top of page
Hüseyin Gökçe

Fotoğrafı koleksiyonerle buluşturan yeni bir oluşum: Solrado

Sanatçı Etkin Celep ve Arda Başpınar, fotoğraf alanında çalışan sanatçıların eserlerini koleksiyonerle buluşturmak amacıyla Solrado’yu hayata geçirdiler. Temel amaçları koleksiyonerliği küçük bir alana sıkıştırmadan sanata değer veren herkesin koleksiyoner olmasını sağlamak





Fotoğrafçıların işlerinin bir gelir kaynağına dönüşmesi ve fotoğrafın çağdaş sanat alanındaki yerini güçlendirmek motivasyonları arasında yer alıyor. Konsept olarak tek bir eser üzerinden değil de, sanatçıların belli koleksiyonları üzerinden çalışmayı benimsiyorlar. Celep ve Başpınar’la Solrado’nun hikâyesi, koleksiyonerlerin bir eseri tercih ederken kriterleri, sanatçıyla koleksiyoner arasında nasıl bir denge sağladıkları gibi pek çok merak ettiğimiz konu hakkında konuştuk.

Etkin Celep ve Arda Başpınar, Fotoğraf: Tuna Barış

İki genç sanatsever olarak güncel sanat piyasasında bir marka olmak amacıyla çıktığınız yolun hikâyesinden bahsedebilir misiniz?


Etkin Celep: Solrado’yu bir buçuk yıl önce planlamaya başladık. İlk fikir o zaman doğdu. Arda bu süreçten önce sanatçıların NFT pazarındaydı. Sanatçıların NFT’lerini pazarlıyordu. NFT piyasasında ve özellikle ismi duyulmayan sanatçıların kendilerini nasıl ön plana çıkaracağı üzerine yoğunlaşmıştı. Ben de o dönem kendi fotoğraflarımı fine art print haline getiriyordum. Bu işin üretim kısmını öğredim. Çıkış noktamız NFT’yi fine art konseptiyle birleştirmek oldu. Koleksiyon bazlı çalışmamızın en büyük sebeplerinden biri bu. Solrado’da tek eser üzerinden değil de, her sanatçının belli koleksiyonları üzerinden çalışıyoruz. Özellikle fotoğraf alanında bu işi yapıyor olmamız nedeni bu alana hâkim olmamız. Ayrıca sanat Türkiye’de dönem dönem ilgili görüyor. Özellikle resim ve heykel noktasında. Fotoğrafın çok geri kaldığını gördük. Çok farklı sebepleri olabilir. Belgesel fotoğrafçılığın yalnızca Ara Güler tarzı bir fotoğrafçılıkla devam etmesi ve çok fazla proje yapılmamasıdan kaynaklanabilir. Fotoğraf geriden geliyor. Fotoğrafçıların üretimlerinin gelir kaynağına dönüşmesini sağlayarak fotoğrafın çağdaş sanat alanındaki yerini güçlendirmek istedik.


Arda Başpınar: NFT pazarındayken rahatsız olduğum çok fazla konu oldu. Etkin’in de fotoğraf ve fine art alanında rahatsız olduğu birkaç nokta vardı. Ortak kaygılarla yola çıktık. Her ikimiz de en avantajlı yönlerimizi kullanarak bir marka oluşturmak istedik.


Tuncer Tunç, Enkaz, Puslu Manzaralar koleksiyonundan Hahnemühle üzerinde arşivsel pigment baskı Fotoğraf: Rag Baryta


Güncel sanat piyasasında dinamikler çok değişken ve kırılgan olduğundan burada yol almak çok kolay olmasa gerek. Bu durumun riskleri ve avantajları hakkında neler söylemek istersiniz?


EC: Bu işe başlarken sanat camiası dışındaki kitleden aldığımız en sık soru: “ Bir fotoğrafa bu kadar para verilir mi?” oldu. Ama bu, işi bilen hiçbir koleksiyonerden gelecek bir soru değildi. Türkiye sanat ortamının içinde hiç bulunmamış insanları sanata çekmek konusunda büyük bir sıkıntımız var. Bunun en büyük sebebi sanatın çok küçük bir kitle içinde yapılıyor olması ve üretim yapan tarafın, piyasanın dışında olan insanları çekme gibi bir motivasyonu yahut misyonu olmamasıydı. Daha önce herhangi bir şekilde eser satın almamış bir insan da bir gün bir eser görüp ve onu satın almak isteyebiliyor ancak eserin fiyatını sorma konusunda çekinceleri olabiliyor. “Bu eseri karşılayabilir miyim, fiyatı kime sormalıyım?” gibi sorular kafasında beliriyor. Bu işlerin teklif üzerine ve kapalı kapılar ardında yapılması potansiyel sanatla ilgilenebilecek insanları bu alanın dışına itebiliyor. Biz her sanatseverin koleksiyoner olmasını sağlamak istiyoruz. Buna da toplum olarak çok ihtiyacımız var. Bu sebeplerden dolayı biz açık fiyat politikasını benimsedik. Teklif üzerine çalışmayıp web sitesinde lansman yapmamızın ve kaliteden ödün vermeden açık fiyat üzerine gitmemizin nedeni buydu.


AB: Özellikle fotoğraf üzerine çalışmak Türkiye’de çok fazla yapılan bir uygulama değil. Çoğu galeri fotoğrafa çok az yer veriyor. Buradaki açığı kapatmak istedik.


1. Emre Köktaş, Oh I Miss Her So, On the Beach koleksiyonundan Hahnemühle üzerinde arşivsel pigment baskı Fotoğraf: Rag Baryta 2. Eser üretim sürecinden, paspartu ile fotoğraf baskısı birleştiriliyor. 3. Etkin Celep, Through the Apple, Empire City koleksiyonundan Hahnemühle üzerinde arşivsel pigment baskı Fotoğraf: Rag Baryta


Türkiye’de fotoğraf sanatı alanında üretilen eserlerin koleksiyonerler tarafından tercih edilmesi arasında büyük bir uçurum var. Koleksiyonerlerin bir eseri tercih ederken göz önünde bulundurdukları kriterlerden bahsedebilir misiniz?


EC: İki tip koleksiyoner gözlemledik aslında. Biri bu işi yatırım amaçlı yapan. Diğeri de tamamen hobi amaçlı bir şekilde yaklaşıyor. Eseri beğenmesi ve kendi estetik tatminiyle alakalı. Onların istekleri ve karşılanması gereken ihtiyaçlar çok farklı. Yatırım amaçlı çalışan koleksiyonerleri değil, daha çok hobi amaçlı ve sanatı sevdiği için bu işle ilgilenen insanlarla daha fazla çalışıyoruz. Yatırım amaçlı eser alan koleksiyonerler sanatçının ismi ve özgeçmişine daha dikkat ederken, diğer görüştüğümüz koleksiyonerler bir eseri beğendiyse sanatçının ismine bakmadan o eseri alabiliyor.

Yıllardır çok büyük sponsorların olduğu sergiler geziyorum. Aslında fotoğrafın onlar tarafından da biraz hor görüldüğünü düşünüyorum. Sanatın katma değeri yüksek ancak üretimin de yüksek kalitede yapılması gerekiyor. En iyi fuarlarda en iyi kağıtlar ve sunum formatları kullanılmıyorsa, fotoğrafa diğer sanat dalları arasında daha az yer veriliyor ve bu dalda sanatçılar daha az destekleniyorsa sanatçı veya galeriler tarafından bunun da gözden geçirilmesi gerekiyor.


Fotoğrafçılar ve koleksiyonerler arasında bir nevi köprü kuruyorsunuz. Her iki taraf arasındaki dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?


AB: Koleksiyonerliği çok küçük bir alana sıkıştırmak istemiyoruz. Gerçekten sanata değer veren ve gördüğü eseri beğenen herkes buna sahip olabilir fikriyle yola çıktık. Eserin koleksiyonere göre değil de, katma değerinin hakkaniyetli olması amacıyla hareket ediyoruz.


EC: Kapalı fiyat verme, kişiye göre fiyat verme, fiyat üzerinden pazarlık yapma gibi bir işe girmiyoruz. Bunları en başta hallediyoruz. En yüksek kalitede üretim fiyatını hesaplıyoruz. Sanatçının gerçekten hakkettiği ve çabasının karşılığını aldığı bir fiyat belirliyoruz.


AB: Biz sanatçı temsil etmiyoruz. Sanatçılar üretim yaparken eserlerin pazarlanmasıyla uğraşmak istemiyor. Buna vakit ayıramıyorlar. Sanatçıların oradaki sıkıntısını azaltabilmek için ortaya çıktık diyebilirim. Sanatçı sadece eserini üretiyor, biz onun hakkını alacağı şekilde sadece aracı olup ona teknik destek sağlayıp eserlerin pazarlanmasını yapıyoruz.



Tahsin Aydoğmuş, Narteks, Zamansız Yolculuk koleksiyonundan Hahnemühle üzerinde arşivsel pigment baskı Fotoğraf: Rag Baryta


Hayatın estetize edildiği bir dönemi tüm anlarıyla yaşıyoruz. Fotoğraf da buna çok katkı sağlıyor. Sanat eseri ile dekoratif veya estetize edilmiş bir eser arasında sınırlar bulanıklaşıyor. Böyle bir ortamda bir eseri koleksiyonerle nasıl buluşturuyorsunuz?


EC: Bunun en çok sıkıntısını çeken sanat dalı fotoğraf. Sizi beklerken sosyal medyada yüzlerce fotoğraf gördük. Fotoğraf basit bir şekilde herkesin çektiği bir halde günümüzde. Bunu kabul etmek lazım. Ama fotoğraf sanatını fotoğraftan ayırmak gerekiyor. Bu sanatı fotoğraftan ayıran şey sunuluş biçimine gerekli özenin yanı sıra yapılış motivasyonun çok farklı olması. Tabii burada en çok görev sanatçıya düşünüyor. Bu yüzden sanatçılarımızın röportajlarına sosyal medya hesaplarımızda yer veriyoruz. Hazırladıkları koleksiyonlara metinler yazmalarını istiyoruz. Bu şekilde fotoğraf sanatının ve sanatçının üretimi arkasındaki derin katmanları ve motivasyonları sanatseverlerle buluşturabiliyoruz.


Eser sertifikalarının içine yerleştirilip mühürlendiği Solrado zarfları


Bir eserin sunuluş biçiminden bahsettiniz. Neden bu kadar önemli? Koleksiyonere eserleri nasıl ulaştırıyorsunuz?


EC: Fotoğraf sadece kağıda basılan şeyden ibaret değil. Çerçevesiyle yani en son formatıyla izleyiciye ve koleksiyonere sunuluyor. Bu anlamda biz üretimi üstleniyoruz. Sanatçılara danışmanlık veriyoruz. Aylar boyunca özel bir kutulama sistemi için uğraştık. Sanatın yüksek bir katma değeri var ve biz bunun altını ne kadar doldurabilirsek dolduralım istedik. Güzel bir kutu tasarladık. Gittiğimiz ilk koleksiyonerlerde bu çabamızın karşılığını gördük. O eserin üzerindeki kadife katmanı görmesi, o sertifikanın güzel bir zarfta olduğunu görmesi, o zarfın mühürle kapandığını ve o zarfı ilk açanın kendisi olması, ya da ondan başka kimsenin zarfa eldivensiz dokunmaması böyle şeyler koleksiyoneri özel hissettiriyor. Artık lüks dediğimiz şey görünen marka logolarına sahip olmak değil de, bir şeyi ilk deneyimliyor olmak. Günümüzde para verilen şey objeden ziyade deneyim olmaya başladı.



Solrado eser kutusu


Bir eserin biricik ya da edisyon şeklinde satılması konusunda bir problem doğuyor. Koleksiyoner edisyonlu eser istemeyebilir ya da edisyonun hepsine de sahip olmak isteyebilir. Buradaki dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?


EC: Bununla ilgili garip hikâyelerle karşılaştık. Koleksiyoner son edisyonu kalan eseri almak için sanatçıya diğer bütün edisyonları topla hepsini birlikte alayım dediğini duyduk.


AB: İlk çıkardığımız koleksiyonları beş fotoğraf ve edisyon sayıları nerdeyse aynı olarak çıkardık. Öyle eser isteyen koleksiyonerlere de üretim yapıyoruz.


EC: Biz bu yüzden küçük 50 edisyonlu işler tanımladık. İşin biraz da finansal olarak satın alınabilirliğini göz önünde tutuyoruz. Koleksiyonere özel collector boylar üretiyoruz. Bazı koleksiyonların eserlerini üç edisyon şekilde hazırladık. Bunlar koleksiyonerlere hitap eden büyük ebatlı eserler. 40x50 cm ebatında 20 ve 50 arasında değişen edisyonlara da yer veriyoruz. Boyut ve edisyon sayısı değişince bir eserin fiyatı da değişiyor. Koleksiyoner için hazırladığımız edisyonlar olduğu gibi, insanları motive etmek için biraz da uygun fiyatlı edisyonlar da mevcut.



Yener Torun, Neighborhood 4, Neighborhood koleksiyonundan Hahnemühle üzerinde arşivsel pigment baskı Fotoğraf: Rag Baryta


Yapay zekâyla ve NFT formatında üretilen işler de günümüzde oldukça yaygın. Bu türden ürünlere yer vermeyi düşünüyor musunuz?


AB: NFT ilk çıktığında Etkin’in de NFT fotoğrafları vardı. İnanılmaz ilgi gördü. O dönem koleksiyonerler eserin güzelliğine ve içeriğine göre eser alıp toplamıyordu. Çok heyecan verici olduğu için değer gördü. Ama o işin sanatsal değerini çok azaltı. Şu an fine art tablolar satıyoruz. NFT ile ilgili bir dönüşüm olur ve sanatsal değer ön plana çıkarsa o zaman NFT’yi düşünmeliyiz.


EC: Solrado’yu ilk kurduğumuzda önümüze boş bir kâğıt aldık. Solrado’nun misyonlarını yazdık. Bunların içinde NFT aslında sıkça geçiyor. NFT’yi entegre ederek doğru bir şekilde yapmak lazım. Harcanan paranın altındaki değeri yüksek olması gerekiyor. İleride Solrado fotoğraf alanında bilinen bir noktaya gelir ve çok iddialı sergiler açar, o zaman o eserlerin NFT’sini verebiliriz mesela. Nihayetinde NFT projesi sadece satış için varsa ve bir şey ifade etmiyorsa onu yapmanın bir gereği yok.


Son olarak gelecek planlarınızdan bahsedebilir misiniz?


EC: Solrado’nun en büyük hedefi fotoğrafı yüceltmek ve üretimini artırmak. Bu yolda Solrado’nun hem koleksiyonerler arasında bilenen ve değer gören hem de toplumun genelinde sanata ilgisi olan insanların dekorasyon ve sanat dendiğinde akla gelen ilk marka olmak. Önemli olan herkesin yolunun bir şekilde Solrado’yla kesişmesi ve altında yatan metni anlaması. Bu noktada tabii ki herkesin bizden eser satın alıyor olması gerekmiyor. Solrado; eserlerinin yanında sanatçıları, ekibi ve farklı vizyonuyla tanınmayı hak ediyor. Bununla beraber alıştığımız sergi konseptini değiştirmek gibi hedeflerimiz de var. Sanatın doyuruculuğunu ve sanatla eğlenmeyi sergi konseptlerimize entegre etmek için projeler üzerinde çalışıyoruz. Şimdilik detayları bizde kalsın. (Gülüyor.)



 

Comments


bottom of page