Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası (BİFO), Borusan Quartet ve Borusan Müzik Evi markalarıyla şehrin müzikal çeşitliliğine önemli bir katkı sunan Borusan Sanat’ın Müdürü Aydın Dorsay ile hem pandemi süreci hem de post-korona dönemine dair çalışmaları ve öngörüleri üzerine konuştuk
Röportaj: İhsan Dindar
Aydın Dorsay
2020’nin başında hayatımıza giren ve bir şekilde bundan sonra da yaşantımızda yer etmeye devam edecek olan koronavirüs her şeyde olduğu gibi sanat dünyasında da büyük bir kapanma ve sessizlik dönemine neden oldu. Yaygın aşılanmayla birlikte yıkıcılığı azalıp ve devamında pek çok kısıtlama kaldırılsa da etkileri uzun süre aramızda olacak gibi. Türkiye’de Mart 2020 itibarıyla etkisini göstermeye başlayan ve hemen ardından hayatı durma noktasına getiren pandemi karşısında zaman içinde kurumlar yeni refleksler geliştirerek bu olağanüstü dönemde sanatsal faaliyetleri sürdürülebilir kılma çabası gösterdi. Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası (BİFO), Borusan Quartet ve Borusan Müzik Evi markalarıyla şehrin müzikal çeşitliliğine önemli bir katkı sunan Borusan Sanat’ın Müdürü Aydın Dorsay ile hem pandemi süreci hem de post-korona dönemine dair çalışmaları ve öngörüleri üzerine konuştuk.
Şubat 2020’deki etkinlikler sona ererken hiç kimse yaşantımızın nasıl bir yöne evrileceğini bilmiyordu sanırım. Hayatın her alanı gibi kültür-sanat da pandemiden nasibini fazlasıyla aldı. En başından başlamak ve o günler için tarihi bir not düşmek adına Borusan Sanat’ın pandemi sürecinde verdiği reaksiyon neydi? Sorusuyla başlamak istiyorum.
Dünyanın farklı yerlerinde etkisini hissettiriyordu ama bizdeki yansımaları Mart 2020’de oldu. Bu tarihteki konserlerimizi erteledik. Tam iki yıl önce bugünler bir toplantı yaptıktan sonra etkinliklerin iptalinin yanı sıra evlerimize kapanma kararı almıştık. Haziran 2020 tarihine kadarki tüm etkinliklerimizi bu süreçte erteledik. Bilet iadelerini gerçekleştirdik. Üstelik %98 seviyelerinde doluluğa ulaştığımız bir sezondu. Hatırlanacağı üzere 2020 aynı zamanda Beethoven’in de 250. Doğum yıldönümüydü ve bu çerçevede de pek çok etkinlik hazırlanmıştı. Bazıları geçen sezon ve bu sezona ertelendi bazılarıysa tamamen programımızdan kaldırdı. O dönem, birkaç ay boyunca olup bitenleri anlamaya çalıştık. Derken Haziran geldi ve “Biz ne yapacağız?” sorusunu sorduk kendimize. O zamanki dedikodular bu pandeminin yazın ve hatta sonraki aylarda da devam edeceği yönündeydi. Gelen kısıtlamalarla zaten büyük bir risk arz eden senfonik konserler imkânsız bir hale dönüştü. Sezon boyunca 12 ilâ 14 konser yaparken bu süreçte BİFO üyelerini 35’er kişiye düşürdük ve öyle olunca da konser sayısını iki katına çıkardık. İstinye’de prova salonumuz var, Borusan Klasik diye radyomuz var; o halde kayıtları buradan yapıp radyodan yayınlama kararı aldık.
Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası (BİFO)
Peki bu süreçte dünyanın farklı yerlerindeki önemli orkestralar neler yaptı? Bu süreci nasıl takip ettiniz?
Tabii ki hem programlama hem de farklı konularda Avrupa’daki orkestralara bakıyoruz. O zaman da baktık. Berlin Filarmoni hem dijitalleşme hem de konser planlaması konusunda örnek aldığımız kurumlardan biridir. Umarım o seviyelere ulaşırız. Onlar en azından on yıldır bu dijitalleşme sürecinin içindeler. Bizim içinse bu durum biraz ani oldu. Daha önceki kayıtlarımızı düşünecek olursak arşivimizden birkaç kayıt çıktı. Bu süreçte dijitalleşmenin önemini gördük ve borusansanat.tv’yi planladık. Biz bunları konuşurken İstanbul Müzik Festivali dijitalleşti ve ilk denemelerimizi orada yaptık. İnsanlar çekimlere nasıl bakıyor? Çekimler nasıl yapılıyor? Biraz da bunlara baktık. Sürdürülebilir ve uzun vadeli olması açısında kendi mecramız olmasını istedik. Youtube’u tercih etmedik. Çünkü işin içine Youtube girince telif konusu bambaşka yerlere gidiyor. Bu konserleri ücretsiz olarak yayınlamaya karar verdik.
O dönemi düşünecek olursak hemen hemen tüm sanatçıların Instagram ve Youtube başta olmak üzere farklı dijital mecralarda ücretsiz konserler verdiğine tanıklık ettik. Ancak özellikle ses konusunda hassas olan müzisyenler ve dinleyiciler bu işe pek de sıcak bakmadı. Neticede sürekli donan, senkron kayması yaşanan yayınlardı bunlar. Yine de o süreçte her yerde ücretsiz etkinlikler gerçekleşirken paralı bir içerik büyük bir risk olacaktı. Bu noktada sizin stratejiniz nasıl şekillendi?
Aslında her işin bir değeri vardır. Ancak ulaşılabilirliği de düşündüğümüzde İstanbul Müzik Festivali deneyimi sonrası borusansanat.tv’yi hayata geçirip etkinlikleri ücretsiz bir şekilde sanatseverlere ulaştırmaya karar verdik. Programımızı bir anda 14 konserden 28 konsere çıkardık. Bu bizim için BİFO tarihinde önemli bir şeydir. Bir bakıma her hafta bir konserimiz oldu. Ekip için de yeni bir şeydi bu durum. BİFO kadrosunu da az önce dediğim gibi ikiye böldük. Zaman içinde herkes buna alıştı ve memnun oldu. Her hafta test yaparak hem kendimizi hem müzisyenleri hem de onların ailelerini koruduk. Hatta bir dönem nefesli çalgıları alamadık. Sonra plastik cam arkasında konumlandırdık onları.
Geçmişte büyük savaş ve buhran dönemlerinde orkestraların belli oranda küçüldüğünü hatta bazen uzun süre boyunca senfonik eserlerin çalınamadığı dönemler oldu. Bazen ekonomik nedenlerle bazen de savaştaki kayıplar ve tutsaklık nedeniyle pek çok orkestra çeşitli dönemlerde sessizliğe bürünmüştü. Baktığımızda bu da ona benzer bir süreç oldu aslında…
Tabii. Örneğin bizim tüm müzisyenlerimiz İstanbul’da yaşamıyor. O dönem uçak seferleri yapılamıyor, kentler arası yolculuklar kısıtlanmış durumda. Program oluşturmanın yanı sıra müzisyenleri de bir araya getirebilme sorunu yaşadık. Ekim 2020 – Temmuz 2021 arasında kapanma ve Covid vakaları nedeniyle verilen araları saymazsak her hafta ışıkçısından video ekibine istihdam sağladık. Bu hem kurumumuzun gösterdiği destek hem de bizlerin çalışmasıyla gerçekleşebildi.
Evrim Demirel Trio
Bugün belki unutuluyor ama vurgulamakta da fayda var bu süreçte hayatına son veren müzisyenler de oldu…
Elimizden geldiği kadar sanatçılarımızı korumaya çalıştık. Bu süreçte, bu müzisyenler belki bazısını daha önce icra etmiş olabilirler ama 40’tan fazla eser repertuarlarına ekledi.
Borusansanat.tv’ye ayrı bir parantez açacağım o yüzden bunun dışında bu sürecin size kattığı şeyler ne oldu?
Her şeyden önce zamanlama ve ani karar değiştirmeyi öğrendik. Sonuçta biz orkestrayız ve planlamalar iki yılı kapsayan süreçlerde yapılıyordu. Böylesi bir işleyişten sonra bir ay sonra ne yapacağımızı öngöremez bir sürecin içinde bulduk kendimizi. Son dakika değişikliklerine ayak uydurmamız gerekiyordu. Bu bizim için hem bir yenilik hem de bir sınavdı. Hem teknik hem de manevi olarak nasıl bir noktada olduğumuzu gördük. İstanbul dışındaki insanlara da borusansanat.tv ile daha kolay erişince o ulaşamama durumu da ortadan kalktı.
Söyleşimizin başlarında Berlin Filarmoni’yi pek çok konuda örnek aldığınızı ifade ettiniz. Muhtemelen zaten seçilebilecek en önemli çıtalardan biri olsa gerek. Tabii onlarda gelişmiş bir üyelik sistemi ve sponsorluk programları da var. Arşiv açısından da oldukça iddialılar. Ancak bu iki yıllık sürede borusansanat.tv’nin de hatırı sayılır bir arşivi oluştu. Bu arşivin akıbeti ne olacak? Önümüzdeki dönemde de konser kayıtları bu mecrada yer almaya devam edecek mi?
Bizim benimsediğimiz en temel değerlerden biri sürdürülebilirlik. Bir işi dönemsel olarak yapmak ânı kurtarır ama özellikle dijital arşivleme gerçekten çok önemli. Bunu öğrendik. Bu, üstelik bizim bir nevi dijital kartvizitimiz. Eskiden görünür olmanın yolu turneler ve albüm kayıtlarından geçiyordu.
Borusan Quartet
Post-korona olarak adlandırabileceğimiz bir süreçteyiz. Bunun da yansımalarını ve öngörülerinizi soracağım ama öncesinde Borusan Müzik Evi’nin pandemi sürecindeki akıbetini sormak istiyorum. Yaklaşık iki yıl aradan sonra Borusan Müzik Evi kapılarını yeniden sanatseverlere açtı…
O da benzer yollardan geçti. Tam bir buçuk sene boyunca kapalı kaldı. Orada da birkaç konserimizi kaydettik. Bu konserlerin en ilginç yanı alkışlama işi tamamen bize kalmıştı.
Tam da o pandemi döneminde Karsu ile bir röportajda en çok neyi özlediğini sormuştum. Hiç tahmin edemediğim bir cevap vermişti. En çok alkış duymayı özlediğini belirtmişti…
Bu çok önemli bir şeymiş. Bu süreçte ben de onu anladım. Bizi de en çok motive eden şey alkış sesiyle yüzü gülümseyen müzisyenleri görebilmek. Özetle bu dönemde müziğin genel manada da sanatın tabii nasıl algılanması gerektiğini yaşayıp öğrendik. Öğrenmeye de devam ediyoruz.
Artık yavaş yavaş sözü post-korona sürecine getirmek istiyorum. Özellikle klasik müzik dünyasında konser programlamaları epey uzun vadeli gerçekleşir. Üç dört yıllık programları dahi belli olan müzisyenler olurdu. Ancak bu süreç pek çok şey gibi bunu da değiştir. Peki şu anda içinde bulunduğumuz süreçte bu programlama nasıl etkilendi? Programlama yaparken nasıl bir yol izliyorsunuz?
Hem bizde hem de dünyanın geri kalanında bu iki yıl boyunca ertelenmiş olan konserler öncelikli olarak programlamaya dahil oluyor. Pek çok önemli sanatçının konser programlaması sil baştan yapıldı. O yüzden artık dört sene sonraki programa dahi bakılıyor. Ancak ne yazık ki hâlâ buna kesin gözüyle de bakılamıyor. Oysa eskiden böylesi uzun vadeli bir programa bile kesin gözüyle bakılırdı. Şimdi bu pek de mümkün değil.
Peki süreç nasıl işliyor?
Biz şimdiden 2022-2023 programımızı bitirdik. Nisan ve Mayıs aylarında anlaşmaları da imzalayıp süreci tamamlayacağız. 2023-2024 sezonu için çalışıyoruz. Öte yandan 2024-2025 programımızda için de günler tespit edildi. Bizim konser günlerimiz Perşembe. Bu tarihler arasındaki Perşembe günleri ve resmi tatilleri kontrol ediyoruz. Sonrasında da tematik programa göre gelecek olan şef veya solistlere bakıyoruz. Borusan Quartet, BİFO ve Borusan Müzik Evi olmak üzere üç markamız var ve 25 kişilik bir ekiple tüm bu süreçleri gerçekleştiriyoruz. Örneğin Şubat 2023’te sadece iki günümüz boş. Dolu dolu bir program oluşturduk. Zira bir yerde de ertelenen etkinlikleri gerçekleştirmek durumundayız.
İşin bir diğer önemli kısmı da repertuar. İnsanlık zor günler geçirdi. Bu süreci yaşamaya da devam ediyor hatta. Repertuar oluştururken özellikle bu post-corona sürecinde ne gibi unsurlara dikkat ediyorsunuz. Örneğin daha neşeli içerikler ya da senfonik besteler mi ön plana çıkıyor?
Yok değil. Hatta 2020-2021 sezonunda bunu yapmaya çalıştık. Zaten dinleyici kitlemize baktığımızda Mozart, Beethoven ve Brahms eserlerinden oluşan bir repertuar sunduğumuzda kimsenin pek de şikayetçi olmayacağını düşünüyorum.
Ben de olmam açıkçası…
Ama işte çağdaş eserlere de yer vermek gerekiyor. Örneğin söz konusu Beethoven olduğunda her şefin ayrı bir yorumlaması var. Bariz bir hata olmadığı sürece hiçbir Beethoven bestesinin icrası kötü olmaz ki. Geçtiğimiz sezon ve bu sezon bu gibi noktalara dikkat ettik. Ama 2022-2023 sezonunda kimi şef ve solistlerle Türkiye prömiyerleri gerçekleştireceğiz. Bu süreçte eser siparişlerimiz de var. 2023’ün geneline yayılacak şekilde Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılı çerçevesinde tematik konserlerimiz de olacak. Planımız her şeyden önce 2022-2023 programını tıpkı pandemi öncesinde olduğu gibi tek seferde sunmak.
Türkiye’nin kuzeyinde başlayan savaş ve işgal bir anda gündemi değiştirdi. Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle birlikte özellikle Batılı ülkelerde Rus sanatçıları yönelik bana göre mantıklı bir açıklaması olmayan yaptırımlar uygulanmaya başlandı. Siz herhangi bir müzisyen veyahut eser değişikliği yoluna gittiniz mi?
Kesinlikle hayır. Bize göre sanatçının bu politik olaylardan ayrı tutulması gerekiyor. Aktif olarak içinde yer alıyorsa o başka bir şey tabii. Ama örnek verecek olursak Çaykovski ile 2022 dünyasında yaşananlar arasında ne gibi bir alâka olabilir? Sanatın birleştiriciliğine inanıyoruz. Politik olarak da hiçbir yerde durmuyoruz. Ama sanat açısından da her zaman sanatçının yanındayız.
Programlamalarınız önümüzdeki yıllar için büyük oranda belli olmuş ama bu süreçte pek çok ünlü sanatçının dünyaca ünlü kurumlardan ayrıldığını da duyduk. Acaba önümüzdeki süreçte sürpriz isimleri de programlarda görebilme imkânımız olur mu?
Bu isimlerin çıkabileceği sahneler azalıyor elbette. Ancak özellikle belli bir üne sahip isimlerin konser bedellerinde şu an için pek bir değişiklik söz konusu değil. Ancak elbette sürecin bir takım etkileri olacaktır. Şunu da unutmamak gerekiyor büyük isimler olaya sadece maddi kazanç açısından da bakmaz.
Bakalım bu süreç bize neler gösterecek. Albüm kayıtları hakkında da bilgi almamız mümkün mü? Yakın bir gelecekte herhangi bir kayıt gerçekleştirecek misiniz?
Evet. Kasım ayında BİFO ile bir albüm kaydı yapacağız. Sony etiketiyle de yayınlanacak. Şu an sözleşme aşamasındayız. Borusan Quartet için de bazı düşüncelerimiz var. Hem Asya hem de Avrupa’da turne programı için çalışmalarımız devam ediyor.
İstanbul Müzik Festivali bu sene 50. yılını kutluyor. BİFO ve Borusan Quartet de çok uzun yıllardır festivalin birer parçası. Küresel ölçekte de 50 yıl bu festivali sürdürmek önemli bir başarı. Siz bu süreçte nerede duruyorsunuz ve neler yapacaksınız?
50. yıl olması sebebiyle Borusan Holding, İstanbul Müzik Festivali’nin ana sponsorluğunu üstlendi. Önceki yıllarda da festivalin ana sponsorluğunu üstlenmiştik. Borusan Quartet, festivale bir konserle katılacak. Borusan Sanat olarak İKSV’nin İstanbul Müzik Festivali ile birlikte Tan Dun’un eser siparişine ortak olduk. 22 Haziran’da hem Tan Dun orkestramızı yönetecek hem de sipariş eser bu konserde yer alacak. Bu aynı zamanda AKM’deki ilk konserimiz olacak. Bununla birlikte İKSV’nin 50. yılı kapsamında da 5 Haziran’da BİFO konseri olacak. Haliç’te yüzer platformda ilk kez bir konser vereceğiz.
Comments