top of page
Yazarın fotoğrafıBihter Çetinyol

İzmir’in yeni gezgini

Güzel sanatlar alanından mezun olan ve kariyerlerine başlayan genç sanatçılar için yeni bir alternatif sunmayı amaçlayan The Letter Art Gallery açıldı. Galerinin ilk sergisi İzmir’den Sevgilerle, genç sanatçıların işlerine yer vererek GoyaHub’da sanatseverleri bekliyor. Bu yeni oluşum ve İzmir’in sanat dünyasıyla ilgili galerinin kurucusu ve direktörü Nihan Karahan ile konuştuk


Röportaj: Bihter Çetinyol


The Letter Art Gallery Kurucu ve Direktörü Nihan Karahan


Galeriler ve sanatla ilişkiniz nasıl başladı?


Ailede başladı diyebilirim, sanat ve zanaat alanında çalışan bir aileden geliyorum. Babam tekstil alanında tasarımcıydı, ağabeyim konservatuar piyano bölümü mezunu, kuzenim mücevher tasarımcısı. 19 yaşında üniversite eğitimim için Paris’e taşındım ve burada 11 sene yaşadım. Psikoloji alanında lisans ve yüksek lisans eğitimi aldım, ancak içimde bir ses sürekli sanat alanına geçmemi söylüyordu. Paris sanatın beden bulduğu bir şehir, eğer içinizde sanata ilgi varsa burada tutkuya dönüşmesi çok muhtemeldir. Psikoloji doktoramı bırakıp, Sorbonne Paris-Michelet Üniversitesi’nde Sanat Tarihi lisansı yaptım ve her şey umduğumdan iyi gitti. Uzun dönem stajımı Gagosian Gallery’nin Paris ve Le Bourget şubelerinde yaptım. İlk adımım bu oldu. Ardından, 2016’da Türkiye’ye dönüp İzmir’e yerleştim. Farklı sanat dergileriyle çalışırken, İstanbul’a seyahatlerim sırasında 2019’da Pi Artworks ile tanıştım ve galerinin iletişim biriminde çalışmaya başladım. Bu da benim için ikinci önemli adım olmuştur. Ardından birçok galeriye iletişim konusunda destek vermeye devam ettim.


İzmir’de sanatla ilgilenen biri olmak İstanbul’dan farklı mı? Galerilerin, sanatçıların ve izleyicilerin yaklaşımlarında ne gibi değişimler oluyor?


İzmir ve İstanbul arasında, kültür sanat ortamının genel hatlarını çizen kamusal, özel ve akademik kurumlara dair önemli farklar mevcut. Bu farklar galeri-sanatçı-izleyici üçgenini doğrudan etkiliyor.


İzmir Resim Heykel Müzesi 1952’de açılmış. Şehirde çağdaş sanat müzesi henüz bulunmuyor ve bu boşluğu bazı sergileriyle Arkas Sanat Merkezi dolduruyor. Çağdaş sanat müzesinin olmayışı, sanatın şehirde daha geniş bir izleyici kitlesine ulaşmasını ve izleyicide çağdaş sanat koleksiyonerliği anlayışının yerleşmesinin önünde engel oluşturan önemli bir eksik.


Güzel Sanatlar Fakültesi ise 1975’te kurulmuş, ilk önce Ege Üniversitesi’nde açılıyor, ardından 1984’te Dokuz Eylül Üniversitesi’ne geçiyor. 1986’da ise akademisyenlerin İzmir’de çağdaş sanat açısından milat kabul ettiği İzmir Goethe Institut’ta Cengiz Çekil küratörlüğünde Beuys’un Anısına – Başka Bir Sanat grup sergisi gerçekleşiyor. Bu sergiyle beraber İzmir’de sanat üretiminin İstanbul’la senkronize olduğunu söylemek mümkün.


Ancak İzmir’de sanatçılar için ciddi bir görünürlük problemi mevcut, üretimlerini sergileyecek yeterince çağdaş sanat galerisi ve izleyicisi mevcut değil. Bir de sanat medyası çok kısıtlı, birkaç şehir rehberi bu görevi üstleniyor. Şehrin tüm sanat etkinliklerinin görülebileceği İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin kurduğu İzmir.art platformu geçtiğimiz aylarda açıldı. Bunlar dışında İzmir Kültür Girişimi Platformu şehrin tüm kültür sanat ortamını bir araya getiren bir ağ olarak işliyor.


Son birkaç senedir galerilerde canlanmalar var, ancak çağdaş sanat koleksiyonerliği, bireysel ya da kurumsal sanat sponsorluğu İzmir’de izleyici için henüz yeni kavramlar. Mevcut İzmirli koleksiyonerlerin ise İstanbul’dan sanat eseri almayı tercih ettiği biliniyor. İzmir’de bu ortamda sanat üretimi ekonomik olarak karşılık bulamıyor. Kâr amacı gütmeyen bazı inisiyatifler Kültür İçin Alan vb. fonlar ile destekleniyor. İzmirli sanatçıların bazıları kariyerlerini gerçekleştirebilmek için İstanbul’a taşınıyor, ancak şehir değiştirmek herkes için mümkün değil, bu zaten özünde kalıcı bir çözüm değil.


Bütün bu zor koşullara rağmen, İzmir’de sürekli üreten ve birbirini destekleyen sayısı yirmi beşi aşkın sanatçı kolektifi var. Şehirde çağdaş sanat onların bireysel katkıları ve özverileri üzerinde ayakta duruyor. İzmir’de sanat ortamının atar damarı onlar. Kurumsal alt yapı eksikliğini kendi aralarında kurdukları çok merkezli dinamik ağ ile telafi ediyorlar ve özgün bir sanat ekosistemi oluşturuyorlar.


Soldan sağa; Hazal Arol, Oyuncağa Küsmek, 2020 ve Çölde Güneşlenmek, 2020, Fotoğraf: Aşan Andıç


The Letter Art Gallery’yi kurmaktaki motivasyonunuz neydi? İzleyiciye nasıl bir farklılık sunuyorsunuz?


İletişim ve yazı alanında çalıştığım için İzmir’deki sanatçı kolektifleriyle ve sanat kurumlarıyla altı senedir temastayım ve beni aralarına aldıkları için şanslı olduğumu belirtmek isterim. Sergileri ve etkinlikleri yakından takip ettim. İstanbul ile bağlantıda kalarak iki şehrin dinamiklerini ve farklarını deneyimleme fırsatım oldu. Bir süre sonra iletişim, lokal sınırların dışına erişim ve ekonomik kaynaklar konularında yer alan eksikleri, karşılaşılan sorunları görmeye başladım. Bir çözüm önerisi getirmek istedim.


The Letter genç sanatçılar ve yeni koleksiyonerler çizgisi üzerine kuruldu. Galerilerin soğuk, belirli bir zümreye ait mekânlar olduğu imajına karşılık izleyiciye her açıdan daha erişilebilir, anlaşılabilir ve açık bir galeri deneyimi sunmayı amaçlıyoruz. Galeriler ve sanat eserleri sadece belirli bir zümreye hitap etmemeli, sanatçılar bunun için eser üretmiyorlar. Ekonomik karşılığını güvence altına alan popüler imgeler yerine varoluşa dair özgün ve farklı imgeler arayışındayız.


İlk serginiz yerel ve genç sanatçıları öne çıkartıyor, bu kişisel bir tercih miydi?


Aslında bu tercih şehirdeki sanat ortamının koşullarıyla şekillendi, bu açıdan sadece kişisel bir tercih değil. İzmir’de yerel ve genç sanatçıların çağdaş sanatta özveriyle sürdürdüğü alternatif konumu çok önemli buluyorum. Ayrıca galerinin kurulumunun arka planında destekleri önemli bir yere sahip. Kurulma aşamalarında (ilk teşebbüsüm tam pandemi öncesinde olmuştu…), ilk sergideki sanatçıların hepsi inanılmaz bir sabır gösterdiler ve galerinin adımlarını her zaman desteklediler. Bu isimler; Hazal Arol, Sinem Erginekon, Ceylan Eşit, Gizem Güler, Aysel Güneş, Ali Kanal, Arzu Oto, Başak Özkutlu, Papyx ve Duygu Süzen. Sanatçıların galeriye inanması çok güç veriyor. Bu sergi onların nezdinde, İzmir’in var olan sanat ortamına bir teşekkür niteliği taşıyor.


Sergi girişi, Fotoğraf: Aşan Andıç


Gezgin galeri olarak kurgulanan model size ne gibi bir özgürlük alanı sunuyor?


Sanatseverlerin bir kısmı galerilerden uzak duruyor. “Galeriye gelmeyen izleyicilere biz gidelim” fikriyle bu modeli seçtik. Gezgin galeri modelinin, sabit konumun getirdiği sınırlamaları iptal ederek farklı kitlelere dokunabileceğine inanıyoruz. İlk sergimizle beraber bu doğrultuda güzel etkileşimler almaya başladık.


Gezgin bir galeri olarak farklı mekânlarda kurgulanan sergiler düşünüldüğünde hem sergi hem de mekân kullanımı olarak iki farklı unsur öne çıkıyor. Birbirinden farklı mekânlar size ne ifade ediyor ve mekân seçimleri neye göre yapılıyor?


Mekân-sergi seçimleri iki yönlü gerçekleşiyor. Öncelikle mekânın "aurası"nın sanat eserlerini sergilemek için uygunluğunu değerlendiriyoruz. Ardından izleyiciye mesafe konusunda sunduğu konum avantajı üzerinde düşünüyoruz. Her mekân bu anlamda farklı bir deneyim sunuyor ve mekân bazında değerlendirme yapmak gerekiyor. Ve tersi, bir sergiyi belirli bir mekândan bağımsız olarak kurgulayıp, ardından mekânı bulmak da mümkün. Sonuçta sergi ve mekân birbirleriyle uyumlu olmalılar.


İlk sergimiz İzmir’den sevgilerle GoyaHub’ın Kemeraltı Antikacılar Çarşısı’ndaki mekânında gerçekleşiyor. GoyaHub’ın sunduğu paylaşımlı ofis modelinde olduğu gibi Antikacılar Çarşısı’ndaki mekân da paylaşımlı bir galeri. İki katlı bedestende çoğunlukla antikacı komşularımızla bir aradayız. Ayrıca bu minyatür kapalı çarşıda bir müzayede evi, bir diğer galeri, bir fotoğraf stüdyosu, tasarım dükkanları ve bir ortak çalışma alanı bulunuyor. Bedestene gelen izleyicilerimizi paylaşıyoruz.


Galerinin ileriye yönelik programı nasıl devam edecek?


Yeni sezonda kişisel sergilere ağırlık vererek devam edeceğiz.


Soldan sağa; Sinem Erginekon, İsimsiz, 2020 ve Evde, 2020; Aysel Güneş, İsimsiz, 2017-2018, Çocuk, diptik

Fotoğraf: Aşan Andıç


The Letter Art Gallery’de güncel olarak devam eden İzmir’den Sevgilerle adlı sergi, 9 Temmuz’a kadar Kemeraltı Antikacılar Çarşısı’nda bulunan GoyaHub’da ziyaret edilebilir.



コメント


bottom of page