Ambidexter henüz ilk yaşını doldurdu ve Türkiye’nin en taze galerilerinden biri. Kurucusu Ulaş Parkan, “Sanat galerilerinin ayda bir sergi değiştirip sadece insanlara sanat sunan bir mekândan fazlası olduğuna inanmak istiyorum. Evet, kağıt üzerinde ve prensipte bir galeriyi böyle hayata geçiriyorsunuz, sanat ticareti yaparak kurumunuzu, sanatçılarınızı daha iyi yerlerde görmek istiyorsunuz. Ama bununla beraber galerilerin, farkında olarak ya da olmadan, sosyal hayatımızda önemli boşlukları doldurduğuna inanıyorum.” diyor. Ulaş Parkan’la ilham verici bulduğu İstanbul’u ve sanata bakışını konuştuk
876 kelime
Ulaş Parkan, Fotoğraf: Elif Kahveci
Galeriniz nasıl kuruldu, başlangıç hikâyeniz nedir, sizi böyle bir yer açmaya iten sebepler nelerdi?
Esen Karol’un yanında yayın tasarımı yapıyordum. Kitap tasarlamayı seviyordum, yine Esen Karol aracılığıyla, ilerleyen yıllarda SALT için iki sergi tasarlamak üzere kontrat imzaladım. Fark ettim ki kitap tasarlamakla alan tasarlamak benzerlik gösteren süreçler. Bu sergilerden sonra aldığım görsel iletişim tasarımı lisans eğitiminin pratik/uygulama ağırlıklı kaldığını hissettiğim için Hollanda’da teorik alanda ilerleyebileceğimi düşündüğüm yüksek lisans, Kunst-en Cultuurwetenschappen, programına başladım ve Dr. Sven Lütticken danışmanlığında yüksek lisans tezimi tamamladım. Sanat Teorisi’yle ilgim burada pekişti. Döndüğümde ise kadim dostum Tankut Aykut beni Kerimcan Güleryüz ile tanıştırdı, çalışmaya başladık ve çalıştığımız süre boyunca Güleryüz beni bu alanda bir hayli destekledi ve daha önceden kendi kurduğu ve yürütmesini üstlendiği, genç sanatçılara odaklanan Poligon ‘The Shooting Gallery’de kendi düzenlediğim sergileri Güleryüz’ün süpervizörlüğünde açmaya başladım. Ve aslında bu benim başlangıç hikayem oldu. 2018 Mart’ında Galata’da Ambidexter’i kurdum.
Sanatla ilgilenmeye nasıl başladınız ve galericilik alanına yönelmeniz nasıl oldu?
Erken yaşlarımdan beri Mutlu Parkan ve çevresiyle estetik tartışırdık. Veyahut onlar tartışırdı ve ben dinlerdim. Kendinize ait bir galeriniz olması isteğiniz nasıl ortaya çıktı?
Çok ısrar ettiler. Şaka bir yana, sanat bilimi alanında doktora çalışmalarımı sürdürmeye başladığımdan beri bu alandan çok uzaklaşmadan çalışmam gerekti; süreç ve koşullar beni bu noktaya getirdi. Akademi ve ticari dünya çok farklı işliyor ama bunu bir avantaja çevirmek için elimden geleni yapmaya çalışıyorum.
Beraber çalışacağınız / çalıştığınız isimleri nasıl görüyorsunuz, nasıl seçiyorsunuz?
Beraber çalıştığım isimler zaten üretim süreçlerini takip ettiğim ve sürekli irtibatta kaldığım, galeri için de fikirlerine önem verdiğim insanlar. Bu isimlerle birlikte büyümeyi hedefliyoruz ve bu noktada da herkesle beraber konuşarak tartışarak sergilere ve yeni isimlere karar veriyoruz.
Size göre günümüz Türkiyesinin sanat ortamında galerilerin nasıl bir yeri var?
Bu soruya cevap verirken Türkiye ve dünya olacak şekilde bir ayırım yapmaya gerek var mı bilmiyorum. Şahsen sanat galerilerinin ayda bir sergi değiştirip sadece insanlara sanat sunan bir mekandan fazlası olduğuna inanmak istiyorum. Evet, kağıt üzerinde ve prensipte bir galeriyi böyle hayata geçiriyorsunuz, sanat ticareti yaparak kurumunuzu, sanatçılarınızı daha iyi yerlerde görmek istiyorsunuz. Ama bununla beraber galerilerin, farkında olarak ya da olmadan, sosyal hayatımızda çok önemli boşlukları doldurduğuna inanıyorum.
Galericiliği nasıl tanımlıyorsunuz, sanat dünyasında nasıl bir yere oturuyor sizin için?
Sanat galerisi esasında, tanımı itibari ile, sanatın ticari düzlemde para karşılığı el değiştirdiği bir alan. Bu alan bahsettiğim gibi sosyal ve kültürel olarak bir takım sorumluluklarla birlikte geliyor, ancak her galeri bu sorumlulukları topyekûn yerine getirmek için kurulmuyor. Kısacası her galeri ve galerici doğal olarak kendi cevaplamak istediği soru, sorun ve yüklenmek istediği sorumlulukları seçiyor. Motivasyonları ne olursa olsun galerilerin sanat dünyasındaki yerinin mühim olduğu kanısındayım.
Size göre bu formun evrileceği bir yer veya ilerleyeceği bir alan var mı?
Galeriler ve galericiler için sürekli olarak duyduğumuz ve konuşulan bir gündem olan konvansiyonel galerilerin sonunun gelip gelmediği tartışmasıdır. Benim de düşüncelerim devamlı değişmekte. Şahsen mensubu olduğum 20. yüzyılın son çeyreği ve 21. yüzyılda doğanlarda, bir sabırsızlık -hemencecik şipşak değişim- eğilimi olduğunu düşünüyorum. Bir konuşmasında Peter Sloterdijk, kültürü projelere çevirebileceğimizden ve kültürün jenerasyonların zaman içerisinde tartışarak hedef oluşturdukları yapılar olduğuna; kültür projelerinin ise artık yeni bir jenerasyonu bekleyecek zamanı olmamasına değinmişti. Açacak olursak; peyzaj planlaması, yöresel planlama, şehir planlamaları, kültür politikaları ve planlamaları, bunların hepsi artık günümüzde sabırsız projelere dönüşmüş durumdalar, hiç bir koşulda artık kimse 30 sene -bırakın bir jenerasyonun geçip bu değişimleri hazmetmesini- yeni bir jenerasyon kendisini hazırlayana kadar bekleyecek sabra sahip değil. Konumuzla alakası yokmuş gibi gelecek ama Sloterdijk’ın bu teorisi makro düzlemde akla yatıyor. Bu formun ilerleyeceği alanları belki de hyper-acceleration (hiper-ivme)’den kurtulup bir takım görece yavaş ritimlere ayak uydurarak daha net tartışıp görebiliriz. Türkiye’de geçmiş dönemde mesleğinizi yapanlarla aranızda nasıl bir bağ var, kimleri örnek alıyorsunuz, kimlerle ilişki kuruyorsunuz?
Tek tek isim vermeyeyim ama bir bütün olarak İstanbul galerilerini son derece heyecan verici buluyorum. Mümkün mertebe hepsini ziyaret ediyorum. Kurulduğunuz zamandan bugüne Türkiye’de sanat ortamının geçtiği süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ambidexter 2018-2019 senelerinde ilk sezonunu tamamladı ve Mart ayının sonunda resmen bir yaşını doldurdu. Böyle kısa bir süre içerisinde edinilmiş izlenimler ile bu kadar büyük bir pazar hakkında konuşmanın yetersiz olacağını düşünürüm.
Ambidexter’ın bulunduğu yeri nasıl neye göre seçtiniz?
İlk olarak Galata’da kurulan Ambidexter, 2018-2019 sezonu için yeni bir alan aramaktaydı. Bu sırada Saint Michel Lisesi’nden de tanıdığım Zeynep ve Cem İşler Balat’ta Artlocalist isimli bir alan ve içerisinde galerinin de bulunduğu bir bina tasarlıyorlardı bunun üzerine birlikte çalışmaya karar verdik ve Ekim ayının sonunda faaliyete başladık. Böylece, Ambidexter, Plato Sanat ve The Pill ile Haliç hattı üzerindeki üçüncü galeri olmuş oldu. Çalışmalarınız arasında önümüzdeki dönem öne çıkacak heyecan verici projeler nelerdir?
Önümüzdeki Eylül ayında gerçekleşecek olan İstanbul Bienali’ni herkes gibi ben de heyecan ile bekliyorum. Bu sürede İstanbul, sanat dünyası için önemli isimleri ağırlayacak. Üzerinde tartışmaya başladığımız ve tasarladığımız bir takım projeler var. Her şey her zaman dilediğiniz ve planladığınız gibi olamayabiliyor, şimdiden kesinleşmeyen projeleri dillendirmek istemem.
Comments