top of page
Yazarın fotoğrafıUnlimited

Müze Evliyagil iki yeni eş zamanlı sergiye ev sahipliği yapıyor


Müze Evliyagil, eş zamanlı iki yeni sergiye ev sahipliği yapıyor. Küratörlüğünü Beral Madra’nın üstlendiği Ben Her Zaman Öteki'nin Alanındayım: Agah Uğur Koleksiyonu’ndan Bir Seçki sergisi ve küratörlüğünü Nilüfer Şaşmazer’in üstlendiği Füg isimli sergi 14 Temmuz 2019'a dek Müze Evliyagil’ de görülebilir

Adrian Melis, Unutulmuş Geleceğin Zaferleri, 2016, 12’43” & Nasan Tur, Pantolonumda, Full HD Video, 5’

Küratörlüğünü Beral Madra’nın üstlendiği Ben Her Zaman Öteki'nin Alanındayım: Agah Uğur Koleksiyonu’ndan Bir Seçki sergisi, Agah Uğur’un değerli koleksiyonunda bulunan 2000’li yıllarda farklı zaman ve coğrafyalarda kadın ve erkek imgeleri üzerinden üretilmiş 20 sanatçının eserlerinden bir araya geliyor.

Serginin başlığı Fransız psikanalist ve düşünür Jacques Lacan'ın söylemine gönderme yapmaktadır. Bu söylemde “Ben, Öteki ve Büyük Öteki” İmgesel ile Simgesel süreçler içinde kurulan ve sürekli yeniden üretilen öznebilinç ve bilinçdışı arasında bölünmüş, parçalanmış olarak var olmaktadır. Buna rağmen, ya da tam da bu yüzden, Lacan'da “ben” (özne) yapısal bir tamlık ve / bütünlük yanılsaması içindedir. Lacan'a göre, psikanalizin ana amacı, ben'in olmayan bütünlüğünün sağlanması, onarılması değil, bu yapısal durumunun özne tarafından idrakine varılmasıdır. Lacan'a göre ben (özne) daima bir öteki'nin varlığını varsayar. Ben'in var olabilmesi için, çocuğun kendisini öteki olarak görebileceği bir ayna evresi gereklidir. Aynada ya da somut ötekilerde (ebeveynler, kardeşler, öteki çocuklar vesaire) görülen (ve bedensel bir bütünlük, tamlık yanılsaması yaratan) öteki, ben'in imgesel kesitteki temelidir. Bu asal 'öteki', Lacan'a göre “küçük” öteki'dir. Büyük Öteki ise, simgesel düzenin ta kendisidir. Bir taraf değil, sunuşun içinde var olduğu simgesel düzenin belirleyicilerinin tutarsızlıklarla örülmüş toplamıdır. Büyük Öteki , kendimize bakarak, kendimizi olmak istediğimiz gibi gördüğümüz konumdur. Büyük Öteki'ninde eksiksiz olduğu varsayılır ama tamda yarılmış olduğu ve yapısal olarak bir yokluk çevresinde kurulduğu için arzunun oluşma alanıdır. Bu alan da Devlet, Tanrı, Yasa, kısacası özne için simgesel düzenin bütünlüğünü temsil eden düzendir.

Sergi, videolardaki erkek ve kadın performansları farklı coğrafyalar, kültürler, zaman ve mekanlarda yapılmış olmasına karşın, bu performansların bir karşılıklılık ya da karşıtlık, bir söyleşi ya da tartışma barındırdığı iddiasını taşıyor. Videoların ideolojik ve kavramsal içerikleri ise hakikati arayan izleyiciye mevcut toplumsal, siyasi ve iktisadi düzen içinde kadın ve erkek kimliklerinin bir kez daha ve bu videolar aracılığıyla irdelenmesini ve şifrelerin keşfedilmesini öneriyor.

Mithat Şen, Kontrplak üzerine monte edilmiş 144 tuval üzerine akrilik, 120 x 120 cm, 1994-95

Küratörlüğünü Nilüfer Şaşmazer’ in üstlendiği Füg isimli sergi, Latincede “uçmak, kaçmak” anlamlarına gelen “fuga” sözcüğünden türeyen füg deyişi etrafında Müze Evliyagil Koleksiyonu ve koleksiyon dışı üretimlerden 16 sanatçının eserlerini bir araya getiriyor.

“Latincede “uçmak, kaçmak” anlamlarına gelen “fuga” sözcüğünden türeyen füg deyişi, müzik tarihinde ilk olarak XIV-XV. yüzyıllarda kullanıldı. Başlarda kanon tekniğiyle benzer özelliklere sahip olan ve çeşitli şekillerde kullanılan füg, güncel anlamını 18. yüzyılda kazandı. Barok dönemde J. S. Bach’ın Füg Sanatı adlı eseriyle doruk noktasına ulaşan teknik, müziğin ötesine geçerek önce edebiyatta, düz yazı ve şiir formlarında; daha sonra ise görsel sanatlarda etkili oldu. Her iki alanda da biçimsel deneylerin bir sonucu olarak ortaya çıkan fügal yapı, bir tür dinamizm ortaya çıkardı. Füg tekniğinin polifonik yapısı müzikal-edebi çalışmalarda sayısız olasılığa yer açarken, görsel sanatlarda özellikle soyut ve yarı-soyut eserlerde iz bıraktı. Kelimenin kökündeki kaçma eylemi (fuga), zaman içinde başka anlamlar yüklenen kaçak (fugitive), sığınak (refuge), sığınmacı (refugee) gibi kelimeler türetti. Daha ziyade mekansal anlam taşıyan bu sözcüklerin yanı sıra zamansal bir kaçışı da işaret eder oldu: Ele geçirilemez, yakalanması zor, uçucu, geçici anlamlarını kazandı. Fügün müzikte sahip olduğu dinamizm ve canlılık; hareket ve geçicilik fikriyle birleşince sanatın önemli ilham kaynaklarından birine dönüştü.” *

* Nilüfer Şaşmazer, Füg, Müze Evliyagil, 2019 katalog metninden

Comments


bottom of page