top of page
Liana Kuyumcuyan

Okullar Okulu'ndan açık çağrı


22 Eylül-4 Kasım 2018 tarihleri arasında gerçekleşecek olan 4. İstanbul Tasarım Bienali’nin teması, küratörü Jan Boelen’in açık çağrısıyla birlikte Okullar Okulu olarak açıklanmıştı. 15 Aralık’ta sona erecek olan açık çağrıyı ve temanın detayları üzerine bienalin direktörü Deniz Ova ile konuştuk

Deniz Ova, Fotoğraf: Poyraz Tütüncü

Okullar Okulu teması nasıl ortaya çıktı? ‘Okulu baştan tasarlamak’ fikri ile yola çıkan bu tema için, aslında konu ve duruma göre değişken olabilecek öğrenme/öğretme sistemleri yaratmayı amaçladığınızı söyleyebilir miyiz?

Küratörümüz Jan Boelen bir sanat ve tasarım kurumu olan Z33’ü yürütürken, aynı zamanda Design Academy Eindhoven’da Sosyal Tasarım bölümünü ve Güney Fransa’da Atelier LUMA’nın tasarım atölyelerini yönetiyor. Z33, pratik olarak tasarımı farklı açılardan algılayabilmek üzere sergiler, çeşitli etkinlikler düzenleyen ve araştırmalar yapan bir kurum. Design Academy Eindhoven’a bakarsak zaten tasarım eğitimi alanında çok farklı bir yerden çalıştığını ve içerik ürettiğini görebiliriz. Bütün bunlar birleşince okul teması (okulu bir metafor olarak görebiliriz) ve bir şeyler öğrenmek, öğretmek, karşılıklı deneyimlemek küratörümüzün pratiğinde olan bir yöntem. Jan yılda yaklaşık 300 portfolyo incelediğini ve bu portfolyolar dünyanın farklı yerlerinden gelseler de içerikte tek tiplik olduğundan bahsediyor. Bu da ona göre tasarım eğitiminin aslında günümüz ihtiyaçlarına çok da cevap vermediği anlamına geliyor. Endüstrinin, dünyanın, özellikle bilgi akışının değiştiği ve yoğunlaştığı bir zamanda yaşıyoruz. Birçok şeyi kendi kendimize öğrenmek veya unutarak tekrar deneyimlemek zorunda kalıyoruz. Bütün bunlar bir araya gelince Tasarım Bienali, Okullar Okulu temasıyla tasarımın, bilginin ve küresel bağlantılılık hâlinin günümüz İstanbul'unda ve ötesinde oynadığı rol üzerine düşünebilmek için bir platform oluşturacak.

Okullar Okulu’nun küratörü Jan Boelen'in akademisyen kimliği bu temalara getireceği bakış açısını etkileyecektir. Bu durum, projelerin sergi tasarımı ve mekan kurgularına nasıl yansıyacak?

Kendisi de tasarımcı olduğu için pratikte çok hızlı ve yerinde kararlar verebiliyor. Aynı zamanda yeni şeyler denemeye çok açık. Önceki sergilerine de bakarsak her seferinde yeni şeyler denediğini görebiliyoruz. Sergi oluştururken insanları ve farklı disiplinleri bir araya getirmek, bir çatı altında buluşturup uzun vadeli bir çalışmaya itmek gibi denemelere yer veriyor. Bienal dediğimizde aklımıza tabii ki öncelikle sergi geliyor, bu durumda serginin “üç ayaklı” olacağını söyleyebilirim. Jan bunu geçmişe, bugüne ve yarına bakmak olarak tarifliyor. Alt temalar araştırmalardan, arşivlerden, müzelerden ve dinlediğimiz hikayelerden ortaya çıktı. Bu nedenle bir kısmı geçmişi anlatıyor olacak. İkinci olarak pratikte tasarlamayı ve tasarımla beraber bir takım bilindik teknikleri yorumlamayı bilen, farklı metodolojileri çeşitli alanlarda kullanabilen tasarımcıların işlerine yer verilecek. Üçüncü ayak olarak da açık çağrıdan bir seçki sunulacak. Bunun sadece bienal için üretilmiş işler olarak görülmemesi gerekiyor. Şubat ayından itibaren sürecini izleyebileceğimiz “okullar” başlayacak ve ortaya çıkacak ürünlerin ve deneyimlerin oluşturduğu bir kompozisyon bienal sırasında sunulacak.

Çıkacak sonuç elle tutulabilen bir ürün olmak zorunda mı?

Hayır; bir müzik, koreografi, fanzin, kitap, video dokümantasyon da olabilir. Yapılacak çalışmaya bağlı olarak çıkan her türlü sonucu bienalde göstermek istiyoruz. Serginin düzenleneceği tarihler çalışmaların türüne göre bienal öncesinde ya da sırasında olabilir. Önemli olan gerçekleşeceği zamanın anlamlı olması ve üretim sürecinin izlenebilir, takip edilebilir olması. Zaman ve mekan konusunda herhangi bir sınırlamamız yok.

Manufactuur 3.0, Z33 sergi görseli, 2016, Kerem Bayer arşivinin izniyle

Okullar Okulu için düzenlenen açık çağrı öğreniciler ve okullar olarak ikiye ayrılıyor. Öğreniciler için başvuruda ilgi alanları ve öğrenmek istedikleri konular sorulurken, okullar için öğretilecek olan konu ve nasıl bir metodoloji izleneceği soruluyor. Bu iki kategori daha sonra nasıl bir araya gelecek?

Herkes öğrenici olabiliyor; tasarımcılar, mimarlar, bilim insanları, mühendisler, şefler, zanaatkarlar, aktivistler ve akla gelebilecek herkes… Burada önemli olan önceden temalara referans veren çalışmalar yapmış olmak. Zaten başvuru formunda öğrenicilerin ilgilendikleri alanları işaretleyecekleri ve portfolyolarını yükleyebilecekleri alanlar var. Çalışmak istedikleri konu hakkında kısa bir açıklama yazısı ile başvurabiliyorlar.

Okullardan ise öneriler istiyoruz; bu bir atölye, araştırma veya aklımıza hiç gelmeyen bir metodoloji olabilir. Katılımcısı olan kapalı bir grup olarak da başvurulabilir, sadece metodoloji sunulup açık çağrıdan belli bir sayı belirtilerek katılımcı da çağrılabilir. Biz de öğrenici bekleyen bu okullar ile başvuran öğreniciler arasında temalara ve ilgi alanlarına uygun olarak eşleştirmeler yapacağız.

Okullar Okulu başlığı altında 8 ayrı tema bulunuyor: Ölçüler ve Haritalar, Zaman ve Dikkat, Akdeniz ve Göç, Felaketler ve Depremler, Yiyecekler ve Gelenekler, Örüntü ve Ritim, Para ve Sermaye, Parçalar ve Cepler. Bu temalardan biraz bahsedebilir misiniz?

Temalar önceden yaptığımız araştırmalardan ve farklı insanlarla yaptığımız görüşmelerden çıktı. Bu temalar, Türkiye’de akademisyen ve araştırmacıların güncel olarak uğraştığı, aynı zamanda globalde de yansıması olan ve farklı boyutta tartışılan konuların bir araya gelmesiyle oluşturuldu. Yeni deney ve metodolojilerin bu temalar altında, tasarımla birleştirilerek çalışılmasına karar verdik. Ancak temaların altında yazan cümleler birebir manifesto şeklinde algılamamalı; karşı koyulabilecek, itiraz edilebilecek bakış açıları da sunulabilir. Küratörümüz de temalara kesinleşmiş başlıklar olarak bakmıyor ve hatta zamanla gelen başvurular ve çalışmalarla beraber değişerek farklı yerlere gidebileceğini düşünüyor. Başlıkların zaman içerisinde daha ideal tarifleri çıkarsa değişebileceğine dair esnekliğimiz var.

Okullar Okulu ilk defa işlenen bir konu değil. 2018’de 99. yılını kutlayacak olan Bauhaus okulu bir deneme yaptı ve başarılı oldu. Bunun gibi daha çok sayabileceğimiz örnekler var. Farklı etkinlikler, sergiler, bienallerde de eğitim ve öğrenme konuları işlendi. Yani biz ilk değiliz. Biz hangi yönden baktığımızı tariflemeyi amaçlıyor ve tasarım alanında yeni ‘okullara’ yer verirken bir sorgulama yapmak istiyoruz.

Başlıca yenilebilir bitkilerin coğrafi dağılımının haritası, Keith Johnston, 1858, Kerem Bayer arşivinin izniyle

Başvuru formunda katılımcıların birden fazla tema seçebiliyor olması, her temanın birbiriyle ilişkili olduğuna ve aralarında geçişler yapılmasına sıcak baktığınıza işaret ediyor.

Evet, örneğin Akdeniz ve Göç ile Yiyecekler ve Gelenekler temaları düşünüldüğünde; insan göçüyle beraber kültür ve yemek tarifleri de göç ediyor, bu şekilde konular birleşebiliyor. Bir başka boyut ise ‘zaman’ kavramını katmak olabilir. Yani temalarımızın birbirleri arasında geçişken olduğunu söyleyebilirim.

22 Eylül-4 Kasım 2018 tarihleri arasında gerçekleşecek olan sergi için, Jan Boelen'in açık çağrıda da belirttiği üzere sonuç üründen ziyade süreç öncelikli. Siz de hazırlık sürecinizde Eskişehir, İzmir ve Mardin gibi kentlerde araştırma gezileri yaptınız, buradaki tasarım okulları ile görüştünüz. Bu süreç sergiye nasıl yansıyacak? Türkiye'deki tasarım eğitimi, akademiler Okullar Okulu’na nasıl entegre olacak?

Bienal formatını zorlayarak altı haftalık sıkışıklıktan çıkıp zamanı genişletebilmek üzerine bir kurgu yapıldı. Sürece bakan bir bienal olmasını önemsiyoruz. Bu ürün nasıl oluşuyor, bu sonuca nasıl ulaşılıyor, bu insanlar bir araya geldiğinde neler deneyimleniyor, bunları dökümante edip seyircilerimizle paylaşmak istiyoruz. Bir yandan dijital dünya üzerinden de bienal öncesinde yapılanları nasıl gösterebileceğimizi düşünüyoruz.

Biz okullar ve akademilerle birinci bienalden beri çalışmalar yürütüyoruz ve herkesi katılımcı olmaya davet ediyoruz. Şimdiye kadar katılımcılara küratörlerimizin oluşturduğu temaları yorumlatmayı amaçlıyorduk. Birinci ve üçüncü tasarım bienallerinde üniversiteler kendi işlerini sundular veya sohbetler ile atölyelere katıldılar. Bu yıl da açık çağrıyla gelen başvurulardan bir seçki olacak, herkesi dahil edemesek bile bu konuya dair çalışma yapan akademilere paralel programlarda nasıl yer verebileceğimizi de düşünüyoruz.

Son olarak Okullar Okulu’na katılmayı düşünen okul ve öğrenicilere söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Son başvuru tarihi 15 Aralık. Başvuru formumuz aslında çok basit. Baştan sona bitmiş bir süreci tariflemek gerekmiyor. Önerinin sonuna kadar düşünülmesi gerekse de sürecin ve sonucun birebir yazdığı gibi ilerlemesi şartı yok. Her proje beraber geliştirilecek ve belki sonunda apayrı bir şey çıkacak. Sadece belirtilen okul fikrinin ve metodolojinin neden seçildiği, seçilen temayla nasıl bağdaştığı ve en önemlisi farkının ne olduğu anlatılmalı. Okul olarak başvuranlardan sergi için bir sonuç istiyoruz. Sonuç da zaman içinde değişebilir ama en azından kurgulanacak atölyenin süresi, nasıl bir çalışma yürütülmesi amaçlandığı, nasıl bir metodoloji uygulanacağı ve sergide nasıl bir çıktıya yer verileceğinin belirtilmesi gerekiyor.

Comments


bottom of page