirmeni'nde Beydağı Sokak'ta ARTHERE açıldı. Mekan atölye, rezidans, sergi ve söyleşi alanı ve kafe olarak işlevini devam ettirmekte.

Özgül Arslan, Maruz, 29 Eylül 2015

2015 baharında Uzun Hafız Sokak'ta Tasarım Bakkalı açıldı. Bakkal hem tasarımcıların ürünlerinin satıldığı hem de sergi alan olarakı hibrit bir içerikle çalışmalarına devam etti. 2014’te başlayan Açık Stüdyo Günleri 2015-16’da Kadıköy ve Anadolu yakasında diğer bölgelere de yayıldı. İki günlük kısa bir süre içinde bağımsız sanatçıları kendi ev-atölye mekanlarında ziyaret etmek ve üretim pratiklerine şahit olmak imkanı oluştu. İki gün içinde elinde bir harita ile bir o atölye, bir bu atölyeye koşturup pembe balonların olduğu kapıları aramak eğlencenin bir parçası oldu. Tuzlu Su başlıklı 14. İstanbul Bienali ilk defa tüm İstanbul’a yayıldı. Yeldeğirmeni’ndeki Çağrı Saray ve Tunca Subaşı Atölyesi bienal mekanlarından biriydi. Özgül Arslan’ın Maruz adlı kamusal alan yerleştirmesi (fistolu devasa beyaz bir tül perde) , burnumuzun direğini kıran ıslahı bozulmuş Kurbağalı Dere üzerinde 14. İstanbul Bienaline paralel olarak dalgalandı. 2015 Ekim ayında Köşe Sanatçı Kolektifi, Dünyada Bir Köşe adlı sahne sanatları festivalini düzenledi. İki hafta boyunca Kadıköy ve Beyoğlu'nda 15 farklı performans sergilendi. 2015 Şubat ayında, Toz Artist Run Space açıldı. Dört görsel sanatçının; Talimhane Sokak'taki atölyelerini dönüştürerek başlattığı kar amacı gütmeyen, sanatçıların güdümündeki bir mekanı olarak çalışmalarını sürdürdü.

2016 Ocak ayında kurulan Kadıköy Tiyatroları Platformu, Ekim ayında Kadıköy Tiyatro Şenliğini düzenledi. Dokuz gün boyunca 14 sahnede 28 oyun ve 4 tiyatro içerikli atölye çalışması gerçekleştirdi. 2016 Kasım ayı, Kadife sokakta BİNA adlı yeme içme mekanının orta katında Bant Mag. Havuz açıldı ve Bant Mag'ın yeni sergi, etkinlik, söyleşi alanı olarak faaliyete geçti.

Sonuç olarak...

Tüm bunlar olurken Kadıköy’de bu hareketliliğin beraberinde getirdiği kaçınılmaz değişiklikler yaşanmaya başladı. Eski dükkanlar bir bir kapanıp yerine çok sayıda kafe, restoran ve eğlence mekanı açıldı. Bu mekanlar hemen her gün dolu ve hareketli. Bir yandan iki sokak ötemdeki yorgancının kapanmasına hüzünle bakarken diğer taraftan da değişimin kaçınılmaz olduğu gerçeğini kabul ediyorum. Lise zamanında olduğu gibi okuldan çıkıp Kars Pastanesi'nden ayçöreklerimizi kemirerek Akmar Pasajı'na gidişimiz, Zihni Müzik'te kağıtlara yazdığımız müzik listelerini kasetlere çektirişimiz, Pentagram dükkanın vitrinine imrenerek bakışımız, sahaflarda kitap karıştırışımız, pasajın önünde buluşup Açık Hava Konserlerine gidişimiz, Hasır’da çay içişimiz ve bu gün artık olmayan tüm o seramoniler yerini başka şeylere bıraktı. Yukarıda sıraladığım yapılanmaların çok büyük bir kısmı Kadıköy’de iyi şeylerin olduğuna ve olacağına delalet getiriyor. Ancak madalyonun diğer yüzü de var. Bu denli ilgi merkezi haline gelen semt onu kıymetli hale getiren şeyleri üzerinden atmaya kalkışırsa ne olur bilemiyorum. Yani aslına bakarsanız işler fena gitmemiş, şu kiralar ve meyve-sebze fiyatları bu kadar pahalı olmasa...

Bu arada mutlaka atladığım, haberdar olmadığım bir çok şey olmakla beraber Kadıköy’ün çok önemli bir başka mahareti olan müzik kültüründen ve onun nasıl geliştiğinden pek bahsetmediğimin farkındayım. Eh o da artık müzisyenin yazısında hakkını bulsun..

Sevgi ve saygıyla...

Ayça Telgeren

Not : Beraber yaşadığı, sevdiği sokak hayvanlarının heykelini yaptıran tek semt de Kadıköy olsa gerek. (Bkz. Kaz Rodi Heykeli, Kedi Tombili Heykeli)

#kadıköy #216düşünceveüretimalanı #bellekdefteri #khalkedon #moda #bellekmoda #yeldeğirmeni #hasanpaşagazhanesi #aliyılmaz #ayçatelgeren #başakbugay #beyzaboynudelik #elifçimen #ışılgöneneke #josereina #nurgürel #sayatuşaklıgil #seçilerel #sevgiyanar #stephanieparent #yaseminerdin #zeynepakgün #zeynepcinyeşildağ #zuhalaktan #haydarpaşagarı #kızkulesi #oyunatölyesi #zuhalolcay #halukbilginer #boğazköprüsü #kadifesokak #artalan #istanbulmodernsanatlargalerisi #nazımhikmetkültürmerkezi #kahem #durutiyatro #maarifkültürmerkezi #kadıköyanadolulisesi #süreyyaoperası #kargamecmua #gazhanekültürhaftaları #gazhaneçevregönüllüleri #lokomotifkültürsanatderneği #saintjosephlisesi #doğabilimlerimerkezi #halkasanatprojesi #kabinenadire #asfaltgallery #kargart #pihakolektif #hushgallery #istanbulhatırasıfotoğrafmerkezi #özensineması #erasmus

Comments


bottom of page