Ateş Alpar’ın 18 - 28 Ekim 2023 tarihleri arasında Bilsart’ta gerçekleşen Dipten ve Derinden başlıklı kişisel sergisini drag kültürü, kesişimsel yaklaşımlar ve görünürlük bağlamında konuştuk
Röportaj: Melih Aydemir
Ateş Alpar, Fotoğraf: İrem Çakır
Çalışmalarında farklı medyumlar kullanarak, iktidar baskısı ve silme yöntemleri altında varlıklarını sürdürmeye çalışan toplulukların dayanışma pratiklerini kesişimsel bir bakış açısıyla ele aldığını düşünüyorum. Serilerin arası odaklandığın konular değişse de onları birbirine bağlayan bir zincir oluşuyor. Çalışmalarında kesişimsel bir yaklaşım olduğunu düşünüyor musun?
Kesinlikle çok yerinde bir tespit, düşünüyorum. Fotoğraf ve video serilerimde birbirinden çok farklı konuları ele alıyorum. Örneğin Taş Kabuk Sessiz bir eko-sanat çalışması, Queer Gece Hayatı ayrımcılığa uğrayan toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelimlere ilişkin bir seri. Fakat bu çalışmaları adlandırırken ekolojik yıkımı nasıl ele aldığım ya da “cinsiyet belası”na nasıl baktığım çok önemli. Taş Kabuk Sessiz’de anlatmaya çalıştığım şey sadece su altında kalan yerleşim yerleri değildi elbette. Kapitalist eko-yıkıcılığı anlatmaya çalışırken bu yerleşim yerlerinin Türkiye’nin hangi coğrafyasında bulunduğuna ve on yıllardır devam eden baraj yapımına neden belirli grupların ses çıkardığına da dikkat kesilmek gerektiğini vurgulamak istedim. Zorunlu göçü, hafızasızlaştırmayı, insan ve insan olmayanların yaşam alanlarına yapılan doğrudan müdahaleyi ve eko-şiddeti sanat aracılığıyla anlatmaya çalıştım. Queer Gece Hayatı ise LGBTİ+’ların var olma mücadelesiyle alakalı. Yani gece hayatı dediğimiz mefhum salt eğlenceden ibaret değil. Bu seri içinden çıkan Dipten ve Derinden sergisinde, her dönemde lubunyaların türlü çeşit baskılara rağmen dip akıntıların ısrarı ve inadıyla tarihe iz bıraktıklarını vurgulamak istedim. Ve lubunyaları sadece siyasal iktidarın her fırsatta hedef gösterdiği bir grup olarak ele almak yerine, çeşitli cephelerden gelen dışlanma ve güvencesizleştirme pratiklerine dikkat çekmeye çalıştım. Baskı ve şiddet salt bugüne ait bir durum değil. Bugün -ağırlıklı olarak- milliyetçi ve muhafazakâr bir güruhun neredeyse her gün hayatlarımıza mal olacak kışkırtmalarıyla karşı karşıya kalsak da bu uzun zamandır var olan bir süreç. Özellikle kapitalizmin bugünkü aile ideolojisi, sosyo-ekonomik ve kültürel politikaları norm dışında kalan lubunyaları her zaman hizaya sokmaya çalıştı, çalışıyor. Dolayısıyla cinsiyet ve cinsel yönelimden söz ederken sınıf, etnisite, ırk, ulus, sakatlık/sağlamlık ve yaş kategorileriyle birlikte düşünüyorum.
Ateş Alpar, Dipten ve Derinden serisinden, 2016 - 2023
Dipten ve Derinden başlıklı son serginde İstanbul’un geçtiğimiz yıllarda yeraltı gece hayatında güçlenerek LGBTİ+ları birleştiren drag sahnesine odaklanıyorsun. Türkiye tarihinde uzun süredir yeri olan bir performans pratiği olsa da, drag’in eğlence sektöründe global sahnede revaçta oluşu ile yeni jenerasyon tarafından bir sanatsal ifade biçimi olarak tekrar sahiplenilmesi ile yükseldiği gözlemleniyor. Türkiye’de hükümetin artan baskılarının altında drag sahnesinde çalışan tüm emekçiler bizi birleştiren alanların ve queer direnişin önemli aktörlerinden oldular. Drag sanatçılarını belgeyen biri olarak, drag kültürünü nasıl ele alıyorsun ve bu projenin ortaya çıkma süreci ile ilgili bilgi verebilir misin?
Kuir gece hayatı ve drag kültürünü arşivleme refleksinin de içinde bulunduğu bir motivasyonla belki de sorumlulukla uzun zamandır kayıt altına alıyorum. 2013’te Pride'ı çekmek üzere İstanbul’a geldim ve sonrasında kendi arşivim için aralıklarla çekim yapmaya devam ettim. 2016’dan bu yana da düzenli olarak çeşitli etkinliklere katılıyorum. Kuir gece hayatı, insanların yalnız ve yanlış olmadığını hissettiği, toplumsal cinsiyet normlarının alt üst edildiği güvenli bir yer. Ancak ben burada pek çok soru da sormak istedim. Güvenli alan inşa edilene kadar, performans sanatçılarının hazırlık aşamasından sahnede yer alma süreçlerine değin geçen zaman nasıl bir zaman? Bu arada neler yaşanıyor? Sahne aşamasındaki ihtişama kadar ne tür zorluklarla karşı karşıya kalınıyor? Hazırlık aşamasındaki en temel meselelerden biri rahat bir şekilde kıyafet değiştirme ve makyaj yapma alanının olup olmadığı. drag sanatçılarının bazen evde hazırlanıp gelmeleri zorunlu bir durum mu yoksa kendi tercihleri mi? Performansı sırasında sahnede kaza geçiren drag sanatçısının yaşadığı durum iş kazası olarak adlandırılıyor mu? Ya da iş yerinden sabaha karşı çıkan bir drag sanatçısı evine güvenli bir şekilde ulaşıyor mu? Mekânlar performans sanatçılarına sigorta yapıyor mu? Bu insanların evine güvenli bir şekilde ulaşması için taksi ücreti ödeniyor mu? Dipten ve Derinden sergisiyle bu soruları ve tartışmaya açmamız gereken pek çok soruyu yüksek sesle dillendirmek istedim. Birlikte kesişimsel düşünmeye bir davet diyebilirim.
Ateş Alpar, Dipten ve Derinden, 2016- 2022, 03.37, Videodan görünüm
Projeni gördüğümde tarihsel anlamda kuirlerin varlığını gösteren ve belgeleyen yöntemlere ihtiyacımız üzerine düşündüm. Bu anlamda kuir tarih yazımı özelinde belgelemenin senin için ne anlama geldiğinden söz edebilir misin?
Resmi tarih içinde beyaz, Batılı, erkek, orta/üst orta sınıfları, Türkiye özelinde ise Türk ve Sünnileri görüyoruz. Ancak lubunyalar gibi tarih yazımında yer bulamayan pek çok grup var. Klişe bir cümle belki ama tarih tam da dışlananların, marjinalleştirilenlerin mücadelelerinden müteşekkil. Somut deneyimlerden beslenen bir tarih yazımının adresi de belli olacaktır. Yani resmi tarihin yok saydığı grupların deneyimleri, pratikleri, sözleri karşı arşiv oluşturma açısından değerli. Dolayısıyla iktidar merkezli bir bakış açısıyla sunulan arşiv metinlerine alternatif tarih yazımına katkı sunmaya çalışıyorum. Benim için belgeleme tarihin tek bir anlatısı olmadığı gibi düz çizgisel ilerlemediğini gösterme açısından oldukça önemli.
Ateş Alpar, Dipten ve Derinden serisinden, 2016- 2022
Sergiyi ziyaret ettiğimde görünürlüğün ikili anlamı aklıma gelen bir diğer konuydu. Lubunyaların şiddet, zorla silinme ve bir dolu engele maruz kalmadığı, görünürlüklerini en özgür şekilde yaşadığı bir dünyanın hayalini kuruyorum. Ancak görünür olmak günümüzde bazen şiddete de daha görünür olmak anlamına gelebiliyor. Özellikle RuPaul’s drag Race gibi ana akım programlar ile drag’in yakın tarihte uluslararası anlamda en görünür olduğu günler. ABD’de yükselen sağ sürmekte olan transfobik söylemlerini drag sanatçılarına da yönlendirerek çeşitli eyaletlerde drag performanslarının yasaklandığı düzenlemeler yapıyor. Bu baskı yöntemleri ve ayrımcı dilin diğer otoriter toplumlardaki iktidar söylemlerine yansımasını görüyoruz. Örneğin Türkiye’de LGBTİ+lara karşı nefret dili iktidar tarafından açık şekilde tekrarlanıyor. Dipten ve Derinden, İstanbul’un çeşitli kulüplerinde varlığını sürdüren drag sahnesini, bir sanat mekânına taşıyor (bu röportaj aracılığıyla da bir sanat mecrasına taşıyoruz) ve yeni bir kitleyle karşılaştırıyor. Bu anlamda serginin görünürlük bağlamında nasıl bir etkisi olabileceğini düşünüyorsun?
Öncelikle bahsettiğin dünya hayaline ben de katılıyorum. Popüler kültürün görünür kılma özelliği var evet. Bir taraftan da mevcut neoliberal kapitalist sistem her muhalif toplumsal hareketi soğurmaya ve içini boşaltmaya çalışıyor. Lubunya hareketleri de bundan azade değil. İsrail’in savaşın ortasındayken gökkuşağı bayrakları açan asker görselleri, Florence’in Salçalı Gündem’in bir bölümde değindiği pinkwashing türü bir hareket. Yine temsil biçimleri çoğu zaman tartışmalı olsa da Netflix ve benzeri mecralarda da çeşitli lubunya karakterlere rastlıyoruz. Dediğin gibi bir yandan görünür kılınırken diğer yandan açık hedef haline geliyor lubunyalar. Kesişimsellik kuir hareketlerin pinkwashing’ten sıyrılmasına yarayacak bir perspektif bence. Serginin şu an için görünürlük sağlayıp sağlayamayacağını bilemiyorum. Ama tarihe küçük de olsa bir not düşüyorum. İnkâra rağmen lubunyaların her zaman dip akıntılarla güçlü bir şekilde var olduğunu göstermeye çalışıyorum. Sergiye gelen lubunyaların kendini yalnız hissetmemesi, bu açıdan serginin ilham kaynağı olması benim için çok değerli.
Ateş Alpar, Dipten ve Derinden serisinden, 2016- 2023
Kuir özneler, özellikle sanat alanında sergilerin çeşitliliğini güçlendiren etkenler olarak davet edilirken; bu öznelerin gündelik olarak karşılaştığı ayrımcılık, ekonomik özgürlüğe ulaşımdaki eşitsizliği gibi konular göz ardı ediliyor. Sanat alanında üretim yapan kuir bir birey olarak bu durumu sen de gözlemliyor musun?
Burada tabii “hangi kuir” sanatçı diye de sormak gerekiyor. İçinde bulunduğumuz sanat piyasasının en temel çelişkilerinden biri bence. Sanat alanı liberal demokrasi gereği özgürlükçü görünmek ve “çeşitliliğe” yer vermek zorunda. Son zamanlarda çok sayıda kuir sergi açıldı. Bu oldukça sevindirici bir gelişme olsa da queer sanatçıların desteklendiğini söylemek çok zor.
Son olarak Dipten ve Derinden projesi nasıl devam edecek ve üzerinde çalıştığın yeni projeler konusunda bilgi verebilir misin?
Dipten ve Derinden, Queer Gece Hayatı projesi içinden bir seri fotoğraf ve videodan oluşuyor. Queer Gece Hayatı kapsamında çekimlere hala devam ediyorum, halihazırdaki arşiv genişliyor. Farklı bağlamların ve temaların ortaya çıkaracağı seçimlerle yeni sergiler yapabilirim. Ama yakın gelecekte henüz böyle bir planım yok. Diğer soruna gelirsek, evet yeni işler üzerine çalışıyorum. Orta vadede gerçekleştirmeyi planladığım yine kendi deneyimlerimden yola çıkacağım bir performans hazırlığı içindeyim ama biraz daha olgunlaştırmaya çalışıyorum. Henüz mekânı ve kenti netleştirmedim.
コメント