Aynı gökyüzünün altındayız ama gökyüzünün kıpkırmızı olduğu anlara da şahit oluyoruz. Pınar Öğrenci’nin yeni sergisi, nereye ait olduğumuzu çok derin hikayelerle sorguluyordu.
Pınar Öğrenci, Üstümüzden Hafif Bir Rüzgar Esti
“...Düşünmek için çok az zamanım vardı ve udumla geçireceğim son anlarımdı bunlar. Kaçakçıdan rica ettim, udumu denizin ortasında bırakmak istemiyorum dedim. Kaçakçı bize zalim ve insanlık dışı bir şekilde davranmaya devam etti. Udumu kaçakçıya verdim ve lütfen onu benim için sakla dedim. Benim için gerçekten çok zor anlardı ve kişisel eşyalarımın geri kalanını denize attım. O anda ağlıyordum.”
Bir udun, masmavi denizin ortasına terk edilişini izlemenin böylesine vurucu olacağını tahmin edemezdim. Bağdatlı ut sanatçısı Ahmed Shaqaqi’nin hikayesi, bir göç hikayesinden çok daha fazlasını anlatıyor.
Pınar Öğrenci’nin Depo’daki Kırmızı Gökyüzünün Altında isimli sergisi; yer, yurt ve göçe bakış açımızda geniş bir pencere açıyordu. Sanatçının eski işlerinin de yer aldığı bu sergi ‘kırmızı gökyüzü’nde yaşayanların ortak hikayesiydi de bir yandan. Sergide hüzün ve iyileşmenin birleşim noktasında müziği görüyorduk.
Pınar Öğrenci, Üstümüzden Hafif Bir Rüzgar Esti
LED Işıklı Şehir İstanbul isimli iş, İstanbul’da sık rastladığımız kırmızı ışıklı tabelalardan oluşuyor. Öğrenci, bu kayan ışıklı yazılar ile Suriye’deki savaş sonrasında başlayan göç etkisiyle değişen demografik yapı, şehir, ekonomi, mimari ve dil ilişkisini araştırıyor. Bu işi sanatçı SALT Galata’daki Şam’da Kayısı sergisi için 2015 yılında üretmişti.
2016’da hazır Youtube videolarından üretilen Mawtini video-kolajı, Filistin ve Irak milli marşlarının popüler bir şarkıya dönüşmüş hali. Pınar Öğrenci, bir gün İstiklal Caddesi’nde sokak müzisyenlerinin bu şarkıyı söylediğini duymuş ve araştırmaya başlamış. Bir marş olduğunu ve Araplar için parçalanma sonucu hasretin simgesi haline geldiğini öğrenmiş. Bir video üretme aşamasında ise Youtube’taki farklı videolardan bir kolaj yapma fikrini hayata geçirmiş.
Pınar Öğrenci, Mawtini
Üstümüzden Hafif Bir Rüzgar Esti serisi, Bağdat’tan Ayrılış, İstanbul’dan Ayrılış, Türkiye’den Ayrılış ve Viyana’da Yaşam isimli dört videodan oluşuyor. Seri ismini Lübnanlı şarkıcı Fairuz’un şarkısından alıyor. Bu seri, başta bahsettiğim ut hikayesinin de olduğu ve dolayısıyla serginin en çarpıcı işlerini barındırıyor. Ahmed, sığınmacı olarak İstanbul üzerinden Viyana’ya gitmeye çalışan bir ut sanatçısı. Öğrenci, Bağdatlı ut sanatçısı Ahmed Shaqaqi ile Viyana’da tanışmış ve arkadaş olmuşlar. Ahmed ve arkadaşlarının müzik icra ettiği anları kaydeden Öğrenci, bir belgeselden ziyade onlarla yaşadığı anları paylaşıyor. Bir anlatıcı, özel bir görüntü ya da ses efekti de yok. Bu durum, videoları izleyenleri gerçekçiliğe bir adım daha yaklaştırıyor. Tüm bu seride müziğin ne kadar birleştirici, yas tutmaya yardımcı olan ve daha da ötesi, her şeye rağmen iyileştirici bir yanı olduğunu anlamamak mümkün değil.
Pınar Öğrenci, Üstümüzden Hafif Bir Rüzgar Esti
Ahmed’in udunu bota binerken denize bırakmak zorunda kaldığı o anlar ise, gerçekten izleyeni sadece bir ut üzerinden bile meseleyi derinlemesine anlamasını sağlıyor. Zira Ahmed şöyle diyor: “O anda benim için hayat durdu ve önümde iki seçenek vardı. Karşıya geçip hayatımı kurtaracaktım ve de tüm okul hayatım boyunca bana eşlik etmiş olan hayat arkadaşımı terk edecektim.” Ege Denizi’nin sularında hafifçe kayıp giden bir udun hikayesi de, tıpkı dünyanın farklı yerlerine savrulan insanların hikayesi gibiydi... Onlar da savruluyor ve onlar da kendine bir yer, yuva arıyordu.
Kırmızı Gökyüzünün Altında Saklambaç Oynardık isimli iş ise Ahmed’in Bağdat’taki çocukluğuna götürüyordu bizi. Bu video, Amerikan işgalinden sonra Suudi çöllerinden gelen ve gökyüzünü kıpkırmızı yapan duruma göndermede bulunuyor. Kırmızı deyince aklımıza gelen Ortadoğu’daki savaş ve kan algısı, sergide bir adım daha öteye taşıyor.
Kırmızı Gökyüzünün Altında mültecileri anlatan bir belgeselden ziyade ev, yuva, yurt, vatan kavramlarını daha iyi anlayabilmemize yardımcı olacak, kuvvetli bir sergiydi.
Comments