top of page
Ayşe Draz & Mehmet Kerem Özel

On soruluk sohbetler: Çıplak Ayaklar Kumpanyası


Çıplak Ayaklar Kumpanyası, 22 Mart 2022'de ENKA Kültür Sanat'ta ve 2-3 Nisan 2022 tarihlerinde Kundura Sahne'de Hiçbir Şey Yerinde Değil isimli dans gösterisini tekrar sahneye taşımaya hazırlanıyor. On soruluk sohbetler kapsamında gösterinin dansçıları Aslı Öztürk, Büşra Firidin, Melih Kıraç ve Mihran Tomasyan'la sohbet ettik


Röportaj: Ayşe Draz & Mehmet Kerem Özel



Çıplak Ayaklar Kumpanyası, Belfast Queen Üniversitesi ve Tiyatro Medresesi ile ortak yapımı olarak 2017 yılında üretilen ve ilk defa Şubat 2018'de sahnelenen Hiçbir Şey Yerinde Değil isimli dans gösterisi 22 Mart 2022'de ENKA Kültür Sanat'ta ve 2-3 Nisan 2022'de Kundura Sahne'de tekrar seyircinin karşısına çıkmaya hazırlanıyor.

Belfast Queens Üniversitesi Senatör George J. Mitchell Evrensel Barış, Güvenlik ve Adalet Enstitüsü'nden Ulrike M. Vieten'in projesi olarak Çıplak Ayaklar Kumpanyası'na sunulan ve, fikir ve uygulaması Çıplak Ayaklar Kumpanyası tarafından gerçekleştirilen Hiçbir Şey Yerinde Değil kayıp ve yerinden edilme kavramları üzerine düşünen ve bu kavramları bedenselleştirerek tartışmaya açan bir çalışma. Gösterinin yaratım sürecinde geçen zamanı "birbirimizi anlamaya, hem yaşadığımız topluma hem de dünya halklarına, geçmişe ve insanı insan kılan herşeye ve bir çok kırılmaya göz atabilmek için bizi motive eden bir fırsat" olarak değerlendiren gösterinin dansçıları Aslı Öztürk, Büşra Firidin, Melih Kıraç ve Mihran Tomasyan'la sohbet ettik.¹


Hiçbir Şey Yerinde Değil dans gösterisinden


Dansın özü sizce nedir?


Aslı Öztürk: Benim için dansın özü, hareket yoluyla beden/zihin ve enerji bütünlüğünün deneyimlenmesi ve bu deneyimin paylaşılması.


Büşra Firidin: Bedenin varolduğu zamanla, geçmişte, gelecekte ve şimdi kurduğu ilişkilerinin taşıdığı izlerin, enerjinin hareket yoluyla anlatımıdır benim için.


Mihran Tomasyan: Hem geçmişin hem de geleceğin izlerinin aranması ve keşfedilen bilgilerin beden aracılığıyla sunulmasıdır.


Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?


: Evet, çünkü sanatın görünmez olanı görünür kılma ve/veya mevcut olana yeni bir bakış açısıyla tekrar bakmayı önerme gücüne sahip olduğunu düşünüyorum. Görünmez olanı duyumsamanın ya da mevcut olana farklı bir perspektifle yeniden bakabilmenin ise, önce bireysel sonra da kitlesel olarak oldukça dönüştürücü olabileceğine inanıyorum.


BF: Sanat’ın insanlar arasında evrensel bir iletişim kurma şansı sağladığını düşünüyorum.


MT: Hayır. Tek bir şeyin dönüştürücü gücüne inanmıyorum. Bir tohumun filizlenebilmesi için toprağa, suya ve binlerce başka bileşene ihtiyacı vardır. Sanat sadece insanla ilgili bi ifade aracıdır, elbette ki insanı dönüştürebilir ama evrene bir fayda sağlamaz.


Hiçbir Şey Yerinde Değil dans gösterisinden, Fotoğraf: Mustafa Erdoğan


Bir iş üretirken hangi kaynaklardan beslenir, nelerden ilham alırsınız? Rüyalarınızın işlerinize etkisi olur mu?


AÖ: Son yıllarda kendi üretimimde özellikle Doğu kökenli felsefe ve pratiklerden çokça ilham alıyorum. Hatta ilham almanın ötesinde Doğu’nun önerdiği pek çok beden odaklı farkındalık pratiğini hem verdiğim dans derslerinde, hem de üretim sürecinde somatik farkındalığı ve yaratıcılığı destekleyici araçlar olarak kullanıyorum. Rüyalara, özellikle lucid dreaming pratiğine çok büyük bir merakım olmakla beraber işlerimde rüyalarımdan faydalanmıyorum ama gelecekte özellikle lucid rüyalar üzerine çalışmayı çok isterim.


BF: Resim yapmak, boyalarla vakit geçirmek, bir resme bakmak bana hep ilham vermiştir. Hayal ettiğim, deneyimlediğim süreçleri görsel olarak tanımlayabilmek beni iyi hissettirir.


MT: Ne yazık ki rüyalarımı hatırlayamıyorum. İlham kaynakları çok değişken olabilir. İçinde büyüdüğüm kültür, toplayıcılık, mücadele, zor durumda kalmak, mizah, şiir, karşılaşmadığım ifade biçimleri; Geriye dönüp baktığımda oyunlarımda sıklıkla karşıma çıkan temalar. Bu temalar etrafında dolanan her şey ilham olabilir. Genelde ilgilendiğim ya da arkadaşlık yaptığım birilerini sanatın dışında bırakmamak önem verdiğim bir şey. Onlardan aldığım ilham da oyunlarımın tutunduğu metotlardan biri sanırım. Arkadaşlarımdan çok ilham alıyorum.


Hiçbir Şey Yerinde Değil dans gösterisinden, Fotoğraf: Mustafa Erdoğan


Eğer zaten halihazırda bir adı yoksa, üzerinde çalışmakta olduğunuz yapıta adını vermeye ne zaman karar verirsiniz?


AÖ: Genelde iş yapmaya başlarken ne üzerine çalışacağımı büyük ölçüde bilerek başlıyorum ama işin adına, parçanın kabaca çerçevesi, akışı oluştuktan sonra karar veriyorum.


MT: Genelde son günlerinde karar veririm. Oyunun ismini önceden koyduğum bir gösterim hiç olmadı. Genelde malzemeyle ilgilenirim ve o malzemenin beni nereye götüreceğini mümkünse düşünmemeye, tasarlamamaya çalışırım. Zaten zihnim neyle meşgulse malzeme de beni oraya götürecektir ve muhtemelen götüreceği nokta yukarıda bahsettiğim ilham kaynakları olacaktır. Böylece ona fazla anlam yüklememiş olurum. Gösteri isimleri de böyle bir süreçte son günlerinde kendini belli etmeye başlar.


"Ustam" olarak tanımlayabileceğiniz veya size ilham verdiğini düşündüğünüz biri/leri var mı, varsa kimler?


AÖ: Aslına bakarsanız bana eğitim sürecim boyunca pozitif anlamda dokunmuş olan tüm eğitmenlerime ustam demekten çekinmem ama bu soruyu okur okumaz aklımda beliren en net isim William Forsythe oldu. Hem koreograf, hem eğitmen, hem de insan olarak benim için gerçekten çok değerli ve sanatçı olarak üzerimdeki etkisi çok büyük.


BF: Bu yolculukta bana pozitif anlamda dokunmuş eğitmenlerim ve beraber hareket ettiğim, paylaşımda bulunduğum insanlar bana her zaman ilham olmuştur.


MT: Ustam olarak tanımladığım biri yok. Sanatta ustalık-çıraklık ilişkisinin eski kuşaklara ait olduğunu düşünüyorum. Sanat üreticilerinin bir yaşı yoktur. Hatta sanat alanında yaş faşizmi var bence. Birisinin benden yaşça büyük olması ve çok büyük koreografilere imza atmış olması usta olduğu anlamına gelmez, gelmemelidir. Ustalık bu anlamda yaşla mı koreografik değerle mi, yetiştirdiği öğrenci sayısıyla mı ölçülmelidir? Bunun değeri nasıl ölçülebilir? Ama ilham verdiğini düşündüğüm pek çok insan var. Özellikle 90’lı yıllar ve 2000'lerde üretim yapan tüm Türkiyeli dansçılardan ayrı ayrı etkilenmiş olduğumu düşünüyorum. Kum,Pan,Ya topluluğunun hayatımda çok önemli bi yeri var ve ayrıca Fransa’da çalıştığım koreografım Charles Cré-Ange’ı mutlaka sayardım. Ama asıl ilhamımın kendi yayam olduğunu düşünüyorum.


Hiçbir Şey Yerinde Değil dans gösterisinden

İnsanlığın küresel ölçekte içinden geçmekte olduğu pandemi süreci sizce gösteri sanatlarını nasıl dönüştürdü/dönüştürmekte?


AÖ: Sanırım en büyük dönüşüm, pandemi nedeniyle küresel olarak hepimizin evlere kapandığı sırada gösteri sanatlarının insanlara ulaşabilmek için daha da çok dijitalleşmesiyle başladı. Bu süreçte hepimiz fark ettik ki, gösterilerin üç boyutlu canlılıktan, iki boyutlu dijital bir deneyime geçişi, gösteri sanatları deneyimine dair aklımızda pek çok sorunun da belirmesine neden oldu. Ortaya çıkan bu sorulara paralel olarak gösteri sanatlarında dijital deneyimi daha canlı hale getirmek adına gelişmekte olan XR, AR, VR gibi yeni teknolojilerin gösteri sanatlarına daha çok dahil edilebilmesi adına yapılan yeni araştırmalar gelecekte karşılaşacağımız en büyük dönüşümün habercisi gibi.


Mihran Tomasyan: Evet dönüştürüyor ve bu çok hızlı gerçekleşiyor. Önümüzdeki on yılda alacağımız süreci iki seneye sıkıştırmış olduk ve bu süreçte düşünmemiz gereken pek çok soruyu öne çekmemize sebep oldu. Dijitalde nasıl sanat üreteceğiz? Bu alanda çok değerli işlerin oluşacağını düşünüyorum ama şu an henüz çok başındayız.


Hiçbir Şey Yerinde Değil dans gösterisinden, Fotoğraf: Mustafa Erdoğan


Sizce dünyanın son dönemlerde en çok ihtiyaç duyduğu ve bir an önce vazgeçilmesi gereken şey/ler neler?


AÖ: Kapitalist düzen ve tüketim çılgınlığı.


BF: Doğanın huzura ihtiyacı var tıpkı insanlığın ihtiyaç duyduğu gibi. Aşırı ve gereksiz tüketimin bir an önce bitmesi lazım. İnsanların din, dil, ırk, cinsiyet gözetmeksizin eşit haklara sahip olabileceği bir dünyaya ihtiyacımız var.


MT: İnsanlığın aşırı tüketimden, fosil atık çıkarmaktan, onları işlemekten bir an önce vazgeçmesi gerekiyor.


Üretimleriniz sıklıkla kolektif bir çalışmanın sonucu olarak ortaya çıkıyor, bunu neden tercih ediyorsunuz ve de böyle bir sürecin ne gibi zorlukları veya kolaylıkları oluyor?


AÖ: Kolektif üretim biçimi, size aynı meseleye bambaşka açılardan bakabilme şansı tanıyor. Hepimizin hayatı alımlama biçimi, geçmişi, deneyim birikimi birbirinden farklı ve hiç birisi diğerinden daha değerli ya da önemli değil, sadece farklılar. Bu farkındalıkla baktığınızda kolektif üretim sayesinde sanatsal üretimde daha integral bir yaklaşıma yakınlaşabildiğimizi görmek bana çok heyecan veriyor. En büyük avantajı bu üretim biçiminin çeşitliliğe, yeniliğe ve kapsayıcılığa açık olması. En büyük zorluğuysa çoklu karar mekanizmasının üretim sürecinde ve sonrasında çok daha fazla zamana ve özene ihtiyaç duyması.

BF: Birbiriyle uyumlu ve birbirini iyi tanıyan bir grubun, üretim aşamasında bir hiyerarşi olmaksızın fikirlerini dile getirip bu üretime katkıda bulunmaları bizi ve üretimimizi zenginleştiriyor.


MT: Zorluklarla baş etmenin en güzel yolu birbirine destek olmaktır. Destek istemek kimi zaman çok zor da olabilir, destek vermek de çok zor olabilir. Ama bir hayalin peşinden koşuyor ve onu gerçekleştirmek istiyorsanız birbirinize ihtiyacınız var. Biz başka düşüncelerde ve yaşam pratiklerinde de olsak yan yana durduğunda bedenin üretme gücünün yapabileceklerini deneyimlemiş bir ekip olarak ortak hayal kurmanın ve onu gerçekleştirmeye çalışmanın yollarını deniyoruz uzun süredir. Bu kimi zaman bir atölye kimi zaman gösterilerimiz kimi zaman stüdyonun işleyişi kimi zaman İznik’te kurmaya çalıştığımız alanla ilgili olabiliyor. Karar mekanizması her zaman bireysel bir arzunun ortak bi havuzda paylaşılabilme zevkini içeriyor. Ortak bi denge kurmak kimi zaman zor olabiliyor. Kurumsal bir hiyerarşinin olmaması ve olabildiğince aynı eşitlikte durmaya çalışmak, belli bir zaman ve emek istiyor. Geriye dönüp baktığımda ürettiklerimiz bu anlamda bu yolculukta arkadaşlarımla devam etmek adına büyük bir güç veriyor.


Melih Kıraç: Dans ve koreografi insan iletişiminin temel noktalardan deneyimlendiği alanlar. Hareket eden diğer kişilerle, farklı pozisyonları deneyimleyebiliyor ve bu noktalarda durmak, bu noktalardan dinlemek ve anlatmak ne ifade ediyor görebiliyorsunuz. Benim için bu bakış açısı toplumsal varlığım üzerine de düşünmeme neden oluyor. Bir işin üretilmesi aşamasında kendi düşüncelerimdeki direnci veya esneme olasılıklarını, organizasyonunu görüyorum. Eğer ortaya bitmiş bir iş çıkacaksa son kararı vermek bu anlamda zor olabiliyor ama kolektif üretim; düşünce ve harekete geçme alanınızı geliştiriyor.


Hiçbir Şey Yerinde Değil dans gösterisinden, Fotoğraf: Mustafa Erdoğan


Kayıp ve yerinden edilme her biriniz için kişisel olarak ne anlama geliyor?


AÖ: İnsanın insana yaptığı en büyük zulümlerin başında kayıp ve yerinden edilme konusu yer alıyor çünkü "kayıp ve yerinden edilme" insanın özgürce yaşama hakkına yapılan en büyük müdahalelerden biri. Dolayısıyla öyle ya da böyle artık mutlaka bu düzenin değişmesi, insanlığın bir şekilde bu acılardan özgürleşmesi gerekiyor.


MT: Bu kavramlar üzerine daha önce bir çok kez çalıştım. Büyüdüğüm evde hep bu temada şarkılar dinlendi, söylendi. SAR ve Hayat Ağacı gösterilerimiz de bu temalar üzerineydi. Kişisel olarak hayatımda böyle kayıplar ve yerinden edilmelerle bu şekilde barışmaya çalışıyorumdur belki de. Hiçbir şey yerinde değil de bu anlamda yine barışma sürecimin çok değerli parçalarından biri benim için.


MK: Bu meselenin gerçekliklerinden haberdar olmak başkalarının durumlarıyla özdeşleşmemiz için bir fırsattı. Hiçbir şey yerinde değil öyle bir zamanda üretildi ki çok hassas, ani ve üzücü olaylar hakkında üretim aşamasında bilgi edindik. Konunun anlam boyutunu eserde kurarak, kaçarak, bölerek, tutunarak kavramaya çalıştığımızı düşünüyorum.


Hiçbir Şey Yerinde Değil dans gösterisinden, Fotoğraf: Mustafa Erdoğan

Eğer Hiçbir şey yerinde değil gösterisini tek bir cümleye tercüme etmek zorunda olsaydınız bu hangi cümle olurdu?

Aslı Öztürk: Yerkürede kendimize yarattığımız tüm sınırlar insan icadı bir tahta parçası gibi; eğer kavanozun içine dikkatlice bakarsanız insanlığın kendi elleriyle yarattığı tüm zulme tanıklık edebilir ve belki kavanozun içine ne katmak istediğiniz hakkında tekrar düşünebilirsiniz.


Büşra Firidin: Hiçbir şey yerinde değil :)


Melih Kıraç: Call Malta!


Mihran Tomasyan: Gösteride ses olarak da yer alan, batmakta olan bi göçmen teknesini kurtarmak yerine başka kara sularına daha yakın olduğu için verilen cevap Call Malta.

 

¹: Melih Kıraç’ı daha önce Gölge Veri adlı işi üzerinden On Soruluk Sohbetler’de misafir ettiğimiz için kendisi bu sefer sadece Hiçbir Şey Yerinde Değil ile ilgili soruları cevapladı.


תגובות


bottom of page