İsmet Doğan, 4 Ekim – 18 Kasım 2018 tarihleri arasında C.A.M. Galeri’de önceki işlerine göre daha dingin bir yaklaşım içinde olduğunu düşündüren, uzama daha yayılmış ve derinlemesine ilerleyen son dönem işlerinden bir kısmını sergiledi. Bu sefer doğrudan haritaları ve kökleri kullanan İsmet Doğan’ın; sınırlarla oynayarak, Lacancı anlamıyla sembolik ve hayali yeni sınırlar, yeni kökler, yaşayan ve solan yeni temsiller oluşturduğu Yarık isimli sergisini değerlendirdik
777 kelime
İsmet Doğan, Yarık sergisinden, Thymos serisi, Et-beden, Kağıt üzerine karışık teknik, 43 x 33 cm, 2012-2017
Zordur… Her nasıl olduysa, günün birinde, bir toplum için en can alıcı temel sorulardan birini sormuş olmak, dahası onunla yüzleşmek ve ona cevap aramak. Çöl, orman, tarla fark etmez koca bir kaya gibi sert ve ağır, bir tohum kadar küçük ve canlı bu soruyu avuç içlerinde taşıyarak bir cevabın ya da cevapların arayışına çıkmış olmak. Aynı anda hem gizlemek bu soruyu hem de açık açık sormak durmaksızın bir dervişin sabrı ve bir çocuğun heyecanıyla bulut, toprak, güneş, yağmur, kar, fırtına, uçurum, uğur böceği, paslı çivi, cilalı ayakkabı, yıpranmış palto ya da herhangi bir her forma bürünmüş tüm insanlara bu soruyu sormak: Kimiz biz? Sessizce ya da parlatarak ya da kazıyarak, ısırarak ya da okşayarak, gülümseyerek ya da ağlayarak, kekeleyerek ya da fısıldayarak ya da inanarak ya da yalanlarla ya da çığlıklarla ya da sarılarak ona ya da daima hasret çekerek bu soruyu sormak: Kimiz biz?
İsmet Doğan, Yarık sergisinden
İsmet Doğan ilk işlerinden itibaren, işlerini tek tek ele aldığımız ya da bütününe baktığımız zaman hep bu soruyu soruyor gibidir. Kimlik sorununu, bir tür zehirli, gizli ve kirli bir bilmece gibi, karanlık bir düzlemde taşıyarak avrupamerkezci kültürün ve sanatın estetik yapı-bozumuyla Türkiye modernleşmesinin öznel ama ideal bir versiyonunu ortaya koyar. Ne var ki kimlik sorunu mücadele gerektiren bir sorun olduğundan çözümü hiç de basit değildir. Olgulara karşı güçlü düşünsel stratejiler ve bireysel boyutta amansız felsefi atılımlar ister. İsmet Doğan, eserleriyle bu düşünsel stratejiler ve felsefi atılımları gerçekleştirmiş bir sanatçı, bir düşünce adamı konumundadır. Bu da sanatçının eserlerini kavramsal bir boyuta taşır. İsmet Doğan’ın eserleri düşünen eselerdir. Ne var ki Doğan, kavramsal resim yapmış olmak için kavramsal resim yapmaz; bunlar estetik ve düşünsel mücadelelerin vücut bulmuş şekilleridir. Doğan bunu yaparken, Avrupamerkezciliğin karşısına dikilen ve ona birçok bağlamda eleştirilerini sunan çağdaş felsefenin düşünsel stratejilerinden faydalanır ve dahası bunları bir praksis* olarak uygular. İsmet Doğan, sanatın alanı poiesis’in** içine toplumun bir parçası olarak kendinin ve toplumun var oluşsal kaygılarına cevap vermek üzere düşünsel bir praksis uygular.
İsmet Doğan, Yarık sergisinden
Bu çağdaş Batı kültürünü derinlemesine bilmek, onu içselleştirmek ama aynı zamanda ona karşı içeriden bir pozisyon almaktır. Batı kültürünün üzerinde çevreden merkeze doğru yayılacak bir evrensel kültürün ortaya çıkması için İsmet Doğan hem Batı kültürünün bir parçası hem de onun çok yüksek sesli bir eleştirisini ortaya koyar. Örneğin bir çeşit oryantalizm eleştirisi olarak ortaya çıkan Ye Beni serisinde bunu doğrudanyapar. Aynı şekilde Temellük Etme serisinde de benzer bir strateji güder. Temellük Etme, İsmet Doğan için, söz konusu praksis’in ilk adımlarından biri olarak Batı kültürüne ya da modern iktidarın içerideki ve dışarıdaki formlarına karşı içeriden ve kurnazca bir pozisyon almadır. İsmet Doğan, Batı kültürünü temellük eder ve bazen agresif, bazen ironik, bazen ciddi, bazen naif dokunuşlarla bir tür onu güçten düşürüp yeniden biçimlendirerek kendi haritasında yeniden konumlandırır. Bu savaşımların sonrasında imzalanan barış anlaşmalarının haritasıdır. Hem yerel, hem evrensel, hem öznel, hem de toplum için bir kimlik tasarımının haritasıdır. Gerektiğinde, Batı modernizminin dışladığı “ucubelerle”, Ucubeler serisinde, bütünleşerek modernizme karşı o amansız mücadeleyi düşünsel ve estetik bağlamda kazanarak anlaşmayı imzalayıp bunu da haritasına ekler. Ya da bazı işlerine, o işin topografyasında bir takım stratejik noktalara ayna yerleştirerek dışarıda olanı, hayatın içinde ya da sanatta modernizme karşı giriştiği discours ya da söylemsel mücadelede dışarıda olanı da bu estetik odaklı mücadelenin içine dâhil ederek yeniden pozisyon almalarını mümkün kılar.
İsmet Doğan, Yarık sergisinden, Autos serisi, 78 x 107 cm
İsmet Doğan, Yarık sergisinden,
Autos serisi, Melez, Kolay,
71 x 127 cm, 2012-2017
İsmet Doğan, 4 Ekim – 18 Kasım tarihleri arasında C.A.M Galeri’de bir kısmını gördüğümüz son dönem işlerinde daha önceki dönem işlerine oranla daha sakin bir yaklaşım içindedir. Uzama daha yayılmış ve daha derinlemesine ilerleyen işler kurar. Bu sefer, dingin bir şekilde, İsmet Doğan doğrudan haritaları ve kökleri kullanır. Yeri geldiğinde haritalardaki sınırların yerlerini değiştirir, yeni sınırlarda, sözcüklerin Lacancı anlamlarıyla, sembolik ve hayali yeni kökler, yaşayan ya da solmuş yeni temsiller oluşturur. Doğan burada felsefi olarak Jacques Derrida’nın trace yani iz kavramına uzanır. Yeryüzü hareketleri, çıkar çatışmaları ve iktidar oyunlarının logocentrique birer indirgemelerinden başka bir şey olmayan haritaları silip yeniden çizerek onların izlerine ulaştır, bu ize henüz dizime ya da temsilin gramerine uğramamış sözcüklerin materyalleri olan harfleri ve organik yapıların imge parçalarını dağıtır. İsmet Doğan böylece “Biz kimiz?” sorusunun ve cevabının olabilecek en derin noktasına erişmek ister. Poiesis’i bir tür entropi olarak çıplaklaştırıp resme yayarken oradan dingin bir praksis çıkarır.
İsmet Doğan, Yarık sergisinden
* Praksis: Antik Yunanca’da yapmak, bir eylemde, harekette bulunmak anlamındadır.
** Poeisis: Antik Yunanca’da yapmak, bir şeyden başka bir şey ortaya çıkarmak anlamına gelir Latin dillerinde şiir sözcüğünün kökenidir.
Comments