Herkese açık ve erişilebilir olma özelliğiyle çeşitli performanslar, stüdyo ziyaretleri, atölyeler, paneller, gösterimler, çocuk oyunları ve sergi ziyaretlerinden oluşan Unlimited Forum, 2-4 Şubat 2023 tarihleri arasında ücretsiz olarak düzenlenecek. British Council’ın düzenlediği üç gün sürecek etkinlikte Türkiye, Birleşik Krallık ve Avrupa’dan engelli sanatçıların eserlerinin sergilemesi ve tanıtılması amaçlanıyor. ARADA Derneği’nin kurucusu Serkan Bozkurt ve Erişilebilir Her Şey’in Sanat Erişilebilirliği Danışmanı Eser Epözdemir ile Unlimited Forum özelinde bir röportaj gerçekleştirdik
Röportaj: Gizem Baykal
Unlimited: Making the Right Moves
British Council Türkiye’nin geniş bir alana yayılan ve üç gün olarak belirlediği, engelli sanatçıların eserlerinin erişilebilirliği üzerinde duran Unlimited Forum’un amaçlarından biri de bu eserlerin kültür sanat profesyonellerince değerlendirilmesi; erişilebilirlik ve kapsayıcılık konularına dikkat çekilmesi. Bu farkındalığı yaratırken sanıyorum kapsayıcılık kavramını açmak gerekiyor. Sizin sanat pratiğiniz de bu konularla örtüşüyor. Hem sanatçı olarak hem de Erişilebilir Her Şey’in Sanat Erişilebilirliği Danışmanı olarak sizce kapsayıcı sanat nedir? Genel tanımı dışında size göre nasıl olmalıdır? Sanat pratiğinizle birlikte bu konuyu bize anlatabilir misiniz?
Eser Epözdemir: Kapsayıcılık kavramını farklı içeriklerde açabiliriz. Temelde, kapsayıcılığı bir ortamdaki bireylerin eğitim, sosyal hayat, profesyonel hayat gibi kişisel özellikleri, yaklaşımları ne şekilde olursa olsun eşit olması, değer görmesi, rahat ve özgürce yaşayabilmeleri olarak özetleyebiliriz. Kişisel olarak, daha soruyu sorarken, zihinde de bütünsel olmak yaklaşımıyla, “neyi dahil etmeliyim ki eksik kalmasın” tarafından bakmaktansa, “ne şekilde bakarsam bütüncül yaklaşmış olurum,” benim için önemli bir yaklaşım. Bulunduğumuz mekânlarda, kullandığımız ürün ve hizmetlerde ve aklımıza gelebilecek her alanda üretilenlerin her kesim ve özellikten bireye uygun olarak düşünülmesi ve tasarlanması ilkeleri de kapsayıcılık dahilinde. Erişilebilirlik ise bu kapsayıcı düşünce, davranış ve üretimlerin hangi araçlarla uygun kılındığına dair çözümleri içeriyor. Türkiye’nin en son 80 milyon olarak belirtilen ve bugün artık güncel olmayan nüfusu, 5 milyona yakın engellenen birey içeriyor. Çekirdek aileleriyle birlikte hesapladığımızda, ülke nüfusunun dörtte birine yaklaşan bir kesimin herkesle eşit şartlarda olamadığı bir coğrafyadan bahsediyoruz aslında.
Erişilebilirliği ve kapsayıcılığı daha iyi anlayabilmek ve uygulayabilmek için bir kültür öğesi olarak düşünmeyi faydalı buluyorum. Normal şartlar altında bir coğrafyada baskın, popüler ve korunmuş olan ne ise onları daha yoğun görüyoruz. Azınlıkta olan gözden ırak oluyor. Azınlık ya da burada genel olarak “öteki” diyeceğim, öteki olanın kültürdeki etkileri de dolayısıyla pek fark edilemiyor, öteleniyor ya da ayrımcılığa maruz kalıyor. Bütünsel bakış açısında her şey birbiriyle etkileşim içinde, bedenin bir bütün sistem olarak çalışması gibi. Bugün disiplinlerarasılık diye bir kavramdan bahsediyoruz, artık neredeyse eskidi. Ancak kavramın içi ne kadar dolu, kapsamı gerçekten disiplinlerarası mı bunu tartışmak lazım. Kültür ve sanat içeriklerine bakarken tüm kapsayıcı içeriklerde olması beklenen büyük perspektiften bakılarak değerlendirildiğinde ve disiplinlararasılığı, kültürler arası diyaloğu içini doldurarak anlamaya çalıştığımızda ortaya gerçekten etkileyici ve yaratıcı alanlar çıkacağını düşünüyorum: tasarımında ve projelendirilme sürecinde erişilebilirliğin hesaba katıldığı sanat yapıtlarının açacağı potansiyel yeni araştırma alanları gibi mesela. Ek olarak mutlaka altını çizmek gerek, bu tür süreçlerde sanatçılarla birlikte çalışırken, sanatçının öne çıkarmak istediği öğeleri koruyarak ve yapıtına müdahale gibi algılamadığı bir çerçevede erişilebilirlik uygulamalarını önererek ilerlemek gerekir.
Kişisel üretimlerimde, biçimsel ve kavramsal olarak disiplinlerarasılığı -kavramlar içinde boğulmadan ve boğmadan- nasıl en kapsamlı biçimde açabilirim diye düşünerek üretme çabasındayım. Ürettiğim içerikleri kapsayıcılığın en önemli eşlikçilerinden biri olan erişilebilirlik ilkesini katarak üretmeye çalışıyorum. Bu iki açıdan geçerli, ilki ürettiğim herhangi bir içerikte projenin ihtiyacına göre sesli betimleme, Türk İşaret Dili vb. ekleyerek engellenen bireyler için erişilebilirlik sağlamak. İkincisi ve beni çok heyecanlandıran, projeyi tasarlarken kavramsal olarak kapsayıcılığı dahil etmek. Portfolyomda “Bu portfolyoda yer alan yapıtların sesli betimlemeleri bulunmaktadır” diye bir bilgilendirici cümle kullanıyorum. Her yeni işim için betimleme üretiyorum. Yeni bir sergiye, projeye davet edildiğimde erişilebilirlik ve kapsayıcılık anlamında önerileri olup olmadığını soruyorum, talepte bulunuyorum. Yanı sıra sosyal medya paylaşımlarıma hem alternatif metin seçeneği ile (bunu kullandığınızda ekran okuyucusu uygulamalarının algılayabileceği şekilde görsele metni gömüyorsunuz.) hem metne eşlik etmesi üzere bilgi kısmına betimleme ekliyorum. Nihayetinde, ürettiğinin hangi izleyiciye ulaşacağı artık sanatçıya bağlı olmasa da proje daha oluşurken ne kadar kapsamlı bir izleyiciye ulaşabilir diye düşünmeyi ve engellenen bireylerin ulaşabilmesini önemsiyorum. Sesli betimleme, bir görseli kısa ve net şekilde aktarmak üzere kör ve az görenler için hayat kolaylaştırıcı bir yöntem. Görsel sanatlar eğitimi almış ve üreten biri olarak, benim için görseli kelimeyle aktarmak, “görme” biçimlerini çeşitlemeye, farklı potansiyellere, duyunun bir başka duyuyla algılanması ya da tanımlanmasına dair deneysel çalışmalara yönelik çok alan açtı.
Renkler, sesler ve aslında genel olarak “şeyleri” algılama biçimlerimiz nörogelişimsel olarak çok çeşitli. Herkesin algılama biçimi biricik iken, erişilebilirlik ve kapsayıcılıkla ilgili yaratıcı ve eleştirel düşünme ile ortaya çıkacak yapıtları düşünmek sanatsal anlamda çok heyecan verici. Engellenen bireylerin kültür sanata erişimleriyle ilgili de haklarına bağımsızca erişebilecekleri bir dünyanın mümkünlüğünü gösteriyor.
2020 Eylül, 2022 Arter’de açılan, 2022’nin Ocak ayına kadar süren Dinleyen Gözler sergisinde yer alan, Barbara Bloom’un Körler İçin İşler (1988) serisinden kısaca söz etmek isterim. Bloom’un çalıştığı alanlara farklı bir katman ekleyen bu yapıtı sanatçının çeşitli malzemeler kullanarak yazıları Braille Alfabesi ile yazdığı, metinleri görebilenlerin okuyamadığı, okuyanların göremediği, ikilik yaratan bir bakış açısı sunuyor. Sanatçının, bu yapıtlarda kullandığı metinler ise yapıtlarında kullandığı metinler André Gide, Roland Barthes, Hannah Arendt ve Ludwig Wittgenstein isimlerin yapıtlarından alıntılardır. Donna Haraway, Cyborg Manifesto’sundan (1985) çok çeşitli alanlarda söz ediyoruz, aslında başka bir taraftan, güncel bir uzantı olarak bahsedebileceğimiz Neil Harbisson örneği var. Bir tür renk körlüğüne sahip, 2004’ten beri vücudunda renkleri ses çeviren bir aparat ile yaşıyor. Harbisson dünyadaki “ilk cyborg insanlarından biri” olarak geçiyor. Disiplinlerarası sınırların gerçekten geçişken olduğu ve yaratıcı alanlar buralar.
Eser Epözdemir
Sizce Türkiye’de kapsayıcı sanat üzerine neler yapılıyor ve/ya yapılabilir; yeterli buluyor musunuz?
Eser Epözdemir: Yerele ve globalde son zamanlarda engellilik, kapsayıcılık çalışmaları dahilinde Crip Time (aksak zamanı, sakat zaman gibi çevirilerle kullanılıyor) ve Queer teoriyle ilişkilenen çalışmalar çoğalıyor. Geçtiğimiz aylarda karşıma çıkan güncel iki örnek verebilirim: Sanat Dünyamız 192. sayısını “Kesişimsellik” temasına ayırdı, Seda Niğbolu’nun yazısı sanatta kapsayıcılık, engellilik üzerine örnekler veriyor. Argonotlar’da Aralık 2022 tarihli Erdem Gürsu’nun Farkı tanımak: Engelli hakları hareketi ve güncel sanat başlıklı yazısı 3 Aralık üzerine ağırlıkla globaldeki ve sonuna doğru yerelden erişilebilirlik sanat örneklerine dair. 17 İstanbul Bienal’inde Eva Egermann, Crip Magazine başlıklı engellilik ve sanatla ilgili örneklere yer verdiği bir yayın çıkardı. Çoğu yazıda odak ve verilen örnekler, globalden yerele doğru. Coğrafyamızda insan hakları bağlamında kapsayıcılığı, erişilebilir kültür ve sanatı yeni yeni tartışmaya başlıyoruz. Malzemeyi çoğaltmak, kamuoyu oluşturmak için konuyu gündeme getirmek, neden ihtiyaç olduğunu anlatmak ve alan açmak lazım. Örnekler tabiki çoğaltılabilir, çok kısaca dünyadan cereyan edip yerelde karşılık bulan güncel örneklere değinirsek; geçtiğimiz iki yılda epey konuşulan iki filmden biri Crip Camp’ın Oscar Ödülü almasının ardından, Şenay Aydemir’in 19 Mart 2021 tarihli Bir "devrim"in tarihçesi başlıklı yazısı eşitlik mücadelesi ve hak taleplerine dair. 2022 yılında bolca Oscar Ödülü alan ve tarihe işitme engelli kadrosuyla geçen CODA’da erişilebilirlik kültürü üzerine önemli yapıtlardan. Bu tür başarılar gündem yaratıyor. 2020 yılının Türkiye’de erişilebilirlik yılı olarak ilan edilmesinin de getirdiği bir rüzgâr olduğunu düşünmek istiyorum.
Sanat dediğimiz şeyin yarattığı etkileşimden dolayı sosyal, etik, kültürel karşılıkları var. Diğer yandan “kültüre erişim hakkı” diye bir şey var. İnsan hakları, anayasal haklar ve daha başka hakların yanında özel olarak başlıktakilere odaklı, 1966 yılında Birleşmiş Milletler’in kabul ettiği, Türkiye’nin 2003 yılında resmen dahil olduğu “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme”si var. Kişilerin istediği biçimde özgür seçimlerle yaşayabilme hakkı, istediği saatte, istediği hizmetten faydalanabilme hakkı olması gerektiğinin altını çizerek kültüre erişimi hakkına bu açıdan bakmayı öneriyorum.
Yerelde erişilebilirliğe dair iyi örneklerde çoğalıyor. Duvarları Olmayan Müze projesi ile British Council Türkiye, erişilebilir dijital bir sergi deneyimi sağlamaya devam ediyor. Zorlu PSM, 2022’de Peterpan Varolmayan Ülke müzikalini ilk defa sesli betimleme ile sergiledi. Erişilebilir filmler üreten Engelsiz Filmler Festivali var. Müze erişilebilirliğine odaklanan Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin 100 yaşında müzede özel bir alanda erişilebilir deneyim- eğitim alanı tasarlayan Bongo Art Project var. Dokunulabilir Engelsiz Modern Sanatlar Müzesi, İzmir’de 2021 yılında faaliyete geçti. Bozcaada Caz Festivali’nde bu yıl festivalde Keşif programı kapsamında, erişilebilirlik üstüne sanat alanında çalışanların bir araya geldiği bir konuşma gerçekleşti. Kültüre Erişim Platformu 2021’de kuruldu. Turkcell’in 2012’den bu yana sürdürdüğü pek çok alanda hizmet veren SEBEDER’le yürüttüğü Hayal Ortağım sesli betimleme uygulaması sinemalarda sesli betimleme seçeneği sağlıyor. Parçası olduğum Erişilebilir Her Şey (EHŞ) kapsayıcılık ve erişilebilirlik alanında tüm sektörlere yönelik çözümler öneren bir sosyal girişim. EHŞ ekibi olarak sanat ve kültür alanlarında yayılmayı, bilgi paylaşmayı ayrıca önemsiyoruz. Culture Civic kapsamında Çanakkale Erişilebilir Kültür Ekosistemi projesi, Tiyatro Kooperatifi ile yürütülen tiyatro erişilebilirliği projesi, Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası ile erişilebilir kıldığımız ilk filarmoni konseri hep birlikte öğrenek ve çok keyif alarak yaptığımız projeler. Yanı sıra Bozcaada Caz Festivali, İki Yaka Kısa Film Festivali, British Council ile birlikte WOW Dünya Kadınlar Festivali’nde çeşitli iş birliklerimiz oluyor. Özellikle değinmek istediğim ise Sabancı Müzesi’nde 2021 yılında gerçekleşen Dün, Bugün İstanbul Sergisinde hem sanatçı olarak katıldığım hem Sanat Erişilebilirliği Danışmanı olarak EHŞ ekibiyle birlikte erişilebilirliğe dair ürettiğimiz çok yaratıcı ve öğretici bir süreç deneyimledik. Yapıtlarda yer alan Türk işaret dili, sesli betimleme ve diğer düzenlemelerle birlikte erişilebilir bir sergi deneyimi ortaya çıkarmış olduk. Sergiyi gezen Türk işaret dili kullanıcısı bir faydalanıcının yorumu hepimiz için gerçekten çok çarpıcı oldu. Dediği şuydu: “İlk defa kendimi bu ülkenin vatandaşı gibi hissediyorum.”
Konuyu biraz daha genişleterek şöyle bağlamak isterim. Afgan akademisyen Prof. Dr. İsmail Mashal, katıldığı bir televizyon programında, ülkesindeki rejime tepki ve kadınlara destek için diplomalarını yırttı, dediği şuydu: “annem ve kız kardeşim okuyamayacaksa benim için diplomaların manası yok”. Tabiki bu konunun çok katmanlı politik, sosyolojik açılım içeriğin, farklı bir süreci olduğunun farkındayım. Diğer taraftan, eğitim sistemimiz yeterli ve uygun olmadığı için uygun eğitim alamayan milyonlarca engellenen birey var ülkemizde, aslında eşitlik ve hak arayışı anlamında çok da uzak örnekler değiller kanaatindeyim. Eşitlik, adalet gibi kavramları kapsayıcılık ilkesi olmadan savunmanın ne kadar geçerli olduğunu tartışmak lazım belki de tekrar tekrar. İklim adaleti, çocuk hakları, LGBTİQ+ bireylerin haklar, mülteciler sığınmacılar için haklar, hayvan hakları, yaşlı hakları, insan hakları vb. biri diğerinden daha önemli değil. Dolayısıyla tüm varlıkların haklarına ses olmak üzere kapsayıcı hareket etmek en doğrusu gibi geliyor.
Tuğçe Ulugün Tuna, Farklı Bedenlerle Dans
Unlimited Forum’a nasıl dahil oldunuz? Forum’da nasıl bir program içinde yer alacaksınız?
Eser Epözdemir: 2022 yazında bir proje kapsamında aldığım bursla, Birleşik Krallık’ta müzelerdeki erişilebilirlik örneklerini inceleme fırsatım oldu. Bu sürecin hemen arkasından da British Council Türkiye daveti ile Delegasyon Komitesi dahilinde Unlimited Festival’i gözlemlemeye gittik. Yedi senedir kapsayıcılık, eşitlik, çeşitlilik ve engellilik alanında gerçekleştirilen uluslararası bu yapıyı yakından izleyebildik. Ekipten sanatçılara uzanan üretim, prodüksiyon vb. içeriklerinde herkese yer vermek üzere, etnik köken, cinsel yönelim, fiziksel, bilişsel çeşitlilikte bir çalışan-üreten yelpazesine sahip bir festival. Şubat ayında İstanbul’da gerçekleştireceğimiz Unlimited Forum- Herkes için Sanat Festivali için Unlimited Festival’in uzantısı, daha küçük kapsamda coğrafyamızda ilk defa gerçekleştirilecek bir çeşitlemesi diyebiliriz.
Unlimited Forum’a yapıtların tasarım aşamasından üretim ve yaygınlaştırma aşamasına uzanan süreçte, erişilebilirlik ve kapsayıcılık konularında neler yapabiliriz diye dahil oldum. “Yaratıcı Erişilebilir İçerik Üreticisi” olarak bir başlık kullandık benim için. Forum’da görev alacak ekibe Erişilebilir Her Şey’le ekip olarak “Kültür ve Sanat özelinde Farkındalık ve Algı Eğitimi” verdik. İllüstrasyon sanatçısı Hatiye Garip’in tasarladığı bir atölyeyi birlikte yürüteceğiz. Garip, erişilebilirlik ve grafik tasarımı yan yana getiren bir isim, görme farklılıkları olanlar için grafik tasarımı üzerine çalışıyor. Forum için sipariş edilen Acil! performansına içeriği erişilebilir hale getirmek için başlangıç aşamasından katkı sağlamaya çalıştım. Uzun, yeni ve deneysel bir yol olduğunun farkındayız. Erişilebilirlik ve kapsayıcılık temalarını gündeme getirerek engellenen bireylerin kültür ve sanat alanlarına katılımını çoğaltmak, az bakılan bir tarafa dikkat çekmek için alan yaratmaya çalışıyoruz. Hangi soruları soracağımız bilebilmek için birlikte öğrenme ve tartışma zeminleri oluşturmaya çabalıyoruz.
Serkan Bozkurt
ARADA Derneği sosyal projelerle sanatı etkin bir şekilde gösterebilecek alanlar yaratma amacını taşıyor. Bu alanları yaratırken sosyal hizmetle sanat arasında bir köprü görevi görmeyi hedefliyor. Siz bu derneğin kurucusu olmakla birlikte aynı zamanda multidisipliner üretimlere sahip bir sanatçısınız. Bize sanat pratiğinizi anlatabilir misiniz?
Serkan Bozkurt: Dans ve sanat eğitimi vermenin insan psikoloji ile olan ilişkisi üzerine yaklaşık 22 senedir çalışıyorum. Viyana Konservatuarı modern dans pedagojisi mezunuyum. Konservatuarda da eğitim verirken farklı gruplarla nasıl bir pedagojik çalışma yapılması gerektiği üzerine çok değerli eğitimler aldım. Bu eğitimleri özellikle Türkiye’de paylaşmak üzerine İstanbul'a geri döndüm.
Arada Derneği’nde de sanatta fırsat eşitliği yaratarak sanatın herkese ulaşması için çalışıyoruz. Özellikle dezavantajlı olan çocukların, engelli, göçmen, mülteci, lgbt bireylerin görünürlüklerinin artması bizim misyonumuz. Dans odaklı çalışmalarımızda katılımcıların yeteneklerini, ilgi alanlarını bulmaya çalışıyoruz. Performanstan müziğe, görsel sanatlardan senaryo yazımına katılımcılar, genelde kendi hayat deneyimlerini sanatla dile getiriyorlar. Her sene yaptığımız festivalde, farklı konulara dikkat çekerek toplumda bir farkındalık yaratmaya çalışıyoruz. Bunun yanı sıra Arada Company olarak engelliler başta olmak üzere bütün çalıştığımız grupların sürekli olarak sahne kariyerlerini geliştirmelerini de hedefliyoruz.
Unlimited Forum ve ARADA Derneği özelinde dans ve engellilik ilişkisi üzerine neler diyebilirsiniz? Dans, birleştirme ve sınırsızlık açısından nasıl bir güce sahip?
Serkan Bozkurt: Dans, dillerin bariyerini ortadan kaldıran, bir araya getiren bir güce sahip. Arada Company olarak, Unlimited Forum bizim için bir dönüm noktası değerinde bir organizasyon. Bu anlamda British Council bizi çok destekliyor.
Ana akım ile deneysellik arasında köprü kurmayı amaçlayan, farklı görme ve var olma biçimlerini destekleyen ve “dansın ne olabileceği” üzerine düşünen dünyanın önde gelen dans kumpanyalarından Candoco Dance Company ile iş birliğinizi anlatabilir misiniz? Birlikte çalışmaya nasıl başladınız?
Serkan Bozkurt: Bizim için aradalık her anlamda çok heyecan verici bir araştırma konsepti. Farklı disiplinler arasında her türlü deneysel çalışmaya açık bir grubuz. 2019 yılından itibaren, dünyadaki birçok sosyal içerme sanat grubu ile iletişim kurmaya çalıştık. 2020 yılında British Council desteği ile birçok grupla iletişim kurma şansımız oldu. Bunlardan biri de Candoco Company idi. Candoco, dans anlamında birçok engelli profesyonel dansçı ile çok örnek çalışmalara imza atan bir kurum. 2020 yılında pandemi zamanında zoom üzerinden işaret dili, Ukraynaca, İngilizce Türkçe gibi birçok dil üzerinden farklı engelli gruplarından dansçılarla bir iş birliğine girdik. Bu sene, projenin ikinci ayağında artık yüz yüze buluşmalar gerçekleştiriyoruz. Birbirimizden çok öğreniyoruz, deneyimlerimizi paylaşıyoruz. Bütün engellilik gruplarını kapsayan bir sahne ve beden dilini geliştirmek üzerine beraber araştırıyoruz.
Unlimited Forum’a nasıl dahil oldunuz? Koreografisini üstlenmiş olduğunuz Acil! isimli yeni performansınızdan söz edebilir misiniz?
Serkan Bozkurt: O sırada yeni yazdığım festival konsepti olan Acil’i bir gösteriye dönüştürmeye karar verdim. “Acil” olarak söylemek istediğim şeyleri, farklı engelli gruplarından kariyerlerinin başında sanatçılarla paylaştım. Kendi yeteneklerini sergilemeleri, söylemek istediklerini paylaştığımız bir platform oluşturduk. Acil olarak söylenmesi gerekenler dile getirildi. Acil!, disiplinlerarası deneyimleri bir araya getiren bir performans tiyatrosu. Çoğu kariyerlerinin başında engelli performansçılardan oluşan Arada Company ekibiyle, sosyal dışlanma üzerine engelli bireylerin ilişki deneyimlerini sergileyeceğiz. Sizin için acil olan ne ise belki bu gösteride görebilirsiniz. Acil, Unlimited Forum için özel olarak tasarlandı ve bu festival kapsamında, ilk defa seyirciyle buluşacağız.
Comments