İstanbul Bienali’ne parallel olarak Zeyno Pekünlü koordinatörlüğünde düzenlenen Kamusal Program Fred Wilson’ın Pera Müzesi’nde gerçekleştirdiği sanatçı konuşmasıyla başladı. Bienale Afro Kısmet isimli çalışmasıyla katılan Wilson, söyleşi boyunca bugüne kadar ürettiği eserleri ve 50’nci Venedik Bienali’nde Amerika Pavyonu’nu temsil ettiği işini ayrıntılarıyla anlatırken genel sanat pratiği ve çalışma yöntemleriyle ilgili soruları da yanıtladı.
Fred Wilson, Fotoğraf: Nora Tataryan
Müzeleştirme politikalarına getirdiği eleştiriyle tanınan Wilson işlerinde, geleneksel sergileme pratiklerini sorunsallaştırmakla kalmıyor, müzelerin olmazsa olmazı koleksiyon ve isimlendirme mekanizmalarıyla oynayarak izleyiciyi gördüklerini sorgulamaya da sevk ediyor.
Fred Wilson, Afro Kısmet ve müzecilik politikaları üzerine
İster azimli bir sanat takipçisi olalım ister sıradan bir müze ziyaretçisi, bir eseri deneyimlerken sergilenme politikalarından bağımsız bir algımız olduğunu söylemek oldukça zor. Bu sene 15’incisi düzenlenen İstanbul Bienali de bu politikalardan azade değil ve gerek teması gerek küçülen ebadıyla kendine has bir sergileme pratiği üretiyor. Bienaldeki işlerden bazılarıysa doğrudan bu konunun kendisini masaya yatırarak müzecilik üzerine düşünmemize vesile oluyorlar: Mark Dion’un kent yaşamına direnen ekosistemleri bilimsel sergileme teknikleri üzerinden anlattığı işi, İnatçı Otlar ve İstanbul’un Dirençli Deniz Yaşamı (Galata Özel Rum İlköğretim Okulu), Dayanita Singh’in Döküm Müzesi (Pera Müzesi) adını verdiği ve hayali bir küratör için tasarladığı mimarı alan, Mahmood Khaled’in ARK Kültür’ü dönüştürerek elde ettiği ev-müzesi Meçhul Ağlayan Adam Müze Evi İçin Tasarı, bunlardan sadece birkaçı.
Daha önce Venedik Bienali için benzer bir eser üreten Fred Wilson ise bu seneki İstanbul Bienali’ne Afro Kısmet isimli çalışmasıyla katılıyor. Tarihi fotoğrafları, 20’nci yüzyılın sonundan Afrika figürlerini, gravür ve yağlı boya tabloları, çağdaş İznik çini panelleri ve heykelleri biraraya getirerek yarattığı enstalasyonda Wilson, Osmanlı kültüründe siyahların oynadığı rolü ve sömürgeciliğin değişik veçhelerini konu alıyor. Kimisi yeni üretilmiş kimisi de müzelerin koleksiyonlarından toplanmış bu parçalar, modern sanat ve tarihi eser arasındaki farkları görünmez kılarak sergileme teknikleri üzerinden üretilen bilginin muktedirliğini sorgulamakla kalmıyor, aynı zamanda derinlemesine konuşulmamış bir tarihe de ışık tutuyor.
Sanatçı, Afro Kısmet ismini verdiği enstalasyonu şu sözlerle anlatıyor: “Benim ürettiğim iş hem çok kişisel hem de evrensel bir meseleye eğiliyor. Venedik’te de buna yakın bir şeyle ilgilenmiştim; siyahların o bölgenin tarihindeki rolünü araştırmıştım. Şimdi de benzer bir şeyi bu coğrafyada yaparak Osmanlı’daki duruma bakmak istedim. Bu konu bienalin temasıyla da çok iyi konuşuyor bana kalırsa: komşularımızı tanımak. Amerika’dan farklı olarak Afro-Türklerin durumu tarihi olarak daha spesifik ve bu konuyu bir müze sergisi formunda işlemek de benim bakış açımı yansıtıyor. Yani aslında ben burada bir kırılma yaratmış oluyorum. Sanatın tarihle buluşmasıyla yeni bir anlam çıkıyor. Zira elle yapılmış parçalarla tarihi parçaları bir araya getiriyorum. Dolayısıyla müzede görmeye alışık olduğumuz şeylere farklı bir bakış açısı getirmiş oluyorum. Üzerine çok da konuşulmamış bu tarihi kendi perspektifimden anlatıyorum diyebilirim.”
Afro Kısmet 15. İstanbul Bienal’i boyunca Pera Müzesi’nde ziyaret edilebilir.
Comments