Leyla Ünsal ve Mert Ünsal ile kurucusu oldukları İstanbul sanat sahnesinin dinamik galerisi Versus Art Project’e dair konuştuk
Mert Ünsal ve Leyla Ünsal Fotoğraf: Elif Kahveci
Versus Art Project 2015 yılından bu yana aktif olarak sergi yapan, bugün pek çok farklı medyumla çalışan sanatçıyı temsil eden ve lens bazlı sanat konusunda önde gelen İstanbul bazlı bir galeri. Bu galeriyi kurarken hedefleriniz nelerdi ve bugün neler yapıyorsunuz? Sizi en çok şekillendiren etmenler neler oldu?
Galeriyi kurarken temel hedeflerimiz arasında, özgün ifade biçimlerine alan açan yenilikçi ve deneysel sanat pratiğini desteklemek, temsilini üstlendiğimiz yerel sanatçıları uluslararası platformlara taşıyarak dünya çapındaki müze ve diğer kültür alanlarıyla olan ilişkilerini geliştirmek, eserlerini bu uluslararası arenaya tanıtmak ve sanat çevresi, sanat profesyonelleriyle hem kurumsal hem de bireysel iletişimlerle sağlam ve güvenilir ilişkiler örgütleyerek iş birliklerine ve sanat ağının gelişimine katkıda bulunmak vardı. Genç sanatçıları desteklemek ve cesaretlendirmek, alternatif bakış açılarına yer vererek yeni ifade biçimlerinin sanat izleyiciyle buluşması için fırsat yaratmak hedeflerimiz arasındaydı. 10 seneye yakın bir süredir İstanbul’un değerli tarihsel semtlerinden biri olan Beyoğlu, Hanif Han’daki mekanımızda sergiler düzenliyor ve temsil ettiğimiz sanatçılarımızın eserlerini olabildiğince geniş bir izleyici kitlesine ulaştırmak için düzenli olarak uluslararası fuarlara katılıyoruz. Birçok galeriden farklı olarak kurulduğumuz günden bu yana neredeyse her sergi paralelinde bir panel/konuşma düzenleyerek sanatçılarımızla sanat profesyonellerini bir araya getiriyoruz. Galerinin yalnızca bir satış mekânı olmasının ötesinde bir kültür platformu niteliğinde yapılanmasını önemsiyoruz.
Sabır ve sebatın galeriniz için bir dönüm noktası veya atılım elde etmede işe yaradığı herhangi bir örneği paylaşabilir misiniz? Bu sorunun yanıtını bu toplumda yaşanan herkes için önemli ve ilham verici olabileceğine inanıyorum.
Galerinin kurulduğu ilk günden beri sabır ve direniş, çalışma hayatımızın önde gelen prensipleri haline geldi. 2013 yıllarında temellerini attığımız ve 2015 yılından beri aktif olarak yönetimini sürdürdüğümüz galerimizin kurulumu ve büyümesi, sosyo-ekonomik olarak karşılaşabileceğimiz en zorlu koşulların yaşandığı döneme denk geldi. Birçok köklü galerinin ziyaretçilerine kapılarını kapattığı bir kriz döneminde, yeni bir oluşum olarak varlığımızı kanıtlamak ve devam edebilmek için başka ülkelerde aynı işi yapan meslektaşlarımıza göre daha büyük bir çaba ve motivasyonla işimize odaklanmamız gerekti. Karşılaştığımız tüm bu zorlu şartlara rağmen ayakta kalmaya çalışmak, sabır ve direnme gerektiren farklı stratejiler benimsememizi ve güçlü yönetim politikaları geliştirmemizi zorunlu kıldı. Yurtdışı fuarlarına katılımın ve hatta eser prodüksiyonunun, önünü alamadığımız bir hızla değişen kurlar sebebiyle git gide zorlaştığı bu dönemde, motivasyonumuzu kaybetmeden belirlediğimiz hedeflere doğru ilerlemeye çalışıyoruz. 7 senedir kesintisiz olarak, dönemin çeşitli ekonomik zorluklarına rağmen katıldığımız Kopenhag’da yer alan Enter Art Fair’in, bugün yurtdışında kuracağımız galerinin temellerini atma noktasında taşıdığı önem, örnek bir dönüm noktası teşkil ediyor dieyebiliriz.
Sanat dünyasındaki istikrarlı duruşunuza katkıda bulunduğuna inandığınız faktörler nelerdir? Galeriniz bağlamında başarıyı nasıl tanımlıyor ve ölçüyorsunuz?
Bizim için önemli olan prensibimizi oluşturan ahlaki değerlerimize sahip çıkarak sürekli olarak kendimizi yenileyen bir biçimde hem yerel hem uluslararası platformda sanatçılarımızın temsilini en profesyonel şekilde sağlamak ve tüm paydaşları için yeni ve gelişen fırsatlar yaratabilen vizyon sahibi bir galeri olmak. Sanata olan tutkumuz ve birlikte çalıştığımız sanatçılara olan inancımız karşılaştığımız tüm zorluklar karşısında bizi motive eden temel kaynaklar. İstikrarlı duruşumuza katkıda bulunan en önemli faktör bu bence. Çalıştığımız sanatçılara ve temsiline duyduğumuz bağlılık ve inanç, bizi bir aile kılmanın ötesinde, bu işin tüm zorluklara rağmen yıllar sonra geleceği noktadan, ulaşacağı başarıdan şüphe duymamamızı sağlıyor. Bir galeri olarak yolculuğunuzda birçok sanatçı, sanat profesyoneli ve koleksiyoner ile çalışma fırsatı ediniyorsunuz. Sektördeki ilişkilerimizi temeli güvene dayanan şekilde inşa etme niyetimizin bize ve başarımıza katkıda bulunan değerlerden bir diğeri olduğunu da söyleyebilirim.
7 senedir kesintisiz olarak, dönemin çeşitli ekonomik zorluklarına rağmen katıldığımız Kopenhag’da yer alan Enter Art Fair’in, bugün yurtdışında kuracağımız galerinin temellerini atma noktasında taşıdığı önem, örnek bir dönüm noktası teşkil ediyor dieyebiliriz.
Türkiye gibi son yıllarda her alanda olduğu gibi sanatsal anlamda biraz gerileme göstermekte olan bir ülkede yaşayan genç bir galerici olarak olarak uluslararası sanat fuarlarına katılıyor olmak sizin için ne ifade ediyor? Uluslararası izleyicilerle etkileşime geçerken belirli kültürel engellerle veya yanlış anlamalarla karşılaşıyor musunuz?
Türkiye’de ifade biçimindeki özgürlüğünüzden ödün vermeden yaşamanın ve bahsettiğim üzere ekonomik sıkıntıların prodüksiyon süreçlerini git gide zorlaştırıyor olması, alanın tüm paydaşlarının nefes almasını engeller seviyeye ulaştı. Yurtdışı gezileri ve araştırmalarıyla hem teoride hem pratikte kendini geliştiren sanatçı ve entelektüel üreticiler bugün bırakın seyahat etmeyi, Türkiye’deki hayat standartlarını sürdürebilme sıkıntısıyla boğuşmak zorunda kalıyor. Malzeme temin etmenin, güvenliğin ve hatta barınmanın bile bir mücadele alanı haline geldiği bir ülkede bir sanatçının üretimine aynı şekilde devam edebilmesi mümkün olmuyor. Kurum ve galericiler için de en sert koşullar adımımızı hem içerik hem temsil anlamında sınırdan dışarıya attığımız anda başlıyor. Gümrüğünden taşımasına, tüm finansal ve operasyonel zorluklarına rağmen dünyanın önde gelen galerilerinin katıldığı fuarlarda sanatçılarımızın eserlerini temsil etmek bizim için çok önemli. Galeride bulunduğunuz sürece asla karşılaşma fırsatı bulamadığınız dünya çapında sanat profesyonelleriyle iletişim kurmak, sanatçıların kurumlarla olan ilişkilerini güçlendirmek ve yurtdışındaki özel koleksiyonerlere ve kurumsal koleksiyonlara eserlerini kazandırıyor olmak ise mutluluk ve gurur verici. Sanatçılarımızın öznelliklerine ek olarak üretimlerinin hem kavramsal hem de teknik olarak uluslararası düzeyde olması, eserlerle karşılaşan izleyicide negatif bir kültürel engelin aksine ciddi bir merak ve yoğun bir beğeni uyandırıyor.
Türkiye’de ifade biçimindeki özgürlüğünüzden ödün vermeden yaşamanın ve bahsettiğim üzere ekonomik sıkıntıların prodüksiyon süreçlerini git gide zorlaştırıyor olması, alanın tüm paydaşlarının nefes almasını engeller seviyeye ulaştı. Yurtdışı gezileri ve araştırmalarıyla hem teoride hem pratikte kendini geliştiren sanatçı ve entelektüel üreticiler bugün bırakın seyahat etmeyi, Türkiye’deki hayat standartlarını sürdürebilme sıkıntısıyla boğuşmak zorunda kalıyor.
Ülkemizdeki sanatı küresel ölçekte tanıtmak açısından galeriniz için gelecekteki hedefleriniz ve beklentileriniz nelerdir?
Türk sanatını uluslararası arenada daha görünür hale getirmek için uluslararası sanat fuarlarına aktif bir şekilde katılmaya devam edeceğiz. Uluslararası iş birliklerini artırarak sanatçılarımızın uluslararası sergilere ve etkinliklere daha fazla erişim sağlamasını hedefliyoruz. Bu noktada sanatçilarin özellikle kuramsal düzleme oturan sergilerde farklı kurum ve müzeler bünyesinde yer alması oldukça önemli ve iletişim stratejimizin temel taşlarından birini oluşturuyor. Bu çabalarımızın sürdürebilir olması için devlet politikalarının geliştirilmesi ve destek fonlarının yaratılmasının şart olduğunu düşünüyoruz. Galerimizin yurtdışındaki temellerinin atılmasıyla da birlikte istikrarlı bir başarı yörüngesini sürdürmeye odaklandık. Bu, daha geniş ve daha farklı bir sanatsever kitlesiyle etkileşim kurmayı, sanatçıların kariyerlerini desteklemeyi ve sanat dünyasında her anlamda güvenilir bir markalaşma sürecini gerektiriyor.
Σχόλια