Geçen hafta güncel tarihli dans yapıtlarından bir seçki kaleme alan gösteri sanatları yazarımız Mehmet Kerem Özel, bu haftaki yazısında 2022’de 100. yaşına basan kült bir yapıtın inişli-çıkışlı hikâyesine odaklanıyor
Yazı: Mehmet Kerem Özel
Büyük Etek ve Dalgıç, Schlemmer/Bohner/Hespos, Das Triadische Ballett, Yeni Yapım 2014 , © Wilfried Hösl
Dans Mirası Fonu
Almanya hiç kuşkusuz ki, bir sanat türü olarak dansın 20. yüzyıl başından günümüze geçirdiği evrelerdeki önemli kültürel coğrafyalardan biri. Bunun en bariz kanıtı, çok yeni bir haber: UNESCO Komitesi 3 Aralık 2022 tarihinde Almanya’daki Modern Dans’ı İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası listesine aldı. Sadece Almanya ya da modern dans ya da genel olarak dans özelinde değil, gösteri sanatlarının bütünü açısından çok önemli olan bu kararın alınmasındaki büyük pay, modern dans alanındaki mirasın bilincindeki Federal Almanya devletinin yıllardır sürdürdüğü çalışmalar olsa gerek. Bunlar arasında öne çıkanı, Federal Almanya Kültür Vakfı’nın dansın kültürel mirasına adanmış sanatsal projelere finansman sağlamak üzere 2011-2019 yılları arasında devreye soktuğu Dans Mirası Fonu (TANZFONDS ERBE). Altı milyon avroluk bu fon kapsamında sekiz yılda büyük çoğunluğu tarihe karışmış modern dans yapıtlarının rekonstrüksiyonundan ve icrasından oluşan, ama bununla da sınırlı kalmayıp Almanya’daki modern dans tarihinin aktörleri hakkında belgeleme, atölye çalışması ve sergilere uzanan geniş bir yelpazede 60 proje hayata geçti.
TANZFONDS ERBE çerçevesinde 2013 Kasım’ında Wuppertal’de Folkwang Tanzstudio dansçıları ve Folkwang Sanatlar Üniversitesi Çağdaş Dans Enstitüsü ile New York Julliard Okulu’nun öğrencilerinin sahneye taşıdıkları Pina Bausch’un Wind von West (1975) adlı yapıtı ile 2013’ün Aralık’ında Bielefeld’de Osnabrück ile Bielefeld Devlet Balelerinin sahnelediği Mary Wigman’ın Sacre (1957) yapıtını canlı olarak seyretme şansım olmuştu. Geçtiğimiz Ekim ayının başında ise, yine bu fon tarafından hayata geçirilmiş olan bir yapıt, Oskar Schlemmer’in Das Triadische Ballett’i, Eylül 1922’deki dünya prömiyerinin 100. yılı dolayısıyla Berlin’de, Sanatlar Akademisi’nin Hansaviertel’deki Werner Düttmann imzalı ikonik binasının gösteri salonunda tekrar sahnelendi. Biletleri tükenen üç gösterimin birinde ben de seyirciler arasında olmaktan mutluydum.
Spiral ve Altın Küreler, Schlemmer/Bohner/Hespos, Das Triadische Ballett, Yeni Yapım 2014 , © Wilfried Hösl
Rekonstrüksiyon
Yapıta ve izlenimlerime geçmeden önce, 100 yıllık bu yapıtın yeniden nasıl hayata geçirildiğini kısaca anlatmak isterim, çünkü oldukça inişli-çıkışlı bir hikâyesi var.
Das Triadische Ballett, Schlemmer hayattayken en son 1932’de Paris’teki Koreografi Yarışması’nda Théâtre des Champs-Elysées’de sahnelenir (Jüride Rudolf von Laban vardır, yarışmanın birincisi başka bir kült yapıt, yıllar sonra Pina Bausch’un hocası ve mentoru olacak olan Kurt Joos’un Der grüne Tisch’idir, Das Triadische Ballett ise altıncı olur ve bronz madalya alır). Bu gösterimden sonra tarihe karışan yapıtın rekonstrüksiyonunu Berlin’deki Sanatlar Akademisi (Akademie der Künste) 1977’de dönemin Almanya’da Bausch’la birlikte önemli dans tiyatrosu temsilcilerinden Gerhard Bohner’e sipariş eder. Bu rekonstrüksiyon 15. Avrupa Sanat Sergisi vesilesiyle 27. Berlin Festivali programında sahnelenir. Böylece o zamana kadar Arnd Wesemann’ın tabiriyle “hareketsiz, ama bütünüyle dans eden bir ifadeye sahip” kostümler yeniden hayata dönmüş olurlar. Hans Joachim Hespos bu versiyon için sıfırdan müzik besteler.
1977’teki bu ikinci doğumundan itibaren dünyanın çeşitli sahnelerinde 85 gösterimi yapılan Das Triadische Ballett, 1989’da Schlemmer’in eşi Tut Schlemmer’in ölümünün ardından, diğer mirasçıların yayın hakkı vermemeleri üzerine, 1922 yapımına benzer bir akıbete uğrar ve unutulmaya yüz tutar.
Yapıtın üçüncü doğumu ancak tekrar TANZFONDS ERBE sayesinde 2014’te gerçekleşir. Bu sefer, 1977 yapımında bizzat dans etmiş ve 2014’te Münih Bavyera Devlet Balesi’nin artistik direktörü olan İvan Liska ve eşi Colleen Scott’ın yardımıyla dans tiyatrosu uzmanı Nele Hertling ve dans sanatçısı ve koreograf Reinhild Hoffmann Bohner’in rekonstrüksiyonuna hayat verirler. Münih Bavyera Genç Balesi (Bayerische Junior Ballett München) tarafından icra edilen bu yapım da, 1977 yapımı gibi Almanya içinde ve dünyada sayısız gösterim yapar, Ekim 2022’deki Berlin gösterimlerinden önce en son 2019’daki Bauhaus’un 100. yıl etkinliklerinde sahnelenir.
Spiral, Schlemmer/Bohner/Hespos, Das Triadische Ballett, Yeni Yapım 2014 , © Wilfried Hösl
Yapıt
Das Triadische Ballett’in adındaki triad (üçlü) ibaresi, yapıtın yapısını belirlemiştir: Her biri farklı bir renkle ve ruh halleriyle ilişkilen üç dizi: Sarı (neşeli, burlesk), Pembe (şenlikli, ağırbaşlı) ve Siyah (mistik, fantastik). Ayrıca, yapıtta iki erkek ve bir kadın olmak üzere üç dansçı görev alır. 18 ayrı kostüm kullanılarak yapılan 12 dansın koreografileri ise yine tekli, ikili ve üçlü olarak tasarlanmışlardır.
Yapıt, ünlü ressam ve heykeltraş Oskar Schlemmer’in sanata ve sahne yapıtı mantığına bakışını ifade eden, onun imza işlerinden biridir; anlatısı yoktur ve mimetik değildir. Yapıt, prömiyerinden bir yıl sonra, 1923’te, Schlemmer’in öğretim kadrosunun bir parçası olacağı, insan ile yaşadığı mekan arasındaki ilişkiye odaklanan Bauhaus öğretisinde olduğu gibi, insan bedeninin mekan içindeki hareketini araştırır ve ortaya serer. Schlemmer’e göre geleneksel mimetik tiyatroda insan figürü temsil etme işlevine sahiptir, halbuki ressam ve heykeltraşlar biçime ve renge odaklanarak insan figürünü soyut bir eleman olarak ele alma potansiyeline sahiptirler. Stuttgart’ta önce Uygulamalı Sanatlar Okulu’ndan mezun olan, sonra Güzel Sanatlar Akademisi’nde resim öğrenimi gören Schlemmer de, sahne yapıtına tam da bir ressam olarak yaklaşır. İnsan bedenlerine heykelsi kostümler giydirerek, onları birer tasarlanmış figüre (Kunstfigur) dönüştürür. Böylece bedenler, birer sahne nesnesi olarak, her an hareket ederek mekanda değişen biçimler yaratırlar. Sahne sanatı böylece mekanın dinamiğinin inşasına dönüşür, adeta hareket halindeki mimaridir.
Das Triadische Ballett’in en önemli özelliği, az önce belirttiğim gibi, dansçılar tarafından giyilen ve sahne mekânında bir heykel gibi davranan kostüm-nesneler. Bu kostümlerin dokuzu özgün halleriyle günümüze ulaşmış, bunlardan yedisi bugün Stuttgart Devlet Galerisi’nde kendilerine ayrılmış özel bir salonda sergileniyorlar. Kostümlerin her biri gerçekten de bütün detayları, malzemeleri, renkleri ve tabii ki formlarıyla göz alıcı, keyif uyandırıcı, hayal gücünü tetikleyici, oyuncak misali tasarımlar. Stuttgart’a yolunuz düşerse mutlaka müzeye uğrayın, mankenlere giydirilmiş kostümleri yakından görün.
Debussy ve Soyut, Das Triadische Ballett, Yeni Yapım 2014 , © Wilfried Hösl
Koreografi
Schlemmer’in anti-anlatısal ve anti-mimetik özgün koreografisini bilemiyoruz. Özgün yapıta dair günümüze sadece Schlemmer’in kısa kısa aldığı notlar ve siyah-beyaz fotoğraflar kalmış.
Bohner ise, koreografisinde bir yandan Schlemmer’in izinden giderek figürleri soyut bir şekilde hareket ettirdiği gibi, bunun yan sıra onlara, üzerini silkmek, kapıya vurmak gibi gündelik jestler de yaptırıyor. Hatta, ilk dizi Sarı’nın ilk iki bölümündeki iki figürlü (Büyük Etek ile Dalgıç, Silindir Adam ile Küre Etek) koreografiler, espri de içeren birer anlatıya sahipler. İkinci dizi Pembe’nin ikinci koreografisinde ise kostüm tasarımları erkek dansçı (Debussy-Yastıklar) için klasik balet bedeninin, kadın dansçı (Katlı Etek) için ise klasik bale kostümünün abartılmış yorumları, adeta parodileri; baletin kasları abartılmış, balerinin de tütüsü. Ayrıca Bohner bu koreografiyi bütünüyle klasik baledeki duo hareketlerinden oluşturmuş.
İkinci dizi Pembe’nin üçüncü ve dördüncü koreografilerinin figürleri Türk Dansçı, Türk Dansçı II ve Türk Eteği. Schlemmer’in kostümleri rengarenk, adeta panayır ve sirkten esinlenilmiş gibi, Bohner’in koreografisi de akrobasiden ve biraz da Kazak dansından esinler taşıyor. Bu koreografilerde bir anlatı da var: Erkek olan iki Türk Dansçı, Türk Eteği olan kız için güreşiyorlar, önce I numara ile flört eden Türk Eteği, dövüş sonrası, dövüşü kazanan Türk Dansçı II’yi seçiyor. Jest ve mimik olarak da yapıtın en canlı koreografisi bu bölümde; Türk Dansçı’ları ve Türk Eteği sanki Mozart’ın Sihirli Flüt operasının Papagena ve Papageno’su gibi çok renkli karakterler; yerinde duramayan, canlı, enerjik ve komik figürler bunlar. Bu koreografilerde figürler dışında sahne eşyaları da devreye giriyor; bir sopa ve bir büyük boy çifte zil.
Üçüncü dizi Siyah ise yapıtın en soyut bölümü. Bu dizideki koreografiler de bütünüyle kostümlerin biçimlerinden yola çıkılarak tasarlanmış gibi. Spiral isimli dişi figürün dönme hareketinin baskın olduğu solosuyla başlayan dizi, Dilimler isimli iki erkeğin katılımıyla devam ediyor. Kostümler soyut oldukları kadar, Spiral bir Ortaçağ prensesini, Dilimler ise şövalyeleri andırıyor. Ardından gelen, bir kadın dansçı tarafından icra edilen Tel’in solosu ve ona bağlanan, iki erkek dansçının Altın Küre’si ise bütün yapıtın en soyut, tam da Schlemmer’in öngördüğü gibi anti-anlatısal ve anti-mimetik koreografisine sahip kısmı, hatta bu aşamada yapıtın kozmik bir nitelik kazandığı bile söylenebilir. Diziyi ve yapıtı sonlandıran Soyut ise figür olarak form ve renk açısından asimetrik tasarımıyla oldukça etkili bir şekilde diğer bütün Kunstfigur’lerden öne çıkıyor, yavaş ve hipnotik hareketlerden oluşan koreografisiyle yapıtı seyircinin üzerinde bıraktığı aşkın bir hisle sonlandırıyor.
Küre Eller, Das Triadische Ballett, Yeni Yapım 2014 , © Wilfried Hösl
Müzik
Schlemmer 1922’deki dünya prömiyerinde müzik olarak birçok başka bestecinin yanı sıra Händel, Haydn, Mozart ve Debussy’nin yapıtlarını kullanmış. Hatta ikinci dizideki iki figürün adları bizzat Debussy ve Debussy-Yastıklar, ancak bu figürlerden özellikle ilki tasarım ve renk olarak Debussy’nin müziğini çağrıştırmaktan çok Harlequin kuklalarına benziyor, ikincisinin kostümü ise düz beyaz renkli ama yine bununla Debussy’nin izlenimci müziği ile arasında ilişki kurmak mümkün değil. Zaten Schlemmer’in bu bestecilerin spesifik olarak hangi yapıtlarını kullandığı da bilinmiyor. 1932’de Paris’te gerçekleşen Koreografi Yarışması için yapıta Paul Hindemith müzik bestelemiş, ancak partisyonlar postada kaybolduğu için günümüze ulaşamamış.
Yapıtın 1932’ye kadarki gösterimlerinin bazısı küçük bir orkestra, bazısı piyano eşliğinde sunulmuş. Yeni Müzik’in 2. Dünya Savaşı sonrası temsilcilerinden olan Hans Joachim Hespos’un 1977 rekonstrüksiyonu için sıfırdan yarattığı beste ise 19 kişilik bir orkestra tarafından kayda alınmış ve bütün gösterimlerde banttan çalınıyor. Hespos’un bestesi “gürültüler içeren ama kendisi ‘gürültü’ olmayan senfonik müzik” olarak tarif ediliyor. Hespos üç dizinin müzikal karakterlerini birbirlerinden ayırmak için özellikle vurmalı çalgıların malzeme niteliklerini devreye sokmuş; Sarı’da tahta, Pembe’de deri (klasik bale esinli ilk bölümdeki Avrupalı etki için timpani, Türk Etek’li ve Türk Dansçı’lı ikinci bölümdeki Doğulu etki için davul), Siyah’ta metal vurmalıçalgılar kullanmış. Hespos’un kendisi bestesinin her ne kadar “metalik” olarak tarif edilmesine karşı çıksa da, benim izlenimim de müziğin ağırlıklı olarak endüstriyel ve de metalik bir ses peyzajını andırıyor olması. Hiçbir şekilde melodik bir anıştırma ummasam da, örneğin figürlerin adlarından dolayı çok bariz bir göndermeye sahip Türk Eteği ve Dansçıları kısmında, en azından Türk ritimlerinden soyut bir esinlenme beklentim vardı, gerçekleşmedi.
İcra/Performans
Günümüzdeki versiyonu 70 dakika süren yapıtın 1922-1932 tarihleri arasındaki sahnelenişlerinde sadece üç dansçı görev alıyormuş. Dünya prömiyerinde ve devamındaki bazı gösterimlerde bu dansçılardan biri olan Walter Schoppe, takma adla sahneye çıkan Oskar Schlemmer’den başkası değilmiş.
2014’ten beridir rekonstrüksiyonu icra eden Bavyera Devlet Balesi II (2017’den itibaren değişen adıyla Münih Bavyera Genç Balesi) gösterimleri 11 dansçıyla yapıyor. Sahne arkasında ise dört görevli dansçılara kostüm değişiminde yardımcı oluyormuş. Özgün yapımda hem bütün figürlerin üç dansçı tarafından icra edilmesi hem de kostüm değişimleriyle bu dansçıların ciddi bir efor sergilemiş olduklarını varsaymak yanlış olmayacaktır. Kaldı ki, Münih Bavyera Genç Balesi’nin genç dansçıları da, yükleri hafiflemiş olsa da, benzer bir efor sergiliyorlar, çünkü çoğu havaleli ve malzemesinden dolayı ağır (bazıları 10 kg kadar) olan kostümlerin içinde hem hareket etmek, hem de hareketleri keskin ve muntazam bir şekilde icra etmek hiç kolay olmasa gerek. Yapıtın boş bir sahne mekanında en fazla üçlü, ama çoğunlukla solo koreografilerden oluşuyor olması da seyircinin bütün dikkatinin o sırada sahnede olan dansçının üzerinde olmasını beraberinde getiriyor, bu da dansçılardan hareketlerini düzgün ve yanlışsız yapma konusunda ekstra konsantrasyon gerektiriyor. Münih Bavyera Genç Balesi’nin genç dansçılarının bu bir yandan fiziksel, bir yandan da manevi yükün altından hakkıyla kalktıklarını, mirası geleceğe hakkıyla taşıdıklarını söyleyebilirim.
Comentários