Bosna-Hersek sanatının 20. yüzyılın ikinci yarısındaki en önemli temsilcilerinden biri olan Mersad Berber (1940-2012) 7 Mayıs'a kadar Bir Bosna Alegorisi isimli sergisiyle eserlerini Pera Müzesi'nde sergiliyor. Bosna-Hersek’in çağdaş kültür tarihinde son derece dinamik bir döneminde yaşamış, yerel sanat ortamını dünyadaki eğilimlere açan genç grafik sanatçıları neslinin öncülüğünü yapmış olan Berber'in düşündürdüklerini Evrim Sekmen yazdı.
Mersad Berber
“Coğrafya kaderdir,” sözü yıllar öncesinden anlam katmanlarıyla örülerek günümüze ulaşıyor. İbni Haldun’un sözü o dönemde farklı referanslar taşırken bugün o referanslara nihilist bir bakış ekleyip filmi tekrar baştan sarıyor. Bu söz, bir metafor olarak bir sergi ekseninde ve coğrafya odağında bizi hangi kapılardan geçirecek bir bakalım. Geçmişin değişmeyen felsefeleri, insanların bir arada yarattığı ortak yaşama kültürü çağın ne kadar ilerisinde olursanız olun benzer senaryolar yaşandıkça bu sözleri hatırlatmaya devam edecektir. Tarihin tekerrürleri bu şekilde hüzünlü ve acı dolu bir hikayeler silsilesidir zaten.
'Coğrafi kaderdir,' elbette siyasi bir ideolojinin söylemi. Bir yanıyla insanların kaderini belirleyen Faşizm, Sosyalizm gibi siyasal sistemlerin insan doğasında açtığı derin yaralardır. Sanatsa bu tekil trajedilerin ifade aracı, dışavurumcusu, iyileştireni… Doğanın rehberliğinde anlatılan hikayeler, kahramanlık destanları, ulusların göz yaşları, kimliksiz bir durumda dünyanın her yerinde olan bir duyguya ve yaşanmışlığa karşılık geliyor. İnsanlık tarihi dediğimiz büyük anlatının parçalarını birleştiren ve ayırabilen duyarlı gözler bu hikayeyi daha gerçekçi kılıyor. Mersad Berber’in Bosna Alegorisi işte bu denli, bizi destansı bir romantizm içerisinde bırakabilecek görünümler sunuyor.
Mersad Berber, Koşulu At (1978) Kâğıt üzerine karışık teknik, 164 x 196 cm
Sergi alışageldiğimiz ortak duyguların ve kültürlerin çatışmasını ve bileşkesini imgelem gücümüzü zorlayarak ifade yolunu buluyor. Bosna’nın pastoral dünyasında bizi dolaştıran Berber, sadece gözlemle değil grafiksel denemelerle ulaştığı kompozisyonlarını doğanın parçası yapmaktan kurtarıyor. Köklerini bulduğu Rönesans ve Romantik dönem eserlerine olan kutsal bağlılık resimleriyle Avrupa sanatının kronolojisine ekleniyor. Çizim ve boya ustalığı hayranı olduğu Velasquez, David, Ingres, Ivan Kramskoi, Klimt gibi ressamların rehberliği Berber’e var olma ve devam etme konusunda bitimsiz bir kaynak yaratırken, dışa kapalı kendi iç sesiyle çeşitlemeler yaratmasına neden olmuş.
Mersad’ın devasa tuvalleri, imgesel alegorileri sanata farklı bir yön çizmiyor ama girdiğimiz kapıda bize bir şeyleri düşündürmeye değil duyumsatmaya çalışan gayreti gözden kaçmıyor. Atın boyun eğişi sahnesinde aslında bir resim evreninden çıkıp bir sinema alemine dalıyorsunuz. Savaş sonrasının toz duman olmuş yıkıntıları buram buram neoklasizm kokuyor. Buradan postmoderne kayış ise eklektik bakışın belki de en üst seviyesi. Farklı dönemler bir tabloda bir araya getiriliyor.
Grafik sanatının bu parçalardan bütüne geçiş yöntemi sanatçının imge dünyasını birbirine bağlayan zamk etkisi görevi görmüş. Renk ve desen ustalığı bu kompozisyonda bütünlüğü sağlamlaştırmış. Günter Gras’ın Teneke Trampet’inde bir cücenin peşinde dolaşırken geçtiği kırsalın çiğ düşmüş esintisi sizi rahatsız eder ya Berber size bunu hoşa giden bir esintiye dönüştürüyor. Resmin odasından çıkınca da aklınızda bir şey kalmıyor. Büyük sözler ediyor büyük hikayeler kurguluyor Berber.. Artık söyleyelim modernist yaklaşımla Bosna’nın hikayesini görselleştiriyor. At metaforuyla bir tarihin üzerinden geçiyor. Louvre’ın salonlarını süsleyebilecek özgünlükte bu yapıtlar kapalı ve kendine dönük anlatımıyla kapılarını kıramıyor. Bu çağa dayanıp dayanmadığı ise , sanatçının sanat şiarında pek yer almıyor. Geçmiş zamanın alegorileri geçmişte yaşamaya devam ediyor. Onları yaşanmış göstermek, geçmişe iz düşmek sanatçı için daha önemli diye düşünüyorum.
Mersad Berber, Saraybosna Güzel Sanatlar Akademisi'nde (1980)
Sanatçı karşısında saatler geçirecek yoğunlukta kompozisyonlar yaratıp seyircisinin zamanını uçuculaştırıyor. Sanatçının zamanı, resmin zamanıyla değil Mersad Berber’in zamanıyla örtüşüyor. Öznel bakışıyla geçmiş zaman dehalarının eserlerinin karşısında tefekkür ederek kendi ustalığının görünümlerini yaratıyor. Berber, kendi özgün sanatı için esin bulmak için sanatın tözünden kaynayan volkanından değil sanat tarihinin ünlü ressamlarının bakışından, boya sürüşünden bir sanat tarihçi titizliyle yaptığı gözlemlerinden yararlanmış diyebiliriz. Berber’in dili daha dışa dönük kaosla ve bilinmezlikle ilgilenmiyor yaşam hikayesinden öğrendiğimiz düz çizgideki hayatından ressamın tabloları bu hayatın sadeliğinin açtığı alanda büyük adımlar atabilmiş. Bu bir resimden beklenen modern ressamları seven her resim aşığı için yeterli olabilecek özellikte işler, sanatçının zamanını ve zihinsel rahatlığını gözler önüne seriyor. . Yalnız artık sanatın bütün olarak kavrandığı bir sanat coğrafyasında Berber’in müze salonlarını süsleyen alegorik yapıtları bize buğulu ve hisli görüntülerden fazlasını vaat etmiyor.
Pera Müzesi Mersad’ın Bir Bosna Alegorisini ters yüz edecek Balkanlardan Gelen Soğuk Hava ironik sergi başlığıyla üst katlarda Berber’in resimlerinde hayallere dalmış zihninizi biraz açmak istiyor. Burada 80’lerden 2000’li yıllara soğuk savaş sonrası afallamış bir toplumun gerçekçi bir analizi var. Faşizm belasından kurtulmuş bir bölgenin toparlanma psikolojisi Mersad’ın aksine kolektif bir bilinçle hareket ediyor. Bölgenin coğrafi kaderinin sanatçıların dolayısıyla toplumun gündelik hayatı üzerinden etkisi güncel sanat işlerinde öznel bir bakışla anlatılıyor. Mersad’ta havada kalmış buhranlı hava burada faillerini buluyor. 80’li yıllardan işlerinde olduğunu söylediğimiz bu sergi, güncel sanatın nostaljisini de ortaya koyuyor. Sloganlar, geçmiş zaman dökümleri, avangard sergi afişleri, klasik yapıtlarla yapılan güncel göndermeler, ironik kurgular, bavullar…Bienallerde bir zamanlar fark yaratan yöntemler, bugün üretimlerin çokluğunda kendi parodisini kursa da Berber sergisinin klasik ve aristokrat havasından sonra çölde vaha görmüş gibi oluyorsunuz.
Mersad Berber, Osmanlı Bosnası (2002) Tuval üzerine yağlıboya, 80 x 130 cm
Mersad Berber sergisinin küratörlüğünü Bosnalı sanat tarihçi Aida Abadžić Hodžić, danışmanlığını ise sanat tarihçi Edward Lucie-Smith üstleniyor. Serginin klasik alt yapısının sağlamlığının nedenleri de ortaya çıkıyor. Yalnız zamanın durduğu güzelin arandığı bu kusursuz estetik, kafası karışık bireylerin dünyasında aradığını bulamıyor. Serginin Avrupa kültürü ve toplumları ise fazla genel ve artık sanatında bakıldığı tek yön değil. Sanatın yönsüzlüğü ve kaygan zemini Mersad Berber’in Bosna Alegorisini edilgenleştiriyor.
Comentários