Yapı Kredi Kültür Sanat, bir süredir yazarlarından Orhan Pamuk’un Balkon/Fotoğraflar sergisine ev sahipliği yapıyor. Sayılı fotoğraf kitabı yayıncılarından biri olan Steidl tarafından ilk olarak Ekim 2018’de İngilizce ve Almanca iki farklı edisyon daha sonra da Türkçe olarak basılan Balkon isimli kitaba sadık kalarak Gerhard Steidl küratörlüğünde hazırlanan sergiyi Serdar Darendeliler değerlendirdi
Orhan Pamuk, Balkon/Fotoğraflar
Tarihi yarımada, Boğaz ve Haliç girişi, Üsküdar, Haydarpaşa, Adalar ve hatta Uludağ’a dek uzanan katman katman derinleşen bir manzara… Kış aylarının kasvetli, puslu, gri havasında ansızın beliren ve manzarayı daha da dramatikleştiren ışık hüzmeleri… Gün batımı ve gün doğumuyla renkten renge bürünen bir gökyüzü altındaki şehir silüetleri… Çatıları karla örtülü bina kümeleri... Devasa yük gemileri, yolcu gemileri, vapurlar, balıkçı tekneleri… Yakın planda, arkadaki manzaraya daimi bir fon oluşturan cami kubbesi, minareler ve komşuların açık pencerelerinden görünenler… Martılar, martılar, martılar…
Çocukluğundan 22 yaşına dek ressam olmayı düşleyen, pek çokları gibi 10’lu yaşlarının başlarında hediye gelen bir kamerayla fotoğrafa da merak saran, ressam olamayacağına kanaat getirip roman yazmaya başladıktan sonra ise bu arzusunu roman kahramanlarına aktaran Pamuk’un Cihangir’deki (ilk birkaç yıl sadece romanlarını yazmak için kullandığı yazıhanesi olan) evinin balkonundan 2012-13 kışında kayıt altına alıp beş-altı yılın ardından önce Steidl tarafından kitaplaştırılan şimdilerdeyse Yapı Kredi Kültür Sanat’ın iki katına yayılarak sergilenen fotoğrafları, aşağı yukarı böyle özetlenebilir.
Orhan Pamuk
Pamuk’un görmek, resmetmek ve kelimelerle tasvir etmek eylemleriyle kurduğu bağa özellikle vurgu yapan biyografisiyle izleyicileri karşılayan giriş katı, aralarında kitapta yer almayan fotoğrafların da bulunduğu bir seçkinin büyük boyutlu baskılarıyla donatılmış. İkinci kat ise Pamuk’un kitap için kaleme aldığı önsöz eşliğinde, orijinalinden biraz daha büyük bir boyuttaki karşılıklı sayfalar halinde, kitabın baştan sona tıpkı basımını ağırlıyor. Yine bu katta, oturup kitabı incelemek isteyen izleyiciler için bir okuma alanı da oluşturulmuş.
Karşımızdakiler, “görmek, yaşarken yaptığımız en önemli iştir” diyen Pamuk’un romanlarının çoğunun geçtiği ve çocukluğuyla ilk gençliğine dair İstanbul: Hatıralar ve Şehir isimli anı kitabının da ana karakteri olan İstanbul’un en güzel manzaralarından birine hakim balkonundan, yeni satın aldığı son teknoloji harikası kamerası ve tele objektifle, her şeyi görmek, saptamak, kaydetmek isteyen ansiklopedik bir heyecanla çektiği, ilk kertede gerçekten de bakmaya doyum olmayan fotoğraflar. Daha doğru bir ifadeyle, tıpkı bu daireye ilk taşındığı zamanlarda, manzaranın zenginliği ve güzelliğine bakmaya doyamadığı için romanını istediği gibi yazamayan Pamuk gibi, böyle bir manzaraya her gün bakmaya aşina olmayan bizlerin de gözünü kolay kolay alamayacağı -Pamuk’un ifadesiyle- geçici güzellikler. Yani sürekli bir devinim içinde olan bu manzara o kadar büyüleyici ki, “güzel” fotoğraflar çekmek için çok da ekstra çaba sarf etmenize gerek yok. Aslında fotoğrafçı olmanıza da!
Balkon/Fotoğraflar sergi görüntüsü, Fotoğraf: Serdar Darendeliler
Doğrusu, Pamuk’un da böyle bir iddia içerisinde olduğunu söylemek biraz haksızlık olur. “Çektiğim fotoğrafları ne yapacağım konusunda bir fikrim yoktu, ama onların ‘eksiksiz’, ‘kusursuz ve ’tamam’ olmasını istiyordum. Bazan masamdan koşarak gittiğim kameranın pilinin bittiğini, şu paslı, kederli geminin bu kara bulut altındaki çok gerekli görüntüsünü ne yazik ki saptayamayacağımı, evet, kaçırdığımı görünce bir acı hissederdim. Ocak sonundan itibaren geliştirdiğim pişmanlık benzeri bu duygu, neden topladığını bilmeyen ama gittikçe daha çok toplayan hakiki bir kolleksiyoncunun bir parçayı kaçırınca hissettiklerine çok benziyordu: ‘Bütün şehir hatları gemileri resimleri’ dizisini; ‘bacasından kara duman çıkan paslı gemiler’ dizisini ve kafamdaki diğer tüm hayali dizileri tamamlamak için harekete geçiyordum artık. (…) Çünkü bu görüntüde kendi ruh halimi yansıtan ve hissettiğim anlaşılmaz ama yoğun şeyleri ortaya çıkaran bir yan var! (...) Çünkü ben bu fotoğrafları manzarada keder gördüğüm için çekmiyordum yalnızca; ayrıca, kendim de kederli olduğum ve yeni fotoğraf makinasının hüneriyle oyalandığım ve büyülendiğim için de çekiyordum. (...) … çektiğim fotoğrafları güzel buluyor, ama onlarla ne yapacağımı hiç düşünmüyordum. Zaten bu fotoğrafları çektiğimi çok az kişi biliyor, kimse onları sergilemem ya da yayımlamam için bir teklif de yapmıyordu. Böyle bir öneri gelseydi, yaptığım şeyin kendiliğindenliğini, doğallığını bozacağı için hemen reddederdim. Onları kağıt üzerinde görmek istemiyordum. Belki de onları benden başka kimse görmeyeceği için de bu kadar rahatlıkla fotoğraf çekebiliyor, çektiğim ile mutlu oluyordum.”
Orhan Pamuk, Balkon/Fotoğraflar
Bu fotoğrafları neden çektiğini detaylı bir şekilde anla(t)maya çalıştığı 12 sayfalık önsözünden yaptığım yukarıdaki alıntılardan da anlaşılabileceği üzere bir yandan takıntılı bir koleksiyoncu tavrıyla gözlerinin önünde uzanan manzaranın çeşitli hallerine dair -farkında olarak ya da olmayarak- bir nevi tipoloji yaratma peşinde olan, diğer yandan da -bugünden baktığında- o dönemdeki halet-i ruhiyesini yansıttığını düşünen bir yazarla ve arzu nesnesi haline dönüşen teknolojik oyuncağını elinden düşüremeyen bir çocukla karşı karşıyayız. Ve tabii ona fotoğraf kitabı yapan bir yayıncı ile fotoğraf sergisi açan bir yayınevi/kültür sanat kurumuyla...
Peki baharın gelmesiyle birlikte balkonundan gördüğü her şeyi saplantılı bir şekilde kaydetme hevesi yavaş yavaş azalan ve bir süredir yazamadığı romanına geri dönen Pamuk’un geçici güzelliklere dair bu fotoğrafları neden bir kitap ve sergi olarak karşımızda? Sanırım bunun yanıtını çoğumuz tahmin edebiliyoruz. Steidl, başka sanat dallarında ün yapmış -Lou Reed, Keanu Reeves, Karl Lagerfeld, David Lynch gibi- isimlerin kitaplarına zaman zaman kataloğunda yer veren bir yayıncı. Nobel ödüllü bir yazarın, başka bir sanat dalındaki maharetini gösteren bir kitap, belli bir okur kitlesi için -en azından koleksiyon değeri taşıyabileceği düşünüldüğünden- mutlaka edinilmesi gereken bir ‘nesne’ olarak görülmüş olabilir. Üstelik kitabı Pamuk’u Pamuk yapan şehre dair Pamuk’un gözünden görsel bir güzelleme olarak nitelendirenler ve romanlarıyla bağ kurmaya çalışanlar da olacaktır. Keza, Yapı Kredi Kültür Sanat’ın da çok satan bir yazarının fotoğraflarını sergilemesi, tanıtım faaliyetleri açısından çok şaşılası bir tercih olmasa gerek.
Balkon/Fotoğraflar sergi görüntüsü, Fotoğraf: Serdar Darendeliler
Yine de her koşulda, kitap formunda bir nebze daha samimi ve bakılabilir olan bu fotoğrafların, iki katlı geniş bir galeri ortamına taşınma şeklinde ciddi bir sıkıntı olduğu yadsınamaz. Mekânı neredeyse es vermeyecek bir şekilde tamamen fotoğraflarla doldurmak, çözünürlükleri el vermediği halde fotoğrafları devasa boyutlarda basmak ve kitabın kendisi hali hazırda elimizin altındayken tıpkı basımını, sadece biraz daha büyük boyutlarda, baştan sona sergilemenin hangi amaca hizmet ettiğini tam olarak kestirmek biraz güç. Ki kitap da birbirine benzer ve çok fazla fotoğraf içermesi veya Pamuk’un asıl alameti farikası olan hikâye anlatıcılığının nimetlerinden faydalanan bir kitap olarak kurgulanmaması nedeniyle eleştirilebilir. (*) Ama yazarın o dönemdeki ruh halinin görsel bir hikâyesi olma iddiası taşıdığından tekrarlara dayalı zamansal ve artık biraz da demode kalan bu dizilim, kitap mantığı içinde yine de bir nebze anlaşılabiliyor. Daha büyük bir söz söylemeye öykünen Balkon/Fotoğraflar ise aslında sadece kitap lansmanını destekleyecek şekilde daha minimalist bir formatta kurgulanabilir, Pamuk’un romanlarında ele aldığı İstanbul’una dair çeşitli konuşmalar da barındıran bir etkinlikler dizisiyle zenginleştirilebilir veya -mesela manzara konusunda- tematik bir koleksiyon sergisinin parçası olarak izleyicinin karşısına çıkarılabilirdi.
Bir fotoğraf kitabının dinamikleriyle bir serginin dinamiklerinin çoğu zaman örtüşmeyebileceğine dair yerinde bir örnek teşkil eden Balkon/Fotoğraflar, 27 Nisan’a dek görülebilir.
Orhan Pamuk, Balkon/Fotoğraflar
(*) Burada, yine başka bir sanat dalında tanınmış bir isim olan Lou Reed’in 2006’da Steidl Edition 7L’den yayımlanan, Pamuk’unki gibi aslında benzer şehir görsellerinin çok fazla tekrarını barındıran ama kurgusuyla bir şarkı sözünü andıran Lou Reed’s New York’unu, anlatmaya çalıştığım şeye yakın bir örnek olarak anabilirim.
Comments