top of page
Berfin Küçükaçar

Duygusal geometri


Ali Alışır’ın In Motion başlıklı kişisel sergisi St. Petersburg’daki Erarta Çağdaş Sanat Müzesi’nde 10 Kasım’a kadar devam ediyor. Sergi üzerinden sanatçıyla pratiğini konuştuk


Röportaj: Berfin Küçükaçar


Ali Alışır


Sergi, Sanal Mekânlar ve Melez Ruhlar serilerindeki eserleri bir araya getiriyor. Bu iki seri arasındaki diyalogdan bize bahseder misiniz?


Erarta Çağdaş Sanatlar Müzesi’nin ekip ve yöneticileriyle ilk kez bir araya geldiğimizde eserlerimin kronolojik ya da biçimsel benzerlikleri üzerinden bir sergi yapmak yerine, aralarında 13 yıl bulunan ve birbirinden tamamen farklı iki dönemimi sergilemek istediklerini belirttiler. Bu bağlamda Erarta Müzesi, iki farklı dönemde üretmiş olduğum eserlere odaklandı. Bunlar, 2011 yılında üretmiş olduğum Sanal Mekânlar ve 2023 yılında üretmiş olduğum Melez Ruhlar serileriydi. Bu iki dönemimin üretim süreçlerinde müze için iki kavram öne çıktı: Hareket ve durağanlık.


Sergiye girdiğinizde durağan olması gereken mimari yapılar hareketliyken, hareketli olması gereken bedenler ise durağan; adeta donup kalmış, kumaşın heykelsi formunu almışlar. Sergide bu yer değiştirmiş iki kavram bir arada. Melez Ruhlar’da Romanesk estetiği andıran dansın akıcı hareketi, yerini bir dizi mimari yapıya bırakıyor. Aynı şekilde bu yapılar dinamizm duygusuyla bedenlerin akışkan hareketlerine dönüşüyor.


Ali Alışır, In Motion sergisi, Melez Ruhlar serisinden


In Motion, Rusya’daki ilk müze serginiz. Bu serginin Erarta Çağdaş Sanat Müzesi’nde gerçekleşmesi sizin için ne ifade ediyor?


Öncelikle St. Petersburg gibi Rus sanatının kalbinin attığı bu önemli şehrin müzesinde sergi açan ilk Türk sanatçı olmak benim için onur verici.  Müze, birçok uluslararası önemli çağdaş sanatçının eserlerine ev sahipliği yapıyor. Böyle önemli sanatçıların eserlerinin bulunduğu bir müzede kişisel bir sergi açmak bana heyecan veriyor. Diğer taraftan müzenin sergi temasını, eser seçkisini ve bunu izleyicilerle etkili bir atmosferde buluşturma şeklini çok kıymetli bulduğumu söylemek isterim. Üretim süresi olarak aralarında 13 yıl bulunan, bu iki farklı dönemimin hâlâ birbirleriyle iletişim halinde olduğunu görmek, benim sanat yolculuğum açısından da oldukça önemli. Müzenin en büyük salonunda bu 40’a yakın eseri, izleyiciler 10 Kasım’a kadar ziyaret edebilirler.


''Mimari ile dans, iki farklı disiplin gibi görünse de aslında birbirlerini tamamlıyorlar. Bunlar, görsel sanatların form bulmuş halleri. Bana göre dans, hareket eden mimarlıktır.''

In Motion, isminden de anlaşılacağı üzere hareket kavramı etrafında şekillenen yapıtlardan oluşuyor. Bu kavramın eserlerinizdeki ve sizin sanat pratiğinizdeki yansımaları nelerdir?


Ben 21. yüzyılın en önemli kavramlarından birinin “hareket” olduğunu düşünüyorum. Çünkü modern dünyada günlük hayatımızda gerçekleştirdiğimiz bütün eylemler hareketlerden oluşuyor. Durağanlık da hareketin bir türü. Biz canlılar da yer değiştiren beden parçalarıyız ve sürekli hareket halindeyiz. Peki bu kavram neden bu kadar önemli? Çünkü doğada her şey hareket halinde. Dans teması da bu yüzden ilgimi çekiyor. Çünkü dans süreci boyunca dansçı beden hareketleri ile boşlukta geometrik şekiller, formlar oluşturuyor. Aynı şekilde mekân, beden hareketleri ile deneyimleniyor. Mimari ile dans, iki farklı disiplin gibi görünse de aslında birbirlerini tamamlıyorlar. Bunlar, görsel sanatların form bulmuş halleri. Bana göre dans, hareket eden mimarlıktır. Çünkü dans, mekân ve zamandaki ritmik hareketlerden meydana gelir ve bunların her ikisi de katı cisimleri ve mekânı dönüştürür. 


Ali Alışır, In Motion sergisi yerleştirme fotoğrafı


In Motion’da gösterilen ve 2011 yılında başladığınız Sanal Mekânlar isimli seri, mekân kavramına ve onun çağrışımlarına odaklanıyor. Serideki dinamik görüntüler, mekân kavramına ve onu algılama biçimimize ne nasıl bir yorum getiriyor?


2011 yılında Sanal Mekânlar projemi Rönesans ve Orta Çağ’ın fiziki etkenlerle üretilmiş ağır kasvetli yapılarının üzerine arayüzleri (elektronik devreleri ve çipleri) kullanarak kurguladım. Bu mekânlar, uzaktan bakıldığında sanki görüntü çözülüyormuş etkisi yaratırken, yaklaştığınızda görüntülerin birer bilgi bütünü olduğunu kavramamızı hedefliyor. (Elektronik devrelerin üzerindeki 1-0-1-0 kodlamaları) Bugün ne ironiktir ki dijital fotoğrafı oluşturan etken de artık görüntü değil, bilgi bütünüdür. Bütün bu projeye fiziki mekânından zihnen uzaklaşan bizlerin, sayısal teknolojiyle kuşatılıp, sonsuz görüntü ve bilgi bombardımanına maruz kalmasının sanatsal bir eleştirisi olarak da bakabiliriz.


Günümüzde mekân kavramı artık dört duvardan ibaret değil. İnternet'in ve siber ortamın gelişmesiyle beraber insanlar oldukları yerden artık bambaşka yerlere gidip seyahatler yapabiliyor, farklı bilgilere sahip olabiliyor ya da yeni insanlarla tanışıp farklı alanlarda ticaret yapabiliyor. Bütün bu oluşumlar aslında bir dizi elektrik yükünün elektronik devreler yoluyla ağlar üzerinden seyahatiyle mümkün oluyor. Ve bugün hepimiz birbirimize bu arayüzler ve ağlar yardımıyla bağlanıyoruz. (Cep telefonları, tabletler, bilgisayar vs..) E-mail, multimedya mesajları ve sosyal paylaşım siteleriyle dünyanın neresinde olursak olalım her şekilde habere, bilgiye ve birbirimize anında ulaşabiliyoruz. Burada önemli bir devrimden ve değişimden söz ediyoruz. Bilgiler, görüntüler, sesler artık fiziki bir ortama ihtiyaç duymadan dünyayı dolaşıyor. Yani tam anlamıyla bir mekân çözülmesi yaşıyoruz. Teknolojinin Rönesans’ı artık “sanal” bir ortamda oluşturuluyor.


Ali Alışır, In Motion sergisi, Melez Ruhlar serisinden

2019 yılında üzerinde çalışmaya başladığınız Melez Ruhlar isimli seri ise Barok dönemin estetik kodlarını üzerinde taşıyor. Bu serideki her bir eser, sayısız görselin bir araya gelmesiyle ortaya çıkıyor. Fotoğrafı oluşturmanın bu alışılmadık yönteminden ve tekniğinizden bize bahseder misiniz?


Teknik olarak Melez Ruhlar stüdyomda fotoğrafın “uzun pozlama” tekniğinden yararlanmamla başladı. Bu teknik neredeyse yüz yıldır fotoğrafta kullanılan bir teknik. Fakat ben bu tekniği günümüz teknolojisi ve kurgu anlayışımla birleştirme yoluna gittim. Bu süreçte Barok ışığı ve kompozisyonları kullanmayı tercih ettim. Çünkü ben günümüz yaşam tarzını ve anlayışını Barok döneme benzetiyorum.


Örneğin, Barok dönemde eserlerde “aşırılık” kavramı varken, günümüzde de “aşırılıkların normalleştirildiği” bir durum söz konusu. 21.yy her şeyin “çok” ve “aşırı” yaşandığı bir yüzyıl. Çok anlamlılık, çok kültürlülük, çok kimliklilik gibi. Bu “çok” ve “aşırılık”, melezlik kavramını da beraberinde getiriyor. Melezlik aslında bir noktada insan evriminin duraksaması, doğal sürecinden başka bir şeye dönüşmesi demek. Örneğin Barok dönemdeki ruhun kurtuluşuna yönelik yaratılan bu endüstri, bugün modern dünyada bedenin ve ruhun özgürleştirilmesi ile yeniden işleniyor ve hayata geçiyor. Bedenlerimizin ihtiyaçlarına ruhlarımızın ihtiyaçları karışıyor. İstediğimiz bedenlere sahip olabilmek adına en sevdiğimiz en lezzetli besinleri yıllarca yemediğimiz oluyor. Beden sağlığı konusunda bilincin en üst seviyesinde iken, ruhumuzun sağlıklı olabilmesi için bir şey yapmıyoruz.


Melez Ruhlar serisinde de işte bu modern hayatın çekiştirmesine, hızın aşındırıcı kuvvetine, zamanın sürüklemesine karşı ayakta ve dengede durmaya çalışan insanları anlatmaya çalışıyorum.

Bu süreçte fotoğraf çekim tekniklerine eşlik eden kurgu anlayışıyla beraber, dijital platformda yeniden bir araya gelen fotoğraf parçaları ortaya yepyeni bir kompozisyon çıkartıyor. Ortaya çıkan ise artık orijinalinden “daha gerçek” olma iddiasında bulunan bir fotoğraf oluyor. Yani izleyiciler bedenlere baktıklarında somuttan soyuta, fizikten daha çok metafiziğe bir bakış açısı yakalıyorlar.


Ali Alışır, In Motion sergisi, Sanal Mekanlar serisinden yerleştirme fotoğrafı


Dans eden insan bedeninin neredeyse heykelleştiği; katedrallerin, saat kulelerinin ve sahil köşklerinin dinamik bir hale büründüğü eserlerle karşılaşıyoruz sergide. Heykelsi olanı dinamikleştiriyor, dinamik olanı heykelsileştiriyorsunuz. Pratiğiniz bu zıtlıklardan nasıl besleniyor?


Melez Ruhlar -özellikle son serisinde- ve Sanal Mekânlar serilerinde, aslında katı bir yüzeyin altında içsel bir yaşam arıyorum. Enerjiyi, hareketi ve yaşam formunu algılanabilir kılmaya çalışıyorum. Ben buna “duygusal geometri” diyorum. O yüzden Melez Ruhlar’da gördüğünüz bu kumaşlar geometrik ve katı formlar olarak, Sanal Mekânlar’da ise bu katı ve kütlesi belirgin yapılar akışkan bir formda karşımıza çıkıyor. Aslında bu iki yer değiştirmiş kavram birbirleriyle sürekli iletişim hâlindeler.





Comments


bottom of page