Mike Berg ile geçtiğimiz ay sona eren Knotisse’deki sergisi New Kilims from Uşak ve 19 Ocak tarihine dek ADAS’ta devam eden 20-1 Colors başlıklı sergileri üzerine sohbet ettik
Röportaj: İbrahim Cansızoğlu
Mike Berg
Her zaman sanatın materyale dair boyutlarını keşfetmeye meraklısınız. Resmi ele alacak olursak, hangi tip malzemeler sizi çekiyor ve ne tür yüzeylere muhtelif cinste boyalar uygulamakla ilgileniyorsunuz?
İster kâğıt ister tuval ister metal olsun fark etmez; yüzey kalitesi benim için önemli. Her zaman dışavurumcu bir doku oluşturmanın yollarını ararım. Deneyler yapmayı seviyorum. Baştan ne olacağını bilmemek harika sonuçlar doğurabilir ve hatta işler böyle gelişmese de umulmadık olası çözümlere yol açabilir.
Mike Berg'in 20-1 Colors sergisinden yerleştirme fotoğrafı
Daha çok heykel alanındaki çalışmalarınıza aşina olduğum için renk üzerine sürdürdüğünüz sanatsal araştırmalarınız hakkında pek bilgim yok. ADAS'taki yeni serginiz 20-1 Colors renklerin üretilmeleri, sergilenmeleri ve birbirine karıştırılmalarına yönelik deneysel bir yaklaşım öneriyor. Araştırmanız nasıl başladı ve izleyicilerle bu araştırmaya dair hangi çıktıları paylaşıyorsunuz?
Çoğu durumda, hatta neredeyse her zaman bir zemin rengi veya dokusu oluşturmaya gayret ederim. 20-1 Colors basit bir fikirle, üzerinde çalışmak için renkli bir zemin yaratma düşüncesiyle başladı. Yüzeye varış süreci tarif edilemeyecek kadar uzun ve meşakkatli ancak amacım her kenarında çok ince bordürler olan mat bir yüzey yaratmaktı.
Her gün yeni renk karışımları hazırlıyordum, genellikle günde iki ya da üç kez. Bunları kurumaları için baskı atölyesinin duvarına asıyorduk. Bir süre sonra, duvara astığımız bu kâğıtların yalın ve renkli kareler gibi güçlü birer ifade ortaya koyduklarını fark ettik.
Mike Berg'in 20-1 Colors sergisinden yerleştirme fotoğrafı
20-1 Colors sergisindeki bazı çalışmalarınız bana Mondrian'ın eserlerini hatırlattı. Böyle çalışmalarınızda Mondrian'ın kompozisyon anlayışına nasıl karşılık veriyorsunuz?
Mondrian'ın geometrik resimleri benim için önem arz ediyor. Onun etraflıca düşünülmüş varyasyonları ve rötuşlarıyla güçlü bir bağ kuruyorum. 20-1 Colors renk sapmaları içindeki bir Mondrian olarak görülebilir.
20-1 Colors sergisinde yer alan bazı çalışmalarınızda farklı çizim teknikleri kullandığınız ve farklı sonuçlar elde ettiğiniz görülüyor. Sanatınızı aktarılabilirlik bağlamında ele alırsak çizim pratiğinizi özellikle ilgi çekici buluyorum. Çizgileri ve desenleri kâğıt çalışmalar, resim ve heykel gibi farklı mecralar arasında aktarıyorsunuz. Pratiğinizde farklı çizim teknikleri ve aktarılabilirlik fikri birbiriyle nasıl ilişki kuruyor?
Sergide, Fransız üretimi orta renkli gri/kahverengi elişi kâğıt üzerine yapılmış kırk bir adet küçük guaj resim yer alıyor. Bu resimlere COVID-19'un başlangıcındaki tecrit dönemi sırasında başladım. Niyetim her gün bir resim yapmaktı; bazen daha önce yaptığım bir işin varyasyonu, bazen de tamamen farklı bir şey…
Mike Berg'in 20-1 Colors sergisinden yerleştirme fotoğrafı
New York ve İstanbul'da yaşıyorsunuz. Özellikle New York, kariyerinizin ilk dönemlerinde sizin için çok önemli. Bu iki kentin sanatsal pratiğiniz üzerindeki etkilerini karşılaştırmak ister misiniz?
New York'a yirmili yaşlarımın ortasında geldim. Ne param ne de büyük şehir deneyimim vardı. Ancak müzeler ve galeriler heyecan vericiydi, onlar benim sanat eğitimim oldular. Estetik anlamda düz bir yolda ilerlemedim ama soyutlama, desen ve geometriye yöneldim. Aynı zamanda hat sanatından, Çin, Japon ve Arap kaligrafilerinden de etkilendim. Pollock, Frank Kline, Robert Motherwell ve diğerleri gibi pek çok sanatçı ile bağ kurduğumu fark ettim.
İstanbul'un neredeyse her yerindeki mimariye, tasarıma ve desenlere yönelik bir yakınlık hissettim. Selçuklu mimarisinin yanı sıra el yazmaları ve karalama (meşk) gibi mürekkep çalışmalar beni fazlasıyla etkiledi.
Yine İstanbul'da nakışlı resimlerim üzerinde çalışan birçok mahir zanaatkârla, mürekkep çizimlerimi metal heykellere çeviren dökümcülerle, desenlerimi düz dokuma kilimlere dönüştüren dokuyucularla tanıştım.
Sol LeWitt'in sanatınız için büyük bir ilham kaynağı olduğunu biliyorum. Geometriye ve maddeselliğe yönelik deneysel yaklaşımınızda LeWitt'in etkisini nasıl konumlandırırsınız?
Beni Sol LeWitt'e çeken şey, sanat pratiğine yönelik kavramsal yaklaşımının zarafeti, bir pusula ve talimatlar listesi hazırlayabilmesi ve ardından bu talimatlara uyan herkesin bir sanat eseri yaratabiliyor olmasıydı. LeWitt aynı zamanda tesadüfe dayalı sanat eserleri de yarattı. Ben de pek çok yoldan tesadüfi seçimleri baz alan bir hayli eser ürettim.
Yakın zamanda Çemberlitaş’ta bulunan Knotisse'de yeni kilimlerinizi sergilediniz. Neden özellikle Uşak kilimleri ile ilgileniyorsunuz ve İslami tasarımla diyaloğa girmeye yönelik ilginiz nasıl başladı?
Türkiye'de bulunduğumuz yıllar boyunca çok sayıda halı, kilim, Suzani kumaş ve diğer tekstil sanatı eserleri topladık. Uşak kilimlerimi, Batılı soyut sanat kökenlerimin geleneksel yeteneklerin yanı sıra dokuma sürecinde keşfedilen renk ve şekil çeşitliliğinin kaçınılmaz özellikleriyle buluşmasından doğan bir iş birliği olarak görüyorum.
2024 yılında gerçekleştireceğiniz projeler hakkında konuşmak ister misiniz?
Mayıs ayında İstanbul'da Yunt adlı yeni bir sanat merkezinde sergilenmek üzere büyük bir metal heykel üretmem istendi. Buna ek olarak, Kafes isimli heykelim de aynı merkezin avlusuna yerleştirilecek.
Önümüzdeki birkaç ay boyunca New York'taki Line Press Limited'de Ruth Lingen ile birlikte çalışacağım.
Comments