Şebnem Ünlü’nün İzler başlıklı ilk kişisel sergisi 42 Maslak’ta 22 Nisan 2021 tarihine dek devam ediyor. Ünlü’nün sergide yer alan 27 adet soyut eserini Murat Alat’ın yazısıyla inceliyoruz
Yazı: Murat Alat
Çiçekler güzeldir, bu şüphe götürmez. İnce hesaplamalar sonucu açığa çıkmış düzen abideleridir onlar. Varoluşlarının tek gayesi de güzel olmaktır. Bu güzellik neredeyse evrenseldir; coğrafyalar, kültürler değişir ama çiçekler hep güzel kalır. Güzelliği arayanlar için kilit taşıdır. Taçlara işlenir, kilimlere dokunur, duvarlara çizilir. Yine de insan gözünü çiçeklerden alabilirse başka türlü, alışılmadık güzellikleri de keşfedebilir. Misal bazıları için ağaçların hiçbir düzen tanımayan, delişmen kabukları çekici gelebilir. Bu güzellik ahenkli olmaktan ziyade kaosun ölümcül cazibesini taşır. Sahi nedir ağaç kabuğuna şeklini veren, onu vahşi bir şekilde güzel kılan? Bir biyolog olmasam da hayal gücüme yaslanarak bunu tasavvur edebilirim. Kabuklar için genelgeçer bir güzellik idealine ulaşmak diye bir erek bulunmaz. Varlıklarının amacı bitki canlılığını korusun diye ona kalkan olmaktır. İç dünyayı dışarıdan sakınan yüzeylerdir kabuklar. Yaşamın iki farklı yüzü olan düzen kurucu dürtüler ve kaotik yıkıcı güçler arasında kalırlar. Formlarını da bu süregiden çatışmadan alırlar. Varoluşun şiddetiyle açılmış yaralardan mütevellittir. Ağaç kabuğu bir tanıktır, tarihin kaydını tutar. Üzerindeki her iz bir biyo-grafidir, yaşamın yazısıdır.
Şebnem Ünlü’nün işleri zamana tanık olmuş bir orman oluşturuyor. Lakin onları ağaçlara yakınlaştıran şey sadece formları değil. Meydana gelme biçimleri de bu benzerliği pekiştiriyor. Bu resimler hayattan geçen bir canlının, sanatçının, dünya ile münasebetinde zuhur eden eşsiz izlerden oluşuyor. “İzler” bir nevi otoportre, yine de geleneksel otoportreler gibi bir yaratıcının cemalinin tasvirini yansıtmıyor. Daha ziyade zamanın ve mekânın içinde hızlıca yol alan, genel olarak insan dediğimiz ama özünde tekil bir yaşam enerjisi olan varlığın çevresiyle giriştiği çatışmalardan arta kalan izleri bir ağaç kabuğuymuşçasına dışa vuruyor. Eşsiz ve mahrem izler bunlar. Ünlü, sanki kaburgalarını açıp onu bir canlı olarak devinir kılan enerjiyi dalgalar halinde dünyaya saçıyor, geri gelen yansımalardan devşirdiklerini de hızlıca tuvale geçiriyor. Bu çatışma, yaşamın iki kurucu gücü olan kaos ve kozmos arasındaki bitmek bilmez doğurgan münasebetin izdüşümü. İzler kaosun rastlantısallığı ile güdülenmiş ama kosmosun tekrara dayalı mantığıyla bir araya getirilmiş bir orman. Kaosun ürkütücülüğünü kozmosun güven veren düzeni dengeliyor. Bunu da her türlü düzene direnen spatula darbeleriyle tuvallerin zemininde beliren geometrik yapıları ve de baskı tekniği kullanılarak tekrar edilen amorf lekeleri buluşturarak gerçekleştiriyor. Nihai olarak ortaya çıkan, sürekli değişirken hep aynı kalan, çoğullukta özgürlüğü bulurken tekilliğinden de haz duyan bir yaşam formu. Bu, sınırda bir yaşam ve sınırlılığının farkında. Bir çiçek gibi sayısız özdeşini yaratarak geleceğe uzanıp sonsuzluğu yakalamaya çalışmaktansa şimdinin içinde farklı biçimlerde çoğalarak hazzı arıyor. El yordamıyla bir daha tekrarlanması imkânsız olan ve bu yüzden de eşsiz olan bu izler, üretildikleri anın imkânlarını sonuna kadar keşfetmekten, sınırlarını genişletmekten zevk duyuyorlar. İzleyiciyi güvenli konumunu terk edip bu isyankar zevke katılmaya çağırıyorlar.
Şebnem Ünlü, İzler sergi görüntüsü, Fotoğraflar: Ali Kabaş & Banu Bakacak
Şayet insanın kalbini attıran, sinir sisteminde dolaşan bir enerji varsa, Ünlü’nün çalışmalarının da bu enerjinin renk ve form kazanıp tuval üzerinde bıraktığı izler olduğunu söyleyebiliriz. Her temas iz bırakır; kimi ağaç kabuğunda, kimi bedenimizde kimi de dünyanın yüzeyinde. Bu izleri takip etmek bize yaşamın soyutlamalara sığmayan, genellemelerden kaçan biricik yanlarını görme imkânını tanır. “İzler” ne kelimelere dökülüp kitaba yazılacak ne de notalara bürünüp kağıda aktarılacak bir hikâyenin, ehlileştirilmeden, en ham halinde bedenden bedene aktarımını üstleniyor.
Comments