The Legal Status of Ice (2017), Irene Stracuzzi’nin Kuzey Buz Okyanusu’nun değişen sınırlarını gösterdiği bir enstalasyon. İklim değişikliği nedeniyle eriyen buzulların sonucunda ortaya çıkan jeopolitik sorunlar ve tasarımcının buzu yaşanan değişimi göstermede bir araç olarak kullanmasından yola çıkarak, iklim krizi ve sonuçları hakkındaki fikirlerini dinledik
Röportaj: Liana Kuyumcuyan
Irene Stracuzzi, The Legal Status of Ice, 2017, Fotoğraf: Ronald Smits
The Legal Status of Ice isimli projeni kısaca anlatabilir misin?
Projeyi Design Academy Eindhoven, İletişim Tasarımı yüksek lisans programı kapsamında, mezuniyet projesi olarak geliştirdim. Kuzey Buz Okyanusu üzerindeki yarış ve beş Arktik ülkesinin - Rusya, Kanada, Danimarka, Norveç ve Amerika Birleşik Devletleri'nin- sınır iddialarını görselleştiren bir enstalasyon. Kaybolan deniz buzu nedeniyle büyük ölçüde petrol ve doğalgaz rezervlerinin ortaya çıkmasıyla, hiç kimseye ait olmayan Kuzey Kutbu, jeopolitik anlamda herkesin dikkatini çeken bir nokta haline geldi.
Enstalasyon, Kuzey Buz Okyanusu üzerinde devam eden anlaşmazlığı üç boyutlu bir maket üzerinde projeksiyon ile yansıttığım görüntü aracılığıyla araştırıyor. Birbirleriyle çakışan sınır taleplerini; deniz buzu, petrol, gaz rezervleri, deniz yolları, askeri üsler ve deniz tabanının jeolojik oluşumlarının üst üste gelmesi ve coğrafi verileriyle karşılaştırılmasıyla oluşuyor. Arktik ülkeleri mekânsal iddialarını doğrulamak için hala bilimsel keşif gezileri düzenlerken, ürettiğim enstalasyon zaten bilimsel gerçekleri gösteriyor ve coğrafi ve jeolojik bilgileri görünür kılmanın önemini ortaya koyuyor. Genel olarak proje, anlaşmazlığın arkasındaki kartografik sömürgeciliği göstermeyi hedefliyor ve küresel bir müşterek olarak algılanması gereken bir bölgedeki egemenlik kavramını sorguluyor.
Proje metninde şöyle bir açıklama yer alıyor; “Kuzey kutbu sınırı hem iklim ve sıcaklık, jeolojik özellikler, su ve buz özelliklerine göre, hem de bölge için karar kılınan esnek yasalar ve anlaşmalara göre düzenlenebilir.” Projeye bugünden baktığında konunun aciliyeti hakkında ne düşünüyorsun? Bu konu üzerine çalışmaların devam ediyor mu?
Proje konusunun aciliyetinin hala sürdüğünü düşünüyorum, çünkü Kuzey Kutbu’nun değişimi hala iklim değişikliğiyle bağlantılı olarak, hem karada hem de denizde sürmekte. Bu değişimlerin çoğu jeopolitik menfaatlerin ve ilginin hızla artmasına neden olurken, Kuzey Kutbu’nu çevreleyen ülkelerin buzsuz bir okyanus olasılığına ilgiyle yaklaştığını görüyoruz. Sınır üretiminin yasal yönüne The Legal Status of Ice projesi ile eğilmemin ana nedeni de buydu.
Öte yandan, değişen kutup iklimi de bilim dünyası tarafından yakından izleniyor. Bölgedeki buzun çözülmesiyle ortaya çıkan birkaç jeokimyasal etkileşim bulunuyor ve karmaşıklıkları nedeniyle hala tam olarak anlaşılamamış kısımlar bulunuyor. Bölgenin son durumunu daha bilimsel bir araştırma olan Melting Ground (2021) isimli projem için araştırmaya başlamıştım. Bu enstalasyon, uzun süre uykuda olan bakterilerin donmuş toprakların çözülmesi nedeniyle yeniden uyanması sonucu eski bitki ve organik kalıntıları metan ve karbondioksite dönüştürdüğünde neler olduğunu gösteriyor. Bu konunun hem dramatik hem de kafa karıştırıcı olduğunu söyleyebilirim; çünkü bunların atmosfere ulaşan ve küresel ısınmaya katkıda bulunan sera gazları olduğu biliniyor, ancak küresel karbon emisyonlarında ne kadar etkiye sahip olduklarını tam olarak belirlemek de zor. Tahmini iklim değişikliği modelleri şu anda bu jeokimyasal etkileşimlerin içermiyor çünkü hala çok karmaşıklar. Bu nedenle proje, iklim değişikliği sorunlarını etkili bir şekilde ele almanın zorluğunu vurgulamayı amaçlıyor ve gezegenimizin geçirdiği dönüşümlerin etkilerini tam olarak kavramada her zaman bir adım geride olduğumuzu gösteriyor.
Irene Stracuzzi, The Legal Status of Ice, 2017, Fotoğraf: Alessandro Arcidiacono
“Buzların erimesi” konusunu politik bir konuyu açmak için bir araç olarak kullanıyorsun. Siyaset ve iklim değişikliği arasındaki ilişki hakkında neler söylemek istersiniz?
Dramatik bir olay olduğu için görsel bileşeni de kuvvetli olan “buzların erimesi” meselesini kullanmak iklim değişikliğini tartışmak için stratejik bir karardı. Görsel olarak anlaması oldukça kolay olduğundan bizi duygusal düzeyde vuran bir olgu bu. Politika ile iklim değişikliği arasındaki karmaşık ilişki ve aralarındaki büyük çelişkiler hakkında da bir tartışma başlatabileceğine eminim. Spesifik politik açıklamalar yapmaktan çok projelerim aracılığıyla bu çelişkileri açığa çıkarmak ilgimi çok daha fazla çekiyor.
Yaratıcı alanlarda ekolojik ve sürdürülebilir çözüm üretmeye yönelik araştırma ve üretime doğru yükselen bir eğilim görüyor musun?
Yaratıcı alanın gittikçe daha fazla sürdürülebilir üretime doğru ilerlediğini kesinlikle görüyoruz, bu da beni gelecek için sessizce umutlandıran bir şey. Ancak, iklim tartışmasına kendi katkımın bu girişimlerden biraz farklı olduğunu düşünüyorum. Çözüm üretmek yerine, verilerin ve bilgilerin görselleştirilmesi yoluyla sorunun karmaşıklığını ortaya çıkarmak ilgimi çekiyor. İklim kriziyle mücadele etmek ve önemli bilgileri aktarmak için her iki tasarım yaklaşımına da ihtiyaç olduğuna inanıyorum.
Commentaires