Pinar + Viola iki genç kadının kurduğu bir image couture markası. Pınar Demirdağ ve Viola Renate, tanıdığımız sınırların ötesinde, belki başka alemlerde yüksek hassasiyetle çalışıyorlar. Bugünün ve yarının görselini üretmek, görsellik üzerinden iletişim kurmak onların asıl işi. Kendini görsel eksperi olarak tanımlayan Pınar, Merve Akar Akgün ile sohbetlerinde yaptıkları işlerin incelikleri anlattı
Pınar Demirdağ ve Viola Renate, 2016, Keiichi
Bu mesleği yaratmadan önce ne okudun?
2004 yılında Fransa, Saint Etienne’e üniversite okumak için gittim. O zamana kadar hayatım hep grafikler ve görsellerle geçmişti ama ayaklarımı yere bastıracak ve herkesin anlayacağı bir alan olarak düşündüğüm endüstriyel tasarım okumamın doğru olacağına inanmıştım. Kendimi özgür bırakamamışım.
Üzerine Strasbourg’da Les Arts Décoratifs’te tasarım dersleri aldım. Orada uçuk şeyler yaptıkça onlar beni normalleştirmeye zorluyorlardı. Bu arayış içinde o dönem çok etkilendiğim Hollandalı tasarımcı Daniel van der Velden ve Vinca Kruk’un sahip olduğu Metahaven’de staj yapmaya başladım ve bu dönem hayatımda önemli bir dönüm noktası oldu. Metahaven’de çalışmak çok alternatif ve avangarttı. Politika yüklü ve anlamlı işler üreten insanlarla beraberdim ve o zaman farkına vardım ki bende eksik kalan şey anlamdı. Daniel van der Velden Sandberg Institute’de öğretim görevlisiydi ve bana okumamı öğütledi çünkü yaptığım işleri güçlü ama anlam açısından zayıf buluyordu. Benim yaptıklarımla ne söylemek istediğimi anlamak istiyordu. Çok haklıydı çünkü evet, hayata anlam katmak lazım. Bu çok var oluşsal bir şey.
Viola ile nasıl bir araya geldiniz?
Bu sırada Daniel van der Velden aynı zamanda Viola’nın da hocasıymış ve ona da aynı şeyi öğütleyerek Sandberg’e davet etmiş. Daniel bizim ruh babamız gibi biri aslında. Okulda tanıştığımız ilk senenin sonunda ilk projemizi gerçekleştirdik. O sene tüm sınıf ismi Utopian Grids önemli bir sergiye davet edildi. Şehirlerin geleceğine uygulanan grid sistemleri üzerine bir sergiydi. Ben kuralları çekici bulmadım ve projeye katılmadım. Meğer Viola’da katılmamış. Sonra yazın haberleşerek beraber bir proje yapmaya karar verdik. Çalışma süreci harikaydı. Daha iş ortaya çıkmadan Ying ve Yang gibi birbirimizi tamamlamıştık. Çok ütopik bir fantezi hayal ettik. Gelecekte kuralları değil de kaosu kutlayalım dedik. Gri alanlar, katı kuralların olmadığı ve fanteziye yer veren şehirleri kutladık. Bu bir protesto görsel olarak zengindi çünkü fantezi kurmuştuk. Şehirlerin Avrupalılaşmasından yola çıkarak Europolis adını verdiğimiz bir şehirde 2100 yılındaydık. Projenin adını Ütopik Kaos koyduk ve herkesten gizli t-shirtler yaptırdık. Sergi açılışı için sokak satıcılarıyla anlaştık. T-shirtleri onlara verdik ve serginin ortasında gelin ve çıkartın dedik. Serginin adı Ütopik Kurallar bizim t-shirtlerde dev gibi Ütopik Kaos yazıyor. Küratör buna çıldırdı çünkü şık insanların şampanya içtiği bir yerde işportacılara yer yoktu. Gidip küratöre bu bir sanat eseri dedik. Gelecek hakkında farklı düşünmek adına açık görüşlü bir senaryo yazmıştık ve hala aynı şeyi yapmaya devam ediyoruz. Tek fark artık daha büyük markalara daha büyük çapta işler yapıyoruz.
Healing Prints, Ayahuasca
Nedir sizi besleyen?
Görsel hava gibi, yani her yerde. Cep telefonları, reklamlar, evdeki porselen tabağın üzerindeki desen, moda çekimleri, araba koltuğunun deseni... Ben de Viola da yedi sene boyunca işaret, sembol, ikon ve idol okuduk, bu konularda ustalaşmak için çabaladık. Anlamak ve yenilerini yapmak üzerine bir eğitim aldık. Tam anlamıyla Görsel Eksperi gibi çalışıyoruz. Ama bunu bir haute couture tasarımcısının sabrıyla yapıyoruz. Örneğin pret-a-porter kıyafetleri mağazaya gidip alırız. Aynı kıyafet yüz bin tane insanda olabilir. Oysa haute couture tasarımlardan dünyada sadece bir tane var. Couture yapma teknikleri, harcanan zaman, detaylara atfedilen önem ortaya çıkan ürünü unique kılıyor. Dünyada sadece bir kişi o kıyafeti giyiyor ve onun için özel hazırlanmış. Bir sanat eseri gibi... Bizde bu mantalitede, çok detaylı ve dikkatli bir şekilde güzel olanı alıp görsele yüklüyoruz. Ortaya çıkan herhangi bir görsel değil, arkasında kavramsal ve estetik değerler var, bir nevi inovasyon.
Peki süreç nasıl işliyor?
Sipariş üzerine de çalışıyoruz, kendi çapımızda da yapıyoruz. Mesela istek şöyle geliyor: İmkansız olanı görselle imkanlı hale getirelim. Müşterilerimiz çok spesifik şeyler istiyorlar. Örneğin Ikea’dan geldiler ve “bizi rüyalara daldıracak, düşündürecek, uzak alemlere seyahat ettirecek, insanlara evlerinde sanat eseri olduğu hissini uyandıracak, 7’den 70’e hitap edecek bir ürün istiyoruz,” dediler. Biz burada anlam yükleyerek hayatı kutluyoruz.
Healing Prints, Sexual Healing
Çalışılan kişi, iş ne olursa olsun ortak payda anlamın varlığı sanırım. Bugün bir sanatçı da bir tasarımcı da aynı paydada buluşuyor. Tasarımcının derdi de artık üründen çok daha fazlası.
Bence biz sanatçıyız zaten.
Sanatçı ve tasarımcı arasındaki sınırlar çok şeffaf hakikaten. Seni Tasarım Fuarı’nda bir stantta yakaladım ama pekala sanat bienalinde de yakalayabilirdim öyleyse.
Galerilerde sergimiz oluyor ama bir galeri sanatçısı değilim. Günümüzde her şey o kadar akışkan ki bir gün erkek gibi giyinip bir gün femme fatale olabiliyorum. Cinsiyet bile artık akışkan. Tasarımcı ya da sanatçı gibi kimliklere ihtiyacım olduğunu düşünmüyorum. Ben bir görsel eksperiyim. Görsel konusunda çok fazla bilgiye sahibim. Sadece onları okumayı ve yapmayı çok iyi biliyorum ve bu konuda inovasyon yapabiliyorum çünkü geleceğin trendlerini çok iyi biliyorum. İnsanların ne istediği konusunda çok hassasım ve bir estetik değere sahip olduğumu düşünüyorum.
Büyük markalarla geniş çaplı işler yaptığınızdan bahsetmiştin.
Evet mesela Adidas çok spesifik bir şey istemişti. Önümüze 2000 tane görsel koydular ve bize bu görselleri çağdaşlaştırın dediler. Adidas kendi özünü ortaya çıkartmak istiyor. Markanın kültürü çok zengin, dünyanın ilk spor markası. Almanya’dan gelen ve bunu kanıtlayan fotoğraflar var. Biz de istenileni yaptık. Kasım ayında açılacak New York mağazasının duvarlarına konulacaktı ama farklı bir değişikliğe gittiler ve olmadı. Bu deneyim bizim için çok kıymetliydi.
Nasıl çalışıyorsunuz?
Moda tasarımcıları her sene koleksiyon çıkarırlar ve geleceğin kıyafetleri hakkında bizi bilgilendirirler. Biz de aynı şeyi geleceğin görselleri konusunda yapıyor ve her sene yeni koleksiyonlar çıkarıyoruz. Bunların hepsi İnternet’te yer alıyor. Her sene konu değişiyor. Ortam konuyu belirliyor ya da konu konu belirliyor. Görsel o kadar hafif, iletişime açık ve esnek ki istediğiniz her şeyin üstüne gidebilir. Cep telefonuna arka plan da olabilir, reklam kampanyasına afiş de... Elbise de yapabiliriz, arabanın içini de kaplayabiliriz. En son, geçen sene İstanbul Design Week kapsamında gösterilen Healing Prints sergimiz vardı mesela, çünkü ben inanıyorum ki şuan özellikle de Batı’nın, yüreklerimizin, doğanın ve çevremizdekilerin hiç olmadığı kadar iyileşmeye ve iyileştirilmeye ihtiyaçları var.
Gentlemen Like Us
Evet bu konuda ciddi bir uyanış var.
Evet çünkü artık bazı şeyleri yemek istemiyoruz. Mesela nereden geldiğini bilmediğimiz eti yemek istemiyoruz, kesilen hayvanın canının yandığını düşünüyoruz, içtiğimiz sütün hayvandan nasıl alındığını bilmiyoruz. Reklama çok daha duyarlıyız ama bir deri çantanın aslında ne demek olduğunu bilmiyoruz. Hayvanların çığlık atarak derilerinin soyulduğunu düşünmüyoruz. O reklamın çekilmesi için o model ne kadar yemek yemiyor, dünyanın parası harcanıyor... İnsanlar gerçekleri anlamak için uyanmak istiyorlar. O yüzden ben Ikea ile çalışmaktan çok mutluyum. Şu ana kadar gördüğüm, okuduğum kadarıyla en sürdürülebilir şirketlerden biri. Çünkü eğer Ikea bir şey yapıyorsa dünyadan o rezervler azalıyor nerdeyse. Ne yapıyorlarsa geri dönüştürülebilir şekilde yapıyorlar. Bizim eve mesela yemeğe geldiklerinde kreatif direktörleri içeri girdi ve direkt bizim t-shirtlerimize “bunlar organik değil,” dedi.
Geleceğin görselleri nasıl tahmin edilebilirler?
Radarların anten gibi açık olmalı. Tam buradan geliyor diyemem ama tabi ki bazı insanlar seni diğerlerine göre daha fazla besliyor. Çevrende de senin gibi radarları açık insanlar varsa birbirinizi besliyorsunuz. Belirli kanallar var, takip ettiğimiz insanlar var, ben önüme gelen her şeyi okuyorum. Politik değerlerin hepsinin olabildiğince farkına varmak istiyorum fakat oturup da politik değerlerin içinde kendimi kaybetmek istemiyorum çünkü o başka birinin fantezisi. Politika tamamen bir fantezi. Para da öyle. Ama mesela şu çiçeğin gerçek olup olmadığı konusunda seninle tartışamam. Çiçek burada dokunuyoruz, peki para ne? Biz eğitildikçe kendimizi eğittikçe kendi algı seviyemizi açtıkça işimizin de algı seviyesi açılıyor. Eskiden hayatımda en çok istediğim şey Chanel bir çantaya baskı yapmaktı. Şimdi o Chanel çantayı almak bile istemiyorum. Çok elitist bir şey yapmak istemiyorum onun yerine kendi koleksiyonumu çıkarmak ve demokratik ve satın alınabilir şekilde insanların günlük hayatına güzellik katmak istiyorum.
Çok güzel. Hayata bir yön çizmek lazım. Sonuçta mutluluk bulunması gereken şey. Bir diliniz olduğuna inanıyorum.
Eli açıklık.
Healing Prints, Coral Garden Erinbali
Sürekli figürler ve desenler... İşleriniz yalın değil, çok az boşluk var. Bu ortak bir arzu mu?
Ben gerçekliği yansıttığımızı düşünüyorum, işlerimizin dürüst olduğunu düşünüyorum. Biz insanlar karmaşık yapılarız. Hiç birimiz iPhone gibi dümdüz değiliz, çok karmaşık şeyler hissediyoruz. Varlığımızın ne kadar komplike olduğunu göz ardı edip sadece belli bir görsel alana sığınıp anlamaya çalışıyoruz. İnsan olmak ve hayatı anlamak çok çok zor. Kendini yelken gibi akıntıya bırakıp gidip o karmaşık yerde her tuttuğun gülden toplamak varken insanlar kurallara tutunuyorlar. Bu böyle olmalı? Çünkü öyle. Neden? Neden bir kadın ve bir erkek evlenmeli?
Tam da yeni doğan bebeği düşündürüyorsun bana. Sonsuz bir ışık gibi geliyor. Hiç bir sınırı yok, hiç bir şey yok üzerinde. Öyle bir enerji. Sonra ona ‘burayı’, hayatı öğretebilmek için başlıyoruz sınırları koymaya. Doğduğunda daha kendi bedeninin sınırlarını bilmeyen, her yerde var olduğunu hisseden o zihniyeti bir beden içine kapatıyoruz. Sonra da ona kuralları öğretiyoruz. Bizden çok önce de var olan kuralları.
Egomuzu da yoğuruyoruz çocuğun üstüne. Belirli şeylerden mutlu olmayıp fantezi dünyası yarattığımıza inanıyorum. Hayatta bazı şeyleri görmeyi tercih etmiyoruz ya. Mesela birisi para dileniyor bir ayağı yok diyelim görmüyorsun onu. Görmeyi tercih etmiyorsun. Demek istediğim, evet haklısın bu dünyada yolunda gitmeyen çok şey var, Türkiye’de yolunda gitmeyen birçok şey var, politik dengelerde yolunda gitmeyen şeyler çok, adalet desen öyle bir şey yok zaten. Adaletten konuşursak doğa herhalde bizi dava eder. O yüzden ben ağlamaya başlasam, şu saniye dünyanın her tarafında tecavüze uğrayan kadınlar için ağlamaktan başlardım. Eğitim görmeyen kızlarda biterdi. O yüzden bütün bunların farkında olarak kendi hayal alemimizi kurup ve orda yaşamalıyız.
コメント