Hatay şehrine ve tarih yazımının sınırlarına odaklanan video yapıtı Dut Ağacı’nı odağımıza alarak bireyselden toplumsala uzanan Ezgi Erol’un üretimine ve söylemek istediklerine bakıyoruz
Yazı: Kari Conte
Ezgi Erol, Dut Ağacı video çalışmasından ekran görüntüsü, 2019, İki kanallı video yerleştirme, HD
Ezgi Erol'un 25 dakikalık Dut Ağacı (2019) videosu hafıza, kayıp ve yakın tarih üzerine üretilmiş akıldan çıkmayan bir çalışma. Erol'un ağırlıklı olarak Hatay'da çektiği görüntülerden oluşan iki kanallı deneme videosu, çorak iç mekânlar ile yavaş hareket eden dağ ve deniz manzaralarını sentezliyor. Bir seslendirme, sanatçının Suriye sınırında yer alan ailevi bölgesi Hatay'ın sıkıntılı geçmişini ve bugününü anlatıyor.
Erol son zamanlarda çalışmalarını merkezi olan Türkiye'ye odaklamış olsa da sosyal ve politik meseleleri vurgulamak için bireysel sesleri kullanmak pratiğinde hep tekrar eden bir konu. Siyah-beyaz videolar Dört köşeli (2014) ve Kendiliğinden kesişen (2015/2021) işlerinde -mesela elektrikli süpürge ve çamaşır makinesi gibi- özel nesnelerin nasıl cinsiyet eşitsizliğini sürdüren ve boyun eğdiren iktidar araçları haline gelebileceğini araştırıyor. Kendine zarar verme eylemini gösteren ve insanların istikrarsız durumunu ima eden bir dizi kamusal alan afişinden oluşan Yaralanmaz (2018-devam ediyor) gibi eserlerinde ise yalnızlık ve kırılganlık olgularını inceliyor. Dut Ağacı bu önceki çalışmalardan ayrılarak daha geniş toplumsal yapılara bakmak yerine, özellikle Hatay'a ve tarih yazımının sınırlarına odaklanıyor.
Ezgi Erol, Dut Ağacı video çalışmasından ekran görüntüsü, 2019, İki kanallı video yerleştirme, HD
Türkiye'nin en güney kesiminde stratejik bir konuma sahip olan ve Türkiye'nin en kırılgan sınırlarından birini barındıran Hatay’ın jeopolitik önemi göz ardı edilemez. Türkiye'ye yalnızca kuzey sınırından bağlı olan şehrin batı sınırında Akdeniz, güney ve doğusunda ise Suriye bulunuyor. Hatay uzun zamandır tartışmalı bir bölge ve günümüz Türkiye Cumhuriyeti topraklarına il olarak eklenen son parça. 400 yıllık Osmanlı yönetiminden sonra, Türkiye'ye katılmadan bir sene önce kısa ömürlü bağımsız bir devlet haline geldiği 1938'e kadar 20 yıl boyunca Fransız mandasında kalıyor. Ancak Hatay, Suriye tarafından hiçbir zaman Türkiye’ye dahil olarak görülmediğinden bütün resmi haritalarda sınırlarına dahil olarak resmediliyor. Son Suriye savaşı ve mülteci krizi, Türkiye-Suriye ilişkilerini yalnızca karmaşıklaştırarak Hatay'ı ve onun çeşitli sakinlerini (Arap Aleviler, Arap ve Türk Sünniler, Kürtler, Çerkesler, Hristiyanlar ve az sayıda Yahudi ve Ermeni) daha da öne çıkardı.
Ezgi Erol, Dut Ağacı video çalışmasından ekran görüntüsü, 2019, İki kanallı video yerleştirme, HD
Hatay'ın güncel gerçekliğine dahil olan -normalleşmiş araba bombalamaları, sınır duvarları inşa etme ve Suriye sınırında devam eden şiddet gibi- olayları Erol, Dut Ağacı için çocukluk anılarıyla yeniden üretiyor. Sanatçı, bu gergin bölgenin tarihsel kayıtları ve kendi kişisel melankolik hatıraları arasında yolculuk ediyor. Film, Atatürk'ün son günleri ve son arzularından olan Hatay'ın Türkiye Cumhuriyeti'ne katılmasının anlatımıyla başlıyor. Ardından Erol’un çocukluk hatıraları geliyor: Öğleden sonrası oyunları… Ailesinin bahçesinde Okey oynanması ve yaz tatili için sınır kasabası Reyhanlı'ya giderken kardeşiyle birlikte gözetleme kulelerini saydıkları an… Film boyunca serpiştirilmiş diğer görüntüler, filmin eşzamanlılığının altını çiziyor, adeta geçmişten günümüze salınıyor. Kentaur ve savaş sahnelerini gösteren ikinci ve üçüncü yüzyıl mozaikleri, dünyanın en önemli mozaik koleksiyonlarından biri olan Antakya'daki Hatay Arkeoloji Müzesi'nden. Film boyunca antik Suriye haritaları ve arşivleri, uzayda asılı duran tuhaf yapıdaki müşebbek* tatlıları, yapay ve gerçek dut ve incir ağaçları gösteriliyor.
Ezgi Erol, Dut Ağacı video çalışmasından ekran görüntüsü, 2019, İki kanallı video yerleştirme, HD
Filmde Hatay ile ilgili bazı kurgusal unsurlar da yer alıyor ve tarihin nasıl yazıldığını karmaşıklaştırıyor. 1939 Hatay'da geçen Indiana Jones ve Son Haçlı Seferi (1989) filminden bir sahne, Osmanlı kıyafeti ve saltanatı bu dönemde tamamen kaldırılmış olsa da bölgenin giyimini ve yönetimini oryantalize ediyor. Filmde ayrıca, Franz Werfel'in Hatay'da Musa Dağı çevresindeki köylerde 1915–1917 yılları arasındaki direnişi konu alan tarihi romanı Musa Dağı'nın Kırk Günü'nden bahsedilir. Eskiden Ermeni köyü olan Yoğunoluk’da soykırım sırasında kullanılan kaçış yollarını birkaç düşsel sahne görünür kılıyor. Bu göndermeler, Erol'un Viyana'da yaşayan bir diaspora sanatçısı olarak yaşamına incelikle işaret etmektedir. Örneğin, Werfel'in Viyana'da bulunan bir anıtı puslu bir şekilde ortaya çıkıyor ve Erol, 1920'lerde (Hatay Cumhuriyeti'nin tek Cumhurbaşkanı) Tayfur Sökmen'in Viyana'da kalışını hatırlıyor.
Ezgi Erol, Dut Ağacı sergisinden görünüm, 2019
Dut Ağacı, travma, sürekli değişim ve Hataylıların çetrefilli geçmişiyle nasıl başa çıktıklarını konu alıyor. Erol'un anılarını canlandırması, kendi mikro-anlatısının istikrarsız bölgelerin yaşamları nasıl şekillendirdiğine tanıklık ettiği alternatif bir bakış üretiyor. Hikâyeci biçiminde hatırlamak, kolektif travmaları iyileştirebilir ve bu anlamda Dut Ağacı uzlaşma adına kritik bir alan açıyor.
Comments