top of page

Muzlu kitap - Rafet Arslan söyleşisi

Barış Acar & Alp Doğu Eser

İki sanat tarihçisi, Barış Acar ve Alp Doğu Eser, Karşı-konuşmalar isimli video serilerinin yeni bölümünde Bir Muz Bazen Sadece Bir Muzdur ve Tersi de Aynı Şekilde Geçerlidir kitabının yazarlarından Rafet Arslan ile konuşuyor



Bir Muz Bazen Sadece Bir Muzdur ve Tersi de Aynı Şekilde Geçerlidir kitabının yazarlarıyla yaptığımız söyleşi dizisine Rafet Arslan ile devam ediyoruz.


Rafet Arslan, Türkiye Çağdaş Sanatı içinde ayrıksı bir figür. Yıllardır bir parçası olduğu Türkiye sanat dünyası içinde, yaptığı çok sayıda sergiye, öncülük ettiği hareketlere, edebiyattan görsel sanatlara dek ürettiği sayısız yapıta karşın tam olarak kabul görmemiş ama aynı zamanda görmezden de gelinememiş bir sanatçı. Çünkü yaptığı şeyde "ısrar"ı var. Vazgeçmiyor. Bütün olanaksızlıklara karşın sanat olarak bildiği şeyi yapmayı terk etmiyor, onu eğip bükmüyor, onun hakkında pazarlık etmiyor. Bu, onu sahnede tutuyor.


Rafet'le ilk kitabını yayımladığı 2010 yılından bugüne tanışıyoruz. Sürrealist Eylem Türkiye, Yıkım, Gerçeklik Terörü, Ubik ve Periferi Kolektifleri gibi pek çok projesini yakından takip ettim, zaman zaman ortaklaştık bu projelerde. Bütün bu süreç boyunca sızlanmak yerine, iş ürettiğine tanık oldum. Avangard ruhun bir devamı olarak sürdürdüğü yaşantısı, dokunduğu her şeyi sanata dönüştürmesine neden oluyordu. Bunu ister istemez yapıyordu ama ne istediğini de çok iyi biliyordu.


Türkiye Çağdaş Sanat sahnesi içinde kendilerine payeler verilmiş pek çok sanatçıdan farklı olarak, tarihi, edebiyatı ve avangardı iyi biliyor Rafet. Romantiklerden Beatniklere, Warhol'dan Philip K. Dick'e sanat tarihini örgüleyebilecek donanıma sahip bir sanatçı. Bunu da akademik bilgi kipinde değil, yaşamıyla sarmayalayarak yapacak kadar deli. Onu “ayrıksı” yapan şey bu.


Kitaptaki yazısında da Avangard tarihi perspektifinden Cattelan’a bakıyor Rafet'in. Onun eklemlendiği söylem kadar, dikişlerinin tutmadığı yerleri de gösteriyor.


Konuşmamızda vurguladığı iki olgunun burada altını çizmek istiyorum.


İlk olarak; günümüzde çağdaş sanat, Duchamp'ın bir yönünü ötekilerden ayırarak öne çıkardı, onu geliştirdi, diyor Rafet. "Sanatçı jesti" bu yön. Bir yönü performansla birleşse de asıl olarak sanatçının yapıtı yerine bu yapıtı ortaya koyma biçimine/edimine odaklanan bir yaklaşımın eleştirisi gözüyle bakabileceğimizi düşünüyorum bu saptamaya. İki farklı hamle birleşiyor bu eleştiride: 1) Sanatçının jesti yapıta içkindir. Yapıt, bu jestle birlikte bir yapıttır. 2) Jesti yapıttan ayırarak tek başına ele alırsanız hem yapıtı hem jestin kendisini kaybetmiş olursunuz. Ben bunu, çağdaş sanatın çok yerinde bir eleştirisi olarak görüyorum. Çağdaş sanatta yapıt ile jest iki farklı olgu olarak duruyor ya da değerlendiriliyor. Bu da sanatçının bütün hamlesinin boşa düşmesine neden oluyor. Elbette şunu da söyleyebiliriz; bu ayrıştırma aynı zamanda yapıtın mistifikasyonunun bir parçası ve sanatçı pazarının dinamiği haline de gelebiliyor.


İkinci olarak ise; günümüzde sanata dair belirleyici eğilimlerden biri, tekil yapıt algısı üzerinden gitmektir diye ekliyor Rafet. Sanatçının yapıp ettiklerinin birbiriyle ilişkisi, tarihselliği ve hatta giderek bireyselliği bile kaydediliyor bu şekilde. Bunu popüler kültürün belirleyici özelliklerinden biri olarak gördüğümü söyleyebilirim ben de. "Gösterge ekonomisi" olarak kültür endüstrisi çalışmaları içinde önceki yüzyılda epeyce tartışılmış bu olgu, günümüzde belirleyici olmakla kalmıyor, arzunun biricik nesnesine dönüşüyor. Artık, sanatçı ikonografisi bilmek istemiyoruz, tarih bilmek istemiyoruz, düşünmek istemiyoruz; sadece bir an önce tatmin olarak bir sonraki tatmine doğru yola koyulmak istiyoruz. İlk bakışta "anı yaşama", "anın içinde olma" düsturunun bir parçası gibi görünmesine karşın, "an"ı asla tatmin olmayacak bir borç döngüsüne çevirmenin parçası olarak görülebilecek bu arzu ekonomisi üzerine daha çok çalışmak gerekiyor. Avangard özlemin kastı ile onun sulandırılmış formlarını birbirinden ayırmak için güzel hareket noktası olabilir burası.


Konuştuklarımız, konuşabileceklerimizin ancak başlangıcıdır. Karşı-konuşma, konuşmanın ilk formudur.



Bir Muz Bazen Sadece Bir Muzdur ve Tersi de Aynı Şekilde Geçerlidir ile ilgili detaylı bilgi için: https://liverayayinevi.com/urun/bir-muz-bazen-sadece-bir-muzdur

Comments


Commenting has been turned off.

All rights reserved. Unlimited Publications.

Meşrutiyet Caddesi No: 67 Kat: 1 Beyoğlu İstanbul Turkey

Follow us

  • Black Instagram Icon
bottom of page