top of page
Eda Emirdağ

Bir yaratıcılık deneyimi: Beytna

Geleceği inşa ederken yaşadıklarımızı unutmamak amacıyla ve 6 Şubat depremlerinin birinci yıl dönümü vesilesiyle başlattığımız röportaj serimizin sıradaki konuğu Necati Sönmez


Röportaj: Eda Emirdağ


Necati Sönmez çocuklarla, Antakya


Depremin ardından Antakya'ya giderek çocuklarla çalışmalar yapan Necati Sönmez'le Beytna (Evimiz) adlı yeni bir kolektif oluşum kapsamında Mart ayından itibaren ergen gençlere dönük planladığı sanat atölyelerini ve bölgenin mevcut koşullarını konuştuk


Kültür-sanat alanında birçok faaliyet içerisindesiniz öncelikle alanda neler yapmaktasınız?


Vaktimin önemli bir kısmını, Documentarist İstanbul Belgesel Günleri’nin program hazırlıkları ve düzenlemesi alıyor. Festival bu sene 17. yaşını kutlayacak, dolayısıyla kurucuları olarak organizasyonu yavaş yavaş genç bir ekibe devredip emekli olma vaktimiz yaklaşıyor. Yanı sıra, geçen Aralık'ta 13.'sünü gerçekleştirdiğimiz Hangi İnsan Hakları Film Festivalimiz var. Tütün Deposu ile birlikte düzenlediğimiz, birkaç yıllık aradan sonra bu yıl tekrar canlandırdığımız SaturDox Belgesel Buluşmalarının programını hazırlıyorum. Ayrıca Berlin'de birkaç sene önce kurduğumuz bir kolektifin parçasıyım, düzenli film gösterim ve tartışma etkinlikleri yapıyoruz. Arada davet edildiğim festivaller için film programları yaptığım oluyor. Son bir yıl boyunca da memleketim Antakya'da çocuklarla sanat atölyeleri düzenleyen Mavi Kuş inisiyatifinin parçası oldum. 



‘’Amaç sanat etkinlikleri üzerinden çocuklara psiko-sosyal destek sunmaktı.’’

Geçen sene Mavi Kuş Dayanışması olarak alanda yaptığınız çalışmalar nelerdi, etkinliklerin kapsamı ve içeriği nasıldı?


Mavi Kuş etkinlikleri geçen sene 1 Mart'ta kendi köyümde yaklaşık 30 çocuğa Charlie Chaplin'in Sirk filminin açık hava gösterimi ve ardından hayvanlar üzerine sohbetle başladı. Ondan önce bir hafta boyunca, depremde yıkılmış olan Antakya'yı ve çevre köylerini dolaşıp durumu anlamaya ve ilk fırsatta çocuklarla buluşabileceğimiz mekanları tespit etmeye çalışmıştık. Ben zaten oralıydım ve çocukluğumdan bildiğim köyleri yeniden tanımaya, keşfetmeye çalışıyordum, aynı zamanda kurtulanların ağzından birbirinden sarsıcı hikâyeler dinliyorduk. Hayat boyu unutamayacağım bir haftaydı diyebilirim, ama orada kurduğumuz ilişkiler üzerinden bir ağ kurduk ve dışarıdan gelen gönüllüleri buralarda mobilize etmeye başladık. Amaç sanat etkinlikleri üzerinden çocuklara psiko-sosyal destek sunmaktı. Sonraki aylar boyunca onlarca köy ve mahallede yüzlerce etkinlik düzenledik.


İlk etkinliklerde, depremin üzerinden sadece haftalar geçmişti, artçı depremler devam ediyordu; dolayısıyla travma ve şok henüz tazeydi. Çeşitli kurumlara ulaşarak bölgeye onlarla gelen psikologları da davet ediyor, etkinlik öncesi bir süreliğine çocuklarla onları buluşturuyor, ardından bizim gönüllülerin elinden ne geliyorsa o içerikte etkinlikler yapıyorduk. Bu etkinlikler genelde iki saate yakın sürüyordu. Bir süre sonra belli yerlere her hafta gitmeye başladık, bazı yerelere ise ihtiyaca göre arada çağrı aldığımız zaman gidiyorduk. Bu çalışma temposu sene sonuna kadar devam etti.


Proje kapsamında hangi sanatçılarla iş birliği yaptınız, koşullarınız neydi?


Resimden müziğe, sinemadan origamiye, el işlerinden uzak doğu sporlarına kadar her alandan sanatçı ve eğitmenlerle çalıştık. Yıl sonuna kadar bize başvuran 50'den fazla gönüllüyü ağırladık, bazıları birkaç defa geldi. Ancak Mavi Kuş inisiyatifinin faaliyetleri, dışarıdan koordinasyona destek veren arkadaşların kararıyla Kasım sonunda faaliyetlerine son verdi. Şu anda yeni bir oluşum ve gönüllü ekibiyle Beytna (Arapçada "Evimiz" demek) adı altında 10 yaş üstü çocuklarla çalışmaya devam ediyoruz. Etkinlikler çeşitli alanlarda çocuklarla birlikte üretimi de hedefleyen, ama asıl olarak onları çeşitli sanat türleriyle ve kendilerini sanat yoluyla ifade etme yöntemleriyle tanıştırmayı hedefleyen birkaç günlük atölyeler şeklinde tasarlanıyor. Başlıca koşulumuz çocuklarla çalışma deneyimine ve onların haklarını ve güvenliğini gözetecek bilince sahip olmak.



"Bize katılacak gönüllülerin seyahat giderlerini karşılamak üzere bir kampanya açıyoruz, uzaktan destek vermek isteyenleri, bölgeye gelmeye hazır bir gönüllünün uçak biletini veya araçla geliyorsa yakıt giderini karşılamaya davet ediyoruz.’’

Mekanizma şu an nasıl çalışıyor, sanatçılar katkı sağlamaya devam ediyor mu, nasıl?


Geçen yaz, Nesin Vakfı'nın da iş birliğiyle, dışarıdan gönüllülerin barınabileceği, bahçesini de yerleşik olduğumuz Bahçeköy ve Yeşilpınar köyü çocukları için etkinlik alanı olarak tasarladığımız bungalov tarzı bir mekan inşa ettik. Kış şartlarında birkaç aylık bir ara oldu, ancak Mart 2024 itibariyle, bu mekânı mesken tutarak konuk gönüllülerle çeşitli köy ve mahallelere yeniden gitmeye ve çocuklarla atölyeler yapmaya başlıyoruz. İleriki aylarda, çocukların ebeveynlerle birlikte katılabilecekleri film gösterimi ve sosyal etkinlikler de bu atölyelere eşlik edecek. Şu anda Haziran sonuna kadar yaklaşık dört aylık bir takvim belirlemiş durumdayız. Yeni dönem etkinliklerine Mart ayında sanatçı İrem Nalça'nın atölyeleri ile başladık. Katılımcı çocuklar, kağıttan yarattıkları karakterleri tepegöz aracılığıyla perdeye yansıtarak karnavalımsı bir dünyada geçen minik hikâye uydurdular ve bunları stop motion tekniğiyle kısa animasyonlara dönüştürdüler. Hem çocuklar hem de bizim için harika bir yaratıcılık deneyim, onlar için de alışık olduklarının çok dışında bir atölye oldu. Bu tür etkinliklerin gerisinin gelmesini, kaynak yaratabilirsek gönüllü akışını şimdilik en az bir yıl daha sürdürmeyi umuyoruz. Nasıl? sorusuna gelince: Bize katılacak gönüllülerin seyahat giderlerini karşılamak üzere bir kampanya açıyoruz, uzaktan destek vermek isteyenleri, bölgeye gelmeye hazır bir gönüllünün uçak biletini veya araçla geliyorsa yakıt giderini karşılamaya davet ediyoruz.



Antakya'da özellikle çocuklar ve gençler açısından mevcut şartlar nasıl? 


Maalesef şartlar hiç kimse için iç açıcı değil. Ama gençler ve çocuklar için daha da iç acıtıcı. Ebeveyn, akraba, arkadaş kayıplarını bir an için unutsak bile, altüst olan eğitim düzenlerinden kaybettikleri sosyal ortamlara kadar her açıdan dezavantajlı durumdalar şu anda. Ayrı bir ülkede yaşıyor gibiler. Bu çok feci bir yalnızlık, yalnız bırakılmışlık duygusu yaratıyor ve çoğu genç başka şehirlere ya da yurtdışına göçme hayali kuruyor haklı olarak. Maddi koşullar bir yana, manevi anlamda hoyrat ve karanlık bir gelecek görüyorlar çünkü. En basitinden, böylesi bir felaketin yıl dönümünün, depremi yaşamış büyük küçük herkeste travmayı yeniden tetikleyeceğini hepimiz biliyorken, devletin bu konuda psikolojik destek hazırlığı bir yana, bunu zerre umursamadan en tepeden "sizi garip bıraktık" diye itirafta bulunması, seçime dönük tehditkâr sözler sarfetmesi bu hoyratlığın en açık göstergesiydi ve nitekim herkeste büyük öfke yarattı. 


Ben depremi yaşamadığım, bölgeye sonradan gittiğim halde ve yıldönümünde de orada olmadığım halde, bu 6 Şubat'ta gün boyu ağladım. Orada olan kız kardeşimle yazıştık, sabah kalktığında boğulacak gibi hissettiğini, doğada bir iki saat yürüyerek kendine gelebildiğini anlattı. Bu ruh hali içindeki insanlara, “bize oy vermezseniz, sizi böyle garip bırakırız” mealinde nutuklar atıldı. Böylesine ağır ve açık bir muameleden bahsediyoruz.


"Geçen yıl bu zamanda bölgeye gelmek için can atan iyi yürekli insanlara şunu hatırlatmak isterim: Bölge insanlarının, özellikle çocuk ve gençlerin, size asıl şu anda ihtiyacı var. Yardım paketi yollamak için değil, bizzat gelip hâl hatır sormak, yalnız olmadığını, unutulmadığını hissettirmek için..."


Alanda daha etkin olabilmeniz için neler önerirsiniz, ne gibi ihtiyaçlarınız var?


Geçen yıl bu zamanda bölgeye gelmek için can atan iyi yürekli insanlara şunu hatırlatmak isterim: Bölge insanlarının, özellikle çocuk ve gençlerin, size asıl şu anda ihtiyacı var. Yardım paketi yollamak için değil, bizzat gelip halhatır sormak, yalnız olmadığını, unutulmadığını hissettirmek için... Bu bile o kadar değerli ki. Devletten kimsenin fazla bir beklentisi kalmadı, ama arsızca yapılan hak ihlallerine, kenti hepten yok edecek ve rantçılara teslim edecek uygulamalara ve elbette unutturulmaya karşı birlikte mücadele etmemiz gerekiyor.


Gençler içinse nefes alabilecekleri sosyal alanlar yaratmak, onları üretmeye ve kendilerini çeşitli yollarla ifade etmeye teşvik etmek hayati gibi görünüyor bana. Beytna oluşumu olarak ihtiyacımız olan, bölgeye gelip gençlerle çalışabilecek gönüllüler...


"6 Şubat depremi, hayattaki önceliklerimi radikal bir şekilde değiştirdi diyebilirim."

Gelecek hayaliniz ve projelerinizden de bahseder misiniz?


Ben bir senedir kendi kişisel projelerimin ve hayallerimin çoğunu ertelemiş durumdayım. Normalde Berlin'de yaşıyorum ama son bir yılda orada iki ay bile geçirmiş değilim, bu nedenle Almanya'daki oturum hakkımı da kaybetme riskim var. Yurtdışında yaşayan küçük bir çocuğum var, onunla geçireceğim tüm zaman dilimlerini Antakya'da birlikte geçirdik bu sene. Kısacası 6 Şubat depremi, hayattaki önceliklerimi radikal bir şekilde değiştirdi diyebilirim. Elbette üstünde çalışmak istediğim film projeleri, orada burada ucundan tuttuğum kültürel organizasyonlar var. Ama bunları biraz daha ertelemekte sakınca yok. Şu anki en büyük hayalim, ki Antakya ile organik bağı olan herkesin ortak hayali, Antakya'yı yeniden ayağa kaldıracak, o eşsiz kimliğini koruyacak olan insan malzemesini "enkazdan kurtarmak", dağılıp gitmesine engel olmaya çalışmak. 


Eklemek istediğiniz bir şey var mı? 


Bunca bencillik ve gündem terörü içinde depremi unutmayıp bu söyleşiyi akıl ettiğiniz için çok teşekkür ederim.

Comments


bottom of page