On soruluk sohbetler'in Fringe dizisinin yeni konuğu, festivalde Pasaport or Passport oder Reisepass adlı yapıtı ile yer alan Germinal Tiyatro’nun kurucusu Ahmet İlker Ergin
Röportaj: Ayşe Draz & Mehmet Kerem Özel
Mevcut koşullardan ötürü fiziki mekânda ve gerçek zamanda bir araya gelmek halen çok mümkün olmasa da, Türkiye'de ilk kez 2019 yılında gerçekleşen İstanbul Fringe Festivali'nin ikinci edisyonu bu sene seyircisiyle, bazen canlı yayın aracılığıyla olmak üzere, dijital mecralarda buluştu. 21-27 Eylül 2020 tarihlerinde YouTube, Zoom, WhatsApp ve diğer sosyal medya mecralarından ücretsiz takip edilen festivalde dans, performans ve tiyatro gösterileri, atölye çalışmaları, sanatçı-izleyici buluşmaları, söyleşiler ve kapanış partisi yer aldı. Biz de bu fırsattan istifade sizler için programda yer alan yerli ve yabancı sanatçıları ve onların yapıtlarını yakından tanımak, içinden geçmekte olduğumuz koşullarla nasıl başa çıktıklarını anlamak istedik. Fringe dizimizin sıradaki konuğu, festivalde Pasaport or Passport oder Reisepass adlı yapıtı ile yer alan Germinal Tiyatro’nun kurucusu Ahmet İlker Ergin.
Tiyatronun/dansın özü sizce nedir? Çağdaş tiyatroyu/dansı günümüzde nasıl tanımlarsınız?
Germinal kelime kökeni olarak "tohum" anlamı içerir. Biz Germinal'i kurarken bu kelimeye ek olarak Zola'nın Germinal'indeki mücadeleyi, başkaldırıyı da ekledik. Tiyatroya eklediğimiz tohumun büyüyüp kökleri sağlam bir ağaca dönüşmesini istiyoruz. Günümüz şartlarında birçok tiyatro açıldıktan kısa süre sonra kapanmak zorunda bırakılıyor. Biz bu şartlarda mücadele ederek, yeni fikir mottosuyla yola çıktık. Güncel olanı takip edip yalın fikirlilikten uzak durmak Germinal'in öncelikli amaçları arasındadır.
"Ustam" olarak tanımlayabileceğiniz bir sanatçı ya da size ilham verdiğini düşündüğünüz biri var mı?
Germinal bünyesinde çok farklı disiplinlere yakınlığı olan arkadaşlarımız var. Bu soruya Germinal Tiyatro'nun kurucusu Ahmet İlker Ergin olarak cevap verecek olursam, 2 yıl Berlin'de yaşadım. Haliyle Alman tiyatrosunun üzerimde büyük bir etkisi oldu. Ben de severek kabul ettim bu etkiyi. Çok değerli rejisörler var. Bunlardan biri Michael Thalheimer. İngiltere'den takdir ettiğim yine
Almanya'da da çalışan Katie Mitchell.
Bir iş üretirken hangi kaynaklardan beslenir, nelerden ilham alırsınız? Rüyalarınızın işlerinize etkisi oluyor mu?
Çalışırken daha önce seyrettiğim bir filmin veya oyunun etkisi olduğu gibi okuduğum bir gazete küpürü de beni harekete geçirebiliyor. Bunların dışında toplumsal olaylar benim çalışmamı çok etkiliyor.
Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?
Sanat her zaman kendini içinde bulunduğu koşullara uyarlayan, o durumun içinde kendini tekrar tekrar var eden bir alan. Bunu da yakın zamanda pandemi sürecindeki karantinada yaşadık. İnsanların bu sürece kolay adapte olmasını sağlayan şey, sanatın kendini dijital alana ve güncel dertlere hızlı bir şekilde adapte etmesinde yatıyor. Bu yüzden tabii ki de sanatın dönüştürücü
gücüne her zaman inanıyoruz.
“Fringe” sizin için ne anlama geliyor?
'Fringe' bizim için dışarda olan her şeye rağmen Pasaport or Passport oder Reisepass, kaygısızca üretecebileceğimiz, hem kendi sınırlarımızı hem de çevremizdekilerin sınırlarını zorlayarak iş üretebilmemizi sağlayan bir alanı ifade ediyor.
Neden özellikle bu işinizle İstanbul Fringe Festivali’ne katılmaya karar verdiniz?
Pasaport or Passport oder Reisepass, Germinal Tiyatro'nun ilk işi olmasının yanında hem içerik hem de teknik olarak bizim tiyatroya bakış açımızı yansıtan bir oyun. Vizyonumuzu yansıtan en iyi işlerden biri olduğunu düşündüğümüz için bu oyunla katılmayı tercih ettik.
İstanbul Fringe'de gösterdiğiniz yapıtınızı tek bir cümleye tercüme etmeniz gerekse bu ne olurdu?
Hayat mücadeledir.
Yapıtınızın fiziksel bir mekânda ve gerçek zamanda seyirciyle karşılaşması yerine onu online olarak dijital bir platformda göstermek sizce nasıl bir etki yaratacak?
Pasaport or Passport oder Reisepass, aslında fiziksel olarak sahnelenmek üzere hazırlanmış bir oyun. Oyun boyunca seyircilerle sürekli iletişim halindeyiz. Bunu sağlamak dijital alanda daha zor gibi gözükse de gerekli kamera açılarıyla bunu başardığımızı düşünüyoruz. Bunun yanında dijital alanda üretilmiş işleri görmenin seyircinin sanata bakışında belli başlı değişikliklere sebep
olduğu kesin. Artık sanata daha farklı sorular ve beklentiler içinde yaklaşıyorlar.
İnsanlığın küresel ölçekte içinden geçmekte olduğu bu yeni pandemi süreci sizce gösteri sanatlarını gelecekte nasıl dönüştürecek?
Türkiye sınırları içinde üretmeye çalışan sanatçılar olarak, bugün her türlü sanat etkinliği kapalı ve açık alanda yasaklanmışken, umut verici konuşmak zor olabilir. Ama biz sahne sanatlarının bu süreci atlattıktan sonra daha mücadeleci, daha üretken ve her zaman olduğundan daha fazla yeniliğe açık olacağını düşünüyoruz.
Sizce ülkenizdeki gösteri sanatları çevresi pandeminin zorlayıcı koşullarıyla nasıl başa çıkıyor?
Türkiye ne yazık ki pandemi sürecinde sahne sanatlarını ilk vazgeçilecekler listesine koymuş durumda. Özel tiyatrolara herhangi bir ayni ya da maddi yardım yapılmıyor. Başta belli standartlar ve kurallar içersinde açılması beklenen sahneler daha açılmadan tekrar kapatıldı. Sahne sanatlarına sürdürebilir çözümler üretmek için gerekli çalışma ne yazık ki yapılmıyor.
Comments