Genç sanatçılar dosyası kapsamında Zeynep Aslanoba ile sanata bakışı ve kendi pratiği üzerine konuştuk
Zeynep Aslanoba, Fotoğraf: Lina İrem Arditty
Zeynep Aslanoba 29 yaşında, İstanbul-Bodrum arası yaşayıp çalışan, multidisipliner bir sanatçı. Son dönemde daha çok resim ve stop-motion kukla animasyonu işler üretiyor. Psikoloji, mitoloji ve mizah ile ilgileniyor. Hikayelerini yazarken de bu alanlarda araştırmalar yaparak insan olmanın ne demek olduğunu sorguluyor ve yaptığı çıkarımları kara mizah dolu bir hikaye anlatıcılığıyla izleyiciye sunuyor.
Sanatı nasıl tanımlıyorsunuz?
Sanatı tanımlamak çok zor çünkü bende de anlamı sürekli değişiyor. Şu an için, duyguların (acı, öfke, heyecan, korku gibi) tetiklenmesiyle gelen üretme ihtiyacının, araştırma ve/veya çeşitli tekniklerle beslendikten sonra, duyularla algılanan bir esere çevrilmesi, ve ardından bu eserin başka insanlarda çeşitli duyguları ve düşünceleri tetiklemesi diyebilirim. Hayatı ve sanatı birbirinden çok ayıramıyorum. İkisini de gerektiği kadar ciddiye alıp deneyimin keyfini çıkarmaya çalışmak gerektiğini düşünüyorum.
Hayatı ve sanatı birbirinden çok ayıramıyorum. İkisini de gerektiği kadar ciddiye alıp deneyimin keyfini çıkarmaya çalışmak gerektiğini düşünüyorum.
Sanatla ne zaman karşılaştınız ve sanat hayatınıza nasıl dahil oldu?
Sanatım oyundan çok besleniyor, bu yüzden küçük yaşta başladığım ve uzun süre oynadığım Barbieler aracılığıyla hayatıma sanat dahil oldu diyebilirim. Yaşım ilerdedikçe prodüksiyonlar, setler ve hikaye anlatıcılığı gelişti. Şimdi de kendi yaptığım bebeklere (diğer adıyla kuklalarıma) hikaye yazıp stop-motion oynatıyorum.
Zeynep Aslanoba, Puppet Animation, videodan durağan görüntü, 1 dakika 20 saniye, 2023, Ses tasarımı: Cihangir Aslan
İşlerinizde ne tür medyumlar kullanıyorsunuz ve bunları tercih etme sebepleriniz nelerdir?
Pratik malzemelerle çalışmayı seviyorum. Resimde akrilik boyayı, hızlı kuruması, dokusu ve bir çok yüzeye uygulanabilmesi açısından seviyorum. Kukla ve dekorlarda polimer kil ile istediğim her şeyi ellerimle üç boyutlu üretip stüdyomun mini fırınında pişirebiliyorum. Her şeyi biriktiriyorum, ileri dönüştürmeye çalışıyorum. Animasyon ve video da hem istediğim objelere can verip hem de diğer bütün medyumları onların içinde kullanabildiğim için tercih ettiğim araçlar. Alçı ve papier mache ile de çeşitli denemeler yapmaktayım.
Sizi besleyen, ilham veren konular, isimler ve medyumlar nelerdir? Bunlar çalışmalarınıza nasıl yansıyor?
Matt Stone ve Trey Parker’ın başta South Park ve Team America World Police olmak üzere tüm işleri ve hayata bakışları bana, özellikle stop-motion işlerimde, oldukça ilham veriyor. Psikoloji, mitoloji, kara mizah, metafizik konuları araştırmaktan ve stand-up, animasyon, reality showlar izlemekten besleniyorum. Son dönemde Engin Geçtan, Matt Haig ve Joseph Campbell okumaları işlerime yardımcı oluyor. Allison Schulnick ve Haas Brothers’ın işleri de bana çok ilham veriyor.
Sanatınızı aktarma sürecinde ve sonrasında nelerle karşılaşıyorsunuz? İşlerinizin ortaya çıkış sürecinde ve kişisel olarak veya grup içinde işlerinizi sergilerken ne tür olumlu ve olumsuz durumlarla karşılaşıyorsunuz? Bu süreçteki deneyimlerinizi bizimle paylaşabilir misiniz?
Bana üretmek ne kadar doğal ve kolay geliyorsa, bunları paylaşmak ve pazarlamak bir o kadar zor geliyordu fakat bunu da bir oyunun parçası gibi görmeye başlamak ve Ambidexter Gallery ile anlaşmak bu süreci kolaylaştırdı.
Grup sergilerinde yer almayı çok seviyorum, sanki tekrar okula dönmüş gibi hissediyorum. Etrafında öğrenebileceğin, sosyalleşebileceğin bir sürü sanatçı arkadaşının ortak bir hedef için bir arada olması hissi bence büyük şans, bilinirliği artırmak açısından da daha avantajlı, ayrıca daha az stresli.
Şu an kişisel sergime hazırlanma sürecindeyim. Kişisel sergilerin avantajı ise yaratılan dünyayı bütünüyle izleyiciye sunabilmek, hikayeyi tek parçada değil de birçok açıdan anlatabilme özgürlüğü diyebilirim.
Sanat piyasasına dair eleştirim
bazen sanattan çok sanatçıya odaklanması.
Sanatı parasal anlamda değerli kılan unsurlar neler olabilir? Genç bir sanatçı olarak çağdaş sanat piyasasına dair eleştirileriniz nelerdir?
Bir eseri değerli kılan unsurlar bana göre öznelliği, eseri deneyimleyene hissettirdikleri, altında yatan emek ve kalite, sanatçının kendini sürekli geliştiriyor ve üretiyor olması. Sanat piyasasına dair eleştirim bazen sanattan çok sanatçıya odaklanması. Tabii ki eseri üreten kişinin duruşunu anlamak, kendini işine ne kadar kattığını merak etmek ve benzeri durumlar gayet gerekli ve normal. Ama bence sanatçı eserin önüne çok geçince magazinsel bir durum ortaya çıkıyor ve konu sanattan uzaklaşıyor.
Yakın zamanda gerçekleştireceğiniz sanatsal etkinlikler, üretmeyi planladığınız yeni bir seri, katılacağınız sergiler yahut başka planlarınız var mı?
Haziran’da Ambidexter’de solo sergim olacak, onun için çok heyecanlıyım ve büyük ölçekte işler de üretmek istediğim için bazı deneysel süreçlerden geçiyorum. Yine bol bol kukla, video art, resim olacak. Birkaç hikayemi kitap olarak yayınlama dileğim var. Bir de Cihangir Aslan ile bir müzik projemiz var beni heyecanlandıran.
Yorumlar