top of page
Yazarın fotoğrafıNecmi Sönmez

İyi ki doğdun Abidin! Doğum günün kutlu olsun!


Bugün Abidin Dino'nun doğum günü, Necmi Sönmez Türk Modern Sanatı'nın en ilginç isimlerinden biri olarak tabir ettiği sanatçının 104. yaşını kutluyor ve 1993 yılında aramızdan ayrılan Dino'nun arkasında bıraktığı mirasın nasıl yeni yeni anlaşıldığını anlatıyor*

Abidin Dino, 1984, Paris

23 Mart 1913[1] tarihinde İstanbul’da doğan Abidin Dino’nun 23 Mart 2017’te tam yüz dördüncü yaşını kutluyoruz. 7 Aralık 1993’te aramızdan ayrılan Dino hiç kuşkusuz ki Türk Modern Sanatı’nın en ilginç isimlerinden biri olarak, arkasında yavaş yavaş çözülen gizlerden oluşan, yorumlanılması, anlamlandırılması kolay olmayan bir kültürel miras bıraktı. Bu miras, sadece bir ressamın yapıtlarıyla tanımlanamayacak kadar yoğun, politik, sosyal ve kültürel yoğunlaşmalarla yüklü olduğu için, hem O’nu hem de çalışmalarını belli bir eksen üzerine oturtmaya çalışırken çok dikkatli olmak gerekiyor. Bu eksen, Modernizm’in Türkiye’deki serüveniyle olduğu kadar, Abidin’in Doğu ve Batı kültürleri arasında kurduğu diyalogla, resimle, yazıyla, sanatsal mücadele ve politik çalışma arasındaki garip ilişkiyle de alakalı. Garip, çünkü Abidin daha yaşarken kelimenin tam anlamıyla “efsane” olmuş ender yaratıcılardan biriydi. 20. Yüzyıl sanatına yön vermiş yaratıcı sanatçılarla olan ilişkileri nedeniyle pek az Türk sanatçının girmeyi göze aldığı patika yollara dalarak ilerlediği için, her kesimin farklı bir Abidin Dino’su oldu.

Ressam, yazar, çevirmen, karikatürist, film yönetmeni, editör, oyun yazarı, seramikçi, şair, sanat tarihçisi, folklor araştırmacısı kimlikleriyle farklı işler üretti Abidin. Hayatıyla sanatını birbirinden ayırmadığı için politik olduğu kadar romantik, inandığı yolda kanının son damlasına kadar mücadelesini sürdürecek kadar inatçı, bir daldan ötekine zıplarken kapı eşiğinden geçer gibi rahat davranan bir yaratıcıydı. İlk bakışta karşıtlık gibi gözüken kavramları bünyesinden barındırırken, günümüzde “disiplinlerarası” olarak tanımlanan tavrın öncüsü olan Abidin, Modernizm’i yorumlarken Türkiye’deki köklerden yola çıktığı için, Türk Modernizm’inin anahtar odaklarını oluşturdu. Bu odakları kavrayabilmek için Abidin’in hem sanatsal hem politik tavrını bilmek ve bunları birbirinden ayırmamak zorundayız. Çünkü O, kendi bünyesinde bir sentez olarak yorumladığı farklı kimlikleriyle bir bütünlük oluşturmayı başarmakla kalmadı, Modernizm’in sadece müzelere, galeri duvarlarına bağlı bir kavram olmayıp, sokağın, günlük yaşamın, hem köyün hem de kentin odağında geliştiğini vurguladı. İtiraf etmek gerekirse Türkiye’de böylesine bütüncül, farklı yaratı alanlarını adeta bir suyolu gibi birbirine “nedensel” açıdan bağlayarak “farklı mevzulara” kapı aralayan görsel bir sanatçıya pek rastlanmadı. Öncesiz ve sonrasız olan Abidin Dino’nun arkasında bıraktığı miras, belki de “Pandora'nın kutusuna” benziyor. Ne tuhaf ki biz bu kutunun kapağını daha yeni yeni kaldırabiliyoruz.

Abidin Dino, 1953

II. Dünya Savaşı’nın şekillendirdiği 1939-1945 yılları aynı zamanda Türk Modernizm’i açısından da son derece ilginç açılımların sahneye çıktığı bir dönemdir. 1940’ta Yeniler Grubu, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti’nde Liman konulu ilk tematik sergilerini açmıştı. d Grubu karşısında atılan bir adım olarak da yorumlanabilecek olan bu akım içinde, d Grubu kurucu üyelerinden biri olan Abidin Dino’yu görmemiz bir karşıtlık olarak değerlendirilebilir mi? Politik kimliği ve etkinlikleri nedeniyle sürgüne yollanan bir sanatçı olarak Dino’nun bu yıllardaki tavrı, duruşu, çalışmaları nasıl olmuştu? Abidin’in sergileri henüz değerlendirilmediği için, bu ve buna benzer birçok soru, araştırılması, çalışılması gereken birçok konu ne yazık ki gündemdeki varlığını, bilinmezliğini koruyor. Belki de Türk Modernizm’inin en büyük talihsizliği, “kurumsal” olarak ciddi bir müze ve üniversite ilgisine tabii olamamasıdır. Durum böyle olunca, ne tarihsel sorgulama yapılabiliyor, ne de sanat ortamının panoraması, güç odağı konumunda olan Akademi’nin etkinlikleri eleştirel bir gözle ele alınabiliyor. Sözün kısası, Akademi’nin dayattığı resmi sanat tarihi görüşünü kıracak araştırmalar gündeme gelmediği gibi, sanat yapıtları üzerinden bir değerlendirilmeye de gidilemiyor. Çünkü sanatsal ve entellektüel üretimin kısıtlı olduğu bu döneme ait ciddi bir arşiv elimizde yok. Yağmalanan devlet koleksiyonlarını, göz göre göre soyulan Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi’ni, Halkevleri arşivlerini düşünelim... Oysa 1939-1945, Modern Türk Sanatı’nın en önemli kabuk kırılmasının yaşadığı bir süreç olarak, bir tür “yeniden kurulum” dönemidir.

d Grubu, Narmanlı Yurdu'nun altındaki Mimoza Şapkacısında açtıkları ilk sergiden, 8 Ekim 1933

Abidin Dino, etkinlikleriyle, çalışmalarıyla bu yeniden kurulumun en çarpıcı örneklerini veren isimlerden biridir. İşte 1941 tarihli Gerilla Desenleri [2], işte tüm sürgünlük tecrübelerini yansıttığı Çukurova resimleri... 1940-1945 dönemini kapsayan bu çalışmalar hakkında bugüne kadar ciddi bir araştırma yapılmamış olması büyük bir eksikliktir. Her yaratıcı gibi Abidin de çalışmalarına yanıt verecek bir ortamın bekleyişi içindeydi. Ancak bu yanıt, baskı, sürgün, işkence ve yalnızlaştırılma politikalarıyla üzerine gelince O, özgür olarak üretebileceği bir ortamın arayışına girdi. Demokrat Parti’nin hakim olduğu 1950’lerin Türkiye’sinde Abidin gibi aktif olarak politik ve sanatsal çalışmalarda bulunan bir aydının var olabileceği bir ortam olmadığı için yurtdışına çıkmaya karar vermiştir. 1951’de zor bela elde ettiği pasaportla önce Roma’ya, ardından da 1952’den vefatına dek sürekli olarak yaşayacağı Paris’e geçen Abidin, doğru dürüst çalışmaya, üretmeye, 1937-39 arasında da yaşamış olduğu bu efsanevi kentte devam etmişti.

Abidin Dino, Gerilla Desenleri

Yazımın başında da belirttiğim gibi 23 Mart 2017 Abidin’in tam yüz dört yaşına bastığı gün. Abidin elbette kendisini önkoşulsuz olarak desteklemiş olan eşi sevgili Güzin Dino’dan (1910-2013) ayrı olarak düşünülemez. Muhteşem bir ikili olarak Abidin ve Güzin yaşadıkları beraberlikle, belki de 20. yüzyıla damgasını vurmuş olan aşklardan birini yaşadılar.

İyi ki doğdun Abidin! Doğum günün kutlu olsun!

Abidin Dino ve Güzin Dikel'in Adana'da sokak fotoğrafçısında çektirdikleri evlilik fotoğrafları, 1943

* Dr. Necmi Sönmez'in bu yazısının ilk versiyonu 23 Mart 2013'te lebriz.com üzerinde Modernizm, Türk Modernizmi, Abidin Dino başlığıyla yayınlanmıştır.

Yazının yeni bir versiyonu aynı başlıkla 26 Mart 2013'te e-skop üzerinde yayınlanmıştır.

Art Unlimited'de yayına aldığımız yazı sanatçının 104. yaş gününe adapte edilmiş halidir.



 

[1] Abidin Dino, Kısa Hayat Öyküm, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2005, S.5

[2] Rasih Nuri İleri, Abidin Dino Gerilla Desenleri, Galeri Nev Yayını, Ankara 2005. (Sergi Kataloğu).

Comments


bottom of page