İstanbul Tiyatro Festivali, bu yıl 25 Ekim-26 Kasım tarihleri arasında şehrin farklı mekânlarında Işıl Kasapoğlu’nun küratörlüğünde izleyiciyle buluşuyor. Toplan 23 yapımın sahneleceği festivalde öne çıkanlara yakından bakıyoruz
Yazı: Nihan Bora Sapmaz
Hastalık Hastası, Fotoğraf: Christophe Raynaud de Lage
Bu sene seyirciyi, “Tiyatro yerli yerinde” sloganıyla selamlayan İstanbul Tiyatro Festivali, önceki senelerde olduğu gibi bu cümlesiyle de güçlü bir duruş sergiliyor. Nitekim 2018 yılında festivale başlığını veren “Tiyatro bir kez yaşanır”, bana kalırsa festivalin varlığını en iyi şekilde ortaya koyan slogandı. Bu senenin söylemi ise, “Hayat bize ne yaşatırsa yaşatsın, buradayız, gitmiyoruz” mesajını veriyor.
Bu sene 50’nci yaşını kutlayan İKSV’nin şehrin ve hatta ülkenin kültür-sanat yaşamına kattığı değerin altını çizerken, dünyanın en iyi yapımları, isimleri, topluluklarıyla tanışma fırsatı yakalamamızın yanı sıra ülkedeki yaratıcı isimlere verilen destekten de söz etmeden olmaz.
Global pandemi kriziyle sarsılan kültür-sanat sektörü toparlanma çabalarındayken, seyircinin fiziksel etkinlikleri çok özlediği; birçok oyun, sergi, konser faaliyetinde de anlaşılıyor. Bu sene 25 Ekim’de başlayan İstanbul Tiyatro Festivali de, bu heyecana ortak oluyor.
Festivalin ilkleri, özelleri
Her yıl olduğu gibi, bu yıl da festivalin birçok ilki var. Onlardan biri, daha önce direktörlük sistemiyle ilerleyen festival seçkisi, artık küratörlük yapısıyla şekilleniyor. Bu sistemin ilk küratörü ise tiyatronun önde gelen isimlerinden Işıl Kasapoğlu. Basın toplantısında “Festivaller bir ülkenin, bir kentin kılcal damarlarıdır. Sadece o ülkenin insanlarını beslemezler, evrenseldirler. Dünyanın herhangi bir yerinde gerçekleştirilen bir kültür-sanat festivali tüm dünyayı besler, doyurur” diyen Kasapoğlu’na nasıl bir yöntem izlediğini soruyorum. Kasapoğlu şöyle yanıtlıyor: “İKSV bana İstanbul Tiyatro Festivali’nin küratörlüğünü teklif ettiğinde önce nasıl bir festival hayal ettiğim üzerine düşünmem gerekti… ‘Bir festivalden ne istiyorum, festivaller neden önemlidir, ne işe yarar, izleyiciye ne kazandırmalıdır’ gibi sorulara odaklandım. Festival programının hem yerel hem uluslararası yapımlar içermesi, farklı disiplinleri bir araya getirmesi, genç sanatçıları teşvik etmesi ve ustalara saygı duruşunda bulunması önceliklendirdiğim noktalardı. Ve elbette tüm bunların bütünlüklü bir şekilde bir araya gelmesi gerekiyordu…”
Pandemi sürecinde dört duvar arasında geçirdiğimiz günlerde, sanatın kıymetini anladığımızı söyleyen Kasapoğlu, dijital yollarla da olsa birçok insanın sanata sarıldığını vurguluyor. Fakat orada olmanın bir başka olduğunun altını çiziyor: “Sanıyorum bu süreçte sanatı fiziken deneyimlemenin, bir oyundan çıktıktan sonra hissettirdiklerini yanınızdakilerle paylaşmanın ne kadar benzersiz bir his olduğunu da çok daha iyi anladık.”
Bu yıl “yerli yerinde” deneyimleyeceğimiz festival kapsamında Türkiye’den 15 yeni oyun ilk kez izleyiciyle buluşuyor. Ayrıca festival için özel olarak tasarlanıp sahnelenecek iki gösteri de bulunuyor. Altısı sahnede, üçü ise perdede gösterilecek yapımlar ise; Fransa, İngiltere, İspanya, İtalya ve Yunanistan’dan konuk oluyor.
Tartuffe, Provadan
Özel anmalar
Festival, Molière’in 400. doğum yılına özel olarak başarılı sinema filmleriyle tanıdığımız M.Caner Alper ve Mehmet Binay’ın uyarlaması Kibarlık Budalası Remix ile açılıyor. Oyun, alışageldiğimiz izlenme deneyimini tepetaklak edecek gibi görünüyor. Yazarın kurduğu topluluğa kadar uzanması nedeniyle “Molière’in Evi” olarak anılan ve günümüzde faaliyetini hala devam ettiren tiyatro topluluğu Comédie-Française, Molière’in 400. yılını kutlamak üzere Hastalık Hastası, Kibarlık Budalası, Tartuffe ya da İkiyüzlülük gibi tanınmış eserlerini perde gösterimleriyle izleyicilerle buluşturuyor. İstanbul Şehir Tiyatroları ise yıllar sonra Tartuffe’ü bu kez Yiğit Sertdemir rejisiyle sahnelemeye hazırlanıyor.
20. yüzyılın en önemli entelektüellerinden, yönetmen, şair, oyun yazarı Pier Paolo Pasolini, doğumunun 100. yılında, yönetimini ve koreografisini Monica Casadei’nin üstlendiği Pasolini: Gizli Yangınlar oyunu ile anılıyor.
Pasolini: Gizli Yangınlar, Fotoğraf: Vincenzo Cerati
Festival, Türkiye Tiyatrosu’nun en özel isimlerinden Ferhan Şensoy’u da anmadan geçmiyor. Ortaoyuncular, Şensoy’un vefatından sonra Ses Tiyatrosu’nu festival için yeniden açarken, Volkan M. Sarıöz yönetmenliğinde Şahları da Vururlar’ı sahneliyorlar. Ses Tiyatrosu’nda Ferhan Şensoy olmadan oyun izlemek epey hüzünlü olacak ama onu yad etmek için de kıymetli bir anı olacak.
Ferhan Şensoy
Ali Poyrazoğlu’ndan 60. yılda festivale özel oyun
Festivalin Onur Ödülü’nün sahibi olan Ali Poyrazoğlu, Bizet’nin Carmen’ine atıfla yarattığı yeni projesi Habanera Makamı ile festivalde seyirciyle buluşuyor. Oyunda, tiyatro ve opera bir araya gelirken, Çiğdem Erken Quartet da Poyrazoğlu’na eşlik ediyor.
Kadınlar burada!
Festivalin öne çıkan bölümlerinden biri de, Bu İşte Bir Kadın Var. Bu bölümde sanat alanında kadın üretimini görünür kılmak amaçlanıyor ve kadın yönetmenlerin oyunlarına yer veriliyor. Zülfü Livaneli’nin yazdığı ilk tiyatro oyunu Duvar’ı, Bilge Emin yönetiyor. Oyunda dünyanın farklı yerlerinde, başka deneyimler yaşamış dört insanın aynı otel odasında kesişen yollarını izleyor olacağız. Aliye Ummanel’in yazıp yönettiği Kapalı’da Varoşa’daki insanların hikâyelerine tanıklık ederken, Elif Candan’ın yazıp Pınar Akkuzu’nun yönettiği Bir Tatlı Kaşığı Çamur’da ise tek bir kadının ağzından tüm kadınların hikâyesini dinleyeceğiz.
Bir Tatlı Kaşığı Çamur
Dikkat çekenler
🚩 Birleşik Krallık’ın en etkileyici yönetmenlerinden Ben Duke, Shakespeare’in dünyaca ünlü eseri Romeo ve Juliet’i ters yüz ettiği eseri Juliet ve Romeo ile festivalde seyirciyle buluşacak. Bu orijinal eserde, 40’lı yaşlarına gelmiş Juliet ve Romeo’nun gündelik yaşamdaki anlarını izleyeceğiz.
🚩 Festivalin bir diğer merakla beklenen ismi, otoriteler tarafından Avrupa Tiyatrosu’nun geleceğine yön verecek isimler arasında gösterdiği Euripides Laskaridis. Türkiye’yi ilk kez ziyaret edecek olan isim, Titanlar ile sürpriz, heyecan ve şefkatli bir deneyim sunmaya hazırlanıyor.
🚩 Homeros’un Truva Savaşı’nın önemli bir kısmını anlattığı İlyada destanından Alessandro Baricco’nun çağdaş bir yaklaşımla kısaltarak yeniden kaleme aldığı İlyada eseri, Selçuk Yöntem’in festivale özel yorumuyla seyirciyle buluşacak. Fazıl Say’ın kendi bestelerinden performansa özel derlediği seçkiyi piyanist Ece Dağıstan Say yorumlayacak. Ayrıca müzikli okuma esnasında kum sanatçısı Veysel Çelikdemir eşlik edecek.
🚩 Okan Bayülgen’in yazıp yönettiği ve başrolde yer aldığı Richard oyununda, III. Richard oyununa hazırlanan bir oyuncunun var olan düzene, sanatın mevcut kurumsal, etik ve hiyerarşik yapısına duruşunu izleyeceğiz. Festivalde ayrıca Mehmet Birkiye’nin yönettiği III. Richard: Niçin Yaptım isimli oyunda Hakan Gerçek sahnede olacak.
🚩 Türkiye’nin önemli beş kültür-sanat kurumunun bir araya gelip başlattığı Ortak Yapım Projesi’nden çıkan Nuh’un Gemisini Aramak oyunu, iki kardeşin yeni bir dünya inşa etmeye çalıştıkları hayatına odaklanıyor. Gökhan Erarslan’ın yazdığı oyunu Ayşe Draz yönetiyor.
🚩 İstanbul’u daha önce de ziyaret eden, dünyanın en iyi koreograf ve dansçılarından Akram Khan, yeni koreografisi Orman Kitabı’nı izleyiciyle buluşturacak. İngiliz yazar Rudyard Kipling’in Orman Kitabı’ndan uyarlanan gösteride Mowgli’yi bu kez iklim mültecisi bir kız çocuğu olarak izleyeceğiz. Jocelyn Pook’un etkileyici müzikleriyle aklımızdan çıkmayacak bir görsel şölen bizi bekliyor.
🚩 İki el ve bir dikiş sepetiyle duygusal bir kukla gösterisi izlemek isterseniz, İspanyol kukla ustası Javier Aranda’nın Yaşam’ı da festivalde olacak.
🚩 Dansçı ve koreograf Korhan Başaran, Romalı şair Virgil’in Aeneid ve İngiliz yazar Marlowe’un Kartaca Kraliçesi Dido eserlerinden ilhamla tek kişilik performansı Dido’yu seyirciyle buluşturacak.
🚩 Emre Koyuncuoğlu’nun yazıp yönettiği Medea’ya İnce Ayar; metin tiyatrosu, video sanatı, yerleştirme, deneysel ses yerleştirmesi, performans ve interaktif tiyatro kavramlarının iç içe geçtiği bir deneyim yaşatacak.
🚩 Eskişehir Şehir Tiyatroları, Haldun Taner’in oyun, hikâye ve gazete yazılarından Ali Eyidoğan’ın derlediği Yaşasın Demokrasi ile festivalin konuğu olacak.
🚩 Festivalde çocuklar da unutulmamış. Ünlü sirk topluluğu Les Colporteurs’un eğlenceli gösterisi Toyo!, çocukları sürprizlerle dolu bir yolculuğa çıkaracak ve onların hayal gücünü harekete geçirecek.
🚩 Son olarak festivalin şüphesiz en merak edilen işlerinden biri olan İstanbul Mon Amour, Orhan Veli Kanık’ın İstanbul’u Dinliyorum şiirinden ilham alıyor ve seyirciyi sabah saatlerinden akşama dek sürprizlerle dolu bir yolculuğa çıkarmaya hazırlanıyor. Tiyatro merkezde olacak ama dans, müzik, görsel sanatlar ve edebiyat da bu kez işin içinde. 26 Kasım’da Süreyya Operası’nda başlayıp Şehir Hatları Vapuru, İMÇ, Kanyon, Galatasaray Lisesi ve Salon İKSV gibi eşine az rastlanır bir deneyim bizleri bekliyor.
Festivalde halka açık ve ücretsiz etkinlikler de gerçekleşecek. Detaylı bilgi için tiyatro.iksv.org sitesini ziyaret edebilirsiniz.
Comments