Ressam Metin Çelik'in sekiz senenin ardından ilk kişisel sergisi Kaos-Kozmos 1 Mayıs tarihine kadar Merkür’de yer alacak. Sergi, doğa ve insanın girift yapısını kontrastlar bağlamında okuyarak zaman, mekan ve figür ilişkisini metafizik bir estetikle ortaya koyuyor. Sanatçıyla sergisi üzerine konuştuk.
Metin Çelik, Kap-İt-Al 2, 160x160cm, 2016
Sekiz sene sonraki ikinci kişisel sergin Kaos-Kozmos. Serginin içeriğini senden dinleyebilir miyiz?
Şunu belirtmeliyim ki gerçekten uzun zaman sonra bu sergiyi açıyor olmak heyecan verici... Bir yıl önce Sabiha'yla (Kurtulmuş) serginin kararını aldığımızda, sürece hem pratik hem de kavramsal açıdan başlamış oldum.
Resimlerimin ana katmanını kontrastlıklar oluşturuyor. Zaten yaşamı organik anlamda oluşturan şey de bu. Her şey zıddıyla var olur evrende. Kaos (düzensizlik) ve Kozmos (düzen) en temelde içinde olduğumuz Evren’i tanımlar. Biri bir diğerini yaratır ve sonra Kaos tekrar hakim olur. Bu döngü bana kalırsa varoluşumuzun mikro düzeyde kodlarından biridir. Hal böyleyken resimlerimin tüm plastik değerleri bu mana üzerinden form buluyor. Renkler resim içerisinde zıddını arıyor. Kavramlar karşıt söylemler oluşturuyor. Ölümle yaşam arasındaki uzamda neler varsa, hangi zıtlıklar barınıyorsa insana ve tabiata dair, bu sergi onları tanımlamaya çalışıyor.
Çalışmalarında; zaman, mekan ve figür ilişkisini metafizik bir estetikle ortaya koyuyorsun. Arjantinli öykü, deneme yazarı, şair ve çevirmen Jorge Luis Borges’nin Büyülü Gerçekçilik yaklaşımı, resimlerinin atmosferinin oluşmasında başat gibi görünüyor. Büyülü Gerçekçilik senin için ne ifade ediyor?
Nietzsche, sanatı bilinçaltı verilerinin imgesel dışa vurumu diye tanımlar. Bu özet geçilen cümlede zaman, mekan ve insanı sınırsız bir boşlukta tarif eder bence. İşte bu boşluk metafiziğin kendisidir ve gerçekliğin tanımı değişmeye, kırılmaya yani başka bir boyut almaya başlar. Ben imgelerimi bu alan içerisinde oluşturmaya çabalıyorum. Çünkü Borges'nin de Büyülü Gerçeklik tanımı bilinçaltının sınırsız imgeleminde var olmaya başlıyor. Ve nihayetinde kesin bir tanımı değil de, çok göreceli algılanabilen, biraz da muğlak bir atmosferde bırakıyor insanı. Ve çokça sembolizm, ironi ve paradoks barındırıyor. Bu biraz sarhoşluk anındaki gerçeklik gibi de aynı zamanda...
Metin Çelik, Kap İt Al, 145x190cm, 2016
Şu anda lisans eğitimini de aldığın Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde 20. yüzyılın en etkili Alman şairi, oyun yazarı ve tiyatro yönetmeni olarak nitelendirilen Bertolt Brecht estetiği üzerine yüksek lisans tezini yazıyorsun. Brecht’in estetiğe yaklaşımı senin resimlerinde nasıl hayat buluyor?
Aslına bakarsan, kavramsal olarak beni en çok etkileyen adamların başında geliyor Brecht. Çünkü oluşturduğu Epik tiyatro kuramında, yüzyıllar boyu gelen Aristocu dramatik tiyatroya karşı, devrim niteliğinde bir karşı tez ortaya koyuyor. Yabancılaştırma efekti, epizodik anlatım biçimi, resimlerime yansıyan çok önemli unsurlar. Tıpkı Brechtyen estetikte olduğu gibi, tam bir özdeşleştirmeye karşı bir anlayış içindeyim. İzleyici ile eser arasında sürekli bir rasyonel sorgulama olmalı. Bunu yaratacak olan şey de zıtlıkların varlığı... Gerçeklik bu çerçevede dönüşüme uğramalı.
Resimlerindeki insan ya da hayvan figürlerinin tamamen duygularından arındırılmış olarak yansıtılmasının arkasındaki estetik bakış açını nasıl tanımlarsın?
Hep katmanlardan bahsediyorum ya, bu da onlardan biri işte... Modern insan terimi, resimlerinde yer bulan önemli bir konu. Ben günümüz insanının giderek duygudan yoksun kaldığını düşünüyorum. Tepkisiz, nötr, eylemsiz ve bir noktada tanımsız... O yüzden resimlerimde yer alan bütün figürleri duygudan arındırıp ve hatta hareket alanını çok kısıtlayarak kompoze ediyorum. Bu haliyle sıradan nesnelere dönüşüyorlar; bir masa yahut sandalye gibi... Tabi ki bunu eleştirel bir düzlemde ele alıyorum.
Tüm bu konuştuğumuz kavramsal katmalar bağlamında sergide yer alan çalışmalarına bakarsak Kediler Kırmızı Alevler Halinde Koşuyordu, Mavi Kuş, Kap-İt-Al hakkında neler söyleyebilirsin?
Tüm eserler bu katmanlar bağlamında ve kendi özel alanları içinde yer alıyorlar. En belirgin özellikleri ise tabiat ve insanın uyumu/uyumsuzluklarını konu ediniyor. Örneğin Mavi Kuş adlı eserimde, hep özlemini çektiğimiz doğaya dönüş arzusunu görüyoruz. Tabiatın sonsuz gücü karşısında nasıl cılız bir tür olduğumuzu, resmin bütününü kapsayan yaprakların altında kalan bir figür üzerinden okuyoruz. Ve Mavi Kuş’un vakur duruşu, bize olmamız gerektiği yeri gösteriyor. Yahut Kap-İt-Al serisinde yine doğa ve insan ilişkisini, kapitalizmin insanı ele geçirmesi, doğayı endüstriyel anlamda dönüştürmesi üzerinden okurken, insana dair bütün üretim araçlarının, yaşam alanlarımızı yok etmesine dair bir eleştiri görüyoruz.
Metin Çelik, Mavi Kuş, 150x150cm, 2014
Tablolarını seyrettiğimiz zaman birçok akımın etkileri hissedilse de bunları Metin Çelik potasında çok iyi harmanladığını görüyoruz. Sürrealizm, Empresyonizm, Romantizm, Foto Realizm ve hatta Hiper Realizme yakın dokunuşlar da hissediliyor. Hiçbir akıma adanmışlık, bağlanmışlık yok. Ortaya çıkan sonuç tamamen Metin Çelik’e özgü bir tavır. Sen bu konuda neler söylersin?
Ressam olma konusunda iki şeyin çok önemli olduğunu düşünürüm. İlki bir başka ressamı kopya etmemeli, ikincisi ise kendini kopya etmemeli sanatçı. Her ressam gibi üslupsal açıdan bir yola girmenin sancısını çektim ben de. Sinemadan tiyatroya, edebiyattan gündelik hayata kadar her şeyin araştırması ve gözlemi içindeydim. Tüm bunları tek bir potada, yani resimde eleyip yeni formlar ve yeni kavramlar oluşturmalısınız. Sanat tarihi de bir bakıma rehber olmalı size. Sonrası çalışma temponuza kalıyor aslında. Ben günümün çoğunu atölyede geçiren biriyim. Ortalama on saat üzeri bir tempoda çalışıyorum. Haliyle de teknik anlamda yetkinleşiyorsunuz. Kavramlarla da bunu bir araya getirdiğinizde üslupsal katmanlarınız çoğalıyor ve eserlerinizde sınırsız bir çeşitlilik meydana geliyor.
Bir sanatçı için biricik (unique) eserler ortaya koymak da çok önemli. Her bir eserin, senin fırçanın tüm özelliklerini taşı da asla birbirine benzemiyor ve aynı tablodan seri olarak üretmen mümkün görünmüyor. Bu tanımlamaya katılıyor musun?
Tam da bahsettiğim şey bu işte; çeşitlilik. Bunu sağlamanın başat yoluysa oluşturduğunuz katmanlar. Bunu bir örgüye benzetebiliriz. Eğer elinizde ne kadar çok sıralı ip bulunursa, bunlardan çok çeşitli örgüler oluşturabilirsiniz. Zira benim için biriciklik, izleyici ile kurduğum ilişki bağlamında derdimi daha sağlıklı bir yöntemle yansıtmak anlamına gelir. Aksi taktirde hep aynı şeyi aynı formlarla yansıtmak, hem kendini tekrar etmek demek olur, hem de estetik anlayışınızın tanımsız kalması anlamına gelir. Bu benim en korktuğum ve kaçındığım şeydir.
Metin Çelik, Kediler Kırmızı Alevler İçinde Koşuyordu, 203x100cm, 2017
Sergide büyük boyutlu tuval çalışmalarının yanı sıra desenlerine de yer vereceksin. Senin için desen ne ifade ediyor?
Uzun bir süre desen çalışmamıştım. Bu sergide desenlerimin yer almasını o yüzden çok önemli buluyorum. Çünkü onlar, boya işlerimin de iskeletini oluşturuyor. Bunu göz önünde bulundurursak, sergide bir arada olmaları daha güçlü bir bütünlük sağlayacak. Desende çizginin gücünü, boya işlerimde ise rengin hakimiyetini görüyor olacağız.
Son olarak gelecek ile ilgili planların nelerdir?
Sergi sonrası bir süre yurtdışında olacağım. Hem oradaki projelerde hem de Türkiye'de devam edeceğim çalışmalarıma.
Metin Çelik, Portre
Commentaires