İstanbul Modern’de 4 Haziran’a kadar görülebilecek Liman sergisi, Türkiye modern ve çağdaş sanatının limanla bağ kuran eserlerini bir araya getiriyor. Sergi, 4 Haziran’a kadar görülebilir.
Burhan Doğançay (1929- 2013), Can Simidi III (a), 1991, Tuval üzerine akrilik ve karışık teknik, 146 x 146 cm Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Vakfı Koleksiyonu
Bundan 12 yıl önce Karaköy’deki Antrepo 4’te ilk modern sanat müzesine kavuşmuştu İstanbul. Müzenin ilk sergisinde aynada kendini görmüştü. İstanbul Modern’e Doğru adlı sergi, İstanbul’un binlerce yıldır süregelen liman kültüründen yola çıkıp bugüne, yani İstanbul Modern’e varan bir hikaye anlatıyordu.
Hüseyin Bahri Alptekin (1957- 2007), Bravo, 1999, Dibond üzerine fotoğraf baskı, 41 x 67 cm Leyla Tara- Arif Suyabatmaz Koleksiyonu
İstanbul Modern, 12 yıldır mesken edindiği Antrepo 4’e gözünü yine limanlara çevirdiği bir sergiyle veda ederek halkayı tamamlıyor şimdi. Ve İstanbul Modern’i merkeze alan bir örgüyle Liman sergisi, Karaköy’ü en hafif tabirle sahil hattını turistik merkezi haline dönüştürecek, küçük balıkların vedasıyla birlikte büyük balıklara kucak açacak Galataport projesini selamlıyor.
Hasan Deniz (1972), “Tersane” Serisinden ,2015, Kromojenik baskı, 100 x 150 cm, Sanatçının izniyle
İstanbul Modern’in konumunu düşünün; Avrupa yakasının sahil şeridinin en güzel noktalarından birinde, İstanbul limanının kalbinde yer alır. Bu sayede hem önündeki denizde hem arkasındaki hinterlandda olup biten her şeyi izler. Liman sergisi de Türkiye sanatını 1800’lerden günümüze 30’u aşkın sanatçı ve kolektifin üretimleri üzerinden inceliyor. Limanı sadece resmi yapılabilecek coğrafi bir oluşumun ötesinde ele alan sergi estetik, kültürel, toplumsal ve ekonomik referanslarla zenginleşiyor. Fotoğraf, belge, harita ve plan gibi medyumları bünyesinde barındırıyor, böylece bir nevi arşiv niteliği kazanıyor.
Değişen dünya, ‘dönüşen’ Karaköy
Ara Güler (1928), Kumkapı Ermeni Balıkçıları ile Birlikte serisinden, 1952, 38 x 38 cm
Ara Güler Doğuş Fotoğrafçılık ve Sanat Koleksiyonu
Liman sergisi için küratörler Levent Çalıkoğlu ve Çelenk Bafra, gerçek bir kurvaziyer planını esas almışlar. Limanı bir karşılaşma mekanı olarak ele alan sergide 2014 tarihli bir yerleştirmenin yanı başında 19. yüzyıl sonuna tarihlenen kabartmalı resimler görebiliyorsunuz.
Limanlar üzerinden Türkiye modern ve çağdaş sanatındaki kırılma noktalarını inceleyen bir sergi bu. Bu kırılma noktalarından ilki; 1827 yılında İstanbul limanına yanaşan ilk buharlı gemi Swift. Yelkenin karşısında buharın, ahşabın karşısında metalin, rüzgarın karşısında mekaniğin zebellah gibi dikildiği ‘devrim’ böylece İstanbul kıyısına demirlediğinde, dönemin sanatçılarının üretimleri de şüphesiz doğrudan etkileniyor. Mıgırdiç Melkon, Mıgırdiç Civanyan ve Fausto Zonaro’nun da aralarında bulunduğu 19. yüzyıl sonu ressamlarının eserleriyle böylece seyrüsefer başlıyor.
Fausto Zonaro (1854- 1929), Galata Limanı, 19. yüzyıl sonu- 20. yüzyıl başı, Pano üzerine yağlıboya, 18 x 33 cm Erol Makzume Koleksiyonu
Mıgırdiç Melkon (19. Yüzyıl), Tophane’den Galata’ya Uzanan Sahil, 1884, Tuval üzerine yağlıboya ve ahşap, 60 x 93 X 7 cm
Deniz Müzesi Koleksiyonu
Sergide limana dair çalışmaların farklı dönemlerini inceleyebiliyorsunuz ama bu dönemler kronolojik olarak değil, dönemler arasında bağlantı kurmayı da mümkün kılacak şekilde karışık yerleştirilmiş. Hüsnü Tengüz, Feyhaman Duran, Cemal Tollu ve Cevat Dereli’nin 1900’lerin başına tarihlenen figüratif resimlerinden de, Abidin Dino’nun soyut limanlarından, gemilerinden de örnekler var sergide. 1941 yılında açılan Liman Şehri İstanbul sergisine katılan Nuri İyem, Selim Turan, Turgut Atalay’ın da aralarında bulunduğu Yeniler Grubu’na özel bir yer ayrılmış. I. Yeni veya Garip hareketi adıyla edebiyatta da yansıma bulmuş bu akım, sanatın manzarayla veya estetikle değil, toplumun kendisiyle gerçekçi bir biçimde ilgilenmesi gerektiğini savunuyor. Bölgeye dair arşivsel fotoğraflar, yeniden soyut temsiller derken 1990’lara geliyorsunuz.
Cemal Tollu (1899 – 1968), Limanda, Tuval üzerine yağlıboya, 73 x 92 cm
Lucette - Mustafa Taviloğlu Koleksiyonu
Serginin en güçlü hattı, sırtını denize yaslamış olan sol koridor. Bu hatta izleyiciyi Gülsün Karamustafa’nın Neworientation (1995) adlı yerleştirmesi karşılıyor. Karamustafa’nın Galata genelevlerine referansla ürettiği iş, liman bölgesinin geçirdiği dönüşüme paralel olarak bu bölgede sayısı iyice azalan hayat kadınlarının kaderine ışık tutuyor. 1995 tarihli 4. İstanbul Bienali’nde Antrepo 1’de ilk kez izleyiciyle buluşan ve Liman sergisiyle aslında bir nevi yeniden suyla buluşan çalışma, serginin hayat kadınlarına değinen tek işi olması dolayısıyla ayrıca önemli.
Hat boyunca ilerleyince, bu sefer başka bir yerleştirmeyle, Nevin Aladağ’ın 2014 tarihli Kuş Uçumu (İstanbul) eseriyle karşılaşıyorsunuz. Gemici makaralarına ultramarine renkte halatlar sararak 10 ahşap heykel yaratan Aladağ, Liman sergisi için yeniden yorumladığı bu eserde, Boğaz’ın iki yakası arasındaki en kısa mesafeye denk düşen 698 metre uzunluğunda halat kullanmış. Böylece Boğaz’ı ‘kuş uçumu geçen’ sanatçı, İstanbul’u ortadan ikiye bölen su sınırına referans vererek şehri birleştiriyor.
Ömer Uluç (1931- 2010), Denizaltı – Kuş, 1987, Tuval üzerine yağlıboya, 150 x 200 cm, Öner Kocabeyoğlu Koleksiyonu
Koridorun sonunda ise Volkan Aslan’ın Sevgili İstanbul (2015) adlı işi var. Eser, Boğaz hattının vektörel formunu Boğaz’ın güçlü simgelerinden yük gemilerinin formuyla birleştiriyor. Heykelin içini toprakla dolduran sanatçı, böylece toprakla özdeşleştirilen ve sudayken belirsizleşen aidiyet hissine gönderme yapıyor.
Geleceği kutsamak
Serginin üzerinde durduğu ikinci kırılma noktası ise çok daha yakın bir geçmişten, 2000’lerin başından: Kentsel dönüşüm. Ara Güler'in fotoğrafları Kumkapı balıkçılarının kentsel dönüşüm öncesi hallerini; Hasan Deniz'in fotoğrafları ise Karaköy'ün dönüşüm sürecinde sırasını bekleyen mekanları belgeliyor. Yakın dönem eserlerden birçoğu, kentsel dönüşüme doğrudan değinmese de bölgenin geçirdiği ya da geçireceği dönüşümün etrafında dolaşıyor. Galataport projesi üzerinden şehrin Karaköy ve Tophane semtlerine de nüfuz eden kentsel dönüşüm, burada da küçük balıkları resmin dışına itiyor. Yıllar boyu kıyıya yanaşan mütevazı yük ve yolcu gemilerinin yerini 2000’lerden sonra yavaş yavaş kurvaziyerler, lüks yolcu gemileri ve karada ise mutenalaşmanın öncü kuvveti mekanlar alıyor. Nostaljik hisler uyandıran, görece küçük ölçekli bir ekonominin izini süren bu ‘küçük balıkların’ yerini alan ‘büyük balıklar’, tam kapsamını ve olası etkilerini yalnızca tahmin edebildiğimiz Galataport projesinin hem emareleri hem sonuçları.
Sanat eserleri üzerinden serginin bu iki kırılmayı işlemesi iyi, güzel de resmin içinde eksik kalan bir parça var.
Arslan Sükan (1973), Suni Patlama, 2009, Kromojenik baskı, 120 x 153 cm, Taha Tatlıcı Koleksiyonu
Tüm bu sürecin tanığı olarak kendini konumlandıran İstanbul Modern, limanın içinden geçtiği kentsel dönüşümün öncü aktörlerinden olduğunu görmezden geliyor bu sergiyle. Limanı ‘gelecek güzel günlerin varış ve başlangıç noktası’ olarak konumlandıran, limanın içinden geçtiği haşin dönüşümü romantik bir bakış açısıyla ele alan sergiyle İstanbul Modern bir parçası (hem de öncü bir parçası) olduğu Galataport projesini, kendi geleceğini gözle görünür bir biçimde kutsuyor, kucaklıyor; izleyicilere de bir nevi aynısını yapmayı salık veriyor.
* Bu yazı Mart-Nisan 2017 Limited gazetesinin 4. sayısında yayımlanmıştır.
#istanbulmodern #liman #antrepo4 #istanbulmodernedoğru #karaköy #galataportprojesi #elvinvural #limited #artunlimited #sergi #leventçalıkoğlu #çelenkbafra #swift #mıgırdiçmelkon #mıgırdiçcivanyan #faustozonaro #hüsnütengüz #feyhamanduran #cemaltollu #cevatdereli #abidindino #limanşehriistanbul #nuriiyem #selimturan #turgutatalay #yenilegrubu #gülsünkaramustafa #neworientation #istanbulbienali #nevinaladağ #kuşuçumu #volkanaslan #ömeruluç #sevgiliistanbul #aragüler #kumkapıbalıkçıları #hasandeniz #tophane #arslansükan
Comments