İstanbul Modern, 26 Şubat - 23 Ağustos 2020 tarihleri arasında Öykü Özsoy ve Ümit Mesci'nin küratörlüğünde gerçekleşen Misafirler: Sanatçılar ve Zanaatkârlar adlı sergiye ev sahipliği yapıyor. Sergide, İstanbul Modern’in Ekim 2018’de İstanbul Kalkınma Ajansı’nın (İSTKA) desteğiyle başlattığı Uluslararası Misafir Sanatçı Programı kapsamında farklı coğrafyalardan on sanatçının İstanbul’daki zanaatkârlarla bir araya gelerek ürettikleri çalışmalar yer alıyor
İstanbul Modern, Misafirler: Sanatçılar ve Zanaatkârlar sergisi, 2020
İstanbul Kalkınma Ajansı’nın (İSTKA) Yenilikçi ve Yaratıcı İstanbul Destek Programı çerçevesinde desteklediği, İstanbul Modern’in Türkiye’nin uluslararası tanıtımına katkı sağlayan projenin ilk sergisi Misafirler: Sanatçılar ve Zanaatkârlar bugünden itibaren izleyiciyi İstanbul’un köklü zanaat geçmişini çağdaş bir mercekle düşünmeye davet ediyor.
İstanbul'un küresel ölçekte tanıtımını ve görünürlüğünü arttırmayı amaçlayan sanatçı programı kapsamında misafir sanatçılar, İstanbul’da ahşap oymadan halı dokumaya, metal sıvamadan yorgancılığa kadar pek çok zanaatın ustasıyla bir araya gelerek üretimlerini gerçekleştirdi. Bu süreç sonunda İstanbul’daki zanaatlardan ilham alarak ortaya çıkan üretimler ise Misafirler: Sanatçılar ve Zanaatkârlar isimli sergi kapsamında bir araya geldi.
Serginin basın toplantısına İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı, İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA) Genel Sekreter Vekili Dr. Fatih Pişkin, sergi küratörleri Öykü Özsoy ve Ümit Mesci, sanatçılar ile zanaatkârlar katılırken, Oya Eczacıbaşı, programın kapsamı ve sergi hakkında: "İstanbul’un küresel ölçekte tanıtımı açısından büyük önemi olduğuna inandığımız Uluslararası Misafir Sanatçı Programı ve sergisi Misafirler: Sanatçılar ve Zanaatkârlar ile gelenek ve çağdaş sanatı buluşturan projelerimize devam ediyoruz. 2010 yılında İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti olması vesilesiyle düzenlediğimiz Gelenekten Çağdaşa: Modern Türk Sanatında Kültürel Bellek adlı sergimizde, sanat üretiminde geleneğin anlamını tartışmaya açtık. 2015 yılında ise Zanaattan Tasarıma projesini başlatarak Türkiye’den sanatçı, tasarımcı ve zanaatkârların birlikte üretebileceği bir fikir ve çalışma ortamı oluşturduk. Bu süreçlerden kazandığımız tecrübeyle, Uluslararası Misafir Sanatçı Programı’na zanaat ve gelenek konularına odaklanan, farklı malzeme ve tekniklerle çalışmalarını yürüten dünyanın farklı coğrafyalarından on sanatçıyı İstanbul’a davet ettik. Sanatçıların zanaatkârla birlikte yaptıkları üretimleri izleyiciyle buluşturmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Uluslararası Misafir Sanatçı Programımızın, İstanbul’un çağdaş sanat üretiminin önemli bir merkezi haline gelmesine büyük katkıda bulunacağına inanıyor ve programı devam ettirmeyi arzu ediyoruz." ifadelerini kullandı.
İstanbul Modern, Misafirler: Sanatçılar ve Zanaatkârlar sergisi, 2020
İstanbul Modern’in küratöryel ekibinden Öykü Özsoy ve Ümit Mesci’nin küratörlüğünü üstlendiği sergide yapıtları yer alan sanatçılar, kendi üretim süreçlerinde zanaat ve gelenek konularına odaklanıyor ya da farklı malzeme ve tekniklerle çalışmalarını yürütüyor. Uluslararası bienallere, sergilere katılmış, dünyanın önde gelen müze ve sanat kurumlarının koleksiyonlarında yapıtları yer alan sanatçılar içerisinde Faig Ahmed (Bakü), Rana Begum (Londra), Benji Boyadgian (Kudüs), Rodrigo Hernández (Meksiko), Servet Koçyiğit (Amsterdam), Outi Pieski (Utsjoki ve Numminen), Randi & Katrine (Kopenhag), Wael Shawky (İskenderiye ve Philadelphia) ve Jorinde Voigt (Berlin) yer alıyor.
Program kapsamında yer alan sanatçılardan Faig Ahmed, ipek ve yün halı tekniklerini bütünleştirmeye karar verirken, Azerbaycan’da sürdürdüğü yün halı dokuma tekniği ile bağdaştırabileceği bir yöntem arayışına yoğunlaştı. İstanbul’da geçirdiği sürecin başında, Türkiye’nin farklı bölgelerinde üretilen ve kimi farklılıkları olsa da Azerbaycan’dakilere benzer teknik niteliklere sahip geleneksel ve çağdaş dokumalara odaklandı. Araştırmaları sonucunda ipek ve yün halı tekniklerini bütünleştirmeye karar veren sanatçının üretim sürecindeki en önemli ayrıntılardan biri dokuma sıklığı oldu. Daha ince ipliklerle dokunan ipek halı ile daha kaba ipliklerle dokunan yün halı tekniklerini tek bir halıda buluşturma gerekliliği, yapıtın üretimindeki belirleyici unsurlardan biri oldu. Sanatçı her iki tekniğin ipek çözgüler üzerinde buluşabileceği, santimetrekarede 49 düğüm sıklığında bir halı üretmeye karar verdi.
Görsel: Faig Ahmed
Bir diğer sanatçı Rana Begum İstanbul’daki farklı zanaatları incelerken, kentin mimari dokusuna ilgi göstererek, kentin siluetini oluşturan tarihi ve günümüze ait binaları ziyaret etti. İstanbul’un mimari ve görsel nitelikleri Rana Begum’un Uluslararası Misafir Sanatçı Programı’nda gerçekleştirdiği yapıtı için ilham kaynağı oldu. Begum, metal sıvama atölyesinde karşılaştığı farklı boyut ve formlardaki kalıpları İstanbul’un tarihi kentsel dokusunu oluşturan Ayasofya, Topkapı Sarayı, Haydarpaşa ve Sirkeci Garı ile kent surları gibi anıtsal ve bir dönemin örnek binalarını betimleyen malzemeler olarak ele aldı. Heykel ve yerleştirmelerinde sıklıkla endüstriyel malzemeleri, keskin geometrik formlu renkli metal yüzeyleri kullanan sanatçı metal sıvama ustası Lokman Çilingir’in atölyesinde karşılaştığı kalıpların İstanbul siluetini oluşturan biçimsel ve görsel ögelerle olan benzerliğinden etkilendi. Sanatçı bu kalıpları kullanarak yapıtında kullandığı metal formları üretti ve İstanbul’un kimliğiyle bağdaştırdığı renklerle boyayarak yapıtını tamamladı.
Görsel: Rana Begum
Benji Boyadgian daha önce de ziyaret ettiği bu kentteki farklı hikayelerden beslenerek, İstanbul’da geçirdiği süre boyunca Boyadgian’ın araştırma sürecini kendi yaşam öyküsünden hareketle ele aldığı konular şekillendirdi. Yapıtlarında doğrudan yer vermese de, İstanbul’da ve kentin merkezi olduğu coğrafyada sıklıkla ele alınan kimlik kavramı belirleyici oldu. Yalnızca tarihi olaylar üzerine yapılan çalışmalar değil, aynı zamanda edebiyat ve zanaat gibi başlıklar da sanatçının araştırma sürecini besledi. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü (1961) adlı kitabında yer alan Agop Saatçiyan adlı kurgusal karakter kadar, gölge oyununda günlük yaşamdan ödünç alınan karakterler de sanatçının toplumu tüm karmaşıklığıyla keşfetmesini sağladı. Boyadgian tasarladığı heykelin ayna sistemiyle izleyicilere kendileri ve diğerleriyle karşılaşmalar yaşatmayı amaçladı. Sanatçının zanaat kültürünü araç olarak kullanarak tasarladığı yapıt, kentle ilişki kurduğu süreci özetlediği bir aygıt olarak tanımlanabilir.
Benji Boyadgian, Yansıma, 230 x 230 x 200 cm
Rodrigo Hernández ise araştırma sürecinin başında anne ve babası aslen İstanbullu olan İskenderiyeli şair Konstantinos Kavafis (1863-1933) üzerine yoğunlaştı. Hernàndez, İstanbul’a yaptığı üretim gezisinde Kavafis’in tasvirlerinden uzaklaşarak heykellerini biçimlendirmeye karar verdi. Ebru ustası Nesime Kantar’la birlikte yürüttüğü müşterek çalışma süreci sonrasında ebrular arasından seçtiği desenler sanatçının pratiğinde ilk kez yer buldu. Ebru tekniğiyle oluşturulan rastlantısal soyut desenleri ilk olarak heykelleri için kullanan sanatçı, daha sonra seçtiği bir deseni üç heykelin konumlandırıldığı mekânı kaplayacak duvar kâğıdı olarak bilgisayar ortamında dönüştürdü.
Servet Koçyiğit ise Uluslararası Misafir Sanatçı Programı kapsamında İstanbul’la olan tanışıklığını pekiştirirken farklı zanaatların rehberliğinden yararlandı. Yorgancılıkla çalışmaya karar veren Koçyiğit, bu zanaatla nakış geleneğini her biri 210 x 180 cm boyutunda dört yorgan üretmek için bütünleştirdi. Sanatçının çizdiği imgeler farklı nakış teknikleriyle çalışan Özgü Karcı önderliğindeki bir ekiple Çin iğnesi tekniğiyle yorganlarla bütünleşti. Yorganlar bir araya geldiğinde, sanatçının farklı yapıtlarında olduğu gibi, hayali bir harita meydana getirmek üzere tasarlandı. Üretimin son aşamasında Koçyiğit, Fatih’te 50 yıldır yorgancılık mesleğini sürdüren Abdullah Karahan ile birlikte yapıtını tamamladı.
Görsel 1: Rodrigo Hernández
Görsel 2: Rodrigo Hernández, Siyahlıktan Çıka Gelenler, Değişebilir boyutlarda
Sanatçı Outi Pieski'nin İstanbul’da sürdürdüğü araştırma incelediği el sanatları arasından yazmacılık üzerine üzerine yoğunlaştı. Türkiye coğrafyasında kullanılan desenlerin izini sürerken Sami kültüründeki tanrıça motifleriyle benzerlikler yakalayan sanatçı, Anadolu’daki ana tanrıça kültüyle ilişkilendirilen ve kilim desenlerinde sıkça görülebilen "eli belinde" figürü ile Sami mitolojisinde Uksáhkká, Juksáhkká ve Sáráhkká adlı tanrıçaların Şaman davullarında kullanılan simgelerini bir arada kullanmaya karar verdi. Yazmacılık geleneği üzerine çalışmaya karar veren sanatçı her ne kadar dünyanın farklı köşelerinde benzer teknikleri gözlemlemiş olsa da, Türkiye’de yazmacılar tarafından tasarlanan desenlerin günlük yaşama ait imgeler olmasından etkilendi ve yazmacılık tekniğinde kullanılan klasik baskı kalıplarını farklı renkteki kumaşlar üzerine yazma ustası Veliye Martı ve yardımcılarıyla uygularken bu zanaata ilişkin inceliklere hâkim oldu. Sanatçı daha sonra ahşap oyma yöntemiyle projesi için üretilen eli belinde ve Sami tanrıça motifleriyle biçimlendirilmiş kalıplarla baskı sürecini tamamladı.
Görsel 1: Randi Jørgensen ve Katrine Malinovsky, Hamam, 205 x 170 x 90 cm
Görsel 2: Wael Shawky, Körfez Projesi Kampı Miğferi, 56 x 25 x 30 cm
Program kapsamındaki sanatçılardan Randi Jørgensen ve Katrine Malinovsky İstanbul’daki projelerini biçimlendirirken farklı ağaç türlerini ve onlarla ilişkili üretim tekniklerini değerlendirdikleri gibi, mimarlık pratiğinden de faydalanarak çizim ve maket gibi araçları bir arada kullandı. Sanatçı ikilisi, Uluslararası Misafir Sanatçı Programı kapsamındaki İstanbul ziyaretlerinde ahşap torna ve marangozluk gibi genellikle çalıştıkları üretim tekniklerine ev sahipliği yapan atölyelerle birlikte farklı zanaatkârların çalışma biçimlerini inceledi. İstanbul’daki kuş evlerini Osmanlı mimarisinin küçük ölçekli birer yansıması olmanın yanında, farklı coğrafyalardan esinlenen kimi ayrıntılarla zengin bir görsel dağarcığa sahip olduğu için de ele aldılar. İkili, su ögesine odaklandıkları süreçte İstanbul’un kültür tarihindeki önemli unsurlardan hamamları inceledi. Hamamların yapısal özellikleriyle birlikte bugüne ulaşan kullanım gelenekleri de sanatçıların irdelediği başlıklar arasında yer aldı. Randi & Katrine üretim sürecinde atölyesi Kağıthane’de yer alan Gökmen Uzun’la çalışmaya karar verdi. Sanatçı ikilisi, Kopenhag’daki atölyelerinde tasarladıkları yapıtın son halini, zanaatkârla birlikte ayrıntılara odaklanarak İstanbul’da şekillendirdi. Yapıtın merkezinde yer alan, hareketsiz görüntüleri hareketli hale getiren bir aygıt olan ahşap zoetrop içindeki imgelerin tümü burada renklendirilerek bir araya getirildi.
İskenderiye ve Philadelphia’da yaşayıp ve çalışmalarını sürdüren sanatçı Wael Shawky ise Uluslararası Misafir Sanatçı Programı’nda halen üstünde çalışmaya başladığı yeni filmi Körfez Projesi Kampı'nda kullanmayı planladığı yeni yapıtlar için araştırmasını geliştirmeyi amaçladı. Araştırma gezisi sırasında Büyük Yeni Han’daki geleneksel zanaat atölyelerinde vakit geçiren, ustalarla tanışıp, üretim teknikleri hakkında bilgi alan Shawky, Osmanlı ve Avrupa miğferleriyle ilgili olarak da Harbiye Askeri Müze’nin miğfer koleksiyonunda incelemeler yaptı. Farklı miğferlerin yapım tekniklerine, kakma ve süsleme özelliklerine ve tarihsel gelişimine dair bilgiler toplayan Wael Shawky, 16. yüzyıla ait bir Avrupa miğferinin formuyla, aynı yüzyıla ait Türk tipi miğferlerin süsleme özelliklerini buluşturan melez bir miğfer üretmeye karar verdi. Miğfer için Büyük Yeni Han’da atölyesi bulunan metal dövü ustası Zeki Topbaş ile çalışmaya başlayan sanatçı, bu yapıt için ortaya koyduğu çizimlerde miğferin üstüne yıkılmaya yüz tutmuş, hayali bir kale yerleştirdi. Bu kalenin modellemesi ise İstanbul Modern Eğitim Uzmanı ve heykeltıraş Betina Hobeş tarafından gerçekleştirdi.
Alman sanatçı Jorinde Voigt de program kapsamında, kentin köklü zanaat geçmişinden beslenerek kendi sanat pratiğiyle etkileşim kurabileceği teknikleri inceledi. Voigt, yeni başladığı yumuşak heykeller serisinin ilk çalışmasını İstanbul’da şekillendirmeye karar verdi. Kentin Avrupa ve Asya yakaları arasında yer alan Boğaziçi, bir su yolu olarak sanatçının ele almayı planladığı doğal unsurlardan biri oldu. Bunun yanında İstanbul’un ağaçları ve genel anlamda bitki örtüsü de sanatçının araştırmasında eğildiği başlıklar oldu. Araştırma yaptığı unsurları soyutlayarak dönüştürme yöntemleri üzerine düşünen Voigt, farklı zanaatlar aracılığıyla bu süreçleri nasıl tasarlayabileceğini mercek altına aldı. Cam üfleme, halı, hezaren örgü, metal sıvama ve mücevhercilik gibi zanaatları bu kapsamda değerlendirdi. Sanatçı, bir zambak demetini yumuşak bir heykel yerleştirmesi olarak soyutlamaya karar verdiği üretim sürecinde döşeme ustası Abdullah Doğan’la birlikte yapıtını biçimlendirdi.
Uluslararası Misafir Sanatçı Programı kapsamında farklı coğrafyalardan on sanatçının İstanbul’daki zanaatkârlarla bir araya gelerek ürettikleri çalışmalara yer veren Misafirler: Sanatçılar ve Zanaatkârlar sergisi 23 Ağustos 2020 tarihine kadar İstanbul Modern'de ziyaret edilebilir.
Comments