Çok yönlü bir proje olarak Burkina Faso’da hayata geçen Opera Village projesi, 8 Kasım 2021-15 Ocak 2022 tarihleri arasında sanatçı Nezaket Ekici’yi konuk aldı. Projenin ev sahipliği yaptığı Operndorf Afrika Residency programı kapsamında ülkede kaldığı süre boyunca altı farklı performans gerçekleştiren Ekici’nin üretim sürecini ve sanat pratiğini ele aldık
Yazı: Tuğçe Arslan
Nezaket Ekici, Wax Alive, Video performans, 2021/22, Kamera ve Fotoğraf: Farouck Ouedraogo, Amado Ouedraogo, Asistan: Salfo Nacoulma
Bilindiği üzere Burkina Faso, sömürgecilik sonrası etnik kimlik ile modern arasına sıkışıp kalmış çoğu Afrika ülkesinden biridir. Fransız sömürgeciliği döneminde Haute-Volta (Yukarı Volta) adıyla bilinen ülke, 1960 yılında bağımsızlığını ilan eder ancak bağımsızlığın ardından Fransız sömürgeciliğinin yarattığı kültürel melezliğin izleri kolay kolay silinemez. Nitekim post-kolonyal coğrafyalar onulmaz "hibrit" kimlikler üretmekte ve bu kimlikleri "melez kültür" mantığıyla işlemeye devam etmektedir.
“En az iki kimliğe sahip olmaya, iki kültürel dil konuşmaya, bu dillerle anlaşmaya ve bu diller arasında “tercüme yapmaya” zorunlu kılınmış bu insanlar, yeni sürgünlerin ürünleridir… Melezliğin kültürlerinin ürünleridir onlar. Onları biçimlendirmiş olan özel kültürlerin, geleneklerin, dillerin, inanç, yazı ve tarih sistemlerinin izlerini taşırlar”¹
Halihazırda sömürgeciliğin dil, din, ekonomi gibi olgular üzerindeki kültürel etkilerini derin bir şekilde yaşayan ülkede, bağımsızlığın ardından kültürel ve ekonomik anlamda ciddi krizler ve buna ekâbir önemli siyasi dalgalanmalar yaşanmıştır. 1983 yılı ise ülke için bir milattır, bu yıl Thomas Sankara önderliğinde gerçekleşen bir devrimle siyasi rejimin değişmesi bir yana ülke -sömürge adı olan- Haute-Volta yerine yerel dillerinde ortak bir anlamla "onurlu insanların yaşadığı anayurt" anlamına gelen "Burkina Faso" adını almıştır. Bu anlamda sömürgecilik etkilerini en azından adından silmiştir ancak sömürgeciliğin toplumsal işleyiş ve gündelik yaşamdaki olumsuz etkilerini silebilmesi pek de mümkün olmamıştır. En önemlisi de ülkede yaygın olarak Mòoré, Fulfulde ve Dioula gibi yerel diller konuşulsa da ülkenin resmi dili olarak halihazırda Fransızca geçerlidir. Bununla birlikte sömürgecilik salt yerel dillerin, inançların, kültür ve geleneklerin üzerine çöken bir gölge değil, ekonomi üzerinde ciddi etkileri olan bir karartıdır. Dolayısıyla Burkina Faso, sömürgecilik döneminin menfi etkilerini kültürel ve ekonomik olarak onaramayan çoğu Afrika ülkesinden biridir.
Nezaket Ekici, Opera Village Performance Fashion Show, Performans, 2022, Fotoğraf: Abrie Fourie
Opera Village
Opera Village Africa projesi (Operndorf Afrika), sömürgecilik sonrası kültürel ve ekonomik anlamda güçlüklerle mücadele eden Burkina Faso ülkesi özelinde oluşturulmuş incelikli bir sanat girişimidir. Tiyatro yönetmeni, film yapımcısı ve performans sanatçısı olarak çok yönlü üretimleri olan Alman sanatçı Christoph Schlingensief'in (1960-2010) fikrine dayanan ve temelleri 2009 yılında atılmış olan bu uluslararası proje, Schlingensief'in son ve belki de en önemli sanat çalışması olarak değerlendirilebilir.
Opera Village’ı eğitim, kültür ve sağlık alanında faaliyet gösteren çok yönlü bir proje olarak tasarlayan Schlingensief’ın temel arzusu tüm bunların ötesinde Opera Village’ın sanatsal bir proje olmasıydı. Bu arzudan hareketle Schlingensief, sanatçılar için uluslararası bir buluşma yeri yaratmak, farklı coğrafyalardan ve kültürlerden sanatçıların Burkina Faso’ya gelerek burada üretmelerini ve sanatları hakkında görüş alışverişinde bulunabilmelerini sağlamak istemiştir. Böylece Opera Village Africa projesi, 2009 yılından bu yana kültürlerarası değişim programları ve sömürge sonrası söylemlerin yeniden tartışılması adına önemli bir platform olarak kendini göstermeye başlamış ve bunun yanı sıra Afrika'nın sömürgecilik sonrası oluşan yeni ve "melez" imajını da görünür kılmıştır. Schlingensief'in ölümünün ardından projeyi eşinin anısına Alman sahne ve kostüm tasarımcısı Aino Laberenz devralır.
Opera Village, Burkina Faso’nun başkenti Ouagadougou'dan yaklaşık 30 km uzaklıkta kurulan "etnik-modern" bir köy. "Etnik-modern" çünkü, burası hem Burkina Faso halkının kültürel değerlerini koruyan hem de Burkina Faso’nun genç nesil öğrencilerine verilen uluslararası ve interaktif eğitim sistemi eşliğinde onları "modern dünya" ile tanıştırmaya yönelik girişimlerle işleyen yeni bir alan. Bu bağlamda "geleneksel-modern" ikiliğini pozitif bir çerçevede kültür ve eğitim alanına yerleştirmeyi amaç edinen bir proje köyü.
Bu köyde birkaç ev, bir okul ve bir sağlık merkezi yer alıyor. Projenin önemli isimlerden biri de Opera Village’ın mimarı Diébédo Francis Kéré. Burkina Faso asıllı ancak Almanya’da eğitim almış bir mimar olan Kéré, Opera Village’ı tasarlarken ilhamını Burkina Faso’nun coğrafi ve iklim koşullarından alır. Çağdaş ve yerel teknikleri iç içe geçirerek yenilikçi bir mimari anlayış ile planlandığı Opera Village’da aynı anlayışla Burkina Faso'nun manzarasını ve mevsimsel gereklerini gözeten bir mimari tasarım ortaya çıkarır.
Nezaket Ekici, Opera Village Fashion Collection, 2021/2022, Fotoğraf: Marie Laurentine Bayala
Opera Village Africa projesinin fikri temeli en somut şekilde buradaki okul üzerinde işlemektedir. Alman fonuyla inşa edilen bu köydeki okulun dersleri %80 oranında ulusal ve klasik müfredatta yürütülürken %20 oranında sanatsal faaliyetlere ayrılmıştır. Tiyatro, dans, müzik, görsel sanatlar gibi disiplinlerden çeşitli sanat pratikleri ile çocukların sanat alanında aktif bir biçimde üretici olmaları gözetilmektedir. Civar köylerden Opera Village’a gelen çocuklar, burada farklı ülkelerden ve kültürlerden uluslararası önemde sanatçılarla temas etmekte, interaktif bir biçimde sanat eğitimi almaktadırlar. Bu bağlamda Opera Village okulu, bu ülkenin etnik değerlerine saygı ile hareket eden ve öte yandan ülkenin çocuklarının uluslararası sanat üretim ve sergileme modelleriyle tanışmasını amaç edinen deneysel bir "köy okulu" fikridir.
2011 yılından bu yana Almanya'nın eski Federal Başkanı Horst Köhler tarafından desteklenmekte olan bu projenin 8 Kasım 2021-15 Ocak 2022 tarihleri arasındaki konuğu ise uluslararası önemde bir performans sanatçısı olan Nezaket Ekici oluyor. Ekici 2012 yılından beri Batı Afrika ülkeleri ile ilgileniyor ve bu ülkelerde spesifik performanslar üretiyor. Sanatçı daha önce iki kez Gana ve bir kez de Nijerya'da bulundu ancak Burkina Faso'yu ilk kez Opera Village Africa projesi özelinde ziyaret ediyor.
Küratör Akınbode Akınbıyı tarafından Operndorf Afrika Residency programına davet edilen Ekici, yaklaşık iki buçuk ay kadar Burkina Faso’da konaklamış ve Opera Village projesi kapsamında altı farklı performans üretmiştir. Ekici’nin Opera Village’da ürettiği performanslarından bahsetmeden evvel, sanatçının Burkina Faso deneyiminin tamamına bir performans olarak yaklaştığını belirtmek isterim. Zira sanatçı daha önce uzun süreye yayılarak bedenini zorlayan, sınırlarını denetleyen Present and Absent, Villa Massimo, Personal Map To Be Continue gibi günlere hatta aylara dek uzayan performanslarıyla oldukça şaşırtıcı gösteriler sergilemiştir. Ekici, burada geçirdiği iki buçuk aylık süreci de bir long duration (uzun süreli) performans olarak değerlendiriyor.
Nezaket Ekici, Opera Village Performance Fashion Show, Performans, 2022, Fotoğraf: Abrie Fourie
Sanatçı, 8 Kasım tarihinde başlayan Burkina Faso serüvenini oldukça zorlayıcı ama öte yandan heyecan verici bir deneyim olarak aktarıyor. Zorlayıcı kısım, iklim ve coğrafi şartların alışılmadık derecede sanatçının günlük yaşamını etkilemesinden kaynaklanıyor. Aşırı sıcak ve toprak yapısının göz açtırmayacak derecede etrafta salınması ilk etkilerden biri. Buradaki iklim koşullarına bağımlı geliştirilen mimari ise Ekici’yi sürpriz bir şekilde karşılayan bir diğer etmen oluyor. Kéré’nin tasarımı olan bu konuk evlerinin girişleri, güneşi içeri sızdırmayacak şekilde ve dışarıdaki aşırı sıcak havanın içeriyi esir almaması adına tasarlanmış metal kepenklerden oluşuyor. Evlerin dışarı açılan tek mimari öğesi olan bu girişler, içerisi ile dışarısı arasında ışık, ısı ve ses bakımından güçlü tezatlar yaratıyor.
“Evim çok karanlıktı çünkü hava dışarıda 35-40 derece arasında seyrediyor ve güneşten korunma esaslı inşa edilen bu evin içi simsiyah. Kapıyı açtığınız anda ise güneş bembeyaz. Aşırı bir zıtlık hâkim günlük yaşama.”
Ekici için, iklimsel koşulların yanı sıra ekonomik koşullar ve şehir hayatından farklı olan köy hayatının birtakım eksiklikleri de zorlayıcı oluyor. Sömürgecilik döneminin etkilerinin ekonomik anlamda sürdüğünü ve Burkina Faso halkının zengin kaynaklara sahip olmasına rağmen oldukça fakir bir yaşam sürdüğünü ileten sanatçı, yaşadığı bu köyde sürekli elektrik ve suyun kesildiğini, konfor anlamında stabil bir günlük yaşam sürülmediğini, bununla birlikte internet sıkıntısının ve daha da önemlisi köyde en ufak bir alışveriş mekanının olmayışının kendisini hayli zorladığını aktarıyor. Ulaşımın da ayrıca bir sıkıntı olduğunu ve civar köylere gidebilmek için bir araç bulamadığını, performansları için malzeme arayışına çıktığında günde neredeyse 12 km yolu üstelik de 35-40 derece arasında değişen sıcaklıkta yürümek zorunda oluşunu da bu sıkıntılara ekliyor.
Kültürlenmiş bedenin günlük ihtiyaçlarıyla doğa arasında bir çekişme haline giren Ekici, Burkina Faso’da geçirdiği her günü 24 saatlik performanslar olarak ele alıyor. Tüm bu zorlukları bir mücadele alanı olarak karşılayan sanatçı, “Her gün bir challenge halindeydim, ama bu süreci de günlük hayatın performansı olarak değerlendiriyorum” diyor.
Performanslarının hazırlık aşamasında, terzi, marangoz, çevirmen, kameracı, editör, kuaför, müzisyen, heykeltıraş, koreograf gibi çeşitli mesleklerden insanları da kolektif bir biçimde üretim sürecinin içine katan Ekici, bu kolektif çalışma sürecinin de sanatsal bir değeri olduğunu ileri sürüyor. Pollock’un action painting tarzından beri ileri gelen bir süreç bu aslında, üretimin bitmiş ya da sergilenmeye hazır haline değil de sürece odaklanmak.
Nezaket Ekici, Opera Village Performance Fashion Show, Performans, 2022, Fotoğraf: Nezaket Ekici
Opera Village Performance Fashion Show
Ekici’nin Burkina Faso’da ürettiği ilk performans, Opera Village Performance Fashion Show oluyor. Köy okulunun 4. ve 5. sınıflarından seçtiği öğrencilerle interaktif bir biçimde çalıştığı ve ürettiği bu performansta, sanatçı ve öğrenciler, yerel sembollerin ve etnik kumaşların kullanıldığı çeşitli kostüm tasarımları üzerinde çalışırlar. Burkina Faso’ya gelirken bu performansı öngören sanatçı yanında portatif dikiş makinesini de getirmiş, ancak bu yeterli olmamış ve bu performans için civar köylerden altı terziyle birlikte çalışmıştır. Ekici, ilk olarak çocuklardan kendileri için birer sembol çizmelerini ve bu sembolleri kostümleri üzerinde kullanmalarını ister. Bu sembolleri motifleştirerek kendisine yardımcı olan terzilerle birlikte kostüme dönüştüren sanatçının işin içine kattığı bir diğer meslek grubu marangozlar olur. Çünkü öğrenciler tasarladıkları bu kostümlerle bir defile yapacaktır. Performans mekânı için öğrenci sayısı kadar ahşap platform kesilir, böylece 10 adet ahşap platform hazırlanır ve öğrenciler bu platformların üzerinde profesyonel defile mankenleri gibi cat walk denen stilde yürür ve kostümlerini sergilerler. Bu yürüyüşün ardından geleneksel dansları olan warba dansını yapan öğrencilere yerel müzisyenler etnik müzik aletleriyle eşlik eder. Ayrıca Ekici, bu dans gösterisi için koreograf ve yerel dansçıların da desteğini ister. Dans gösterisinin ardından öğrenciler canlı birer heykel gibi dona kalırlar. Bu gösteriye kendisi de aktif olarak katılan Ekici, gösterinin öncesinde öğrencileri için bir workshop düzenlemiş ve performans sanatı için gerekli olan; denge, motivasyon, sabır gibi bileşenler için öğrencilerin önceden hazırlanmasını sağlamıştır.
Bu performansta Ekici için önemli olan, öğrencilerin farklı mesleklerden gelen katılımlarla kolektif bir çalışma bilinci geliştirmeleri ve bu kolektif çalışmayı bir gösteriye dönüştürebilmiş olmalarıdır. Günlük hayatın içinden, etnik ve geleneksel değerleri göz önüne alan ancak bunu çağdaş olgularla iç içe geçiren bu performansta “Öğrenciler hem birer tasarımcı hem de performans sanatçısı oldular” diyen sanatçı, bu karnavala dönüşen rengârenk ve ritim duygusu yüksek gösterinin ardından, gösterideki başarılarını hatırlatması için hazırladıkları kostümleri birer hatıra olarak saklamaları üzere öğrencilere takdim eder.
Nezaket Ekici, Opera Village Fashion Collection, 2021/2022, Fotoğraf: Nezaket Ekici
Opera Village Fashion Collection
Opera Village Fashion Collection Burkina Fasolu bir fotoğrafçının çektiği bir dizi fotoğraf imgesinden oluşmaktadır. Bu fotoğraflarda, Ekici geleneksel Burkina Faso kıyafetlerini giymekte ve her bir kıyafeti Burkina Faso’nun farklı bir manzarasında sergilemektedir. Bu fotoğraflardaki 10 adet kostümü, Burkina Faso’nun yerel kumaşları, simgeleri ve giyim-kuşam tarzı gibi bileşenleri dikkate alarak Ekici bizzat kendisi tasarlar, bu tasarımı kostüme dönüştürme evresinde ise yine yerel terzilerden destek alır.
Kostümlerde Burkina Faso’nun kültürel kılık kıyafet tarzını esas alan sanatçı, saçlarını da yerel bir kuaförde Burkina Faso kadınlarının saçları gibi ördürerek, buradaki kimliğe bürünmeye çalışır. Kendi Burkina Fasolu kadın görüntüsünü, yine buranın kasıp kavuran güneşi, kurak toprağı ve kurumuş bitki örtüsünün iç içe geçtiği tipik manzaralarında heykelsi bir biçimde sergiler. Ekici burada ait olmadığı bir kimliğe bürünür ve o kimliği her detayıyla; kılık kıyafet, saç, jestlerle üstlenmeye çalışır ancak yine her ayrıntısıyla büründüğü bu kimlik Ekici’nin bedenini dışlar. Burada kimliğin ırksal paradoksu olan "renk" işin içine girer. Beyaz bir beden olarak Burkina Faso’nun etnik kıyafetlerinin ve karakteristik manzaralarının arasında doğrudan göze çarpan ayrıksı "beyaz" bir imgedir. Çünkü coğrafyanın sınırlanması bedenler üzerinden oluşturulur ve coğrafya, kimlikle paralel işler. Bu bir çeşit içeri alma ya da dışarıda bırakma sistemidir ki bedenler, üzerlerine “performatif” olarak işlenen kodlarla sınırın içinde ya da dışında tutulur. Ekici her ne kadar Burkina Fasolu bir kadın imgesi yaratmaya çalışsa da bedenini saran beyaz deri, onu görsel olarak bir çırpıda ele veren ve içeri girmesine izin vermeyen bir "öteki" olarak kodlamaktadır. Ancak bu noktada “öteki” bir ikilem yaratır, zira buradaki "beyaz", "öteki" tehditkâr olduğu kadar benzeşme yöntemi ile siyah olanı hapsolduğu karanlıktan kurtaracak olan umudu da taşımaktadır. Frantz Fanon şöyle yazar:
“Sömürgeleştirilen kişi anakentin kültürel değerlerini benimsediği ölçüde ormanından kurtulacaktır. Siyahlığı, ormanını reddettiği ölçüde beyazlaşacaktır”
Sömürgecilik tarihi boyunca Beyaz Avrupalı tarafından “fark” olarak işaretlenen ve daimî bir biçimde geriliğin, ilkelliğin çukuruna tıkılan siyah bedenler için "beyaz olmak" içinde bulundukları çukurdan kurtulmanın bir yolu/yöntemi olarak kodlanmıştır. Siyah olan, beyazın kültür ve geleneklerini üstlendiği, onun gibi davrandığı ölçüde modern dünyadan payını alabilecektir.
Nezaket Ekici ve Farouck Ouedraogo, La maison du dictionnaire, Performans Yerleştirme, 2021/22, Fotoğraf: Nezaket Ekici ve Farouck Ouedraogo
La Maison du Dictionnaire
La Maison du Dictionnaire bir dil projesidir. Ekici, göçmen kimliğinden dolayı dil ve kültür arasındaki farkı, kültürel çeviri sorunsalını ve yaşadığı sıkıntıları performans sanatında sıkça işleyen bir sanatçı olarak bu kez Burkina Faso’da misafir olmanın ve yerel halkın konuştuğu dile yabancı olmanın sıkıntılarını performans sanatına aktarır. Bu performansı köyde yaşayan 13 yaşındaki Farouck Ouedraogo ile birlikte üretir.
Ekici Almanca, Türkçe, İngilizce ve İtalyanca dillerine iyi derecede hakimdir, ancak Fransızcası Burkina Faso’da anlaşabilecek kadar iyi değildir, zira buradaki halkın aksanı da işin içine girince anlamak ve anlaşılmak ziyadesiyle güçleşmiştir. “Buraya gelmeden evvel dillerini öğrenmeliydim” diyen sanatçı için Burkina Faso’da yaşadığı zorluklardan biri de dil sorunu olmuştur.
Mòoré, Fulfulde ve Dioula yerel dilleri yaygın olarak kullansalar da Burkina Faso’da daha önce de bahsedildiği üzere resmi dil olarak Fransızca geçerlidir. Bu nedenle Ekici bu performansı Farouck ve kendisi arasında bir değiş-tokuşa dayanan Almanca ve Fransızca kelimelerle gerçekleştirmiştir. Performans Farouck’un Ekici’ye 100 kelime Fransızca, Ekici’nin ise Farouck’a 100 kelime Almanca öğretmesine dayanmaktadır. Böylece Ekici ve Farouck, ellerine tebeşir alarak Fransızca ve Almanca kelimeleri, sanatçının köydeki evinin duvarlarına yazarlar ve bu kelimeleri tek tek telaffuz ederler. Kültürel çevirinin devreye girdiği bu performansta, dil çözülerek Ekici ile Farouck’u birbirine yaklaştırmakta, içine girdikleri anlam arayışında bir nebze olsun ikisi arasındaki gerilimi çözeltmektedir. Ancak her ne olursa olsun dil sembolik bir düzende işlemekte ve bir “fark” unsuru olarak bedenler arasında yerleşmektedir.
“Tüm dil ve dilsel yaratımlarda, aktarılabilecek olana ek olarak iletilemeyen bir şey kalır; içinde göründüğü bağlama bağlı olarak, sembolize eden veya sembolize edilen bir şeydir o.”
Bu çeviri tam olarak Farouck ve Ekici arasındaki anlaşmayı çözümlemez, bilakis orada daima aktarıl(a)mayan ya da anlamını aşan bir şeyler kalır, bu yüzden dilin sembolik anlamlar dizgesinin ve kültürel farkın devreye girmesiyle performans Ekici ve Farouck arasındaki kültürel farkı yeniden ve yeniden üretir.
Nezaket Ekici, Mama Africa and Papa Africa, Salfo Nacoulma ve Laurent Tapsoba iş birliğiyle, Heykel, Belgesel film, 2021/22
Mama-Africa & Papa-Africa
Mama-Africa & Papa-Africa performansının fikri Ekici’nin Burkina Faso’daki ‘The Laongo Sculpture Park‘ı ziyaret etmesiyle ortaya çıkar. 1989 yılında heykeltıraş Siriki Ky tarafından kurulan The Laongo Sculpture Park, yaklaşık 100 hektarlık bir alanı kaplayan devasa bir heykel parkıdır ve burası her yıl bir sanatçı toplantısına ev sahipliği yapmaktadır. Ekici, burada çalışan heykel sanatçılarını gördüğünde oldukça etkilenir ve burada yaşadığı deneyimi de bir performansa dönüştürmeye karar verir. Parkı etraflıca dolaşan ve sanatçılarla sohbet eden Ekici, ilhamını burada yapılan bronz heykellerden alır. Buradaki heykeltıraşlara “Sizin için Mama-Africa ve Papa-Africa’nın anlamı nedir?” ve “Bana bu iki imgelemi heykel olarak verseydiniz nasıl figürleştirirdiniz?” diye sorar.
Ortaya ise toplumsal cinsiyet mefhumunun oldukça basit anlamıyla kodladığı bir kadın ve erkek imgesi çıkar. Mama-Africa; hamile bir kadın heykelidir, bir elinde biraz büyümüş çocuğunu tutar, oldukça iri hamile göbeğinin üzerinde diğer eliyle büyükçe bir yemek kasesi sabitlemiştir. Ev işleri, üreme ve çocuk yetiştirme gibi anlamları sembolize eder. Papa-Africa; tüm Afrika kıtasının eklektik bir sembolü gibidir; üzerindeki kostümü Amboseli-Masai’nin geleneksel çizgilerini taşır, saç modeli Kenya’yı, kolyesi Güney Afrika’yı ve şapkası ise Burkina Faso’nun etnik bir nesnesi olarak Burkina Faso’yu temsil eder. Bir elinde uzunca bir mızrak tutan bu erkek, tüm Afrika kıtasını avcılığıyla ve eril gücüyle üstlenir, sahiplenir, korur ve besler. Bu bronz heykellerin modülasyonunda sanatçılarla birlikte çalışan Ekici, yerli heykeltıraşların Mama-Africa ve Papa-Africa yorumlarına hiç müdahale etmeden onlarla iş birliği içine girer.
Ekici bu insanların toplumsal cinsiyet kimliklerine klişeler üzerinden baktığını ama konunun bu olmadığını, onların bakış açısında Mama-Africa ve Papa-Africa‘nın neyi üstlendiğini ve anlamların nasıl görselleştirildiğini önemsediğini söyler. Ayrı Ayrı yaklaşık 3 kilo ağırlığındaki bu heykeller Ekici’ye armağan edilir. Ekici Münih Güzel Sanatlar Akademisi’nde heykel okumuştur dolayısıyla daha önce çokça heykel çalışmış olmasına rağmen bronz heykeli hiç deneyimlememiştir. Bu yüzden burada bronz heykel yapmak yerine başka bir şey dener.
Nezaket Ekici, Wax Alive, Video performans, 2021/22, Kamera ve Fotoğraf: Farouck Ouedraogo, Amado Ouedraogo, Asistan: Salfo Nacoulma
Wax Alive
Mama-Africa ve Papa-Africa heykelleri Ekici’ye Burkina Faso süreci içinde yeni bir performans tahayyül ettirir: Wax Alive. Sanatçının dikkatini ilk olarak bronz heykellerin 1200 derecede eritilerek yapılması ancak üzerlerindeki elbise detaylarının mum ile kalıplaştırılıyor olması çeker. Bunu fark ettiğinde kadın figürünün üzerine yerleştirilen mum elbisenin kendi bedeni boyutlarında yapılıp yapılamayacağını sorar. Böylece heykelin üzerindeki mum elbise kalıbı, sanatçının bedeni ölçülerinde yeniden üretilir. Ekici bu elbiseyi giyer ve Burkina Faso’nun yakıcı güneşi altında iki saat boyunca elbisenin üzerinden eriyerek akmasını bekler. Beklediği gibi elbise erir ve sanatçının üzerinde durduğu beyaz ahşap platforma topaklar halinde dökülür. Böylece performansın sonunda beyaz platform üzerinde Pollockyan bir resim çıkar ortaya.
Butler, toplumsal cinsiyetin bir dizi tekrar ile kurulduğunu cinsel kimliklerimizin “performatif” birer olgu olduğunu söylemişti. Mama-Africa figürü aslında kadın ve erkek olarak yaratılan ikili "normatif" toplumsal cinsiyet kategorisinde "kadınlığın" bedenleşmiş hali. Kadınlığa yüklenen ve kadını mühürleyen anlamların bir imgeye dönüşmesi. Bu imge yerel halk tarafından; anneliği, çalışkanlığı, üreticiliği ile takdir edilse de aslında kadını kıstıran, sınırlayan ve kıstırarak, sınırlayarak, tekrar ederek performatif süreci açığa çıkaran ve yine kendini de performatif olarak kuran bir imge. Öte yandan erkek figürüne yüklenen güç ve kıta hakimiyeti de aynı şekilde.
Ekici Wax Alive performansıyla, kadın bedeni üzerinde katılaşan toplumsal cinsiyet kimliğini de eritmeye çabalar ki bunu yaparken Pollock’a atıfta bulunması da oldukça ironiktir, zira Pollock’un performatif olarak erilliğin ve maçoluğun dışavurumu şeklinde okumaya alınan action painting tarzı, 1960’lı yılların feminist kadın beden sanatçıları tarafından çokça eleştirilmişti.
Nezaket Ekici, Sprechender Schatten, Video performans, 2021, Kamera: Farouck Quèdraogo, Video görüntüsü: Farouck Quèdraogo
Sprechender Schatte/Speaking Shadow
Ekici Burkina Faso’da kaldığı zaman aralığında Silence Performance festival projesi kapsamında Sprechender Schatte/speaking Shadow adlı bir video-performans üretir. 17 ülkeden birçok sanatçının katıldığı bu projede sanatçılardan sessiz bir performans sergilemeleri istenir ve Ekici 4 Ocak tarihinde gerçekleştirdiği Sprechender Schatte/Speaking Shadow’da Burkina Faso’nun iklim özelliklerini dikkate alarak, sessizlik ile Burkina Faso’daki günlük yaşam arasında bir ilişkisellik kurar.
“Karanlık evimde kapımı açtığım an güneş içeri doluyor ve evimin duvarına yansıyan gölge çok güzel. Güneş gittiği an gölge de çekip gidiyor.”
Bu performansta görünür olan sanatçının bedeni değil onun gölgesidir. Ekici, video-performansın kaydı için 13 yaşındaki Farouck’tan yardım ister. En temelde Burkina Faso’daki "güneş" ile "gölge" arasındaki mecburi ilişkiden faydalanır. Sanatçının evine dolan ve içeriyi beyaza bürüyen güneş, evin dış duvarlarını da yakıp kavurmaktadır ve Burkina Faso’ya vardığından beri Ekici’nin dikkatini bu evin güneşten kavrulan duvarlarına vuran gölgelerin güzelliği çeker. Bu performansta da giriş kapısının tam yanındaki duvara sanatçının siyah gölgesi yansımaktadır. Gölge bir saat boyunca bir şişeden ağır ağır su içer. Burkina Faso’daki kuraklık ve bedenin karşılanamayan su ihtiyacı düşünüldüğünde kana kana bir su içme değildir bu, bilakis idareli bir yudumlamadır.
Sprechender Schatte/speaking Shadow, aslında güneş ve gölgenin birlikte var olabildiklerini ve mutlak bir sessizliğin ol(a)mayacağını söyler. Gölge sessizdir ancak varlığı güneşe bağımlıdır ve güneşin olduğu an insanların çalıştıkları, konuştukları, eğlendikleri, makinelerin gürültü çıkardıkları andır. Burkina Faso’nun bedenleri hep gölgeleriyle yaşar, bu yüzden Burkina Faso’nun aşırı sıcak ikliminde insanların güneşle birlikte çalışmaya başladıkları, zorlu ve daima gürültülü hayatlarını imler bu susamış gölge ile.
Ekici, Opera Village Africa projesi kapsamında Burkina Faso’da kaldığı süre boyunca 6 farklı performans ortaya çıkarmıştır. Burada özellikle performanslarına Burkina Faso’nun etnik günlük yaşamını ve geleneksel değerlerini dahil etmiştir. Köy halkıyla kolektif çalışmaya özen gösteren sanatçı, bunu özellikle kültürel bir karşılaşma ve çözülme biçimi olarak değerlendirmiştir.
Burkina Faso, Ekici’nin Afrika kıtasını ilk ziyareti değildir, Afrika’yı her zaman büyüleyici bulan sanatçı, daha önce 2012 ve 2018 yıllarında Gana’da ve 2015 yılında da Nijerya’da bulunmuş bu iki ülkede de çeşitli performanslar üretmiştir. Yaklaşık 10 yıldır Afrika kültürü ve gelenekleriyle yakinen ilgilenen Ekici, geçtiğimiz yıl Kültür Akademi Tarabya İstanbul Araştırma Fonu ile İzmir’e giderek buradaki Afro-Türkler ile performanslar gerçekleştirmiştir. Afro-Türklerle bir araya gelerek onların yaşamlarını deneyimlemiş hatta konu özelinde belgesel çalışmalarına başlamıştır. Yakın bir zamanda Bridges of Culture adını verdiği belgeselini yayınlamayı düşünen Ekici’nin Afrika ile ilgili performanslarında ortak nokta hep danstır. Burkina Faso’da Warba dansını öğrenen sanatçı daha önce de 2012 yılında gittiği Gana’da yerel bir dans olan Azonto’yu öğrenir ve hatta Azonto dansını İzmir’e götürür.
İzmir Konak Belediyesi ve Afrikalılar Kültür Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği’nin ortaklığı ile oluşturulan Afrika kökenli vatandaşların kültürlerini yaşatmak ve tanıtmak amacıyla düzenlenen (14.) Dana Bayramı Festivali’nde bir performans sergileyen sanatçı, bu performansta Afro-Türklere Azonto dansını öğretirken Afro-Türklerden de geleneksel Türk dansı motiflerini öğrenir. Ekici, 2 Ekim 2021 tarihinde 14.sü düzenlenen ve her yıl büyük bir coşkuyla kutlanan; geleneksel Afrika giysileri, maskeleri, müzikleri ve danslarıyla yapılan ve kortej yürüyüşleriyle rengarenk bir şenliğe dönüşen Dana Bayramı Festivali’nde Azonto ve Türk dansını takas ederek bu danslar aracılığıyla kültürel bir değiş-tokuşa girer.
Ekici performanslarında "sanatçı bedenini", "mobil" bir coğrafya olarak kullanır. Kültürel aktarımı sağlamak için temas ettiği her türlü geleneği, adeti, dili, adab-ı muaşereti, giyim-kuşam ya da yeme-içme biçimini bir başka kültüre taşımak üzere belleğine aktarır ve dolayısıyla kendi sanatçı bedenine yerleştirir. Bu anlamda kendi söylemiyle ‘sanatçı bedeni’ kültürler arası bir köprü görevi görmektedir. Farklı gelenekleri, adetleri, kültürleri birbirine temas ettirmek için kendi bedenini bir köprü olarak kullanır. Bir başkasının kültürünü önce bedenine yerleştirir, sonra yine bedeni aracılığıyla bir diğer kültüre aktarır. Böylece sınırların ayrıştırdığı bedenleri, sınırlara karşı bir direnim hareketiyle birbirine temas ettirmeye çalışır ki Ekici’nin sanatının da temel gayesi sınırları kaldırmak ve bedenleri birbirine yakınlaştırmaktır.
Comments