top of page
Ayşe Draz & Mehmet Kerem Özel

On soruluk sohbetler: Fredrik Brattberg

GalataPerform’un düzenlediği ve Türkiye’nin ilk oyun yazarlığı festivali olma özelliğini taşıyan Yeni Metin Festivali bu yıl 11. kez düzenlendi. 26 Kasım – 4 Aralık 2022 tarihleri arasında gerçekleşen festivalin teması “Korku” idi. Festivalde, oyunları Türkçeye çevrilerek sahnelenmiş okumaları gerçekleştirilen oyun yazarlarıyla yaptığımız sohbetlerin ilk konuğu Norveç'ten Fredrik Brattberg


Röportaj: Ayşe Draz & Mehmet Kerem Özel


Fredrik Brattberg


GalataPerform’un düzenlediği ve tiyatro alanında yeni yazarlara ve yönetmenlere alan açmasıyla önemli bir yere sahip olan Yeni Metin Festivali kapsamında bu yıl Nordic Focus (İskandinav Odağı)’nın da ilk ayağı yapıldı. Danimarka Büyükelçiliği, Danimarka Kültür Enstitüsü, Danimarka Dışişleri Bakanlığı, Danimarka Kültür Bakanlığı, Danimarka Konsolosluğu, İsveç Başkonsolosluğu, İsveç Araştırma Enstitüsü ve İsveç Sanat Konseyi tarafından desteklenen etkinliğin katılımcıları arasında Kantus adlı oyununun okuması gerçekleştirilen Fredrik Brattberg de vardı. Brattberg Yeni Metin Festivali’ne ve İstanbul seyircisine yabancı bir isim değil. Onun 2019 yılındaki festivalde okuma tiyatrosu yapılan Eve Dönüşler adlı oyunu bu sezon Moda Sahnesi tarafından ve Kemal Aydoğan rejisiyle sahneleniyor. Müzisyen de olan Brattberg Norveç’in üretken ve önemli oyun yazarlarından biri. Brattberg genellikle yaşamın absürt ve karanlık doğası etrafında şekillenen oyunlarının birçoğunda müzik ve müzik teorilerini etkin olarak kullanıyor. Eve Dönüşler oyunu ile prestijli İbsen Ödülü’nü alan Brattberg’in oyunları yirmiden fazla dile çevrilmiş ve La Comédie Française, Théâtre du Rond Point, Schauspiel Frankfurt gibi Fransa ve Almanya’nın pek çok önemli tiyatro kurumunda sahnelenmiştir.


Kantus oyunundan, Yeni Metin Festivali


İyi bir oyunun/oyun yazarlığının özü sizce nedir?


Her düşünce bir "hayır" ile başlar, diye yazar Hegel kitaplarından birinde. Ve bununla demek istediği, diğer insanların söylediklerine katılıyorsanız, kendiniz gerçek bir düşünce yaratmamışsınız demektir. İyi bir oyun, bir şekilde, zaten var olandan kopmalı, başka bir şey istemeli – ki bu oyunun içeriği kadar biçimiyle de ilgili olabilir.


Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?


Evet. Ancak bunun etkisi dolaylı. Diyelim ki bir ikilemle karşı karşıyasınız ve haftalardır şunu düşünüyorsunuz: A’yı mı yapmalıyım yoksa B’yi mi? Bir gün açık duran bir pencerenin önünden geçersiniz ve pencereden dışarı bir müzik setinden Beethoven çaldığını duyarsınız ve sonra… birdenbire B alternatifini seçeceğinizi bilirsiniz. Beethoven sizin ikileminiz hakkında doğrudan bir şey söylemiyordur ama yine de bazı açılardan onu açmayı veya ona bir yön göstermeyi başarır.


Bir metin üzerinde çalışırken hangi kaynaklardan beslenir, nelerden ilham alırsınız? Rüyalarınızın işlerinize etkisi olur mu?


Bir oyun yazdığımda, benim için kişisel olan bir şey hakkında olmalı. Benim hissettiğim bir şey olmalı. Oyunlarımda genellikle çocuklar var ve kendi yazılarıma dönüp baktığımda, oyunlarımdaki çocukların giderek yaşlandıklarını ve kendi çocuklarımla aynı tempoda büyüdüklerini fark ediyorum. Bu yüzden sık sık bir şekilde onlar hakkında yazıyorum. Ama asla doğrudan değil.


Kantus oyunundan, Yeni Metin Festivali


Eğer zaten halihazırda bir adı yoksa, üzerinde çalışmakta olduğunuz yapıta adını vermeye ne zaman karar verirsiniz?


Adı ya çok erken ortaya çıkıyor ya da çok geç ki bu durumda yazma sürecimin sonunda en büyük endişem adının ne olduğu olmaya başlıyor. Ama sonra, kafamı bu konuyla meşgul ettikten sonra, her zaman oldukça tatmin olduğum bir şeyle karşılaşıyorum. Sanırım en iyi oyun adım Annenin çocuğunun babası idi ve bunu oldukça geç bulduğumu hatırlıyorum; bir gün dışarıya koşuya çıkmıştım ve de sevinçten kendimden geçtiğimi hatırlıyorum.


Size ilham verdiğini düşündüğünüz bir yazar, sanatçı veya biri/leri var mı, varsa kimler?


Yazarken oyunlarımın birbiri üzerine inşa olmasına izin veriyorum, yani yeni bir oyun yazarken eski oyunlardan daha da geliştirmek istediğim unsurları koruyorum. Ayrıca oyunlarım birbirine pek benzemesin diye yeni unsurlar da buluyorum. Yani beni en fazla etkileyen şey gerçekten kendim. İyi bir oyun yazarı olmak için bunun gerekli olduğunu düşünüyorum. İlk oyununuzu yazarken başka sanatçılardan ilham alabileceğinizi ya da almanız gerektiğinizi düşünüyorum ama sonra kendi yolunuzu çizmelisiniz. Unsurları koruyarak ve geliştirerek bu yolu alıyorsunuz ve bir süre sonra oyunlarınız diğer oyun yazarlarından giderek farklılaşıyor ve kendinize ait bir şey buluyorsunuz.


Kantus oyunundan, Yeni Metin Festivali


Dünyanın mevcut durumunu değerlendirdiğinizde, bir sanatçı olarak sizin için en önemli ve acil konu nedir?


Benim için en önemli şey gerçekten sadece sanat yapmaya devam etmek. Sanatın -Hitler Almanya'sında olduğu gibi- kötülük yapmakta da başarılı bir şekilde kullanıldığını görmemize rağmen, sanatın kendisine bırakıldığında işleri ancak daha iyi hale getirebileceğine inanıyorum. İkinci soruya verdiğim cevaba tekrar işaret etmek istiyorum. Sanat mevcut ikilemi açtığında ve B alternatifini aydınlattığında, bu, kesinlikle, B'nin yapılacak doğru şey olduğu anlamına gelmez. Ancak kişi artık dünyayı daha geniş bir bakış açısıyla görerek bir seçim yapmıştır. Dünya çoğunlukla örtülüdür, bize kapalıdır. Bir taşın ne olduğunu merak edip doğrudan taşa varmak istersem hiçbir şey bulamam. Taşı ikiye bölebilirim, ama ortaya sadece aynısından daha fazlası çıkar- yani daha fazla taş. Ama bir taşın ne olduğunu bilmek istiyorsanız, onu açığa çıkarmanın bir yolunu bulmalısınız. Dünyanın örtülü olduğu ve ona dolaylı olarak ulaşılabileceği fikri esas olan. İslam'ı veya Hristiyanlığı düşünün. Hem Allah hem de Tanrı gizlidir, ancak dolaylı olarak Muhammed ve İsa aracılığıyla ulaşılabilir. Bir fincan kahve gibi basit bir şey de dünyayı açığa çıkarma gücüne sahiptir, şimdiyi bir ana dönüştürebilir veya bulunduğunuz coğrafi noktayı bir yere dönüştürebilir. Sanatın insanlar üzerinde böyle bir etkisi var ve de çok etkili bir şekilde. Çoğumuz ne olup bittiğini gerçekten anlamadan bir cenazeye katılmayı deneyimlemişizdir, müzik gelmeden önce ve sonra tüm durumun içine girdiğimiz. Ya da şehrin içinde dolaşırken, önümüzden geçen bin kişinin hiçbirini görmeden, herhangi bir binaya dikkat etmeden yürümüşüzdür; sonra bir sanat eserine, bir meydanda duran bir heykele gelip bir anda etrafımızdaki insanları ve binaları görmüşüzdür. Kendileri için istedikleri hakları başkalarından esirgeyen insanlar ya da gezegenimizin geleceğini umursamayan insanlar için dünya çoğu zaman gizleniyor ve dünyayı açığa çıkaracak şeye ihtiyaç duyuyor.


Kantus oyunundan, Yeni Metin Festivali


Oyunlarınızdan biri başka bir dile tercüme edilirken en temel endişeleriniz ne oluyor?

Beni en çok ilgilendiren iki şey var; birincisi dilin ritminin tutulup tutulmadığı. Ritim üzerinde çalışmak için çok zaman harcıyorum. Ve ikinci olarak, oyunlarımda sık sık karakterlerin yanlış konuşmasına izin veririm, dilbilgisi açısından mükemmel olmayan bir şekilde. Bunu onları olabildiğince insan yapmak için kullanıyorum. Çoğu zaman çevirmenin metni mükemmelleştirdiğinden endişeleniyorum.


Yapıtlarınızın daha çok yerel kültür/toplumda mı bir yankı bulduğunu yoksa daha çok evrensel bir yankılanmaya mı sahip olduğunu düşünüyorsunuz?


Oyunlarımın çoğu oldukça evrensel. Doğrudan siyasi konular hakkında yazmıyorum. Ama bazı oyunlar benim kültürümde hâlâ daha çok yankı buluyor. Bu özellikle baba rolü söz konusu olduğunda. Norveç'te baba çocuklarla en az anne kadar ilgilenir, çocuk bebekken bile. Örneğin, ilk çocuğumuz olduğunda annesi çalışırken ben altı ay boyunca işten izinli ve bebekle evdeydim, ikinci çocuğumuz ile ise, o bebekken, aslında annesinden daha fazla evdeydim.



Kantus oyunundan, Yeni Metin Festivali


Kantus adlı oyununuz, Yeni Metin Festivali kapsamında sahnelenen okumada İstanbullu seyirciyle buluştu. Bu oyunu yazma fikri nasıl ortaya çıktı ve yazma süreci nasıl gelişti?

Kantus adlı oyunum yaşlı bir adam hakkında. Doğum günü var ve çocukları onun için bir parti veriyor. Çoğunuz, bir ziyaretçinizin olduğu ve ziyaretçiyle aynı enerjiyi paylaştığınız, ancak bu misafir bir süre sizinle kaldıktan sonra yeni bir misafirin geldiği duruma muhtemelen aşinadır. Yeni konuk yeni bir enerjiyle gelir, ancak bir süredir zaten bir misafiriniz olduğu için siz kıvılcımınızı kısmen kaybetmişsinizdir. Kantus 'ta bu devam ediyor. Yaşlı adam, ilk konukla birebir ilişki içinde, ancak bir sonraki misafir yeni bir enerjiyle geldiğinde buna dayanamıyor. Üçüncü bir misafir geliyor, dördüncü, beşinci ve bu böyle devam ediyor, misafirler - ya da yaşlı adamın çocukları - onu bitkin düşürene dek. Bu form aslen müzikten gelen ve kanon olarak adlandırılan bir form. Norveç'te - ya da belki Türkiye'de - bunu genellikle okulda bize söyletirler; bir grup çocuk şarkı söylemeye başlar ve diğer grup aynı şarkıları bir süre sonra söylemeye başlar ve birlikte farklı sesler çıkarırlar. Yazma sürecini başlatmamı sağlayan ilk fikir buydu.


Festival kapsamında gerçekleşen oyununuzun sahnelenmiş okumasında hangi öğeler sizi şaşırttı ve hangi unsurlar tam da beklediğiniz gibiydi?


Öncelikle çok güzel bir okuma olduğunu düşündüm. Yönetmen, birçok şey söylemek için birkaç unsuru kullanma konusunda çok yaratıcıydı ve oyuncular çok iyiydi. Ama bir şey beni şaşırttı. Oyunum, yönetmene, «nasıl isterseniz öyle devam eder» notuyla bitiyor. Baba bu noktada yatak odasında izole olduğundan ve hatta muhtemelen öldüğünden, yönetmene mesajımın yalnızca partiyi büyütmek için daha fazla konuk, daha fazla oyuncu göndermek anlamına gelebileceğini düşünmüştüm. Ancak burada yönetmen bu özgürlüğü oyunun anlamını değiştirmek için kullandı. Bunu çok beğendim ve bu da elbette tümüyle yönetmenin hakkı. Ama bu ihtimali hiç düşünmemiştim.


Comments


bottom of page