Galeri Siyah Beyaz 40. yılını birlikte üretme pratiğine vurgu yaparak sanatçı eşleşmeleriyle kutluyor. Galerinin ev sahipliği yaptığı ilk eşleşme Sinan Logie ve Hayri Şengün’ün üretimlerini Hayri Logie, Sinan Şengün başlıklı sergide buluşturuyor. 21 Ekim tarihine kadar devam edecek olan serginin sunduğu deneyime karşılaşmanın çıktıları üzerinden bakıyoruz
Yazı: Zekican Sarısoy
Hayri Logie - Sinan Şengün, İsimsiz, 2023, Galeri Siyah Beyaz izniyle, Fotoğraf: Umut Sur
Galeri Siyah Beyaz 40 yaşında. Sezon boyunca devam edecek sergiler, sanatçı eşleşmelerinden oluşuyor. Bu sergilerin üretim sürecinde eşleşen her iki sanatçı, zamanlarını ve mekânlarını birbirleriyle paylaşıyor. Tüm bu paylaşımlar, eşleşen sanatçıların imgeleri, renkleri, malzemeleri ve kelimeleri üzerinden ortak bir üretim olarak izleyiciyle buluşacak. Yeni sezonun ilk sergisi, Sinan Logie ve Hayri Şengün eşleşmesi. İkilinin 22 Eylül – 21 Ekim 2023 tarihleri arasında gerçekleşecek olan Hayri Logie - Sinan Şengün isimli sergisi, her iki sanatçının üretme pratiği ve malzemesini iç içe geçirdiği bir deneyim alanı kurguluyor.
Belirli bir tür politik alan olarak var olmalarının yanı sıra, sokakların en iyi yanlarından biri de hatırlanabilme özelliği taşımalarıdır. Yaşadığımız şehri ya da başka bir şehri düşündüğümüzde çoğunlukla aklımıza o şehrin hafızamızda yer etmiş bir sokağı gelir. Sokaklar kolay hatırlanır; çünkü şehri kafamızda bir düzene sokmamıza ve merkez noktası o sokak olmak üzere bir sınır oluşturmamıza aracılık ederler. Buradan bakınca Galeri Siyah Beyaz’ın bulunduğu sokak ve hatta şehir için belirleyici bir nokta olduğunu en başta söylemek gerekiyor. Bunun gibi şehirle iç içe geçmiş pek çok mekân ve nokta sayılabilir elbette. Ancak mekânları bu şekilde düşünmek onları, onları deneyimleyen kişi ya da gruplar üzerinden görmek, tek bir görüş noktasından çekilen bir görüntü ya da harita üzerinde seçilebilen bir şekil olarak tasavvur etmek gibidir. Böylesi bir tasavvurda ise sokakları ve orada edinilen tecrübeleri hatırlanabilir kılan şeyin, yalnızca oraya özgü bir geştaltçı bakış açısı değil, aynı zamanda orayı özümseyebilmek için ayak uydurmamız gereken belirli bir sürat olduğu hesaba katılmaz. Belki de bu noktada galerinin olanaklı kıldığı derinliği görmek gerekiyor.
Hayri Logie - Sinan Şengün, İsimsiz, 2023, Galeri Siyah Beyaz izniyle, Fotoğraf: Umut Sur
Mekâna has deneyimlediğimiz galerinin eş zamanlı olarak bir ev, aynı zamanda sokağa açılan bir galeri ve aynı zamanda bir nevi “teslim olma” pratiğinin gerçekleştirilebileceği -pek tabii galeri olmasından doğru gelen- zamansızlığı onu, kendine çekilen bir yer olma potansiyeline taşıyor. Her güzel sokak insanları yürüyüş yapmaları için kendine çeker. Barcelona’da Las Ramblas Caddesi ya da Paris’te Saint-Michel Bulvarı ne şahane yürüyüş noktalarıdır. Şehir bütün hızıyla akmaya devam ederken bu sokaklar ya da bulvarlar insanları yavaşlamaya ve hatta zaman zaman oturmaya teşvik eder. Tek tek bakıldığı zaman önemsiz olaylardır o sokakların konumlanış hali ancak bu olayların her biri yan yana geldiği zaman hiç de önemsiz değildir. Kişisel bağlılıklar gerektirmeyen ve çoğu tesadüfi olan bu mahalli temasların bütünü aslında müşterek bir güven ağı örer. Neticede insanların izlediği güzergahların kesişmesi ve daha sonra yeniden kesişmesi, sokak kavşaklarının arasındaki mesafeye bağlıdır. Tunalı Hilmi Caddesi’ne Şili Meydanı’ndan gidecek biri için Galeri Siyah Beyaz, öylece duran bir galeri ya da sanat merkezi olma işlevinden artık başka bir yere taşınır. Köşeye döndüğünüzde artık sizin için varış noktasına dair mesafeyi söyleyen, günü ve zamanı bölen bir şeydir.
"...Sergilenen şeylerin bütününü, bu denli etkili birer kültürel hafıza taşıyıcısı yapan şey nedir?"
Asla doğmamış olmak
Mekânın konumlandığı yer itibariyle, mekânı şayet anı niteliği olan bir nokta olarak belirlersek Sinan Logie ve Hayri Şengün’ün sergisi unutkanlık üzerine ne çok şey söyler. İlişki karşılıklıdır. Çünkü unutma ihtimali mekânı mümkün kılar, onu üretmeye iter. Mekânın varlığı ise bir anıt gibi unutkanlığa aracı olur. Sanatçılar arasındaki simbiyotik ilişki sanatçıların mekânla kurduğu ilişki özelinde bambaşka bir basamağı tırmanır. Büyük bir çabayla zirveye yükselen kimi işler, onlara göz kırpan ikiye bölünmüş ya da zemindeki derinliği çarpıtan işlerle karşı karşıya geliyor. İsimsiz kendi ağırlığı üzerinde yükselirken, hatırlanmak istenen şeyi bir anıt biçimine sokmak, hatırlama yükümlülüğünden kurtarmak için midir? Eğer öyleyse anılar ve onları dokunulabilir kılan anıtlar geçmişi hatırlamamızı sağladığı kadar onu saklar da. Buna karşın, bellekle çok daha karmaşık ilişkilenen bağları olan serginin bütününü, aslında sergilenen şeylerin bütününü, bu denli etkili birer kültürel hafıza taşıyıcısı yapan şey nedir?
"Logie ve Şengün birbirlerinin alanına dahil olurken, aslında bir değiş tokuş yaparak kendilerine ait o alanın sınırlarını çizmek (saptamak) yerine onu mümkün olduğunca esnek bir yerde bırakıyor."
Pirinç, ahşap ve beton gibi malzemelerin yanında tuval, boya ve mürekkep gibi daha esneyebilen malzeme seçimleri zamanın mekânsallığı ve kapladığı alana ilişkin konuşmayı mümkün kılıyor. Bakır bazlı pirinç ya da klinker bazlı beton gibi şekil vermenin meşakkatli olduğu, sıvıdan katıya geçen ve hacmi büyüyen işler, sabit, sorgulanmayan hükümlerin eski gücünü yitirdiği bir çağda, hayattaki anlık özelliklerin oyun sahası gibi genişliyor. Geçmişten kopmuş olmak ise dikkati şimdiki zamana odaklamayı mecbur kılıyor.
Hayri Logie - Sinan Şengün, İsimsiz, 2023, Galeri Siyah Beyaz izniyle, Fotoğraf: Umut Sur
Yazının en başında galerinin konumlandığı alana dair düşünmek bir yandan sanatçıların üretimlerindeki içsel ritmi, izlenimlerin değişebilmesi için molaların her zamankinden daha kısa sürmesi yaklaşımını ele almak açısından önemliydi. Logie ve Şengün birbirlerinin alanına dahil olurken, aslında bir değiş tokuş yaparak kendilerine ait o alanın sınırlarını çizmek (saptamak) yerine onu mümkün olduğunca esnek bir yerde bırakıyor. Günümüzde daha hızlı olan bir tempo, karşı konulmaz bir biçimde zaman sınırlarını, başlangıçları ya da bitişleri, gelişleri ve gidişleri alabildiğine zorluyor. Popüler olan ise çok daha dar zaman aralıklarıyla cevap verir; çünkü moda olan bir şeyin her yere nüfuz etmesi, yerde ve gökte olmanın anlamını temelden sarsar. Geçmiş ile gelecek arasındaki daima geçici olan eşiğe tüneyen popüler, en azından zirvedeki yerinin keyfini çıkardığı süre boyunca, şimdiki zamanın güçlü bir şekilde hissedilmesini sağlar. Çocukların tıpkı bu iki işte olduğu gibi kendi içinde büyülenmesi başka nasıl açıklanabilirdi?
Hayri Logie - Sinan Şengün, İsimsiz, 2023, Galeri Siyah Beyaz izniyle, Fotoğraf: Umut Sur
Dokuz aya yayılan bir üretim sürecinin nihai halini görüyorken, sanatçıların sergiyi gezerken akıllarına yeni bir fikir geldiğini, böylece serginin aslında bir devam içinde olduğunu öğreniyoruz. “Serginin isminde dönüştüğümüz kişiler, oyun oynama hali, yeni birer maske takabilme hali o kadar içimize sindi ki, Sinan’ın yaptığı işlerde benlik var; benim yaptığım işlerde Sinanlık var” diyor Hayri Şengün. Doğmamış olmanın daha iyi olacağı fikri geleceği vaatten yoksun ve geçmişi de arzulanır geçmişten önceki zaman dilimi olarak sunar. Bilinmeyen, görünüşte fazlaca bilinene tercih edilir. Asla doğmamış olma dileğinin önkoşulu doğmuş olmaktır. Başlangıç ya da bitişle alakâlı değildir bu. Hiç olmamış ve bilinmemiş olmasıyla ilişkilidir. Bir nevi erişilebilir olan hayatın karşısında haz ya da tam tersine olmadığı bir noktada duyulmayan haz bilerek ya da bilmeyerek özcü bir noktaya dokunabilir. Önem taşıyan herhangi bir şeyi -düşleri, nevrotik anları, resmi, edebiyatı- ancak aşırı yorumlayarak, ancak çoklu dürtülerimizin ürünü olarak farklı bakış açılarından görerek, duyumsayarak anlayabiliriz. Aşırı yorum burada, görünüşte ne kadar ikna edici olursa olsun tek bir yoruma razı gelmemek anlamına gelir. Yorum, herhangi bir sınırın koyulamayacağı yerde sınır koymaya yönelik şiddetli bir girişim olabilir. Aşırı yorum en çok ikna olduğunuz şeyin sizi durdurması anlamına gelir.
Hayri Logie - Sinan Şengün, İsimsiz, 2023, Galeri Siyah Beyaz izniyle, Fotoğraf: Umut Sur
Sergide yer alan işlere, sergi mekânının atmosferiyle kurduğu ilişkiye, her bir işin künyesizliğine bakarak aslında iki sanatçının çizdiği rotayı görmek hasıl oluyor. Bir yoruma inanmanın, yorumlanan konuyu hepten yanlış anlamanın, hatta yorumun kendisini yanlış anlamanın olduğunu düşünürsek iç içe geçen iki merkezin sunacağı çarpıklık birileri tarafından hep daha düz, daha çarpık olmayan bir çizgiye yerleştirilmek istenecektir. Örneğin insanlar alışkanlıklarının getirdiği verili bir bilgi olarak künye bilgisini arayacaktır. Oysa ki yoktur, çünkü hiç olmamıştır. “Önemli olan bizim eylemimiz; olanaklı ve birarada yaşamanın bir halini arıyoruz. Egolardan arınmış ve iki insanın birbirinin işlerine ‘müdahale’ ettiği, edebildiği bir zemin” diye ekliyor Logie ve Şengün. Eğer bir yorum Hamlet’i açıklayabilseydi Hamlet’e artık ihtiyacımız olmazdı. Bir son değil bir başlangıç olarak: Oyun temelinde Hamlet katledilmiş olmaz mıydı? Sevgili Caroline Levine’den bir alıntıyla metnin merkezinin kopması ve yeniden başa dönmesi dileğiyle: “...biçimlerin karşılıklı olarak birbirinin gücünü nasıl akamete uğratacağını görmek için…”
Comments