Yazı: Oğuz Karayemiş
Bu yazıda Yunus Aras’ın (13 Nisan 2023-07 Mayıs 2023 tarihleri arasında FREYAalt’taki Seri Talih sergisinde gösterilen) A-Semik (2023) eseriyle birlikte sanatta malzemenin ifade imkânlarını ele almaya çalışacağım. Sanatta ifade, elbette imgeler halinde örgütlenmiş imlerden müteşekkildir. Her im(ge) bir fikrin ifadesi olduğundan yaratım sorunu ister istemez düşüncede merkezileşir. Fakat hiçbir düşünce kendi başına ayakta duramadığından (beyin bile olsa) cisimsel bir mecrayı, dolayısıyla (nöronlar, boyalar, buluntu nesneler gibi) malzemeleri şart koşar. A-Semik’in sunduğu problemin işte bu malzemeler ile imler arasındaki ilişkiler problemi olarak okunabileceği iddiasındayım.
İm oyunları
A-Semik, farklı kültürlerde şimdiyi veya geleceği okumak, bizde olduğu gibi “nazarı” bozmak gibi farklı amaçlarla icra edilen bir ritüel olan kurşun dökme ritüelini sanata dâhil ediyor. Aslında bu açıdan dökülen kurşunun im sistemleri olarak ele alınışının kadim bir tarihi var. Çoğumuzun en azından çocukluğundan hatırlayabileceği bu ritüel, suyla temas eden erimiş kurşunun fiziksel bir tepkimeyle aldığı tesadüfi şeklin bir tür yazı olarak yorumlanmasına dayanır. Aslında son derece mistik görünse de algılayıcı organları ve algıları işleyen beyin benzeri yapıları bulunan her canlıda bulunan bir mekanizmadır işleyen: Algılanan dünyanın imler olarak örgütlenmesi. İmler, canlılar için tehditleri, besinleri, yuva ve bölgeleri vs. birbirinden ayırt etmeye yarar. Örneğin, ağaç dibinde bir başka köpeğin dışkısının kokusunu alan köpek, bulunduğu mekânın o köpeğin bölgesi olduğunu öğrenir. Bu bilgiyle ya bölge için kavga edecek ya da oradan uzaklaşacaktır. Bu yüzden imlerin illaki insana has olduğunu düşünmek için hiçbir sebep yok. Zaten canlıların dünyasına dair çok sayıda araştırma, imlerle iletişim alanında inanılagelen insan istisnacılığını epeydir geçersiz kılıyordu.
Bu temel fikirlerin ötesinde dünyanın imlerle örgütlenmesi, yani onun içinde anlamlı olanın, karşısında eyleme geçilebilir olanın ime dönüştürülmesi hem belleği tesis eden hem de dünyayı bir im oyununa çeviren şeydir. Dökülen kurşundan veya kahve telvesinden geleceğimi “okuyan” falcı, telkin ve gerilimle ama bir o kadar da heves ve heyecanla dolu bir oyunun parçası kılar beni. Umut ve arzularım kadar korku ve kaygılarımın sınırlarında doğru bir dengede dolaştığında ona verdiğim parayı hak edilmiş sayarım. Falın gösterdiği şey, imlerle duyguların, eyleme geçme ve geçmeme gibi kararların iç içe geçtiğidir bu yüzden. Falcılık, im oyunlarının en kadimlarinden biri olduğu kadar malzemelerin ifade kudretlerini insanlar için anlamlı bir öyküye tercüme ettiği oranda bir tür ön-sanat olarak görülebilir de.
Madenin damarlarında
Fakat A-Semik, bu kadim oyunu yeniden işlevlendirirken onun doğasını dönüştürüyor. A-Semik’in imlerini oluşturan kurşunların karşısında dururken gördüğüm şekilleri okuyamıyorum. İsmiyle mündemiç, karşımda dizilmiş bulunan imler “a-semiktir”, yani Türkçede “im” anlamına gelen Yunanca köke (σημεῖον, semeion) göre okunduğunda “gayri im”dir. Dolayısıyla soru şöyle olacaktır: İmler halinde örgütlenmeyen ifadeler var mıdır?
A-Semik’in kompozisyonu bir tür yazıyı kuvvetle anıştırsa da Yunus Aras’ın yaptığı şeyin kurşunun ifade hasletlerini her tür imin ötesinde ve berisinde ortaya koymak olduğunu söylemek mümkündür. Sanatçı böylece bir tür metalürjist, yani “metal bilimci” haline gelir. Zira tıpkı bir metalürjist gibi madenin damarlarından söküp aldığı metalin kendine özgü ifade hasletlerini keşfe çıkar. Bunlar her tür imden bağımsız ifadelerdir. Titanyum dioksitin kendine has beyazlığı gibi kurşun da şekil ve rengini kendi kimyasal bileşiminden, ateş ve suyla etkileşiminden alır.
Fakat burada bir gerilim var: Bizzat sanat eserine dönüştürülmekle, sanatçı dâhil olmak üzere seyircinin önüne getirilmekle bu ifade hasletleri imleşmiyor mu? Kuşkusuz evet. Algı organlarıyla birlikte beynin işlevi, dünyayı imlere tercüme etmektir ve insanın algı alanına giren herhangi bir şeyin im olmaktan kaçması mümkün değildir. O halde A-Semik’in üzerine oturduğu bu gerilim ne söylüyor?
İfade hasletlerinden imlere
İnsan dilinin yazılı imler halinde ifade edilebilmesi, harflerin farklı malzemelerce taşınabilmesini sağlar: Kâğıt yüzeyinde karbon veya mürekkep, duvarda boya, bilgisayarımın ekranındaki küçük ledler harf suretine bürünebilir. Dolayısıyla “şu veya bu harf olmaklık” bir malzemenin bir hasletinden ziyade ona dışarıdan dayatılmış bir biçim olarak görünür. Oysa biraz düşününce karbonun, mürekkebin ve diğer malzemelerin kendine özgü yüzey gerilimi, akışkanlık vs. gibi hasletleri olmasaydı onları harf olarak örgütlemek mümkün olmazdı. Örneğin, mürekkeple kâğıt benzeri emici yüzeylere yazabilirim ama suya yazamam. Su, mürekkebin harf halinde örgütlenmesine izin vermez. Dolayısıyla mürekkebin harfleşmesi, mürekkep ve kâğıdın hasletlerinde gerçek koşulunu bulur.
A-Semik, erimiş kurşunun suyla etkileşiminden doğan ifade hasletlerini doğrudan sunarak imler ne kadar insani veya zihinsel görünürse görünsün imlerin oluşumunda etkin olan bir unsurun da gayri insani cisimlerin ifade kudretleri olduğunu hatırlatıyor. Yani her tür sanat imgesinin tam da kendinde im(ge) olmayan malzemeler sayesinde ayakta durduğunu gösteriyor. Sanat dediğimiz im oyununda malzemelerin de “oyun arkadaşlarımız” olduklarını idrak ediyoruz.
Bu açıdan A-Semik’in sanatta malzemelere bir saygı duruşu, maddenin imden azade yazısı olarak görülebileceğini düşünüyorum. Bu yazı, bütün okunaksızlığıyla hayal gücünü harekete geçiren onlarca imgeye can veren malzemelerin sanatta işgal ettiği devasa yeri ve etkinliklerini fısıldıyor. Onu bir falcı gibi “okurmuş gibi yaparak” malzemeleri ciddiye almamdan başka bir beklentisi de yok.
Comments