Paris’in dünyaca ünlü sanat fuarı FIAC, 18- 21 Ekim tarihleri arasında gerçekleşti. FIAC’la birlikte tüm kentin cazibesinin katlanarak arttığı bu özel haftada Paris’in önemli müze ve sanat kurumları da sergileriyle uluslararası sanat izleyicilerine kapıları açtı. Ali Akay, Paris sanat ortamının en hareketli haftasına dair notlarını Art Unlimited için yazdı
FIAC Fuarı, Grand Palais
Paris, FIAC sırasında bir şenlik şehri haline geliyor. Tıpkı Hemingway’in dediği gibi; çünkü dünyanın çeşitli yerlerinden gelen insanlar Paris’e gelmekte, sanat eserleriyle haşır neşir olmakta. Jennifer Flay’ın FIAC'ı geliştirerek günümüzün en önemli çağdaş sanat fuarlarından biri haline getirdiği, Paris’te uzun zamandan beri konuşuluyor. Bugün, Paris FIAC'ın kıyaslandığı iki fuar var: Basel ve Frieze Londra. FIAC’ın amacı, modern ve çağdaş sanatları yan yana getirmek. Galerie Perrotin, Hans Hartung göstermekteyken modern bir galeri izlenimi veren Gagosian çağdaş bir sanatçıyı gösterebilmekte. Mesela Grand Palais’de, üst katta Lafayette Sektör bölümünde Freedman Fitzpatrick Galerisi yer edinmiş vaziyette. Genel Sektörde ise Priştina kökenli LambdaLambdaLambda Galeri yer almış vaziyette. Allen Galeri gibi galeriler Lafayette Sektörde iki yıldır yer alabilmekte. Bu büyük fuarlarda yer almaya çalışan galericilerin buralara girebilmek için ne kadar uğraştığı malumumuz. Ama bunlara rağmen Jennifer Flay, küresel bir alana yayılmayı planlayan FIAC'ın Batı Avrupa ve Amerika'yla sınırlı kalmadığını vurguluyor. Aslında bunun arkasında yatan şeyin 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren Balkan dünyası sanatçılarının yükselmekte olan mevcudiyeti olduğu da belirtilmelidir. Flay, açık bir şekilde fuardaki metrekare fiyatlarını da açıklamakta: 22 metrekarelik stantlar 579 Euro'dan bu sene 550 Euro'ya düşürülmüş vaziyette.
Ellipse without Title, Felice Varini, 2018, Semiosis, Paris, Fotoğraf: Marc Domage
Bu dönem tüm şehrin sanatla kalkıp sanatla yattığı bir dönem. Sabahları sanat sohbetleriyle başlayan kahvaltılarda, galericiler akşamdan kalma halleri ile erken saatlerde çalışmaya başladıklarında, koleksiyoncular sabah sohbetlerinde kahvaltıda veya telefonda zamanlarını aheste bir şekilde geçirmekteler; çünkü biraz sonra, sıkı bir sanat turu başlayacak. Akşama doğru Paris’in çeşitli yerlerinde turlar devam edecek, sohbetler gitgide kısa cümlelerden oluşmaya başlayacak, koleksiyoncuların, sanat eleştirmenlerinin, galericilerin ve müzecilerin birbirleriyle olan ilişkisi ve alışverişi hız kazanacaktır.
Her geçen yıl şehre daha da yayılan FIAC bu yıl ise şehri bir başından öbür başına kateden bir fuar olmaktan çok, merkezinde Grand Palais ile Petit Palais'nin olduğu bir fuar görünümünde. Grand Palais zaten FIAC’ın olduğu yer; ama önündeki trafiğe kapatılan cadde; kahve, şarap ya da sıcak bir çorba içme, sandviç yeme mekanı olarak iki sarayı birbirine bağlamış vaziyetteydi. Grand Palais’ye bağlanan diğer saray olan Petit Palais’de Marc-Olivier Wahler’in düzenlediği heykel sergisi, fuara katılan galerilerden sanatçıları göstermekteydi. Diğer yandan Tuileries Bahçeleri’nde açık alandaki heykeller bahçeyi gezenlere ve FIAC izleyicisine bir heykel sergisi sunmaktaydı. Bu iki saraydan çıkıp Concorde Meydanından girildiğinde, Tuileries Bahçeleri’nin giriş kapısındaki, rengiyle dikkat çeken Franz West’in pembe heykeli havuza üstten bakıyordu. West’in seçimi bir rastlantı değildi tabii; çünkü Centre Georges Pompidou’daki büyük retrospektifi hala tüm sanatseverlere açık ve bu güçlü sanatçının işlerini görmek için sanatseverler kuyruklar oluşturuyor.
American Icon, Kent State, John Deandrea, 2015, Georges-Philippe and Nathalie Vallois, Paris
Fotoğraf: Marc Domage
Garbage Idols, Philippe MAYAUX, 2009-2018. Loevenbruck, Paris, Fotoğraf: Marc Domage
Diğer yandan, daha önceleri FIAC’ın bir parçası olarak ele alınan ve Grand Palais’de yer alan Marcel Duchamp Ödülü, FIAC dışına taşınmış artık; bu ödül yıllarca FIAC Grand Palais içinde yer aldıktan sonra Centre Georges Pompidou’ya taşındı ve artık sergi hemen ödüllerin seçimi sırasında yapılmakta. Bu seçime neticesinde Grand Palais daha geniş bir yere sahip oldu ve buraya bu sefer tasarımla ilgili galeriler yerleştiler (FIAC Design). Jüri, bu sene Duchamp Ödülü’ne dört aday arasından, etkileyici filmi nedeniyle Clément Cogitore’yi layık buldu. Sanatçı ready-made olarak topladığı, reklam filmlerinden oluşan videosunu bir bilimkurgu hikayesine dönüştürmekte; anlatısıyla Duchamp’ın 21.yüzyıl versiyonunu en mükemmel bir şekilde sunmakta. Sanatseverler bu sergiyi hala Beaubourg’da görebilir. Diğer adaylardan biri olan ve benim de video eserlerini Açıkekran Yeni Medya Sanat Merkezinde göstermiş olduğum Mohamed Bourrouissa’nın Franz Fanon üzerine kurduğu enstalasyonu yine Duchamp Ödülüne layık eserler arasında durmakta. Beaubourg’daki Duchamp Ödülü adaylarının sergisinin yanındaki diğer sergi de başka bir ilginçlikte: Eğitim almadığını söyleyen Japon mimar Tadao Ando’nun mimari şaheserlerinin sergilendiği sergide modern veya post-modern mimarinin özellikle Japonya’daki örnekleri gösterilmekte ve seyirciyi ekoloji ve çevre meselesi üzerine düşündürmekte. Ando’nun mimari düşüncesinde, her seferinde çevreyle kurduğu ilişki içinde gerçekleştirdiği mimari tasarımın bize taşıdığı konu çok önemli bir konu olan çevre ve doğayla ilişkinin vurgulanmasıdır. Doğa, insan, hayvan ve bitkinin yan yana yaşadığı bir ortam ilkellerde veya başka bir söyleyişle yabanlarda bu şekilde işlemekte.
Sol Lewitt Vehicle - Open Cube Structure, Sol Lewitt Vehicle - Five Unit Cross On Open Geometric Structure,
Sol Lewitt Vehicle - 6 Unit Cube on Cube Without a Cube, Haegue Yang, 2018, Kukje, Seoul, Fotoğraf: Marc Domage
Diğer taraftan hemen FIAC öncesi Louis Vuitton’un Frank Gehry tarafından yapılan binasında açılan Egon Schiele ve Jean-Michel Basquiat sergisi koleksiyoncuların ve sanatseverlerin büyük ilgisini toplamakta. Paris şehri bir yandan eksen olarak Champs Eylsées’den Concorde’a diğer yandan Winston Churchill caddesinden geçmekte. Bir ucu da Concorde’dan Tuileries Bahçeleri’ne ve hemen iki yanında bulunan Jeu de Paume Müzesi ve l’Orangerie Müzesine. İki müze de Fransız olmayan sanatçıları sergilemekte. Tarihin bir tekerrürden ibaretmiş gibi işlediğini bize gösteren Görünenin Politikası adlı sergi; bir yanda Portekizli ressam Paula Rego diğer yanda ise Ana Mendieta’nın performanslarının filmlerini, Amerikalı fotoğrafçı Dorothea Lange’ın 1930’lu 40’lı yıllara ait fotoğraflarını, Amerika solunun kuvvetli olduğu dönemi, Refah Devleti politikalarını (Roosevelt), göçler ve şehirleşme içindeki fakirlerin durumunu ve mültecileri konu etmekte. Paris her zaman bir kültür ve sanat merkezi oldu (Benjamin’e göre 19. yüzyılın başşehri) ve bu durum devam etmekte: “Paris bir şenliktir” her zaman.
Penelope, Francisco Tropa, 2018, Jocelyn Wolff, Paris, Fotoğraf: Marc Domage
#hergünebiryazı #artunlimited #unlimitedrag #FIAC #AliAkay #JenniferFlay #GaleriePerrotin #HansHartung #AllenGaleri #GrandPalais #MarcOlivierWahler #TuileriesBahçeleri #CentreGeorgesPompidou #FranzWest #MarcelDuchamp #ClémentCogitore #MohamedBourrouissa #FranzFanon #TadaoAndo #LouisVuitton #FrankGehry #EgonSchiele #JeanMichelBasquiat #ChampsEylsées #WinstonChurchill #DorotheaLange #AnaMendieta #PaulaRego
Comments